SiyasetTarihe kayıt düşme alanı

Tarihe kayıt düşme alanı

14.01.2015 - 02:30 | Son Güncellenme:

Başbakan Ahmet Davutoğlu, Paris yürüyüşüne katılmasının Avrupa’daki Müslümanların ve Türklerin başlarını dik tutmasını sağlayacağını belirterek, “Tarihe kayıt düşüldü” dedi.

Tarihe kayıt düşme alanı

Başbakan Ahmet Davutoğlu, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun, “Muhatabımız Davutoğlu” açıklamasına ilişkin olarak, “Herkese, hükümet politikaları konusunda nihai hesap verecek olan biziz. Ama bu Cumhurbaşkanlığı gibi yüce bir makamın muhatap olmadığı anlamına gelmez. Siyasal tartışmalar hariç.
Siyasal tartışmalarda, Kılıçdaroğlu ile olduğu gibi muhalefet partisinin muhatabı iktidar partisidir” ifadesini kullandı. Davutoğlu, KPSS süreçlerini yakından takip ettiklerini de vurgulayarak, “Eğer hak etmeden bir kişinin, isim olarak tespit edilirse hukuk içinde gereken yapılacak” diyerek, yargı süreçlerine dikkati çekti.
Davutoğlu, Paris ve Berlin ziyaretlerinin Türkiye’ye dönüşünde uçakta Başbakanlık muhabirlerinin sorularını yanıtladı. Davutoğlu, şu açıklamaları yaptı:

HEMEN KABUL?ETTİM: Fransa’da davet geldiğinde rahatsızdım, hemen kabul ettim. Resimde olmamızın, dünya için, Müslümanlar ve Türkler için, Fransa-Türkiye ilişkileri için önemi var. Şimdi Ahmet Davutoğlu olarak söylemiyorum, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı’nın o resimde olmamış olmasının ikame edebileceği herhangi bir şey yok. Tarihe belli kayıt düşme alanıdır. Beyaz Saray, özür yayınlamış. Fransa İslam Konseyi üyeleri beni ziyaret ettiler, ‘biz sizin katılma kararınızı duyduğumuz anda katılma kararı verdik’ dediler, Avrupa’da Müslümanlara, Türklere, kolektif bir suç atfetmek istiyorlar. ‘Yarın siz işe gittiğinizde Fransızlar, Müslüman olduğunuz için size yan gözle baktığında, ‘benim Başbakanım da törendeydi’ diyebilmeniz için buraya geldim. Başınızın dik olması lazım. Birçok lider gelip, ‘herkesin burada olması önemli ama en anlamlı olan sizin bulunmanız’ dedi. Almanya’da çıkacak gazete, ‘İslam Almanya’nın asli unsurudur’ şeklinde manşetler attı.

KAYGI VAR: (Avrupalı liderler, tehdidin ne kadar farkında?) Liderler düzeyinde bakıldığında ben samimi kaygı hissediyorum. Nihayet Avrupa kıtası, tarihte en büyük acıların, dinler savaşından çıktığını biliyor. Protestan-Katolik savaşı, Otuz Yıl Savaşları, Yüz Yıl Savaşları, hep dini farklılıkların ortaya çıkardığı mezhep savaşlarıdır. Zihinlerde çok güçlü bir iç tedirginlik var. İslam, Avrupa’da da kalıcı. Müslümanları, Avrupa’dan geçici göçmen gibi göndermek mümkün değil. 52 yıldır Almanya’da Türkler var, dördüncü nesil. Türklere eskiden olduğu gibi, bazılarının düşündüğü gibi, ‘Türkiye’ye geri gönderelim’ gibi bir kanaat hem insani değil hem uygulanabilir değil. 1929 ekonomik krizinden sonra Avrupa’da müthiş ırkçı yükselişler oldu. Çünkü o ekonomik düşüşten Yahudileri suçladılar, Avrupalı görmedikleri yabancıları suçladılar. Şimdi ise yine Avrupa’da bir kriz var. 2008 küresel kriz sonrasında, Avrupa krizi yaşanıyor, durgunluk var, işsizlik var. Bunun bedelini yabancılara ödetmek isteyen bir zihniyet var.

MUHATAPLARI BENİM: (Kılıçdaroğlu’nun, ‘bizim muhatabımız Cumhurbaşkanı değil, Davutoğlu’dur’ açıklaması) Kılıçdaroğlu, akıl oyununu, kendince yapmaya çalışıyor. Başka bir polemik üzerinden kendisi polemik çıkarmaya gayret ediyor. Evvelden söylemiştim, ‘muhatabınız benim’ diye. Sürekli Cumhurbaşkanımızı hedef gösteriyorlar. Demokrasi içinde bir muhalefet partisi liderinin muhatabı iktidar partisi lideridir. Tartışmanın bu düzeyde yürümesi lazım. TÜSİAD’ın ifadesi ise yanlış. O aynı şey değil. TÜSİAD, Cumhurbaşkanlığı makamını ve Başbakanlık makamını karşılaştıracak ve o konuda bir hüküm verecek konumda değil. Böyle bir takdir hakkı da yok. Herkese, hükümet politikaları konusunda nihai hesap verecek olan biziz ve her türlü konuda da cevap vermeye hem hazırız hem de muhatabız. Ama bu Cumhurbaşkanlığı gibi yüce bir makamın muhatap olmadığı anlamına gelmez. Siyasal tartışmalar hariç. Her konuya Cumhurbaşkanlığı makamını, tartışmanın içine çekmek için özel çaba sarfetmek doğru değil. Kılıçdaroğlu’na o zaman da hatırlattım, temel ilke buydu. Bugün de aynı ilkeyi vurguluyorum. Önemli olan Kılıçdaroğlu’nu kim muhatap alıyor. Şişli Belediyesi tartışması başlayalı bir ay oldu en az, hâlâ çözülemedi. Biz o arada kaç ülke meselesini, kaç dünya meselesini tartıştık, çözdük.

Haberin Devamı

ORTAK AKIL MESAJI: (Dört eski bakan ile görüştüğü ve ‘Kendi iradenizle Yüce Divan’a gidin’ dediği iddiaları ve Meclis’te grubun fire verip vermeyeceğinin sorulması üzerine) Soruşturma Komisyonu’na müdahil olmadık. Kimse yönlendirici bir şeyde bulunamaz. Komisyon üyeleriyle görüşmem olmadı. Genel Kurul’a gideceğiz. Genel Kurul’da grup kararı alınması ve yönlendirmede bulunulması doğru değil. Ama Ak Parti grubu, kişisel değerlendirmeler ötesinde, ortak akılla da kendi doğrusu yönünde hareket eder. Bundan kimsenin şüphesi olmamalıdır. Partide genel başkan olarak herkesle görüşürüm. Ama ne konuştuğum, neyi, ne tür konuları ele aldığım gibi hususlar, sadece beni ve görüştüğüm kişileri ilgilendirir. Kamuoyuyla paylaşacak bir husus olduğunu düşünmüyorum.

Haberin Devamı

TAKVİMLENDİRME YAPMAM: Çözüm süreci bağlamında, son 4-5 ay içinde yaşadıklarımız birçok açıdan önemli tecrübeler oldu. 2 aydır daha dikkatli yürüyen bir süreç olduğunu söyleyebiliriz. Taraflar da yaptıkları hataları fark ettikleri için çok kısa sürede bir ortak duyarlılık oluştu. O anlamda şu anki atmosferi olumlu görüyorum. Ne kadar zamanda netice alırız? Onunla ilgili tarih verip daha önceki tecrübelerden hareketle, gerekli gereksiz bu süreci olumsuz anlamda etkilemek isteyenlere fırsat vermemek lazım. Takvimlendirmeyi ortaya koyup, bu takvimlendirme esnasında çıkabilecek bazı sorunlar sebebiyle kamuoyumuzda da olumsuz bir kanaat uyanmasını istemem. Ancak 2-3 ay öncesine göre daha olumlu bir noktadayız.

AYM’NİN KARARI DOĞRU: (AYM’nin seçim barajı kararı) Doğru yönde alınmış bir karar olarak değerlendiriyorum. Ama bu seçim barajlarıyla ilgili tutumdan daha çok, seçime bu kadar kısa bir süre kalmışken ve ortada öncesinden bu kuralların belirlenmesi zarureti varken bu tartışmayı başlatmak doğru olmazdı. Seçim barajı konusunda defaatle vurguladık. Biz, hiçbir barajdan tedirginlik duymuyoruz, korkmuyoruz ve seçim barajına da güvenmiyoruz.

KINIYORUM: (Kılıçdaroğlu’na fırlatılan ayakkabı) Her ne suretle olursa olsun, siyasi liderlere veya siyasi partilerin temsilcilerine veya sıradan vatandaşlarımız bile görüş beyan ederken şiddet uygulanmasını kesinlikle kınarız. Kamuoyuyla paylaştığım için ayrıca Sayın Kılıçdaroğlu’na herhangi bir geçmiş olsun görüşmesi yapmadım.