26.07.2019 - 11:18 | Son Güncellenme:
AA
Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Hamallığını üstlendiğimiz mukaddes yükü taşıma mecali bulamayan, ikaz beklemeden bayrağı derhal bir sonraki dava arkadaşına bırakmalıdır." dedi.
Toplantının ülke, millet ve demokrasi için hayırlara vesile olmasını dileyen Erdoğan, il başkanlarıyla son seçimlerden önce ocak ayında bir araya geldiklerini hatırlattı.
31 Mart seçimleri ve hemen ardından yapılan 23 Haziran İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı yenileme seçimlerinde gösterdikleri gayret için tüm teşkilat üyelerine teşekkür eden Erdoğan, Yüksek Seçim Kurulunun (YSK) ilan ettiği resmi sonuçlara göre ülkedeki bin 389 belde, ilçe, il ve büyükşehir belediyesinden 755'ini, yani yaklaşık yüzde 54'ünü AK Parti adaylarının kazandığını anımsattı.
AK Parti'nin oy oranı olarak da yüzde 44 gibi önemli bir netice elde ettiğini aktaran Erdoğan, Cumhur İttifakı olarak bakıldığında yüzde 51 oy oranı, 990 belediye kazanıldığını, belediye oranı olarak da yüzde 71'in üzerine çıktıklarını belirtti.
AK Parti olarak bir önceki seçime göre kazandıkları ve kaybettikleri yerler olduğunu ifade eden Erdoğan, "Büyükşehirden iline ilçesinden beldesine kadar bunların hepsinin değerlendirmesini yaptık, yapıyoruz. İllerimizde 24 Haziran 2018 milletvekili seçimlerinde ortaya çıkan tabloyu da göz önünde bulundurarak teşkilatlarımızdan adaylarımıza kadar tüm eksiklerimizi, hatalarımızı tespit edeceğiz." diye konuştu.
Bundan sonraki ilk seçimin 2023 Haziran ayında yapılacağını dile getiren Erdoğan, bu tarihe kadar her düzeyde kapsamlı çalışmalar yürüteceklerini söyledi. Erdoğan, "İnşallah 4 yıl sonraki seçimlerde milletimizin karşısına kurulduğu günkü heyecanıyla ve artık 22 yılı bulacak tecrübesiyle bambaşka bir AK Parti olarak çıkacağız. Yunus Emre'nin 'her dem yeniden doğarız' mesajına uygun şekilde kendimizi sürekli yenileyerek, sürekli tazeleyerek maziden atiye kurduğumuz köprüyü daha da güçlendireceğiz. 'İnci sancı mahsulüdür' derler. Biz de AK Parti olarak genel başkanından belde yöneticisine kadar tüm kademelerimizle sancımız öyle bir sancı ki bu sancıyı çekeceğiz, seçimlerde sandıktan inciyi yani arzu ettiğimiz neticeyi de alabilelim." değerlendirmesinde bulundu.
"BU YOL SONUNA KADAR AÇIK"
Siyasi partilerin, özellikle de AK Parti'nin millete hizmet kapısı olduğunu belirten Erdoğan, bunun için de AK Parti'nin kapısının millete hizmete talip olan herkese sonuna kadar açık olduğunu ifade etti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Hep birlikte davamıza ve ülkemize hizmet için çıktığımız bayrak yarışında nöbeti devrede devrede bugünlere geldik. AK Parti kurulduğunda gençlik kollarında görev alan arkadaşlarımız hamdolsun bugün ilçe ve il başkanlarımız, milletvekillerimiz, belediye başkanlarımız olarak çalışmalarını sürdürüyorlar. Bugün AK Parti'nin kapısından giren herkese bu yol sonuna kadar açıktır. Bu makamlar kimsenin tapulu malları değildir. İhtirasları, hırsları veya kifayetsizlikleri yüzünden yollarını kaybedenleri bir kenara bırakacak olursak adeta AK Parti'de gözünü açan ve hayatının en verimli yıllarını bu çatı altında geçiren bir nesil siyasette yetiştirdik. Unutmayınız, dünyamız ilk insandan beri toprak kültürü ile ateş kültürü arasındaki kavgaya şahitlik eder. Hazreti Adem, 'insanın yaratıldığı toprak tevazudur, verimdir, berekettir, üretkenliktir' buyuruyor. Buna karşılık Rabbine baş kaldıran iblisin yaratıldığı ateş ise kibirdir, yakıcılıktır, yıkıcılıktır. Bizim medeniyetimiz ve kültürümüz hep toprak karakteri üzerinde yükselmiştir. Bugün de bölgemizde dünyada tüm çalışmalarımızı toprak fıtratına uygun şekilde yürütme gayreti içindeyiz. AK Parti'nin siyaset mayası da insan mayası da işte budur. Maya sağlam olunca hamdolsun ortaya çıkan kadro da inançlı, ahlaklı, birikimli, verimli, velhasıl kaliteli olur. Hep birlikte inşa ettiğimiz bu parti inşallah önümüzdeki çeyrek asırda da yarım asırda da ülkemize ve milletimize hizmet edecektir."
Her müessese gibi siyaset ve partilerin de insanla var olduğunu, insanla yürüdüğünü, insanla son bulduğunu dile getiren Erdoğan, öncelikle AK Parti'nin kuruluşundan beri bu davaya emek vermiş, maddi ve manevi katkı sağlamış, hasbi ve harbi şekilde koşturmuş her bir isme teşekkür etti, hayatını kaybedenlere Allah'tan rahmet diledi.
AK Parti'nin Türkiye'nin partisi olduğunu, AK Parti'nin birikiminin de Türkiye'nin birikimi olduğunu belirten Erdoğan, "Buradan tüm teşkilat yöneticilerimize, özellikle de il ve ilçe başkanlarımıza bir hususu hatırlatmak istiyorum. Sizlerden hiç vakit kaybetmeden şehirlerinize döner dönmez hemen 2001'den bugüne kadar partimizde görev almış veya gönül vermiş her bir kardeşimize mutlaka ulaşmanızı istiyorum. Bu kardeşlerimizin gönüllerini almanızı, varsa dertleri, sıkıntıları, onlara çözüm aramanızı, daha önemlisi kendileriyle irtibatı asla kesmemenizi özellikle talep ediyorum." dedi.
Teşkilatına ve teşkilat mensuplarına vefa göstermeyenin, şehrine, ülkesine ve milletine de vefa gösteremeyeceğini vurgulayan Erdoğan, şunları kaydetti:
"Zaten AK Parti'ye gönül verenleri kucaklamak demek milletimizin yarıdan fazlasını peşinen bu dairenin içine almak demek. Bu kardeşlerimiz üzerinden toplumun kalan kısmına ulaşmak çok daha kolay, çok daha hızlı, çok daha etkili olacaktır. Meclis tatile girdiğine göre milletvekillerimizin seçim bölgelerindeki faaliyetlerini bu doğrultuda yoğunlaştırmaları gerekiyor. Kapısını çalmadığımız hane, elini sıkmadığımız vatandaş, kalbine dokunmadığımız birey bizim değildir. Bu anlayışla vaktimizin büyük bir bölümünü bu hedefe ulaşmak için ayırmamız şarttır. AK Parti sırça köşklerde siyaset yapan, halka tepeden bakan, kendi çıkarından başka bir şey düşünmeyen, milletin derdiyle dertlenmeyen siyasetçilerin yeri değildir, hiçbir zaman da olmamıştır. Aksini düşünen varsa yanlış yerde olduğunu bilmeli ve derhal kendini sigaya çekmelidir. Her dem yeniden doğmak demek bıkmadan usanmadan, öf bile demeden milletle birlikte olmak, millete hizmet etmek demektir. Kendinde hamallığını üstlendiğimiz mukaddes yükü taşıma mecali bulamayan, kimseden ikaz beklemeden bayrağı derhal bir sonraki dava arkadaşına bırakmalıdır. Çünkü bu kadro binbir başlı kartalı taşımaya talip kanarya misali dünyanın en ağır imtihanını veren kadrodur."
"NE MUTLU BİZE"
Seferle mükellef oldukları davayı zafere ulaştırana kadar nesiller boyu mücadelelerini sürdüreceklerini belirten Erdoğan, "Adeta paramparça edildiğimiz 19. asır, medeniyetimizin ve bizim en zor asrımızdır. Geçtiğimiz bir asır boyunca da sürekli yeni arayışların peşinde koştuk. İnşallah 21. asır yeniden yükselişimizin, yeniden dirilişimizin, yeniden Rabbimize ve kendimize dönüşümüzün asrı olacaktır. Şayet bizler AK Parti kadroları olarak bu büyük şahlanışa öncülük edebilirsek ne mutlu bize." diye konuştu.
Gelecek nesillerin hayırla yad edeceği bir kadro olmanın onuru ve ödülünün başka hiçbir kıymetle kıyaslanamayacağına vurgu yapan Erdoğan, bugüne kadar yaptıklarıyla Türkiye'yi demokrasiden ekonomiye, altyapıdan dış politikaya kadar her alanda kendi ayakları üzerinde duran gerçek anlamda bağımsız bir ülke haline getirmeye çalıştıklarını dile getirdi.
"ASIL BÜYÜK ZAFERLER ÖNÜMÜZDE DURUYOR"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Asıl büyük zaferler ise şu anda önümüzde duruyor. Bu zafer levhasına ismini yazdırmak isteyenlerin yapmaları gereken ise çalışmaktır, daha çok çalışmaktır, daha hasbi çalışmaktır. AK Parti teşkilatlarında görev alan veya göreve talip olan her arkadaşımda işte bu heyecanı, bu şevki, bu kararlılığı görmek istiyorum. Rabbim ömür, sağlık ve imkan verdikçe kendim de bu yolda tüm gücümle yürümeye devam edeceğim. Hiç şüphe yok ki Allah doğruların yardımcısıdır." ifadelerini kullandı.
Yerel seçimlerden iki ay önce "Memleket işi gönül işi" diyerek mahalli seçimlerde millete olan taahhütlerini bir manifesto mahiyetinde kamuoyuna ilan ettiklerini anımsatan Erdoğan, "gönül belediyeciliği" ile milletin hizmetine talip olan AK Parti'nin yeni dönemde insan merkezli yürüteceği hizmetlerin temel ilkelerini içeren bu belgenin 11 başlıktan oluştuğunu söyledi.
Bu belgeyle millete şehir planlarını uzun vadeli ve hakkaniyete uygun şekilde hazırlama sözü verdiklerini, altyapı ve ulaşım sorunlarını tüm şehirlerde tamamen çözme taahhüdünde bulunduklarını hatırlatan Erdoğan, kentsel dönüşüm çalışmalarını bölgelerin özelliklerine ve vatandaşların ihtiyaçlarına göre yürütme konusundaki kararlılıklarını ifade ettiklerini bildirdi.
Benzersiz şehirler anlayışıyla şehirleri kendi hikayelerine uygun şekilde geliştirme niyetlerini milletle paylaştıklarını söyleyen Erdoğan, "akıllı şehirler uygulamalarıyla teknolojinin tüm imkanlarını insanların ve şehirlerin emrine sunmak için çaba göstereceğiz" dediklerini aktardı.
Çevreye saygılı şehirlerle belediye hizmetlerinde tabiattaki canlı, cansız tüm varlıklarla uyum gözetme sözü verdiklerini, sosyal belediyecilik çalışmalarına önem vererek doğrudan insana dokunan hizmetleri ve projeleri yaygınlaştıracaklarına ahd ettiklerini dile getiren Erdoğan, yatay şehirleşmeyle tabiatla bütünleşen, aile, mahalle ve komşuluk kültürünü ihya eden örnek yerleşim alanları kurmayı taahhüt ettiklerini hatırlattı.
Halkla birlikte yönetim ilkesiyle şehirle ilgili tüm önemli kararları orada yaşayanlarla birlikte alacaklarını beyan ettiklerini belirten Erdoğan, tasarruf ve şeffaflık hassasiyetiyle belediyelerin kaynaklarını hem doğru hem de açık şekilde kullanmaktaki kararlılıklarının altını çizdiklerini anımsattı.
Değer üreten şehirlerle kültür ve ekonomi başta olmak üzere her alanda hayat kalitesini yükseltecek yaklaşımlar geliştirme sözü verdiklerini söyleyen Erdoğan, seçime bu ilkeler çerçevesinde hizmet verecekleri sözüyle gittiklerini ifade etti.
"ŞERDE FREN AMA HAYIRDA DESTEK"
Milletin de kendilerine itibar ettiğini ve 755 belediyede AK Parti'li kadroları yönetime getirdiğini belirten Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"AK Parti, kurulduğu günden beri sözünün eri olmuş bir partidir. Biz muhalefet adaylarının yaptığı gibi bunun hiçbir zaman seçimlerde atıp tutup da sonra bunun üzerine yatmadık, sözümüzü yutmadık, taahhütlerimizi inkar etmedik. Bakın şu anda hemen inkara başladılar, birçok verdikleri söz şu anda sanki verilmemiş gibi konuşmaya başladılar. Sanki kasada ne var ne yok bunları bilmiyormuş gibi konuşmaya başladılar. Daha durun bakalım, önümüzde daha çok önemli süreç var, ne yapacağınızı, ne yaptıklarınızı hep göreceğiz. Ama şunu unutmayın ki AK Parti'nin belediye meclis üyeleri bulundukları her yerde denetim görevini en iyi şekilde yapacaklardır.
Yani İstanbul gibi bir ilde kahir ekseriyet AK Parti'li meclis üyelerinde, Ankara gibi bir yerde kahir ekseriyet AK Parti'li belediye meclis üyelerinde. Onların herhangi bir karara karşı veya herhangi bir talebe karşı düşünceleri veyahut da tavrı eleştiriye tabi. Aynı şekilde İstanbul, Ankara her biri veya başka yerler ama parlamentoda bakıyorsunuz böyle bir kahir ekseriyet filan da söz konusu değil. Ama AK Parti'nin parlamentoya getirmiş olduğu herhangi bir yasa tasarısı, Cumhur İttifakı'nın birlikte getirdiği yasa tasarısı bunu engellemek için elinizden geleni yapıyorsunuz. Bu sizin için meşru ama yerel yönetimlerdeki bu duruş gayrı meşru... Nasıl bir anlayış bu? Onun için demokrasinin gereği neyse AK Parti'nin parlamentoda da belediye meclislerinde de mensupları, üyeleri bütün görevlerini milletin hayrına olacak şekilde devam ettirecektir. Bunun için de şerde fren ama hayırda destek. Yöntemimiz bu olacaktır."
Seçim meydanlarında verdikleri her sözü yerine getirmenin gayreti içerisinde olduklarını vurgulayan Erdoğan, "Mücbir sebeplere dayalı istisnalar dışında her dönemde verdiğimiz sözlerin çok daha fazlasını yerine getirdik, getiriyoruz. Belediye başkanlarımızın tamamından önümüzdeki dönem çalışmalarını 31 Ocak'ta milletimize ilan ettiğimiz bu ilkeler çerçevesinde yürütmelerini istiyorum. Bu taahhütlerin önemli bir bölümü Türkiye'nin ekonomide ve hayat kalitesinde ulaştığı seviyenin ürünü olarak ortaya çıkmıştır." diye konuştu.
"BİZİM SÖYLEDİKLERİMİZİ YAPMA MECBURİYETİMİZ VAR"
Önceden sadece başını sokacak ev isteyen vatandaşların bugün altyapısıyla, ulaşımıyla, yeşiliyle, parkıyla ve diğer unsurlarıyla daha yüksek standartlarda yerleşim alanları talep ettiğini aktaran Erdoğan, "Dolayısıyla bu ilkeler AK Parti'nin hizmette ve vizyonda kendisiyle yarışıyor olmasının ifadesidir." dedi.
Göreve geldikleri dönemde arabası olmayan vatandaşların bazılarının şimdi bir iki arabası olduğunu, traktörü, biçerdöveri olmayan çiftçilerin şimdi bu imkanlarının bulunduğunu ifade eden Erdoğan, şunları kaydetti:
"Bugün inşallah Polatlı'da tarım sezonuyla ilgili açılış yapacağız. Orada bunları detaylarıyla vereceğim. Yalana dayalı değil, gerçeğe dayalı olarak vereceğim. Çünkü Bay Kemal'in işi sürekli yalan, başka bir şey yok. Bunlar konuşuyor olabilir ama bizim söylediklerimizi yapma mecburiyetimiz var. Bu sebeple her bir belediye başkanımızın, il, ilçe başkanımızın bu ilkeleri yazıya döküp masasının üzerinden eksik etmemesi gerekiyor. Genel Merkez Mahalli İdareler Başkanlığımız da bu konunun sıkı takipçisi olacaktır. Biz de her belediye ve il başkanları toplantımızda bu konunun takipçisi olacağız. Şehirlerimize yaptığımız ziyaretlerde yürütülen faaliyetleri yine bu ilkeler çerçevesinde değerlendireceğiz. Amacımız 2024 belediye başkanlığı seçimlerine kadar şehirlerimizde bu ilkeler doğrultusunda köklü bir değişim gerçekleştirmektir."
"17 YILDIR BÜTÜN GÜCÜMÜZLE MÜCADELE EDİYORUZ"
Türkiye'nin, her karış toprağı şehit kanıyla sulanan bir ülke olduğunu vurgulayan Erdoğan, "İstiklal marşımızın ifadesiyle mabedimizin göğsüne namahrem eli değmemesi için son 17 yıldır bütün gücümüzle mücadele ediyoruz." ifadesini kullandı.
Gezi olaylarından 15 Temmuz ihanetine kadar milli bekaya yönelik pek çok saldırıyı püskürttüklerini hatırlatan Erdoğan, Türkiye'nin güneyini terör koridoruyla kuşatma projesini de Suriye sahasındaki operasyonlarla Afrin-Cerablus hattında bozduklarını vurguladı.
Türkiye'ye yönelik terör saldırılarının merkezi olan Kuzey Irak sınırlarında Pençe-1 ve Pençe-2 harekatlarıyla kalıcı çözümler bulma yolunda olduklarını aktaran Erdoğan, "Amacımız teröristleri sınır hattındaki sarp dağlar yerine, sınırımızın hemen ötesindeki düz ovada karşılayıp engelleyecek bir güvenlik hattı oluşturmaktır. Bunu başardığımızda 'Kandil' diye bir meselemiz de kalmayacaktır. Fırat'ın doğusundaki terör guruplarıyla Kuzey Irak'taki teröristlerin irtibatını da kesmiş olacağız. Böylece hem doğuda hem batıda bu terör koridorunu kıskaca alma ve imha imkanına kavuşacağız. Erbil'deki konsolosluk görevlimize yapılan saldırı, harekatımızın ne kadar isabetli olduğunun teyididir. Görevlimizi şehit eden teröristlerin tamamını yakaladık. Başarılı bir operasyonla diğerlerini de inlerinde etkisiz hale getirirdik. PKK denilen çıban başını Kuzey Irak'tan tümüyle koparıp atmadığımız sürece, bu tür saldırılar ülkemiz içinde ve dışında devam edecektir. Irak ve İran yönetimleriyle de bu konuda önemli ölçüde görüş birliği içerisindeyiz." diye konuştu.
Erdoğan, Suriye sınırında yaklaşık 35 kilometre derinliğinde Türkiye’nin kontrolünde güvenli bölge oluşturma konusunda ABD ile görüşmelerinin de sürdüğünü söyledi.
"S-400'LERİ AKTİF OLARAK KULLANACAĞIZ"
Türkiye'nin güvenliği için Rusya'dan aldığı S-400 hava savunma sistemlerinin gelmeye devam ettiğini anlatan Erdoğan, bu konuda ABD'nin aklıselim hareket edeceğini umduğunu dile getirerek "Montaj ve eğitim safhalarının ardından Nisan 2020'de bu sistemleri aktif olarak kullanmaya başlayabileceğiz." dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin güvenlik önceliklerinin hayata geçirilmesi konusunda kararlı olduklarının altını çizerek, "F-35 projesinden dışlanmak tehditleri başta olmak üzere Türkiye'ye yöneltilecek hiçbir tehdit ve yaptırımın ülkemizi, güvenlik önceliklerini hayata geçirmekten alıkoyamayacağını burada bir kez daha ifade etmek isterim. Bu meselde Türkiye'ye daha fazla adaletsizlik yapılmamalı. Biz bağcıyı dövmenin değil üzüm yemenin peşindeyiz." diye konuştu.
Türkiye'nin güvenlik ihtiyaçları neyi gerektiriyorsa onu gerçekleştireceklerini ifade eden Erdoğan, hava savunma sistemlerinin yanı sıra yeni nesil savaş uçaklarını geliştirme, konvansiyonel silah ve elektronik harp altyapıları güçlendirmek için çalışmalara hız verdiklerini belirtti.
Karada, denizde ve havada kendisi ile dost ülkelerin ihtiyaçlarını karşılayabilecek seviyeye sahip Türkiye'ye ulaşmaya az kaldığını bildiren Erdoğan, birkaç yıl sonra bu konuda bir başka Türkiye manzarası ortaya çıkacağını ifade etti.
Ne pahasına olursa olsun Türkiye gemisinde delik, Türkiye kalesinde gedik açtırmayacaklarını vurgulayan Erdoğan, şöyle devam etti:
"Türkiye'nin verdiği demokrasi, ekonomi ve güvenlik mücadelesinde rahatsız olanların teşviki ve hatta bir fiil operasyonla bu tür niyetler içerisine girenlere milletimizle birlikte gereken cevapları vereceğiz. Bu millet, eşsiz irfanıyla kimin kendi bağrında neşet ettiğini, kimin de oraya bir hançer gibi saplanmak istediğini hep bilmiş, ona göre de tavrını koymuştur. İçinden geçtiğimiz şu tarihi dönemde, saflarımızı ne kadar sıkı tutar, birliğimizi, beraberliğimizi, kardeşliğimizi ne kadar yüceltirsek geleceğimizi o kadar güvenle inşa ederiz. Cumhur İttifakı'nın lokomotifliğini yaptığı, AK Parti'nin gövdesini oluşturduğu büyük ve güçlü Türkiye hedefine doğru kararlılıkla ilerliyoruz. Bu kutlu yürüyüşü durdurmak için kurulan tuzaklar, Rabbimin inayetiyle hazırlayanların başına geçecektir. Bundan endişeniz olmasın. Hiçbir zaman layüsel olduğumuz iddiasında bulunmadık. Elbette eksiklerimiz, hatta hatalarımız da olabilir ama hiç kimse samimiyetimizden, gayretimizden, ülkemize ve milletimize olan muhabbetimizden şüphe edemez. Bugüne kadar elde ettiğimiz başarılarımızın gerisinde de işte bu anlayışla hareket etmemiz vardır."
"PARAMPARÇA ETMEKTE KARARLIYIZ"
Erdoğan, Fırat'ın doğusunda terör koridorunun oluşmasına izin vermeyeceklerinin altını çizerek, "ABD ile Suriye sınırları boyunca güvenli bölge oluşturmaya yönelik görüşmeler ne şekilde sonuçlanırsa sonuçlansın Fırat'ın doğusundaki terör koridorunu paramparça etmekte kararlıyız." dedi.
Türkiye'ye yönelik gizlenemez hale gelen Avrupa ve ABD ambargolarının ve bölgeye yığılan on binlerce tır dolusu silah ve malzemenin kendilerini terör sorununu çözmekten alıkoyamayacağını söyleyen Erdoğan, "Ne yapılması gerekiyorsa bunu yapıyoruz ve yapacağız. Bunun için de bir yerlerden izin almamıza ihtiyacımız yok. Biz kendi göbeğimizi kendimiz kesmesini biliriz. Bugün bölgedeki yabancı güçlere güvenerek kabadayılık yapanlar yarın ya toprağın altına girecek ya da zillete razı olacaktır." diye konuştu.
Erdoğan, Suriye'nin kuzeyindeki Kürt, Arap ve Türkmenlere seslenerek, "Hep birlikte bu PYD denen iş birlikçi, zalim örgütü bir an önce tasfiye edelim. Suriye'nin huzura, güvenliğe, feraha kavuşmasının ilk ve önemli şartı PYD denen bu kiralık katil sürüsünü ortadan kaldırmaktır." ifadelerini kullandı.
Türkiye'de yaşayan Suriyelilerden 330 bininin Türkiye'nin güvenlik altına aldığı bölgelere geri döndüğünü belirten Erdoğan, "Artık oralarda kapasitenin dolduğunu biliyoruz. Daha fazla Suriyeli kardeşimizin evlerine dönüşünü sağlamak için Münbiç ve Fırat'ın doğusunu süratle güvenli hale getirmemiz gerekiyor." değerlendirmesinde bulundu.
"PYD'YE ON BİNLERCE TIR DOLUSU SİLAH VE MÜHİMMAT ÜCRETSİZ VERİLİYOR"
Erdoğan, İdlib'de de istikrarı sağlamak mecburiyetinde olduklarını dile getirerek, şöyle konuştu:
"Ne rejimin ne ABD'nin ne de Avrupa'nın böyle bir derdi olmayabilir ama bizim buna acil ihtiyacımız var. Dünyanın hiçbir ülkesi, kendi nüfusunun yüzde 5'i kadar sığınmacıya yıllar boyunca ev sahipliği yapmamıştır, yapmaz. Türkiye dışarıdan ciddi hiçbir destek almamasına rağmen bu fedakarlığı sergileyerek tüm insanlığın vicdanını ve ahlakını kurtarmıştır.
Bunlar lafa geldiği zaman 'Çok iyisiniz, tebrik ederiz, bu kadar mülteciyi hakikaten Türkiye'de besliyorsunuz.' diyorlar. Tamam da siz de yapabileceğiniz, söz verdiğiniz parasal destekleri verin. 'Verdik, veriyoruz, vereceğiz', hep böyle diyorlar. Batı bu ama biz Batı değiliz, biz farklıyız. Özellikle Avrupa'nın bu konuda Türkiye'ye çok büyük borcu olduğunu kimse inkar edemez. Bu gerçeklere rağmen PYD'ye on binlerce tır dolusu silah, mühimmat, her şeyi ücretsiz veriyorlar. Kime veriyorlar? Terör örgütüne, PKK ve yandaşlarına. Kim veriyor? Bizim stratejik müttefikimiz olarak görünenler veriyor."
"OBAMA DÖNEMİNDE BİZE VERİLMESİ GEREKENLERİ ALAMADIK"
Erdoğan, Türkiye'ye, almak istediklerinin parası karşılığında dahi verilmediğine ama stratejik müttefik olarak görülenlerin terör örgütlerine silah ve mühimmatı ücretsiz verdiğine dikkati çekerek, "F-35 ile ilgili biz 1 milyar 400 milyon dolar ödeme yapmışız. Şu ana kadar 4 taneyi ABD'de pilotlarımıza teslim ettiler ve ülkemize gelmesine müsaade etmiyorlar. Ondan sonra 'Patriot'u niye bizden almadınız da gidip S-400 aldınız?' diyorlar. Biz yaptığımız sözleşmeye uyarız. Biz, Sayın Obama döneminde, bize verilmesi gerekenleri alamadık. 'Kongre müsaade etmedi' dediler. Buradan ABD'nin Kongresine sesleniyorum, biz Obama döneminde Patriot almayı arzu ettiğimiz zaman siz vermediniz. Sayın Trump döneminde şimdi yine engel olmaya çalışıyorsunuz. Biz paramızla almak istiyoruz, vermiyorsunuz. O zaman biz ne yapacağız. Kim verirse ona gideceğiz." şeklinde konuştu.
Rusya ile her türlü anlaşmanın yapıldığını ve S-400 alındığını hatırlatan Erdoğan, "Biz, size 'Aldık ama siz yine de verecekseniz sizden de Patriot alırız.' dedik ama yine vermediniz. Hala vermiyor, farklı farklı öneriler getiriyorsunuz ve 'Kongre müsaade etmiyor' diyorsunuz. Biz şu anda bütün tedbirlerimizi en ideal şekilde almak durumundayız ve alacağız. F-35 vermiyor musunuz? Peki, kusura bakmayın, biz o konuda da yine tedbirlerimizi alırız, başka yerlere döneriz. Bu konuda çalışmalarımızı yaptık, yapıyoruz." dedi.
Erdoğan, 82 milyon vatandaşı olan Türkiye'nin eli bağlı duramayacağını belirterek, "Türkiye'de Bay Kemal veya dirsek temasında olan adamları yok. Türkiye'de AK Parti var. Türkiye'de Cumhur İttifakı var ve Cumhur İttifakı olarak güçlü bir şekilde yolumuza devam ediyoruz." ifadelerini kullandı.
"SONDAJ GEMİLERİMİZİN BÖLGEDE ÇALIŞMASINDAN BEYLER RAHATSIZ"
Türkiye'nin Doğu Akdeniz'deki meşru haklarını kullanmasını engellemeye yönelik akıl ve hukuk dışı girişimlerin Avrupa'nın Türkiye'ye bakışı konusundaki tereddütleri artırdığını kaydeden Erdoğan, şöyle devam etti:
"Artık kendimize ait 2 sondaj gemimiz var. Orada aramaları yapan bize ait gemilerimiz var. Onların bölgede çalışmasından beyler rahatsız. Niye? Burada biz uluslararası hukuk neyi gerektiriyorsa, deniz hukukuna göre atmamız gereken adımları attık ve atıyoruz. Kıbrıs'ta bizim soydaşlarımız var ve orada biz sıradan bir ülke değiliz. Kıbrıs'ta biz garantör ülkeyiz. Türkiye, Yunanistan, İngiltere garantör ülke, Avrupa Birliği adeta bir gözlemci ama hiçbir zaman da üzerine düşeni yapmamıştır."
Erdoğan, Avrupa Birliği'nin Burgenstock görüşmelerinde gözlemci olarak bulunduğunu hatırlatarak, "Kamuoyu araştırması, referandum ile ilgili karar çıktığında, Kıbrıs'ta yapılan bu referandumda Türkler Burgenstock kararına yüzde 65 'evet', karşı taraf ise yüzde 75 'hayır' dedi. Yüzde 75 'hayır' diyeni Avrupa Birliği'ne aldılar, Kuzey Kıbrıs'taki kardeşlerimizi dışarıda bıraktılar. Mali destek sözleri vardı. Onu da yerine getirmediler. Siz busunuz. Hiçbir zaman sözlerinizi tutmadınız. Aynı şeyi şu anda maalesef F-35 konusunda da sürdürüyorlar. Böyle bir adım atılırsa, biz bir kabile devleti değiliz, bir kabile hiç değiliz. Biz 2 bin yıllık tarihe sahip bir Türkiye Cumhuriyeti devletiyiz."
İktidara geldiklerinde savunma sanayisinde Türkiye'nin yüzde 20 gibi bir imkana sahip olduğunu belirten Erdoğan, "Bugün yüzde 70 gibi bir imkana yerli ve milli olarak sahibiz. Bunu yeterli görüyor musunuz? Haşa. Yüzde 100'e doğru ilerlemek, bunu yapacağız." değerlendirmesini yaptı.
Savunma sektöründe gerek devlet gerek özel sektör olarak yoğun bir çalışmanın içerisinde bulunduklarını anlatan Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:
"Düne kadar kapılarında bizi hep böyle adeta dilenci gibi beklettiler. Bir İHA mı alacağız, bir SİHA mı alacağız. 'Bugün git, yarın gel' dediler, vermediler. Bunları yaşadığım için söylüyorum. Sayın Bush bir gün bana dedi ki 'Sayın Başbakan, size bu yapılanı ben kabul etmem.' Çağırdı ve o zaman Dışişleri Bakanı Colin Powell, ona dedi ki 'Böyle olmaz, hiç olmazsa 24 saat, bilemedin 48 saat İHA'ları vereceksiniz.' Ondan sonra böyle bir süreç başladı. Ama bu yeter mi? Biz terörle Doğu'da, Güneydoğu'da yoğun bir mücadelenin içerisindeyiz. Herkesin dünyada sözü var, terörle mücadele. Terörle mücadelede bizi yalnız başına bırakan stratejik ortaklar var. Biz NATO üyesiyiz. NATO üyesi olmamıza rağmen, bizi nasıl oluyor da meydanda bırakıyorsunuz? Ama bu komşular sağ olsun bizi mal sahibi yaptılar."
Türkiye'nin şimdi İHA ve SİHA'sının olduğunu, bunların mühimmatının da Türkiye'de üretildiğini belirten Erdoğan, şunları söyledi:
"Akıllı bomba alacağız, Sayın Obama ile Antalya'da G20 toplantısında konuştuk. 'Tamam, halledeceğiz.' dedi. Hala halledecekler. Ama ne oldu? Akıllı bombayı biz ürettik. Bunların bu yönde de faydası var, onu söyleyeyim. Şimdi SİHA'nın ötesine inşallah geçiyoruz. Onun bir üst sınıfı ki dünyada yok gibi bir şey, o üretiliyor. Şöyle bir iki ay içerisinde inşallah onun test çalışmaları başlayacak ve böylece bu konuda çok daha farklı yere geldik, geliyoruz. Kendi savaş uçağımızı da yapacağız, yapıyoruz. Başka çaremiz yok. Bu adımları atıyoruz. Bu süreç içerisinde de gerçek dostlar ortaya çıkıyor. Sayın Trump'a Osaka'da onu söyledim. Dedim, 'Bakın biz sizden her ne kadar Patriot şu ana kadar almadıysak da 100 tane yeni nesil Boeing uçağı alıyoruz. Bunun anlaşmaları yapıldı. Bu bir alışveriş değil mi? Patriot almayız da bakın Boeing alıyoruz. Ama yine de verecekseniz verin.' Şu anda bu yeni nesil Boeinglerin bir tanesi geldi mesela. Biz de ödememizi yapıyoruz, biz iyi müşteriyiz. Ama böyle giderse biz bu konuda da düşünmek zorunda kalacağız, ister istemez. Yani bu noktada biz istiyoruz ki stratejik ortaklarımız bize stratejik ortak olarak davransınlar ve ondan sonra biz de gereğini yapalım."
"DEĞERLERİNİ KENDİ ELLERİYLE YIKANLARDIR"
İsrail'in, Filistin'de pervasızca sürdürdüğü devlet terörüne karşı sessiz kalınmasını asla kabul etmediklerini vurgulayan Erdoğan, "İsrail'in yanında kimler yer alıyorsa, herkes bilsin ki biz onların karşısındayız. Doğu Kudüs'te evleri başlarına yıkılan ve Gazze'de açlığa mahkum edilen Filistinlilerin feryatlarına kulaklarını tıkayanlar, Mescid-i Aksa'nın mahremiyetine saygı duymayanları cesaretlendirenler kendi değerlerini kendi elleriyle yıkanlardır." diye konuştu.
"VERDİĞİ SÖZLERİN ÜZERİNE YATTIĞINI BİLİYORUZ"
AB'yi en büyük ticaret ortağı, insani ve tarihi müştereklerin paylaşıldığı yol arkadaşı olarak gördüklerinin ve görmeye devam etmek istediklerini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu iyi niyetin sürmesinin yolunun, AB'nin de buna aynı anlayışla yaklaşması olduğunu kaydetti.
Tam üyelik müzakerelerinde AB'nin Türkiye'ye verdiği sözleri açıkça çiğnediğini unutmadıklarını ifade eden Erdoğan, "Mülteci meselesiyle ilgili yükümlülüklerimizi yerine getirmemize rağmen karşı tarafın maddi katkıdan vize muafiyetine kadar verdiği sözlerin üzerine yattığını da biliyoruz." dedi.
Bunun kesinlikle AB tarafından gözden geçirilmesi gerektiğini belirten Erdoğan, Türkiye'nin Suriye ve Doğu Akdeniz politikasına yönelik aleni saldırıların adeta bunların üzerine tuz biber ektiğini vurguladı.
Avrupa ülkelerinde giderek yükselen ırkçılık, İslam ve Türk düşmanlığı ile bunların tezahürü olan saldırıların, bu yaşlı kıtanın geleceğini tehdit ettiğini anlatan Erdoğan, "Türkiye hala Avrupa'nın en yakın, en güçlü, en karlı, her bakımdan potansiyeli en yüksek dost adayıdır. Öyle de kalmak istiyoruz. Yeter ki Avrupalıların da aynı niyette olduğunu görelim. Bize bir adım gelene biz 10 adım gideriz. Önümüzdeki dönemde Suriye'deki ve Doğu Akdeniz'deki hassasiyetlerimiz başta olmak üzere bölge politikaları konusunda AB ile daha geniş uzlaşma zemini yakalayacağımızı ümit etmek istiyorum. Bu doğrultuda üzerimize düşenleri yapmayı sürdüreceğiz." değerlendirmesini yaptı.
"ÇOK AĞIRDAN ALIYORLAR"
Savunma sanayisinde Fransa ve İtalya ile Türkiye arasında bir anlaşma olduğunu anımsatan Erdoğan, şu görüşlerini paylaştı:
"Hızlandıralım, diyoruz ama bakıyorsunuz çok ağırdan alıyorlar. Biz hızlıyız, ekiplerimiz çalışıyor, hadi siz de çalışın hızlandıralım. Ama ağırdan ağırdan gidiyorlar. Ondan sonra niçin böyle, niye böyle. Yani hep biz markajdayız, markaja alıyoruz işi bitirelim diye.
Günümüzde ekonomisi güçlü olmayan ülkelerin egemenlik haklarını istedikleri gibi kullanabilme imkanları giderek daha da zorlaşıyor. Bunun için biz ekonomiyi en az güvenliğimiz kadar mühim görüyor, sıkıntıların çözümü için var gücümüzle çalışıyoruz. Bilindiği gibi bundan tam bir yıl önce tarihimizin en sinsi ve büyük finansal saldırısına uğradık. Amaç kur etkilerini yıllarca sürdürmek, devleti daha çok borçlandırmak, özel sektörü iflas ettirmek, çarkları durdurmak, halkımızı yoksullaştırmak ve böylece Türkiye'yi tamamen kontrol altına almaktı. Benzer bir saldırıya maruz kalan Rusya Federasyonu rezervlerinin erimesine, para birikiminin 3 kata yakın değer kaybetmesine, faizlerinin 2 kat artmasına rağmen, durumu 4 yılda ancak kontrol altına alabilmişti. Biz ise güçlü ekonomik altyapımız ve kurumlarımızın etkili mücadelesi sayesinde bir yılda bu saldırının etkilerini önemli ölçüde giderdik."
31 Mart seçimlerine birkaç gün kala ekonomi alanında gerçekleştirilen ikinci saldırıyı süratle etkisiz hale getirmeyi başardıklarını belirten Erdoğan, o günlerde kredi derecelendirme kuruluşlarının Türkiye'ye karşı nasıl tavır aldığının hatırlanmasını istedi.
Bu kararların bir kıymetiharbiyesi bulunmadığını ifade eden Erdoğan, "Bunlar, kendilerine göre Türkiye hakkında bu kararları alıyor. Bu kararlar siyasi, samimi değil. Aldılar da ne oldu? Hiçbir şey, biz yolumuza kararlı bir şekilde devam ediyoruz. Özellikle saldırı kanallarını hızlı bir şekilde kapattık." diye konuştu.
Finansal alanda Türkiye'ye karşı art niyetli girişimlerin gerçekleştiği Swap piyasasına ilişkin bazı düzenlemeler yapıldığını anımsatan Erdoğan, Türk lirası işlemlerinde Türkiye'nin öncelikli hale gelmesini sağlayacak adımları hızla hayata geçirdiklerini, böylece birtakım kötü amaçlı girişimlere karşı tedbir aldıklarını söyledi.
Swap işlemlerinin Borsa İstanbul bünyesine alınarak bankalardaki Türk lirası ve döviz likiditesinin yurt içinde kalmasının sağlandığına işaret eden Erdoğan, bu sayede önemli ölçüde işlemin yurt içinde yapıldığı ve bu konudaki kararlılığın devam ettiğini vurguladı.
Piyasa şartlarında karşılıklı güvene dayalı ortam güçlendirilirken Türkiye'ye bu işlemler kapsamında önemli bir kabiliyet kazandırıldığını belirten Erdoğan, sermaye piyasasında da önemli adımlar atıldığının altını çizdi.
Varlığa kayalı menkul kıymet ihracı ile sermaye piyasalarına daha önce olmayan bir ürün kazandırıldığını hatırlatan Erdoğan, bu şekilde son 10 yılda yapılan varlığa dayalı menkul kıymet ihraç tutarının ikiye katlanarak ülkeye 4 milyar liranın üzerinde bir finansman sağlandığını bildirdi.
"Atılan bu adımlarla, kuru 9-10 liraya çıkarma çabasında olanların heveslerini kursaklarında bıraktık." diyen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Uzun zamandır, yüzde 24 oranındaki faizlerin ülkemiz için oldukça yüksek olduğunu savunuyordum. Tabii yüzde 24'ün üzerine çıktığı zamanlar da oldu. Bundan ne kadar rahatsız olduğumu uzun yıllardır hep söyledim. Ama bunu maalesef o dönemlerin Merkez Bankası başkanlarına ulaştıramadık. Ne dediysek, hep böyle oyalama taktikleriyle gittiler. Her dile getirdiğimizde birileri çıkıyordu, faiz oranlarında dramatik düşüşlerinin ekonomiyi tepetaklak edeceğini öne sürüyordu. Dün Merkez Bankası faizlerde 425 baz puanlık bir düşüşe gitti. Peki ne oldu, battık mı, bittik mi? Her şey yerle yeksan oldu mu? Hayır. Piyasalar bu durumu gayet normal karşıladı. Zira, olması gereken zaten buydu. Bu bile yeterli değil. Yıl sonuna kadar bunun kademeli şekilde devamı gerekir."
Faiz konusunda ABD, Japonya, Avrupa ve İsrail'deki oranlara bakacaklarını belirten Erdoğan, bu ülkelerde böyle bir faiz oranı bulunmadığına dikkati çekti.
Erdoğan, "Öyleyse bunu usturuplu bir şekilde indireceğiz. Unutmayın, tekrar söylüyorum, bunu hep söylemişimdir, faiz düştükçe enflasyon düşer, faiz çıktıkça enflasyon da çıkar. Diğerleri yan unsurlardır. Üretimin ve yatırımın önünü kesen, ülkemizin potansiyelini sınırlayan yüksek faiz oranları Türkiye ekonomisinin önündeki en büyük engeldir." ifadelerini kullandı.
"TEK ADAMLIĞI SİZDEN ÖĞRENDİK AMA BİZ TEK ADAM DEĞİLİZ"
Yüksek faizle kabineyi devamlı sorguya çeken CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun bugün faizlerin bu şekilde indirilmesinden rahatsız olduğunu aktaran Erdoğan, şunları kaydetti:
"Merkez Bankası Başkanı'nın alınmasından rahatsız olmuş ve Merkez Bankası ile alakalı olarak, 'bunun itibarı sıfırdır' diye açıklamada bulunuyor. Anlamak mümkün değil, biz sana sorup da mı adım atacağız? Kararlarımızı senin beyanlarına göre mi vereceğiz? Bakın yeni yönetim sisteminden çok rahatsız beyefendi. Niye rahatsız? İlla parlamenter demokrasiye geçmek gerekiyormuş. Tek adam, tek adam diye nakarat yapıyor. Bu tek adam, benmişim. Tek adamlığı biz sizden öğrendik ama biz tek adam değiliz. 'Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir ancak Cumhuriyet Halk Parti eliyle yönetilir.' Bunu diyen sizsiniz, biz değiliz. Bu ülkede il başkanlarınıza illerin valiliğini verenler siz değil misiniz, Halk Parti değil mi? Siz devleti böyle yönettiniz, onun için batırdınız, bitirdiniz yani bu ülke maalesef güdümlü demokrasiyi CHP'den öğrenmiştir."
Erdoğan, CHP'nin yönetimlerinde il başkanlarının valilik yaptığının açık şahidinin tarih olduğunu söyledi.
Kendilerinin yollarına devam edeceğine işaret eden Erdoğan, "Şu ifadeye bakın, 'Havaalanı yaptıkları için övünüyorlar, kaça yaptıklarını bilmiyorum, şehir hastanelerini kaça yaptınız bilmiyorum.' Sen o işlerden pek anlamazsın, sen yalana devam et. Bunları benim halkım biliyor, o havalimanından gelip geçenler biliyor, o şehir hastanelerine giden gelenler biliyor. Bay Kemal, sana yine anlatayım, yap-işlet-devret mekanizması diye bir mekanizma var, bunu kafana koy, öğren bunu. Bu nedir, bu mekanizmayı öğren, biz hastaneleri bu mekanizmayla yaptık." diye konuştu.
Dünyanın bu sistemi bugün Türkiye'den öğrendiğini belirten Erdoğan, "Senin bunu bizden öğrenme niyetin yok ama biz icraatımızla ortadayız. Bunu, iş bilen adamların varsa onlara sor onlar sana anlatsın." dedi.
Küresel ekonominin yavaşladığı bu dönemde büyümenin Türkiye için her zamankinden daha kıymetli hale geldiğini vurgulayan Erdoğan, faiz oranlarındaki düşüşün, bir süredir yavaşlayan ekonominin yeniden canlanması ve potansiyel büyüme hızına ulaşmasını sağlayacağını bildirdi.
"ENFLASYONUN SÜRATLE DÜŞMEYE BAŞLAYACAĞINI GÖRÜYORUZ"
Erdoğan, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Merkez Bankası Para Politika Kurulunun dün aldığı kararı ben hayati bir dönüm olarak görüyorum. Ve inşallah bununla birlikte enflasyonun da süratle düşmeye başladığını göreceğiz. Bay Kemal, Türkiye'de yüzde 63 faizle hükümeti devralan biziz ama oradan onu yüzde 4'e düşüren biziz. Ve enflasyon yüzde 30'du, onu yüzde 7 küsura düşüren yine biziz. Ama senin de katıldığın Gezi olayları ile Soros'un Türkiye temsilcilerinin başı çektiği o ülkemizi karıştırmak isteyenlerle bir anda faiz ve enflasyonun tırmanmaya başladığını gördük, çift haneli rakamlara öyle çıktı. Bunun içerisinde siz varsınız. Siz zaten bu ülkede adeta miksersiniz. Yaptığınız hep bu. Ülkenin hayrına zaten hiçbir şeyiniz zaten yok. Öyle bir niyetiniz de yok. "
Erdoğan, Türkiye serbest piyasa ekonomisi ilkelerinden taviz vermeden aynı yolda kararlılıkla ilerlemeyi sürdüreceğini aktardı.
Faiz ve enflasyonun nasıl düştüğünü izlemeye devam edeceklerini belirten Erdoğan, bu süreçte yatırımın, istihdamın ve girişimcilerin yatırım gücünün arttığının görüleceğini söyledi.
Bununla birlikte piyasadaki hareketlenmenin nasıl olduğunun da görüleceğinin altını çizen Erdoğan, enflasyon oranlarındaki düşüşün, üretim maliyetlerini aşağıya çekeceğini ve bunun, düşüşün güçlenerek devam etmesini sağlayacağını ifade etti.
Kur saldırıları sebebiyle bozulan fiyatlama algısına karşı kurumlar, bankalar ve firmaların tarihi bir duruş geliştirdiğine işaret eden Erdoğan, devreye alınan Enflasyon ile Topyekun Mücadele Programı'nın, bu anlayışın eseri olduğunu kaydetti.
Erdoğan, enflasyon beklentilerinde oluşturmak istenen olumsuz havayı dağıtarak saldırıların ikinci ayağının da kırıldığını belirtti.
O günlerde, patates ve soğan fiyatları üzerinden algı operasyonları yapılmaya çalışıldığını hatırlatan Erdoğan, tanzim satış noktası uygulamasıyla bu operasyonların boşa çıkarıldığını söyledi.
Gıda fiyatları başta olmak üzere tüm alanlarda suni olarak artan fiyatları düşürmek amacıyla gerekli önlemleri süratle aldıklarını, piyasaları rahatlatmak için bazı sektörlerde KDV ve ÖTV indirimleri yaptıklarını aktaran Erdoğan, yaz aylarıyla birlikte fiyatların normalleştiğine dikkati çekti. Erdoğan, özellikle seracılıkta alınan tedbirlerle benzer spekülasyonların yapılmasına izin vermeyeceklerini anlattı.
Bu önlemlerle birlikte sıkı para ve maliye politikası sayesinde birilerinin "yüzde 40'ı bulacak" dediği enflasyonda haziran ayı itibarıyla yüzde 15,7'nin yakalandığını söyleyen Erdoğan, "Gelişmeler, enflasyonun önümüzdeki aylarda çok daha düşük seviyelere gerileyeceğine ve yılın ikinci yarısında tek haneli seviyeleri göreceğimizi işaret ediyor." dedi.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun "Tek adam rejiminde Türkiye'nin emir alır hale geldiği" yönündeki sözlerini eleştiren Erdoğan, "Bay Kemal, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti bizim dönemimizde asla ve kat'a emir alan bir hükümet olmamıştır. O sizin cibilliyetinizde var. Sizin geçmişinizde olanların Amerika'daki liderler karşısında nasıl el pençe divan durduğunu biz çok iyi biliriz. Bugüne kadar kimseden emir almadık, masada oturduk ve konuştuk ve hiçbir zaman da asla ve kat'a ecdadımızdan nasıl öğrendiysek bundan sonra da yolumuza öyle devam ederiz." diye konuştu.
Bunun önemli adımlarından birinin de S400, Doğu Akdeniz, Kuzey Suriye olduğunu belirten Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:
"Emir alıyor muyuz, almıyor muyuz, göreceksiniz. Ama sen alırsın. Senin cibilliyetinde o var. Senin o güvendiğin teröristler seni kurtaramayacaktır. Onlarla el ele kol kola dirsek temasında Ankara’dan İstanbul’a yürümen seni kurtarmayacaktır. İşte onları şimdi inlerinde vuruyoruz, vurmaya devam edeceğiz ama sen onlarla berabersin, beraber yürüyorsun. Senin adamların onların tabutlarını taşıyadursun, biz şerefli ecdadımızın şerefli insanlarının tabutuna omuz veririz, başka kimsenin değil. Utanmadan 'emir alma noktasına geldik' diyor. IMF'ye borcu biz mi yaptık? Siz yaptınız. Göreve geldiğimizde IMF'ye 23,5 milyar dolar borç varken 2013 Mayıs'ında biz IMF'ye olan borcu sıfırladık. Bunu biz yaptık, siz yapmadınız. Aynı şekilde Merkez Bankasının döviz stoku brüt 27,5 milyar dolarken, bugün hamdolsun 100 milyar dolara ulaştı. Bunları biz yaptık. Tutturmuş, yeni nakaratı o, 'tek adam, tek adam...' Benim öyle bir derdim yok. Biz bu milletin efendisi değiliz, hizmetkarıyız, hizmetkarı. 'Türkiye’nin dünyada itibarı zedelenmiş' gibi saçma sapan şeyler söylüyor. Sen dünyada kaç ülkeyi gezdin, nerede hangi itibarı gördün de bunu konuşuyorsun? Senin dünyada ne itibarın var? Sosyalist Enternasyonal filan var ya oralara arada sırada bunları çağırıyorlar, orada bunlar itibar gördük zannediyor. Bizim derdimiz o değil. Çünkü bu benim BM Genel Kurulunda yaptığım konuşmaları saptıracak kadar buralarda da maalesef her türlü yalana yanlışa başvuruyor. Bak, izle, bu sene BM Genel Kurulunda nasıl bir konuşma yapacağım, onu da bir izle."
Yılın ikinci yarısında belirsizliğin azalması, yapısal reformlara devam edilmesi ve baz etkisinin desteğiyle daha güçlü bir toparlanma beklediklerini bildiren Erdoğan, "Elbette ülke ve hükmet olarak zayıf yönlerimizin farkındayız. Önümüzdeki zorlukları ortadan kaldırmak için yeni ekonomi programımız ile yol haritamızı ve önceliklerimizi ortaya koyduk. Cari açığın düşürülmesi amacıyla enerji, maden, petrokimya, ilaç, turizm, otomotiv ve bilişim sektörleri gibi öncelikli yatırım yapılabilir alanları belirledik. Yüksek Teknoloji ürünlerinin üretilebileceği büyük ölçekli yerli ve yabancı yatırımların yer alacağı etkin yönetim modeline sahip endüstri ve teknoloji bölgeleri inşallah kuruyoruz, kuracağız." ifadelerini kullandı.
Türkiye'de üretilmeyen 20 bioteknolojik ilacın yerli üretimini teşvik edeceklerini vurgulayan Erdoğan, "Petrokimya önemli bir alan ama bu alandaki kümelenmeyi ve Ceyhan endüstri bölgesini bunun için hayata geçireceğiz. Güvenlik hizmetlerinde kullanılan araç, gereç ve teknik ekipmanda yerli üretimin payını artıracağız. Avrupa Birliği ile Gümrük Birliğinin güncellenmesine yönelik çalışmaları tamamlayacağız. Yerli ürünlerin görünürlüğünü ve farkındalığını artıracağız." değerlendirmesinde bulundu.
"TOPARLANMA EĞİLİMİ YILIN 3. ÇEYREĞİNDE GÜÇLENEREK DEVAM EDECEK"
Bu tedbirlere yönelik yapısal reformları kamuoyuyla paylaştıklarını anımsatan Erdoğan, hedefin özellikle yüksek katma değeri ve teknolojik üretimi odak noktasına alan bir ekonomik yapıyı tesis etmek olduğunu bildirdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, alınan tedbirler sayesinde 2019 yılının ilk çeyreğinde büyümenin yüzde 1,3 oranında arttığını, bu durumun ekonominin durgunluktan çıktığını gösterdiğini kaydetti.
"Türkiye küçülecek" diyerek, milleti korkutmaya çalışanların bir kez daha hüsrana uğradığını vurgulayan Erdoğan, belirsizliklerdeki azalma, enflasyonun ve faiz oranlarının gerilemesiyle ekonomideki toparlanma eğiliminin, yılın üçüncü çeyreğinde güçlenerek devam edeceğini gösterdiğini söyledi.
Ekonomide yürütülen etkin mücadelenin meyvesini Türkiye’nin en büyük sorunu olan cari açık alanında da aldıklarını belirten Erdoğan, "Yılın ilk yarısında açıklanan veriler ihracat ve turizm sektöründeki pozitif görünümün devam ettiğini gösteriyor. Bu olumlu gelişmeler sayesinde geçtiğimiz yıl mayıs ayında yaklaşık 58 milyar dolar ile zirve yapan yıllık cari açığımız bu yılın mayıs ayı itibarıyla 2,4 milyar dolara geriledi. Böylece yıllık cari açık Ocak 2004’ten bu yana en düşük seviyesine indi. Haziran’da 17 yıllık AK Parti iktidarı boyunca ilk defa yıllık cari fazla vermeye başlayacağız." dedi.
Reform ajandasını sonuna kadar uygulayacaklarını ve ülkenin ihtiyacı olan tüm düzenlemeleri en kısa sürede hayata geçireceklerini bildiren Erdoğan, şöyle konuştu:
"Şimdi önümüzde 4 yıllık kesintisiz bir icraat dönemi var. En zor kısmı geride bıraktık. Bundan sonrası inşallah çok daha kolay olacaktır. Düşen faizler, kur ve ülke risk priminin etkilerini, sanayide, ticarette, tarımda velhasıl her alanda çok net şekilde göreceğiz."
Ülkenin en önemli tarım ürünlerinden ve ihracat kalemlerinden birinin yaklaşık 500 bin çiftçinin gelir kaynağını oluşturan fındık olduğunu anlatan Erdoğan, şu açıklamayı yaptı:
"Bay Kemal, burayı iyi dinle. Çünkü senin yanındakiler sana çok yalan haber getiriyor. Sen zaten fındığı da görsen tanımazsın. Bak şimdi sana fındıktan bir müjde veriyorum. Türkiye, Azerbaycan ve Gürcistan dünya fındık üretiminin yüzde 80’ini gerçekleştiriyor. 3 ülke olarak fındıkla ilgili zirai mücadele verim, kalite artışı ve pazarlama konularında iş birliği çalışmalarını başlattık. Böylece önümüzdeki dönemde fındığın dünya piyasalarında hak ettiği değeri sürekli kılmak amacıyla önemli bir adım atmış olduk. Biz, fındık üreticilerini, geçen yıl başta olmak üzere hep destekledik. Çünkü oralarda da maalesef bu işin soygununu yapanlar var. Tedbirlerimizi aldık. TMO’yu bu noktada devreye soktuk. Bugüne kadar fındık üreticimize 8,5 milyar lira destekleme ödemesi yaptık, Bay Kemal."
Fındık hasat döneminde üreticiler aleyhine gelişmeler olduğunu gördükleri anda Toprak Mahsulleri Ofisini görevlendirerek piyasada bir taban fiyat oluşmasını sağladıklarını belirten Erdoğan, "Mesela geçen yıl ilk başlarda fındık fiyatları iyi düzeydeydi ama ne zaman fırsatçılar devreye girdi ve fiyatlar aşağı doğru seyretmeye başladı, işte hemen orada Toprak Mahsulleri Ofisi vasıtasıyla duruma müdahale ettik. Böylece fiyatlar olması gereken seviyeye çıktı. Biz çiftçimizin, köylümüzün, müstahsilimizin yanındayız, 18 yıldır hiçbir zaman onları yalnız bırakmadık." dedi.
Bu sezon fındık veriminin geçen yıla göre daha yüksek olduğunu aktaran Erdoğan, yaklaşık 700 bin ton civarında rekolte beklendiğini vurguladı.
TMO'ya hububat ve bakliyatta olduğu gibi hasat dönemi başlamadan fındık alımı için görev verme kararı aldıklarını kaydeden Erdoğan, Ofisin alım yapacağı taban fiyatlar sayesinde spekülatörlerin önünü peşinen keserek, fındık pazarında üreticiler aleyhine oluşacak fiyat belirsizliklerini ortadan kaldırmayı hedeflediklerini bildirdi.
FINDIK TABAN FİYATLARI
TMO'nun taban fiyatlarını açıklayarak fındık üreticilerine müjde vermek istediğini ifade eden Erdoğan, yüzde 50 randıman esasına göre, Giresun kaliteli kabuklu fındık için taban fiyatının kilogramda 17 lira, Levant kaliteli kabuklu fındık için de taban fiyatın kilogramda 16,5 lira olduğunu, buna kilogram başına yaklaşık 2 lira olan mazot, gübre desteği ve alan bazlı destek eklendiğinde kilogram fiyatlarının fiilen 19 lira ile 18,5 lira arasına geldiğini kaydetti.
Erdoğan, "Hazırlıklarını tamamlayan TMO hasat başlangıcına denk gelen Kurban Bayramı'nın hemen akabinde alıma geçiyor. 2019 yılı fındık hasat sezonunun bereketli geçmesini, bu fiyatların üreticilerimize ve ülkemize hayırlı olmasını Allah'tan diliyorum." dedi.
Yapacak çok işleri olduğunu, bugün Polatlı'daki hasat mevsimi açılışının da çok farklı olacağını anlatan Erdoğan, bütün bu görevlerin AK Parti kadrolarını beklediğini kaydetti.
"Ülkemizin ve milletimizin önündeki gündeme ne kadar hazırlıklı olursak, süreçleri kendi hedeflerimize uygun şekilde yönetme imkanımız o kadar artar." diyen Erdoğan, AK Parti'nin dünyada hiçbir siyasi partide olmayan bir teşkilat ağına, ruhuna ve heyecanına sahip olduğunu vurguladı.
Şayet bazı teşkilatlarda tıkanmalar oluşmuşsa bunun üzerinde durmaktan, bununla yüzleşmekten de kaçınmayacaklarını bildiren Erdoğan, AK Parti teşkilatlarının kurulduğu günden beri ülkedeki dönüşümün de taşıyıcısı olduğunu söyledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Ülkeyi dönüştüren bir partinin kendini bunun dışında tutması düşünülemez. Amacımız, bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da şahsiyetli, söyleyecek sözü olan, iddia sahibi, milletimizin değerleriyle kuşanmış kadrolarla AK Parti ailesini genişletmektir. Önümüzdeki dönemde teşkilatlarımızın kadrolarını güçlendirmenin yanında geleneksel siyaset usullerine yeni yöntemler de ekleyeceğiz. Gerekirse yeni birimler ihdas etmek suretiyle teşkilatlarımızı siyaset yapım sürecinde daha aktif hale getireceğiz." diye konuştu.
"BÜTÜN KARARLARINI İSTİŞAREYE DAYALI ALAN BİR SİYASİ PARTİYİZ"
Milletvekilleriyle yaptıkları istişare toplantılarına değinen Erdoğan, "Bize 'tek adam' diye hitap edenlere sesleniyorum, biz bütün kararlarını istişareye dayalı olarak alan bir siyasi partiyiz. Şimdi bunu inşallah kadın kollarımızla müstakil yapacağız, gençlik kollarımızla müstakil olarak ayrıca devam ettireceğiz. Dolayısıyla istişare halkasını genişletmiş olacağız." ifadesini kullandı.
Sokağın kokusunu, dokusunu, havasını, teşkilatlara daha çok yansıtacaklarını, toplumun her kesimini kucaklayacak şekilde siyasetlerini güncelleyeceklerini kaydeden Erdoğan, dünyadaki en çok üyeye sahip parti olarak üyelerle daha yakın temas içinde bulunacaklarını aktardı.
Sandık temsilcileriyle belde, köy, mahalle teşkilatlarının partinin tabandaki en önemli birimleri olduğuna işaret eden Erdoğan, il, ilçe yönetimleri ve genel merkez ile bu teşkilatların daha uyumlu hareket etmesini, daha yakından çalışmasını sağlayacaklarını, bunun için eğitim faaliyetlerini artıracaklarını, istişare mekanizmalarını daha da etkinleştireceklerini bildirdi.
Tüm bu hususlarda çalışmaları harekete geçirecekleri en üst organın büyük kongre olduğunu belirten Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Sizlere 7. Olağan Büyük Kongre sürecimizi son baharda başlatacağımızın müjdesini vermek istiyorum. Önce delege seçmen listelerini oluşturacak, ardından da belde, ilçe ve il kongreleriyle yola devam edeceğiz. Büyük kongre sürecimizin şimdiden partimize ve ülkemize hayırlı olmasını özellikle diliyorum. Önümüzdeki haftalarda söz verdiğim şekilde 31 Mart seçimlerinde en yüksek oyları aldığımız şehirlerimize teşekkür ziyaretlerine başlayacağım."
Erdoğan, illerde Rize, Büyükşehirlerde Konya ile başlayacakları bu ziyaretleri sırasına göre sürdüreceğini kaydetti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasını şu sözlerle tamamladı:
"Değerli kardeşlerim, sağda solda birçok dedikodular var. AK Parti'nin mensupları dedikodularla amel eden değildir. Hiç bunlara kafanızı takmayın. Biz işimize bakalım. Ama hep söyledik ya bir olalım, iri olalım, diri olalım, kardeş olalım, hep birlikte Türkiye olalım. Birileri parti kuruyormuş, şunu yapıyormuş, bunu yapıyormuş. Hiç bunları kafanıza takmayın. Çok içimizden ayrılıp da parti kuranları gördük. Şu anda sorsam adını sanını bilmezsiniz. Bu iş böyledir. Çünkü bu tür ihanetlerin içerisinde olanlar bu işin bedelini de ağır öderler. Ben inanıyorum ki siz değerli kardeşlerim de zaten özellikle beldelerinizde, ilçelerinizde, illerinizde en sağlam şekilde dimdik durmak suretiyle bu tür adımlara zaten yer vermeyeceksiniz, bunlara imkan da tanımayacaksınız ve ona göre yolumuza biz devam edeceğiz."