26.03.2017 - 16:52 | Son Güncellenme:
milliyet.com.tr
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul Sancaktepe'deki açılış töreninde konuştu. Erdoğan'ın İstanbul mitingini takip edenler arasında Reuters haber ajansı da vardı ve ajans çok sayıda fotoğrafı dünyaya servis etti.
Kalabalığa hitap eden Erdoğan'ın sözleri şöyle:
"FETÖ'nün bir türlü gelmek bilmeyen baharı beklediğini görüyoruz. Siz o baharı daha çok beklersiniz. DHKP-C gibi ne kadar terör örgütü varsa, bunların yardakçılığını yapanlar sabah 'hayır'la kalkıyor, akşam 'hayır'la yatıyor.
Bizim Almanya'daki camilerimizin duvarlarına gamalı haç işaretlerini çizenler siz değil misiniz? NSU davası hala devam ediyor, niye bitirmiyorsunuz? Solingen faciasını yapan siz değil misiniz?
Tarabya'daki Alman rezidansında kaldı
4 bin 500 PKK dosyası verdik, niye çözmüyorsunuz? Geciken adalet, adalet değildir. Bunları kendilerine söyledim. Utanmadan, sıkılmadan söyledikleri şey şu; 'Sizde bizim bir vatandaşımız var.' Kimmiş o vatandaşınız? 'Gazeteci'. Ben de kendisine ne dedim; 'Sayın Şansölye, o gazeteci değil, o ajan terörist.' Şunu da bilmenizi istiyorum, o gazeteci dedikleri ajan terörist, bir ay nerede kaldı biliyor musunuz? Tarabya'daki Alman rezidansında kaldı, deniz kenarında. Orada misafir ettiler. Dedim ki yargılanacak. Sizin yargınız madem ki adil, bizim yargımız sizden daha adil. Yargılanacak. Yargılandı ve tutuklandı. Şu anda içeride. Ama benim istediğim o 4 bin 500 dosyadan gelen yok. Kapaklarında terörist güzellemeleri yapan yabancı medya hiç geri duruyor mu? Nitekim geri durmadılar, maskelerini indirme pahasına 'hayır' çağrısı yapıyorlar. Almanların dünyaca en meşhur gazetesi 'hayır' çağrısı yaptılar.
Resmimi oraya asıyorlar ve yanına...
Bakıyorsunuz İsviçre de aynı şekilde. İsviçre daha da ileri gitti. Şu anda kendi solak partileriyle, Türkiye'nin, oradaki teröristleri bir araya gelip yürüyüş yaptılar. İsviçre parlamentosunda, bu çok önemli, parlamentoda benim resmimi oraya asıyorlar ve yanına silahı da şakağa dayıyorlar. Bu şekilde İsviçre parlamentosu buna ses dahi çıkarmıyor. Şu anda Dışişleri Bakanlığımız, bu noktada gereken ilişkileri kurmuş vaziyette. Bizler de tabii ki bunun karşısında gereğini yapacağız.
Hayırdır ya, Vatikanda niye bir araya geldiniz?
Şimdi Avrupa Birliği üyesi ülkeler Vatikan'da bir araya geldiler. Bu gelişmeler bir şeyi çağrıştırıyor; hayırdır ya Vatikan'da niye bir araya geldiniz? Papa'nın huzurunda niye bir araya geldiniz? Papa ne zamandan beri Avrupa Birliği üyesi oldu. Haçlı ittifakı kendini eninde sonunda gösterdi. Bu, budur. Bize bugüne kadar ne dediler? 'İkide bir bize böyle diyorsunuz ama böyle bir şey yok.' Evet, siz Türkiye'yi Müslüman olduğu için içeri almıyorsunuz.
Enteresan, bu toplantıya sosyal demokratlar da katılıyor, Hristiyan demokratlar da katılıyor. Allah Allah, nasıl bir iştir? Nasıl bir iştir ya? Şimdi ben bunları konuştum ya siz yarın seyredin. Yarın seyredin. 'Biz Vatikan'a seyahate gitmiştik, orada Papa'yı da bir görelim dedik, yaptığımız buydu' demeye başlarlar. Ya siz kime bunu yutturacaksınız, ya geçin bu işleri. Hayatınız hep bunlarla geçti zaten ve bunlarla kalmadılar. Şehirlerinin en önemli meydanlarını, en büyük salonlarını teröristlere verdiler. Milletimizi aşağılayan kıyafetlerle tüm Müslümanları rencide eden pankartlarla yürüyüş, gösteri yapıyorlar. Eskiden beri uyguladıkları yöntemler fayda etmeyince bu sefer iyice çukurlaşarak atlarıyla, itleriyle, köpekleriyle insanlarımıza saldırdılar.
PKK'lı canilere verecek silahları var!
Şimdi de bizi, askerimize silah satmamakla tehdit etmeye başladılar. DEAŞ'a kazaen verecek silahları var. YPG'li teröristlere verecek silahları var. PKK'lı canilere verecek silahları var. Eli kanlı diktatörlere verecek silahları var. Fakat NATO'da müttefiki olan Türkiye'ye son iki yılda, yüzlerce vatandaşını ve güvenlik görevlisini DEAŞ, PKK, FETÖ saldırısında kaybeden Türkiye'ye gelince silah yok. Üstelik biz onlardan hibe istemiyoruz ha, paramızla istiyoruz. Paramızla istediğimiz halde maalesef yok. Neymiş, kongreden izin çıkmamış. Terör örgütleri için nasıl çıkıyor? Terör örgütleri için peşinen zaten, bunlara silah yardımı yapılamaz diye kararlar var. Uluslararası anlaşmalarda var, uluslararası hukukta var. Nasıl yapıyorsunuz? Size yazıklar olsun. Unutmayın yılanla çuvala giren, ısırılmaktan kurtulmaz, bunu böyle bilin. Teröristlere verdikleri silahlar, gün gelecek onlara dönecektir ama Türkiye'ye sattıkları silahlar, müttefiklik ilişkisi içinde onları da koruyacaktır. Bu gerçeği unutanlara artık söyleyecek sözümüz kalmamıştır.
1990'ların Türkiyesi, bunlar silah satmadığı zaman terörle mücadelesini yürütemeyecek bir ülkeydi. Ancak artık o Türkiye yok. Çünkü o zaman savunma sanayinde yüzde 80'in üzerinde dışa bağımlı bir Türkiye vardı. Tanktan topa, füzeden kurşuna, her şeyi onlardan aldığımız için adeta silahlarının kumandası yabancı ellerde olan bir devlettik. Paramızla dahi silah alamadığımız Kıbrıs Harekatında olduğu gibi, aleni terörle mücadelede olduğu gibi, örtülü ambargolara muhatap olduğumuz dönemleri unutmadık, unutamayız. O dönemde sadece savunma sanayinde değil, her alanda dışarıya bağımlı bir ülkeydik. Hamdolsun, artık böyle bir Türkiye yok. Bitti o işler.
Teröristler gizlenecek delik arıyor
Kaşgarlı Mahmud, Divan-ı Lügati't-Türk isimli eserinde, bakın bu çok güzel bir söz, 'Dağ kement ile eğilmez / Denizin önü kayıkla kesilmez' der. Bunların tehditleri de artık Türkiye'ye tesir etmiyor. Çünkü biz bugün kendi silahını kendi yapan, terörle mücadelesini milli imkanlarla yürüten bir ülkeyiz. Hani güzel bir sözümüz var ya, bizim, kötü komşu insani hacet sahibi yapar. Böyle bir atasözümüz var. İşte bunlar da bizi bu yola sevk ettiler. Artık kendi savunma sistemlerimizi geliştiriyoruz. Savaş gemilerimizi kendi tersanelerimizde inşa ediyoruz. Tamamen milli imkanlarla. Hamdolsun insansız hava araçlarımızı üretiyoruz ve teröristler gizlenecek delik arıyorlar. Güvenlik güçlerimiz yaz-kış, soğuk, kar demeden yurt içinde ve yurt dışında teröristlerin tepelerine biniyor.
Diplomasinin sahte gülücüklerini bile terk ettiler. Onların öfkesinin sebebi, bizim yanlış yola sapmamızdan değil, kendi güdümlerinden çıkmamızdan kaynaklanıyor. Yoksa bizim yolumuz Allah'ın izniyle dosdoğrudur. Bizim yolumuz ecdadımızın yoludur, tarihimizin yoludur, medeniyetimizin yoludur. Türkiye, bugünlere kolay gelmedi. Geçmişte hizmeti olan herkesi saygıyla yad ediyoruz ama şu da bir gerçektir ki asıl başarıyı son 14 yılda yakaladık. Bunun sırrı; istikrardır, güvendir. Bunun sırrı milletin emanetine gözü gibi bakan bir anlayışın tek başına iktidar olmasıdır.
Otel odalarında kurulan hükümetler...
Artık bu ülkede hükümetler otel odalarında kurulmayacak, bürolarda kurulmayacak, medya patronlarının talimatıyla hükümet kurulmayacak. Bir ayda üç parti değiştiren tiplere artık ihtiyaç kalmayacak. Her şey şeffaf olacak, açık olacak. Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminde, milletimiz kim tarafından ne kadar süre yönetileceğine sandıkta kendisi karar verecek.
Bu ülkede hayırcı kim? Dağdakiler, İmralı, Kandil, Pensilvanya 'hayır' diyor. Bitmedi, bir de burada 15 Temmuz Şehitler Köprüsü'ne, Fatih Sultan Mehmet Köprüsü'ne, Yavuz Sultan Selim Köprüsü'ne, Osmangazi Köprüsü'ne, 3 senede 200 milyon insanın geçtiği Marmaray'a, Avrasya Tüneli'ne 'hayır' diyenler var mıydı? Ya 'hayır' diyenler bunlar işte. Bunlara bu ülkenin faydasına olacak hiçbir işi kabul ettiremezsiniz."