20.11.2019 - 11:16 | Son Güncellenme:
AA
Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Sorunlar üzerinden Türkiye'ye diz çöktürmeyi planlayanlar, ülkemizin elde ettiği kazanımlar karşısında şaşkınlıklarını gizleyemiyorlar. Ülkemize ve milletimize husumet besleyenleri şaşırtmak bizim için en büyük şereftir." dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, AK Parti Genel Merkezi'nde düzenlenen partisinin Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı'nda konuştu.
AK Parti 7. Olağan Kongre sürecinin takvime uygun şekilde sürdürdüğünü ve aralık ayında belde kongreleriyle sürecin başlayacağını belirten Erdoğan, şubat ayıyla birlikte ilçe kongrelerine geçileceğini ifade etti.
Yaz sonuna doğru il kongrelerinin başlatılacağını ve yıl sonuna kadar da tamamlanacağını aktaran Erdoğan, AK Parti'nin dinamik bir yapı niteliği taşıdığını, yeni görev alanların ve görev değişikliği yapanların da bu dinamizmin bir parçası olduğunu kaydetti.
Erdoğan, hangi seviyede olursa olsun AK Parti çatısı altında vazife üstlenen herkese şükranlarını sundu.
Önceki haftalarda geçmişten bugüne AK Parti'nin davasına hizmet eden tüm il başkanlarıyla bir araya geldiklerini anlatan Erdoğan, kuruluşundan şimdiye kadar partide il başkanlığı görevi üstlenen hemen herkesin toplantıya iştirak ettiğini vurguladı.
Erdoğan, bu tür buluşmaları devam ettireceklerini ve zaman zaman kendisinin yapacağını kaydetti.
AK Parti'de "eski" diye bir kavram olmadığına işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti:
"Her AK Parti'li son nefesine kadar bu kutlu davanın mensubudur. Partimizde sadece görev değişikliği olur. Teşkilatlarımızda, belediyelerimizde, Meclisimizde sorumluluk üstlenmiş tüm arkadaşlarımızla, farklı konumlarda birlikte çalışmayı sürdürüyoruz. Görevine devam edecek ve değişecek teşkilatlarımızla ilgili çalışmalarımızı belirli bir safhaya getirdik. Bu süreçte istifa ederek teşkilatlarının yeniden yapılandırılmasına katkıda bulunan kardeşlerime de teşekkür ediyorum. Yeni görev alan kardeşlerime de şimdiden muvaffakiyetler diliyorum. İnşallah bu süreci tam bir dayanışma içinde, kardeşlik hukukunu gözeterek başarıyla yürüteceğiz."
Erdoğan, AK Parti'nin sahibinin millet olduğunu, bunun için teşkilatların milletle en güzel kucaklaşmayı sağlayacak isimlerden oluşması gerektiğini bildirdi.
"MİLLETE HİZMET ETMEK YÜK DEĞİL, ŞEREFLERİN EN BÜYÜĞÜDÜR"
AK Parti'de ilçe başkanı, il başkanı, yönetim kurulu üyesi, belediye başkanı, milletvekili olmanın günün 24 saati milletin emrinde olmak anlamı taşıdığını anlatan Erdoğan, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Böyle bir çalışma temposunu göze alamayan bu tür görevlere de talip olmamalıdır. Millete hizmet etmek yük değil, şereflerin en büyüğüdür. Bizim milletimiz kendisine yapılan hiçbir hizmeti unutmaz. Bu hissiyatını hem gönlünde yaşatır hem de önüne geldiğinde sandıktaki iradesiyle ortaya koyar. AK Parti kimliğiyle milletimizle muhatap olan her kardeşimizin bu gerçekler ışığında çalışmalarını yürütmesi gerekiyor. Özellikle 2018 ve 2019 seçimlerinin sonuçlarını adeta sandık sandık, mahalle mahalle, ilçe ilçe tetkik ederek gereken dersleri çıkarmamız şarttır."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, şayet bir yerde oy oranı düşmüşse, hele hele milletvekili ve belediye başkanı sayısı azalmışsa, hiçbir şey yok gibi hareket edemeyeceklerini vurgulayarak, bu tür yerlerde önce teşhisi doğru koyacaklarını, sonra da en ideal çözümü hayata geçireceklerini belirtti.
Teşkilat Başkanlığı başta olmak üzere Genel Merkez'deki tüm birimlerin bu konudaki çalışmaları titizlikle yürüttüklerine inandığını ifade eden Erdoğan, şöyle konuştu:
"Kongrelerimizde ortaya çıkacak yeni teşkilat yapımız, 2023 ve 2024 seçimlerindeki başarımızda hayati rol oynayacaktır. Bunun için en küçük bir eksikliğe, boşluğa, hataya meydan vermeden süreci tamamlamalıyız. Türkiye, güvenlikten ekonomiye kadar pek çok cephede aynı anda beka mücadelesi verdiği bir dönemden geçiyor. Bizim dışarıdan gelen tehditlerin üstesinden gelme konusunda en küçük bir sıkıntımız yoktur. İster sahada ister masada olsun, ülkemizin ve milletimizin geleceği için tehdit teşkil eden her türlü hamleyi bertaraf ediyoruz. Teröristleri öne sürüyorlar, ezip geçiyoruz. Sınırlarımızı taciz ediyorlar, tehditlerin kaynağına iniyoruz. Ekonomimize saldırıyorlar, kısa sürede toparlanıp yolumuza devam ediyoruz. Dışarıdan bizi köşeye kıstırmaya çalışıyorlar, dostluklarımızı tazeleyerek bunu da boşa çıkartıyoruz. Gerçekten de sadece son birkaç yılda Suriye'de, Irak'ta, Doğu Akdeniz'de, sığınmacı meselesinde ve diğer pek çok konuda, elde ettiğimiz sonuçlar, başlı başına bir başarı hikayesidir. Bu sorunlar üzerinden Türkiye'ye diz çöktürmeyi planlayanlar, ülkemizin elde ettiği kazanımlar karşısında şaşkınlıklarını da gizleyemiyorlar. Ülkemize ve milletimize husumet besleyenleri şaşırtmak bizim için en büyük şereftir."
"KİMSENİN ECDADIN AZİZ HATIRASINA HAKSIZLIK ETMESİNE RIZA GÖSTEREMEYİZ"
Yürütülen mücadelede en büyük güç ve moral kaynağının milletin desteği olduğunu belirten Erdoğan, yurt içi ve dışında, gidilen her yerde karşılaşılan samimi sevgi selinin, bunun en büyük ispatı olduğuna işaret etti.
"Beka mücadelesinde durum böyleyken, iç siyasette bambaşka bir fotoğrafla karşı karşıya olunduğunu" ifade eden Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:
"Cumhur İttifakı içinde birlikte olduğumuz MHP ve diğer kardeşlerimiz sağ olsunlar, bugüne kadar attığımız her adımda bize destek verdiler. Buna karşılık CHP ve HDP ile onlarla birlikte hareket eden marjinal çevreler, yalanda ve iftirada adeta sınır tanımıyorlar. Özellikle CHP Genel Başkanı, Türkiye'nin tüm milli meselelerinde sinsi, hasmane ve yıkıcı bir tavır içindedir. Dünkü grup toplantımızda Sakarya'daki tank palet fabrikası, istihdam, emeklilik konularındaki yalanlarına cevaplarımızı verdik. Buna rağmen aynı yalanların bir kısmını, bizden hemen sonra geçtiği kameralar karşısında yenilerini ekleyerek tekrarlamaktan hicap duymadı. İspatla diyoruz, onu yapamıyor. Yalan söyleme diyoruz, tıyneti icabı, bundan da kendini alamıyor. Madem hakkı söyleyemiyorsun, öyleyse hiç olmazsa sus diyoruz, onu hiç beceremiyor. Ağzını her açtığında, dünyanın en büyük devletlerini kurmuş ve medeniyetini inşa etmiş ecdadımıza hakaret etmeyi maharet sanıyor. Bu zatın kendi geçmişinden, kendi köklerinden utanması bizi ilgilendirmez. Ama hiç kimsenin milletimizin tarihine, ecdadın aziz hatırasına haksızlık etmesine rıza gösteremeyiz. Bu kişinin, sadece ecdada değil, milletimizin bugün yaşayan fertlerine ve bilhassa çocuklarımızın geleceğine de saygısı yok. Daha önce de söylemişti, geçtiğimiz günlerde aynı hezeyanı tekrarladı. Neymiş efendim, can ve mal güvenliği olmayan ülkeye yabancı sermaye gelmezmiş. Yani yabancılara, Türkiye’ye yatırım yapmayın diyor. Kendi ülkesini küresel sermayeye kötüleyerek dış yatırım gelmesinin önüne geçmeye çalışmanın adı, açıkça söylemek gerekirse ihanetin dik alasıdır."
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nu sadece kendilerinin değil, küresel sermayenin de ciddiye almadığını kaydeden Erdoğan, Türkiye'de yatırım yapan veya yapmak isteyen küresel sermayenin, Türkiye'nin gücünün ve imkanlarının farkında olduğunu ifade etti.
Türkiye'nin küresel doğrudan yatırımlardan aldığı payın, AK Parti döneminde binde 1'den yüzde 1,1'e çıktığına dikkati çeken Erdoğan, "Bay Kemal önce bunu bir defa öğrenmen lazım ama Bay Kemal binde 1 ile yüzde 1,1'i ayırt edemez." diye konuştu.
Erdoğan, uluslararası firmaların çoğunun, özellikle batı medyasının ve Türkiye karşıtı lobilerin baskılarına rağmen yatırım için Türkiye'yi tercih ettiğini belirterek, küresel yatırımlardaki azalma eğilimine rağmen Türkiye'nin hala cazibesini sürdürdüğünü vurguladı.
Borsanın rekor kırdığını, AK Parti iktidara geldiğinde 10-11 bin olan borsanın 107 bini yakaladığını dile getiren Erdoğan, "Tahvil ihracatlarımıza rekor teklifler geliyor. Ülkemize yatırım kararı alan firmaları caydırmak için belli kesimlerin dışarıda ve içeride nasıl çırpındıklarını hep birlikte izliyoruz." dedi.
"Türkiye, her alanda tarihinin en büyük mücadelelerini verirken, CHP Genel Başkanı acaba neredeydi?" diye soran Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti:
"Mesela 15 Temmuz'da, millet canı pahasına darbeye direnirken, bu zatın darbeciler eşliğinde, tanklar arasından gittiği Bakırköy Belediye Başkanı'nın evindeki rahat koltuğunda televizyon seyrettiğini biz gayet iyi biliyoruz. Bunlar kayıtlarda mevcut. Ekonomimize yönelik saldırılar yaşanırken, kendisini hiç ortada görmedik. Terör örgütleri ülkemizi kuşatmak için saldırı üstüne saldırı yaparken, bu zat orada sadece bizi eleştirecek malzeme çıkarmanın peşindeydi. Hatta teröristlere 'arkadaşlar' diyerek onları pohpohlamakla meşguldü. Yürüttüğümüz harekatlar konusunda şöyle içten gelen bir 'hayırlı olsun' sözünü ağzından duymadık ama teröristlere de hiçbir zaman 'bunlar teröristtir' dediğini yine ağzından duymadık. Her milli meselemizde karşımızdakilerin ağzıyla ve üslubuyla bize saldırdı."
"PARLAMENTONUN GEREKEN CEVABI VERMESİ LAZIM"
"Allah'a şükür bu zatı sadece biz değil, dünyadaki hiç kimse ciddiye almıyor da zararı sadece kendi partisiyle sınırlı kalıyor." ifadelerini kullanan Erdoğan, bu hastalıklı zihniyetin, dün Parlamentoda kadın Grup Başkanvekillerine saldırdığını söyledi.
Bunun geçmişte de yaşandığını anımsatan Erdoğan, "Geçmişte de malum Ecevit o zaman yine bir bayan milletvekilimize, şimdi Malezya Büyükelçimiz, ona 'susturun bu kadını' diye hakaret etmişti. Şimdi dün de herhalde oradan ilhamla Grup Başkanvekilimiz Özlem hanıma 'susturun bu kadını' diyecek kadar ahlaksız, edepsiz bir şekilde davranan bir CHP'nin yetkilileri var. Kimse kusura bakmasın, biz bu ahlaksızlara, edepsizlere prim verecek durumda değiliz." diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Tüm grubumuzun, hele hele bir bayan milletvekilimize, bir bayan Grup Başkanvekilimize bu şekilde saldıracak olan ahlaksız, edepsizlere bu Parlamento içinde Parlamentonun gereken cevabı da vermesi lazım. Ceza ise ceza vermesi lazım. Efendim işte 'Özür diledi.' Bıraksınlar bu işi. Bunlar öyle kuru özürle geçiştirilecek işler değil. Neyse Parlamentonun İçtüzüğündeki veya disiplindeki cezai müeyyideler bunların verilmesi lazım. Ve bu zatların yaptıkları ilk defa değil. Sürekli yaptıkları şeyler bunlar. Zaten bunların başkanları şahsıma, bir diğeri yine bir konuşmasında şahsıma yine bu Parlamentonun çatısı altında her türlü hakareti edepsizce yaptılar. Bunların edepsizlikleri karşısında artık susmak diye bir şey yok gereği neyse aynen bunlara cevabını vereceğiz."
"BURASI YOL GEÇEN HANI DEĞİL"
"Müslüman bir sokulduğu yerden bir daha sokulmaz. Bunu bileceğiz." diyen Erdoğan, grup başkanvekillerinin hukukunu tüm grup olarak en yüksek seviyede korumanın herkesin görevi olduğunun altını çizdi.
Erdoğan, grupta olmadığı için olup bitenleri sonradan dinlediğini belirterek, "Burası yol geçen hanı değil, burası bir Parlamentodur. Dolayısıyla bu Parlamentonun içerisinde özellikle Grup Başkanvekili bir hanım kardeşimizin hukukunu sonuna kadar korumak bizim görevimizdir. Bu hastalıklı zihniyete rağmen biz güçlüyüz ve güçlenerek yolumuza devam diyoruz. Ülkemizi bunlara rağmen kalkındırıyoruz, kalkındırmaya da devam edeceğiz." şeklinde konuştu.
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde eski Başbakan Bülent Ecevit tartışması çıkmıştı.
Güvenlik meselesini, "olmazsa olmaz" şeklinde değerlendiren Erdoğan, şunları kaydetti:
"Bağımsızlığımızı korumanın yolu, sınırlarımız içinde ve dışında güçlü bir devlet olarak varlığımızı sürdürmemizden geçiyor. Bununla birlikte vatandaşlarımızın günlük hayatlarını ilgilendiren ekonomik konuları da asla ihmal etmiyoruz. Geçtiğimiz 17 yılda ülkemiz ekonomisini geliştirip büyüterek insanlarımızın hayat kalitesini yükselttik. Öyle ki biz hükümete geldiğimizde devlet vatandaşına borçluydu. Bay Kemal burayı iyi dinle, sen bu işlerden pek anlamazsın ama öğreteceğim sana da bunu. Devlet, 'zorunlu tasarruf' diyerek, 'konut edindirme yardımı' diyerek vatandaşından para kesmiş, ancak ne bunun gereğini yerine getirmiş ne de parayı geri ödemişti. Zorunlu tasarruf kesintileri 1 Nisan 1998 ve 2000 yılı Mayıs ayı arasında yapılmıştı. Memurlar ile 10 ve üzeri işçi çalıştıran iş yerleri, bu sisteme mecburi olarak dahil edilmişti. Sistemdeki kişi sayısı 10 milyonu buluyordu."
"BİZ GELDİK, BORÇLARI ÖDEDİK"
Hükümete geldikten sonra bu kesintilerin anaparası ve nemasından oluşan, dönemin parasıyla 17 milyar liranın üzerinde bir tutarı hak sahiplerine ödediklerini anımsatan Erdoğan, "Aynı şekilde, 1987 ile 1995 yılları arasında 'konut edindirme yardımı' adıyla yapılan kesintiler vardı. Bu kapsamdaki toplam 8 milyon kişiye de 3,5 milyar liranın üzerinde ödeme yaptık." dedi.
Erdoğan, diğer taraftan, hükümete geldiklerinde adeta kucaklarında buldukları 23,5 milyar dolarlık IMF borcunu da son kuruşuna kadar ödeyip, bu defteri kapattıklarını anımsatarak, şunları ifade etti:
"Bunlar, geçenlerde bize nasihat ediyorlardı, hatırlayın. Ne diyorlardı? 'Yine IMF'den biraz kredi, borç almanız lazım.' Geçen malum buraya gelenlerle özel toplantılar yaptılar, ondan sonra kıvırmaya başladılar. 'Yapılır, yaparız, bunu yapmakta bir sakınca yok.' Tamam da size mi kaldı? Siz zaten zamanında yaptınız, bu ülkeyi duman ettiniz. Fakat biz geldik bu borçlanmayı ödedik, defteri kapattık. Bizim şu anda IMF ile işimiz yok, biz bize yeteriz. Dikkat ederseniz bunların hepsi de bizden önceki dönemlerde toplanıp harcanan, ödemesi bize kalan borçlardır. Hep söylüyorum; devlet, milletine borçlu olamaz diyerek biz tüm bu meseleleri çözdük."
Erdoğan, 2003-2018 yıllarında ortalama yüzde 5,6 büyüttükleri Türkiye'nin satın alma paritesine göre dünyanın en büyük 13'üncü ekonomisi haline geldiğini belirtti.
2002'de yıllık sadece 70 milyar lira yatırım yapan Türkiye'nin, bugün yıllık 1 trilyon liranın üzerinde yatırım seviyesine ulaştığına işaret eden Erdoğan, genel ticaret sistemindeki ihracatın 180 milyar doları geçerek her ay rekor tazelediğini vurguladı.
Erdoğan, "Bu yılın ilk 9 ayında dünya ihracatı yüzde 2,6 azalırken Türkiye'nin ihracatı yüzde 2,9 oranında yükselmiştir. Cari işlemler dengemiz artık açık değil, fazla veriyor. Bu tablo, cari açık meselesinin ekonomimizin yumuşak karnı olmaktan çıkmaya başladığını gösteriyor. Döviz kurundaki ve faizlerdeki yükselme sebebiyle kamu borçlanma oranımızda bir parça artış yaşanmışsa da hala Avrupa Birliği kriterlerine göre çok iyi bir durumdayız." diye konuştu.
Enflasyonla ilgili de açıklamalarda bulunan Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:
"Enflasyonu yeniden tek haneli rakamlara indirerek, faizleri hızla düşürerek, ülkemizin üzerindeki kara bulutları dağıtıyoruz. 2020 inşallah, faizlerin çok daha düştüğü bir yıl olacak. Buradan girişimlerimize sesleniyorum. Gelin, yatırım yapın. Her sektöre sesleniyorum. Hangi sektörde çalışıyorsa, gel yatırım yap. Bankalarımızın kapısı artık sizlere açık ve faizdeki oranlar açık net ortada. Gel, yatırım yap. İki; diyorum ki kendi parana dön ve kendi paranı kullanmaktan çekinme. Artık dövizle borçlanma değil, yerli, milli parayla adım atma dönemine döndük. Bunu başarıyla yürütme durumundayız. Şu anda geçen yıl yaşanan sıkıntılar sebebiyle gerileyen konut, otomobil, beyaz eşya satışları ile yeni kurulan şirket sayısının yeniden yükselmeye başlaması, ekonomideki toparlanmanın işaretlerinden biridir. Konut satışlarında ciddi artış, otomobilde ve beyaz eşyada aynı şekilde bu artışlar başladı. Yatırımcılarımıza sesleniyorum, endişe etmeyin, tereddüt etmeyin, lütfen kendi alanlarınızda, sektörünüz de yatırım yapmaya devam edin."
"TÜRKİYE'YE YÖNELİK HUSUMET DALGASI, HALKLAR DEĞİL YÖNETİMLER VE MEDYA NEZDİNDE GEÇERLİ"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin güvenlik yanında ekonomi alanında da kararlı bir şekilde hedeflerine doğru ilerlediğini belirterek, demokrasi ve hukuk devletini güçlendirmeye, hak ve özgürlüklerin kullanımının genişletilmesine yönelik çalışmalarından asla taviz verilmediğine işaret etti.
Yargı Reformu Stratejisi Belgesi'nin, bu konudaki en önemli yol haritalardan biri olduğunu kaydeden Erdoğan, hiç şüphesiz son dönemdeki en büyük demokrasi hamlesinin Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ne geçilmesi olduğu değerlendirmesinde bulundu.
Erdoğan, böylece milletin doğrudan yürütme organının temsilcisi olacak kişiyi belirleyebilmesini sağladıklarını vurgulayarak, şunları söyledi:
"Gücünü milli iradeden alan ve hesabı yine oraya veren bir yönetim anlayışının ülkemizi çok daha güçlü kıldığına inanıyoruz. Bir kez daha altını çizerek belirtmek istiyorum; Ülkemizdeki herkes kökeni, meşrebi, mezhebi, ideolojisi ne olursa olsun birinci sınıf vatandaşımızdır. Her vatandaşımız tüm haklardan ve özgürlüklerden eşit şekilde yararlanabilir. Bugün artık dünyanın neresinde olursa olsun her Türk vatandaşı, ülkesinin gücünün ve desteğinin arkasında olduğunu biliyor. Türkiye'ye yönelik husumet dalgası genellikle halklar değil, yönetimler ve medya nezdinde geçerlidir. Bunun sebebi de Türkiye'nin yazılan senaryolarda kendine biçilen rolü oynamak yerine, milli bir siyaset tarzı izlemekte ısrarcı olmasıdır. Bu, birilerini ciddi manada rahatsız ediyor. Küresel ve bölgesel düzeyde kendi haklarımızı savunur, politikalarımızı fiilen hayata geçirirken, ekonomimizi ve demokrasimizi geliştirmekte de kararlıyız. Demokrasimizi geliştirmek için atmamız gereken yeni adımlar elbette vardır. Aynı şekilde ekonomide yapısal reformları sürdürmemiz gerektiğini de biliyoruz. Bunları da önümüzdeki süreçte birer birer hayata geçireceğiz. Her bir meseleyi kendi mecrasında takip ederken, bunların birbirleriyle ilişkilerini de göz ardı etmiyoruz."
Siyasi ilişkilerdeki dalgalanmaların diğer konulara nasıl kolaylıkla sirayet ettirilebildiğinin pek çok örneğini son yıllarda ardı ardına yaşadıklarını anlatan Erdoğan, "Bu tablo bize her alanda aynı anda güçlü olmamız gerektiğini gösteriyor. Demokrasiyi, ekonomiyi, güvenliği, altyapıyı hep birlikte ne kadar ileriye taşıyabilirsek, ülkemizin geleceğini o derece aydınlık hale getirebiliriz." dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bunun için 2023 hedeflerine sıkı sıkıya sahip çıktıklarını değinerek, sözlerini şöyle tamamladı:
"Bizden sonraki nesillere miras bırakacağımız 2053 ve 2071 vizyonları ancak böyle güçlü bir temel üzerinde hayata geçirilebilir. İşte tüm bu süreci sizlerle birlikte yönetecek, başarıya ulaştıracağız. AK Parti, Türkiye'nin son 17 yılına damga vurmanın yanında geleceğinin de partisidir. Sizler partimizi ne kadar iyi temsil eder, milletimizle olan bağını ne kadar güçlendirirseniz, ülkemiz de hedeflerine o kadar hızlı ve kararlı bir şekilde yürüyebilir. Bu konuda sizlere güveniyorum. Bugüne kadar verdiğiniz emekler ve bundan sonraki çalışmalarınız için her birinize tekrar şükranlarımı sunuyorum. İllerinizde, ilçelerinizde, beldelerinizde, toprağımıza, milletimize olan görevimizi yerine dört dörtlük, getirelim diyorum."