SiyasetTansu Çiller'den yazılı açıklama

Tansu Çiller'den yazılı açıklama

11.11.2012 - 12:08 | Son Güncellenme:

.

Tansu Çillerden yazılı açıklama

28 Şubat döneminin Başbakan Yardımcısı ve eski Başbakan Tansu Çiller, 28 Şubat’ın bir darbe olduğunu belirterek, darbenin sorumluluğunun sadece TSK’ya yüklenemeyeceğini, her kesimin kendi öz eleştirisini yapması gerektiğini ifade etti. Hafta içinde TBMM Darbe ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu’nun sorularını yanıtlayan 28 Şubat döneminin Başbakan Yardımcısı ve eski Başbakan Tansu Çiller, görüşmeyle ilgili olarak basına yansıyan haberlere yazılı bir açıklamayla açıklık getirdi.

Haberin Devamı

Açıklamanın “bir takım yanlış anlaşılmaları önlemek amacıyla” yapıldığını belirten Çiller açıklamasında, 28 Şubat’ın bir darbe olduğunu vurgulayarak, “Bu darbe ezber bozan bir darbedir. Tankla tüfekle yapılmamıştır ancak darbe yapılacağı korkusu bilinçli biçimde egemen kılınmıştır. Bir kesit değil, bir süreçtir. Millet iradesinin Meclise gönderdiği çoğunluğun, bir başka iradeye teslim edilerek azınlığa dönüştürülmesi sürecidir” ifadelerine yer verdi. Özel Yetkili Savcı’nın kapsamlı çalışmalarında elde edilen Batı Çalışma Grubu'nun faaliyetlerine ilişkin imzalı belgelerde, 28 Şubat’ın ana hedefinin “kendisinin örtülü ya da doğrudan yıpratılarak siyaseten bitirilmesi ve DYP’nin parçalanması” olduğunun açıkça görüldüğünü ifade eden Çiller, açıklamasında şunları belirtti:

Haberin Devamı

“Eğer DYP ve RP Milletvekillerinin 278 imzası, daha sonra BBP Milletvekillerinin katılımıyla 282 imza, hükümeti kurmak için Cumhurbaşkanına sunuluyor ve buna rağmen görev azınlık temsilcisine veriliyorsa ve eğer DYP Milletvekilleri otellerin arka odalarında, ikna odalarında, şantaj, korku, ikbal, menfaat vaatleriyle partiden kopartılıyorsa ve çoğunluk azınlık, azınlık çoğunluk haline getirilinceye kadar beklenip, güvenoyu ancak öyle sağlanıyorsa, böyle kurulan bir hükümetin artık gerçek milli iradeyi temeli ettiği söylenemez. Görülüyor ki Çiller, siyaseten bitirilmek üzere ana hedef seçilmiş, DYP parçalanmış, böylece Refahyol Hükümeti düşürülmüş, partiler kapatılmış, yasaklar konulmuş, hapis cezaları verilmiş ancak her darbede olduğu gibi en büyük bedel millete ödetilmiştir. Sonuçta, yine görülüyor ki, yakın tarih yanlış yazılmış. Milli birlik ve beraberliğe her şeyden çok ihtiyaç duyduğumuz bu dönemde ve sivil bir anayasanın yazılması sürecinde, sorumluluğu sadece Türk Silahlı Kuvvetlerine yüklemeden, her kesimin kendi özeleştirisini yaptığı bir ortamda, yeni ayrışmalara ve hesaplaşmalara yol açmayan, tersine evrensel demokratik değerlerin asgari müştereklerinde birleştiren bir duruşla çıkartılacak dersler, milletin siyasetten beklediği ve bizim gelecek nesillere olan borcumuzdur.”(ANKA)