16.01.2019 - 01:30 | Son Güncellenme:
ANKARA Milliyet
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ABD Başkanı Donald Trump’ın “Kürtlere saldırırlarsa Türkiye’yi ekonomik olarak mahvedeceğiz” tweet’inin ardından önceki gece Trump’la tarihi öneme sahip bir görüşme gerçekleştiğini belirtti. Partisinin grup toplantısında konuşan Erdoğan, şunları söyledi:
İDLİB GÜVEN BÖLGESİ OLACAK: Suriye meselesinde son dönemde önemli kazanımlar elde ediyoruz. Teröristlere kapılarımızı kapattık. Biz terörle el ele gezemeyiz. PKK, PYD, DEAŞ, bunlar bizim yanımıza asla sokulamaz. Bunları o açtıkları çukurlara ülkemizde nasıl gömdüysek, sınırlarımız dışında da çukurlara gömeriz. İnşallah İdlib’i, destek verdiğimiz diğer bölgeler gibi huzur ve güven beldesi haline getireceğiz. Barış lafla olmaz, icraatla olur. Sırada Menbiç ve Fırat’ın doğusundaki terör unsurlarıyla daha aşağılarda yuvalanan DEAŞ artıkları var.
ASIL MUHATABIMIZ TRUMP: ABD ile Suriye meselesinde uzunca bir süre farklı yaklaşımlara sahip olduk; bu bizi üzdü çünkü stratejik ortağız. Farklı hedef olunca, açılar da farklılaşır bu defa farklı yerler vurulur. Özellikle Obama döneminde bize verilen sözlerin yerine getirilmemesinden tutun da terör örgütleriyle ‘al takke ver külah’ ilişkilerine kadar pek çok sorunlu konuyla ilişkilerimiz zehirlendi. Sayın Trump’ın başkan seçilmesinin ardından, kendisinin Suriye meselesinde farklı yaklaşımlar içinde olduğunu görmekten memnuniyet duyduk. Ancak bize ifade edilen yaklaşımlar, maalesef uzunca bir süre sahaya yansımadı. Bunun üzerine kendi politikalarımız doğrultusunda askeri harekat planlarımızı tamamlayıp hazırlıklarımızı yaptık. Hazırlıklarımızı son kez gözden geçirirken Sayın Trump ile telefon görüşmesi gerçekleştirdik. Bu görüşme umut verici bir içeriğe sahipti. Sayın Başkan, Amerika’nın Suriye’deki askerlerini tümüyle çekeceğini, DEAŞ artıklarıyla mücadeleyi de Türkiye’ye bırakacaklarını gayet açık ve net şekilde ifade etti. İlerleyen süreçte Amerika ile Suriye konusundaki ilişkilerimizin olumlu yönde seyrine sıcak bakmayan yönetimdeki kimi isimlerin değişmesi umutlarımızı daha da artırdı. Bunun üzerine askeri harekatımızı beklemeye aldık.
MÜSPET GÖRÜŞME: Dün (önceki gün) Sayın Trump’ın kişisel sosyal medya hesabından bir takım mesajların verilmesi, doğrusu beni ve arkadaşlarımı üzdü. Hemen harekete geçtik. Telefonda tekrar konuştuk. Gayet müspet bir görüşme oldu. Kendisi Amerikan askerlerinin Suriye’den çekilme kararını bir kez daha teyit etti. Suriye’de Türkiye sınırı boyunca bizim tarafımızdan oluşturulacak güvenli bölge dahil, Obama döneminden itibaren benim vurguladığım, bu güvenli bölge konusu 20 mil olarak kendisi tarafından da ifade edildi ki bu da 30 kilometreyi aşkın bir derinlikte bir güvenli bölge, böyle bir hat. Gündemimizdeki tüm konularda ekiplerimiz arasında süren görüşmelerin devamına karar verdik. Türkiye olarak önceliğimizin DEAŞ ve diğer terör örgütleriyle etkili bir şekilde mücadele etmek olduğunu vurguladık. Bizim Suriye’de hiçbir etnik ve dini grup gözetmeden herkese kucak açtığımızı, buna karşılık PKK/YPG’nin kendisine tabi olmayan Arap, Kürt, Türkmen, Hıristiyan gruplara zulmettiğini ifade ettik, belgelerini de ulaştırdığımızı söyledik. Sayın Trump, bölgedeki terör örgütlerinin özellikle Hıristiyanlara yaptıklarından çok da bilgisi yoktu ki bu konudaki aydınlatmamızdan memnun olduğunu ifade etti.
TARİHİ ANLAYIŞ BİRLİĞİ: Görüşmemizde ikili ticaret hacmimizi 75 milyar dolara çıkarma hedefimiz doğrultusunda daha hızlı adımlar atma kararına vardık. Türkiye, siyasetin ve diplomasinin imkanlarını sonuna kadar kullanmayı savunan bir ülke olarak, bu meseleyi müttefiklik ruhuna uygun şekilde çözmek için üzerine düşenleri yapmaya devam edecektir. Yeter ki bizim hakkımıza, hukukumuza, hassasiyetlerimize riayet edilsin. Bu yapıldığı sürece dostlarımızla sonuna kadar yol yürümekten asla geri durmayız, çekinmeyiz. Sayın Trump ile dün akşam tüm bu konularda tarihi öneme sahip bir anlayış birliğine vardığımıza inanıyorum. Bir süredir uluslararası çevrelerde dile getirilen yanılgıyı düzeltmek istiyorum. Türkiye Cumhuriyeti Devleti bu ülkede yaşayan herkesin, en başta da Türk’üyle Kürt’üyle Arap’ıyla tüm kardeşlerimizin devletidir. Hangi inanç grubundan olursa olsun hepsinin devletidir.
GARİP VE HAZİN BİRLİKTELİK: Her seçim döneminde olduğu gibi 31 Mart öncesinde de ülkemizde çok garip, hazin bir takım birliktelikler ortaya çıkmaya başladı. CHP, 2014 mahalli seçimlerini FETÖ’cülerin verdiği malzemelerle yürüttü. Baktı ki FETÖ’cüler tek başına yetmiyor, şimdi onun yanına PKK’lıları hamur tutkalıyla bir araya getirilmiş birilerini aldılar. Bu cephe de CHP’yi başarıya ulaştırmaya yetmeyecek.
KILIÇDAROĞLU’NUN REFERANSI: Tek parti devrinden gereken dersleri çıkarmazsak bugün bulunduğumuz yeri doğru şekilde anlayamayız.. Gazi Mustafa Kemal’in ve Mareşal Fevzi Çakmak’ın binbir zahmetle kurmaya çalıştıkları savunma sanayimizi tek parti zihniyetinin nasıl baltaladığını anlatmayalım mı? Milli Şef dönemindeki utanç verici olaylara karşı ses çıkarmayanlar, Menderes döneminde kendilerine özgürlük ortamı sunanlara saldırmaktan çekinmemişlerdir. Bu kafa merhum Özal’a, Türkeş’e, Erbakan’a da aynı saldırganlıkla yaklaşmıştır. AK Parti döneminde de aynı zihniyet, iflah olmaz bir saldırganlık ve edepsizlikle üzerimize gelmiştir. Kılıçdaroğlu ve avanesinin referansı tek parti dönemidir.
ONLARA OY VERMEYİN: Kürt kardeşlerimize sesleniyorum; PKK’nın desteğindeki terörden beslenen siyasi partilere, onların yandaşlarına oylarınızı vererek zayi etmeyin. Türkiye, tüm vatandaşlarının hamisi değil bizatihi kendi ülkesidir, kendi vatanıdır.
Meclis’te gündeme ilişkin sorulara da yanıt veren Erdoğan, güvenli bölge konusunu Obama döneminde gündeme getirdiğini anlatarak, “Ne yazık ki ‘güzel bir teklif’ dedi ama atmadı. Sayın Obama’nın yaklaşımı 30 kilometre bir derinlikti. Benim de olumlu baktığım bir konudur. Hatta ve hatta 20 mil daha da uzatılabilir. Özellikle biz TOKİ olarak bu işin içerisine girebiliriz. Koalisyon güçleri, başta Amerika olmak üzere koalisyon güçleri lojistik olarak maddi destekleri verirlerse bu insanların güvenliğini de orada koruma kaydıyla böyle bir güvenli bölgeyi halletmiş, çözmüş oluruz” diye konuştu. Obama dönemindeki mültecilerin örf ve adetlerine uygun, 500’er metrekarelik bahçesi olan 2 katlı konutlar yapılmasını planladıklarını kaydeden Erdoğan, “Zemin artı 1 gibi konutlar yapılabilir, bahçesi olur eker biçerler. Yeni bir hayat kurulabilir. Yerel mimarisi de olur. Bu konuyu Sayın Merkel’e de açmıştım, çok olumlu bakmıştı. Hatta Suudi Arabistan Veliaht Prensi’ne de Çin’deki G-20 toplantısında açmıştım. O da olumlu bakmıştı, belli bir miktar da söylemişti. Ama sonra maalesef hiçbirinden ciddi destek gelmedi. Hepsi lafta kaldı” ifadelerini kullandı.
Erdoğan, “Güvenli bölge konusu, operasyonun yine ertelenmesi anlamına mı geliyor?” sorusu üzerine, “O ayrı bir konu, o ayrı bir konu. YPG böyle bir projenin içerisinde yer alabilir mi? Onlar terörist. Biz kalkıp da güvenli bölgeyi teröristlere terk edebilir miyiz? Şu anda DEAŞ’ın durumu neyse, bize göre YPG ve PYD de aynıdır, hiç farketmez. Onların akıbeti neyse, onların akıbeti de o olmalı” dedi. “YPG başka bölgelere mi kaydırılır?” sorusuna Erdoğan, “Bu konuda ilgili birimlerimiz, birbirleriyle oturup, çalışıp bütün bu virüslere, terör örgütlerine karşı ne gibi tedbirler alınması gerekiyor, ona göre bu adımlar atılmalı.” değerlendirmesi yaptı.
'MÜSAADE İSTEYECEK DEĞİLİZ'
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Rusya’nın Kommersant Gazetesi’ne “Türkiye-Rusya işbirliği, Suriye krizinin çözümü için kritik önemde” başlıklı bir makale yazdı. Erdoğan, özetle şu ifadelere yer verdi:
YENİ AŞAMA: Suriye’de 2011’den beri devam eden ve yüz binlerce insanın hayatına mal olan iç savaş, ABD’nin bölgede bulunan askerlerini geri çekme kararıyla birlikte yeni bir aşamaya geçiyor. Sayın Trump ile aralık ayında yaptığım görüşmelerde Türkiye’nin bu yeni süreçte Ortadoğu’da barış ve istikrarın yeniden tesis edilmesi için gereken adımları atmaya kararlı olduğunu ifade ettim. Bu itibarla Astana sürecini birlikte başlattığımız Rusya Federasyonu ile yakın işbirliğimizi sürdürmek arzusundayız. Türkiye ve Rusya Federasyonu’nun işbirliği ve eşgüdüm içerisinde olmaya devam etmesi gerekmektedir. Nitekim İdlib mutabakatı, Suriye halkının çıkarlarının korunması açısından büyük bir önemi haiz olduğunun en açık göstergesidir.
BASKI AMAÇLI: Öte yandan “Türkiye Kürtleri katledecek” veya “Kürt müttefiklerimizi yüzüstü bırakmayalım” gibi birtakım söylemlerin, Trump yönetimine baskı yapmak amacıyla dolaşıma sokulduğunu görüyoruz. Türkiye Cumhuriyeti’nin Suriye Kürtleriyle veya komşumuzun sınırları içerisinde yaşayan hiçbir kesimle sorunu olmadığını ifade etmek isterim. Amerika merkezli olarak dolaşıma sokulan mesnetsiz iddialar, gerçekleri değil, birtakım çıkar gruplarının bakış açısını yansıtmaktadır.
AHLAKEN SORUNLU ADIMLAR: ABD, PKK terör örgütünün Suriye uzantısı olan PYD/YPG’ye silah ve eğitim desteği verdi. Bu stratejik açıdan ve ahlâken sorunlu adımlar, DEAŞ terör örgütüyle mücadele adı altında atıldı. ABD’nin bu yanılgısı, DEAŞ baskısı altında yaşayan Suriyelilerin bir başka terör örgütünün kontrolü altına girmesine neden oldu.
KİMSEDEN ÖĞRENECEK DEĞİLİZ: 30 yılı aşkın süredir vatandaşlarımızı hedef alan bir terör örgütüyle ilgili ne yapılacağını kimseden öğrenecek, terörle mücadele etmek için kimsenin müsaadesini isteyecek değiliz. Koşullar olgunlaştığında Suriye’den ülkemizi tehdit eden teröristleri hedef alma hakkımızı saklı tutuyoruz.