15.08.2018 - 14:03 | Son Güncellenme:
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, MHP genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
MHP lideri Bahçeli'nin konuşmasının satır başları şöyle;
"Ülkemizin çok açık hedef alındı"
Ülkemizin çok açık hedef alındığı, düşmanlıkla eklemlenmiş siyaset ve ekonomik oyunların sertleşip vahşileştiği trajik ve tahripkâr bir dönemden geçiyoruz. ABD kaynaklı husumet ve huşunet ablukasıyla karşı karşıya olduğumuzu net olarak görüyoruz. Döviz kurlarının ardına gizlenip ülkemize adeta kin ve nefret saçan mihrakların karanlık senaryolarına şahit oluyoruz. Böylesi bir dönemde milli birlik ve dayanışma ruhunun canlı ve cesur vasfı tarihi önem ve değerdedir. Yaşadıklarımız her yönden ibretliktir, her açıdan infial vericidir, her bakımdan isyan ettiricidir. 15 Temmuz FETÖ darbe teşebbüsünün ekonomik ayağını tamamlamak, devamında sosyal ve siyasal sistemi felç etmek amacıyla harekete geçen muhasım odaklar spekülasyon silahını çekmişlerdir.
"Türkiye döviz üzerinden kundaklanmak istenmektedir"
Türkiye kur üzerinden kurcalanmak, döviz üzerinden kundaklanmak istenmektedir. Buna tahammül edemeyiz, buna sessiz kalamayız, buna tepkisiz duramayız. Bugünkü basın toplantımızda, ülkemizin maruz kaldığı ekonomik, diplomatik ve siyasi tehditleri özet halinde değerlendirip partimizin tutum ve tavrını bir kez daha aziz milletimizle paylaşacağım.
"Hiçbir ittifak ilişkisi tek yanlı işlemeyecektir"
Müttefik olmanın kavrayıcı bir adabı, kuşatıcı bir ahlakı, kuvvetli bir anlamı vardır ve olmalıdır. Buna bağlı ve sadık kalındığı müddetçe karşılıklı ilişkiler istikrarlı, itinalı ve iradeye dayalı olacaktır. Hiçbir ittifak ilişkisi tek yanlı işlemeyecektir. Hiçbir ittifak ilişkisi bir tarafın sürekli geri adım atmasıyla, diğer tarafın sürekli taciz ve tahrikiyle ileriye taşınamayacak, ayakta kalamayacaktır.
Türkiye-ABD arasında kurulan stratejik nitelikli ortaklık ve ittifakın mazisi eskiye dayanmaktadır. İki ülkenin eşit haklara dayalı ve egemenlik hukukuna karşılıklı saygı çerçevesinde yürüttüğü ittifak ve irtibatlar nice zorlukları aşarak bugünlere gelmiştir. Türkiye her zaman sabırlı, sağduyulu ve sorumlu davranmıştır. Türkiye, politikalarını ve stratejik pozisyonunu belirlerken müttefikliğe gölge düşürmemeye azami önem vermiş, özen göstermiştir. Fakat aynı siyasi tutum ve ilkeli duruşu ABD yönetimlerinden göremediğimiz de hazin bir gerçektir.
"Trump başına buyruktur, dayatmacıdır"
Ülkemiz on yıllarca ABD menşeli açık veya örtülü operasyonlara maruz kalmış, halen bununla da muhataptır. ABD’nin başkanlık koltuğunda halihazırda skandal ve saldırgan bir şahıs oturmaktadır. Beyaz Saray yönetimi denge ve denetimden tamamen uzaklaşmıştır. Trump küresel mütegallibe rolüne soyunmuştur. Hiçbir değer ve ölçüyü tanımamaktadır. Hiçbir kural ve kaideyi takmamaktadır. Başına buyruktur, dayatmacıdır, dağınıktır, kabadır, kontrolsüzdür. Hezeyandan hezeyana koşmakta, müttefikliği çiviye asmaktadır. İnsanlığın huzur ve esenliğini yakından tehdit etmektedir. ABD Başkanı ve onun sağına soluna konuşlanmış para ve sermaye çeteleri Türkiye’nin ekonomi cephesini düşürmenin heves ve hedefine odaklanmışlardır. Üzerimize doğrultulan döviz ve kur silahı buna işaret etmektedir.
"Trump müttefiklik hukukunu yok saydı"
Trump müttefiklik hukukunu yok saymış, iki ülke arasındaki tarihi diyalogları Twitter açıklamaları kanalıyla dinamitlemeye kilitlenmiştir. Yaşananlar tek kelimeyle utanç vericidir, üstelik yüz kızartıcı bir ayıp ve ahlaksızlıktır. Türkiye olağandışı bir saldırı altındadır. Bu saldırının hedefinde aslında ve esasen Türk milleti yer almaktadır. Milli paramıza, milli ekonomimize spekülatif saldırılar fren tutmaksızın devam etmektedir. Nihai olarak, doymak ve kanmak bilmeyen bir ihtirasın pençesinde kıvranan Trump küresel sistemin çıbanbaşı, küresel ekonominin istikrarsızlık odağı haline gelmiştir. Şunu bilhassa söylemek isterim ki, döviz fiyatlarındaki yükselişin hiçbir ekonomik temeli, hiçbir teorik izahı yoktur, aransa bile bulunamayacaktır.
"Milli huzur ve ekonomik güvenliğimize ağır bir darbe teşebbüsüdür"
Türkiye ekonomisinin malum bazı yapısal zaaf ve açmazları varsa da, bunlar dövizdeki tırmanışın bahanesi değildir, olamayacaktır. ABD Başkanı Trump küresel siyaset ve ticaret dengelerinin mahvına hizmet eden tehlikeli bir alçalma ve irtifa kaybının taraf ve faili mevkiine inmiştir. Türkiye’ye yönelik yaptırım tehditleri, aldığı çarpık kararlar, verdiği sorunlu beyanatlar tam bir karmaşa ve kaosa dönüşmüştür. Bu durum kabul edilemez bir ilkelliktir. Bu tablo milli huzur ve ekonomik güvenliğimize ağır bir darbe teşebbüsüdür.
"Evanjelist-Siyonist komplo mutlaka bozgun yaşayacaktır"
Döviz fiyatlarındaki spekülatif ataklarla Türkiye’yi teslim alacağını, değilse bile sindireceğini, geri adım attıracağını, pes ettireceğini sanan Evanjelist-Siyonist komplo mutlaka bozgun yaşayacaktır.
Ekonomik ablukanın karşısında 81 milyon Türk vatandaşı korkusuzca durmaktadır.
"Trump’ın twitter mesajları Türk milletine sökmeyecektir"
Devlet milletiyle kenetlenmiş, milli duruş şerefsiz dış komploya karşı direnç ve dik duruş göstermiş, göstermeye de devam etmektedir. Trump’ın sabah-akşam Türkiye aleyhine servis ettiği Twitter mesajları Türk milletine sökmeyecektir. Demir-çelikle birlikte alüminyum tarifelerinin iki katına çıkarılması Türkiye’ye diz çöktüremeyecek, milli birliğimizin sırtını yere getiremeyecektir.
Trump’ın F-35 savaş uçaklarının teslimatını askıya alan sakat kararının bizim nezdimizde hiçbir kıymet-i harbiyesi de olmayacaktır. ABD yönetimi büyük bir yanlış ve yozlaşmanın ortasındadır. Hata üstüne hata yapmaktadır. Trump, Evanjelist bir Papazın derdine düşmüş, dış politikasının ana dinamiği yapmıştır. Bu Papaz ki, şaibelidir, FETÖ ve PKK’yla bağlantıları sübut bulmuş bir şahıs ve suçludur. ABD yönetimi, söz konusu Papaz uğruna bütün müttefiklik müktesebatını hiçe sayacak, Türkiye’yle köprüleri atacak bir duruma gelmiştir.
"Bu Papaz niye bu kadar mühimdir?"
Bu Papaz niye bu kadar mühimdir? Neden bu kadar ön plandadır? Nedir gizlenen, nelerdir saklanan? Hangi kirli ilişkilerdir üzeri bastırılan? ABD’yi bir Papaz için gemileri yakmaya götüren asıl sebepler zincirini milletimiz, özellikle Amerikan halkı ne zaman öğrenecektir? Bu kiralık şahsın karanlık irtibatları vardır ve bağımsız, tarafsız Türk mahkemelerinde hukuki süreç devam etmektedir. Patırdıya gürültüye, tehditvari sözlere gerek yoktur. Tezvirata ve fitneye de hiç lüzum yoktur. Eğer Pensilvanya’daki hain yarından tezi yok ülkemize iade edilirse, Papazın teslimi de gündeme gelebilecektir.
"Türkiye bir hukuk devletidir
İki ülke de istediğini almış olacaktır. Mesele sadece Papaz ise böylelikle konu kapanmış sayılacaktır. ABD konu Pensilvanyalı kardinal olunca adaleti hatırlayıp hatırlatırken, sıra ülkemizdeki casus Papaza gelince bırakılmasını istemesi, dayatmalarla emeline muvaffak olma çabası muhal olan bir hayaldir. Türkiye bir hukuk devletidir. Ve hukukun önünde herkes eşittir. Bu işin Papazı mapazı yoktur. Mütekebbir Trump ve çevresinin hevesleri beyhudedir.
"ABD yönetimi kendi ayağına kurşun sıkmıştır"
Türk ve Türkiye düşmanlarına el bebek gül bebek muamelesi yapıp ısrarla sırtını sıvazlayan ABD yönetimi kalite ve karakterinin gereğini yapmaktadır. Trump ve sinsi yardımcısı Pence aşırı telaşlıdır. Papazın serbest bırakılmaması halinde Türkiye’ye yaptırım uygulayacaklarını patavatsızca, pervasızca dile getirmişlerdir. Yanlarına aldıkları ekonomik tetikçi ve spekülasyoncu alçaklarla Türkiye’nin hisarlarında gedik açmak için kollarını sıvamışlardır. Unutulmasın ki, ABD yönetimi stratejik ortaklığa ihanet etmiş, kendi ayağına kurşun sıkmıştır. Döviz fiyatlarını mali suikast, spekülatif tuzak ve finans dolandırıcılığıyla yükselten küresel elit ve kanlı sermaye sahipleri insanlık değerlerine, uluslararası hukuka kast etmiştir. Gelişmelerin başka türlü izahını yapmak akla ziyandır.
"Türk milletine döviz üzerinden ateş açmışlar"
Trump ve Evanjalist kadrosu alenen Türk milletine döviz üzerinden ateş açmışlar, sosyal, ekonomik ve siyasal yıkımın vasat ve iklimini oluşturmanın akıllarınca hesabını yapmışlardır. Ticaret savaşının fitilini tutuşturarak küresel bunalım çıkarmışlardır. Trump dünya ekonomisinin yüzde 60’ını oluşturan 30’a yakın ülkeyle ticari husumete çakılmış, karşılıklı olarak mevzilenmiştir. Bilhassa Kanada, Meksika, AB ülkeleriyle anlaşmazlığa düşmüş, vahim bir ticaret savaşına tutuşmuştur. Kaldı ki, Çin ile yıldırıcı bir rekabet ve ticari çatışmanın içine girmiştir.
Çelik ve alüminyum tarifeleriyle başlayan ABD-Çin boğuşması, Trump yönetiminin peşpeşe açıkladığı milyarlarca dolarlık ek gümrük vergileriyle kördüğüme dönüşmüştür. Beyaz Saray’a çöreklenen akılsız, temelsiz, ufuksuz yönetim zihniyeti, Çin üretimi teknoloji ürünlerine de milyarlarca dolarlık ek vergi uygulamayı tercih etmiştir. Trump’ın sıcak ve dostane ilişki kurduğu ülke neredeyse kalmamıştır. Geçtiğimiz Haziran ayı içinde Singapur’da görüştüğü Kuzey Kore Devlet Başkanı bile Trump’a kıyasla daha gerçekçi, daha öngörülebilir niteliktedir. ABD Başkanı günlük mesaisinin büyük bir kısmını Twitter başında geçirmekte, abuk sabuk mesajlarla insanlığın denge ve düzenini tehlikeye atmaktadır.
"ABD’nin Türkiye hazımsızlığı ileri boyutlardadır"
Trump’ı en başta ABD halkı ahlaken sorgulamalı, artık tahammül sınırlarını aşan, sabırları zorlayan patolojik siyasetiyle ilgili ihtar ve ikazını yapmalıdır. Bu gidişle ABD okyanusun karşı kıyısındaki düşman kampı olarak sivrilecektir. ABD yönetimi küresel insicamı, ülkelerarası köklü diyalogları yerle yeksan etmenin bedelini günü geldiğinde ödemek mecburiyetinde kalacaktır. Vahşi Batı’da bir avuç dolar için adam vuranlar, şimdilerde bir Papaz için yeri göğü inleterek haydut devlet seviyesine doğru gerilemeye başlamışlardır. ABD’nin Türkiye hazımsızlığı ileri boyutlardadır.
"ABD Türk milletini ya tanımıyor ya da tanımak istemiyor"
Ülkemizin bağımsız ve milli politikalar izlemesinden oldukça rahatsızdır. Türkiye’nin bağımlılığı elinin tersiyle iten meşru ve muteber duruşundan karınları ağrımaktadır. İstiyorlar ki, ağızlarına bakalım, karşılarında el pençe divan duralım. Bekliyorlar ki, NATO’nun biçtiği kanat ve cephe ülkesi rolüne kafayı takmayalım. Diliyorlar ki, gel dedikleri zaman gelelim, git dedikleri zaman gidelim, ver dedikleri zaman verelim. Yani umuyorlar ki; uydu olalım, fiilen sömürgeleşerek tarihimize yüz çevirelim. ABD Türk milletini ya tanımıyor ya da tanımak istemiyor.