20.02.2020 - 15:04 | Son Güncellenme:
AA
Son dakika haberi I Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Almanya'nın Hanau şehrindeki ırkçı terör saldırısına ilişkin, "Başta Büyükelçiliğimiz olmak üzere, ilgili tüm birimlerimiz süreci hassasiyetle takip ediyor." dedi.
Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Millet Kütüphanesi Açılış Töreni'ne iştirak ederek, katılımcılara hitap etti.
Konuşmasına, Almanya'nın Hanau kentindeki ırkçı terör saldırısında hayatını kaybeden Türk vatandaşlarına Allah'tan rahmet, ailelerine ve sevenlerine sabır niyaz ederek başlayan Erdoğan, "Yaralılarımıza acil şifalar diliyorum. Başta büyükelçiliğimiz görevlileri olmak üzere ilgili tüm birimlerimiz süreci hassasiyetle takip ediyor, vatandaşlarımıza gereken desteği sunuyorlar. Alman makamlarının, saldırıyı tüm boyutlarıyla aydınlatmak için gereken her türlü çabayı göstereceğine inanıyorum." ifadelerini kullandı.
Bugün Türkiye ve Ankara için tarihi bir ana şahitlik edildiğine işaret eden Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Millet Kütüphanesi'nin açılışındaki mutluluklarına ortak oldukları için Özbekistan Cumhurbaşkanı Şevket Mirziyoyev'e ve eşi Ziroat Mirziyoyeva'ya teşekkür etti.
Erdoğan, "Özbekistan, bizler için medeniyet tasavvurumuzu şekillendiren alimlerin yetiştiği, ilim, irfan ve kültür dünyamızı besleyen hayat pınarlarımızdan en önemlisidir. Biruni, Mirza Uluğbek, İbn-i Sina, Harezmi, Ali Kuşçu gibi ilim erbabı, İmam Buhari, İmam Maturidi, İmam Tirmizi, Bahauddin Nakşibendi gibi manevi önderlerimiz bize Maveraünnehir'in armağanıdır." dedi.
"AMELDE BİRLİK RUHUYLA ÇALIŞARAK İLİŞKİLERİMİZDE ÇIĞIR AÇTIK"
Uluğ Bey'in, 36 yıl devlet yönetmenin yanında, yaptırdığı rasathane ile bugüne kadar sönmeyen bir ilim ateşi yaktığını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti:
"Sarayını adeta bir akademiye dönüştüren, zamanının meşhur bilginlerini buluşturan bu ilim sevdalısı hükümdar, Buhara Medresesi'nin girişine 'İlim tahsil etmek, kadın ve erkek herkese farzdır' Hadis-i Şerifini nakşettirmişti. Zic-i Uluğ Bey dediğimiz yıldız kataloğu, teleskop bulununcaya kadar hazırlanmış en mükemmel eser kabul ediliyordu.
İşte bu ilim iklimi, asırlar boyunca Taşkent ile Ankara, Semerkant ile Konya, Buhara ile Bursa, Hive ile Edirne'yi aynı şekilde beslemiş, zenginleştirmiştir. Bu anlamlı günde Millet Kütüphanemizin açılışını Zat-ı Devletleriyle birlikte yaparak, ortak medeniyetimiz konusunda tüm dünyaya çok önemli bir mesaj verdiğimize inanıyorum. Zat-ı Devletlerinin ata yurdumuzun Yurt Başı olmasını müteakip, 3 sene gibi kısa bir sürede, Amelde Birlik ruhuyla çalışarak ilişkilerimizde çığır açtık."
"TÜRK-ÖZBEK KARDEŞLİĞİNİ PERÇİNLEYECEĞİZ"
Türkiye-Özbekistan Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyini kurarak ekonomiden ticarete, kültürden turizme kadar her alanda iş birliğini derinleştirdiklerini ifade eden Erdoğan, "Dün de konseyimizin ilk toplantısını icra ettik. İnşallah bundan sonra da ülkelerimiz arasındaki ortak tarihi, kültürel ve beşeri mirasa uygun şekilde Türk-Özbek kardeşliğini perçinleyeceğiz." dedi.
Özbek mevkidaşının sabah Türk iş insanlarıyla bir araya geldiğini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, katılımcılar, girişimlerini bundan sonraki süreçte Özbekistan'da devam ettirmelerini tavsiye ettiklerini belirtti.
Abbasi halifelerinden biri hakkındaki bir rivayeti anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti:
"Halife, sohbetinden istifade etmek için devrin büyük alimlerinden birini sarayına davet eder. Görevli şahıs, durumu bildirmek üzere alimin evine gider ve kendisini ciltlerce kitabın ortasında otururken bulur. Bu güzel manzarayı kısa bir süre seyreden görevli, halifenin davetini tebliğ eder.
Alim ise 'Müminlerin emirine söyleyiniz, şu anda yanımda bulunan ilim, irfan ve hikmet ehli bir grup insanla sohbet ediyorum, onlarla işim biter bitmez davetine icabet edeceğim' der.
Halife, ertesi gün huzuruna çıkan alime sitemkar bir edayla sorar. 'Dün davetimiz size ulaştı, ancak bugün geldiniz. İlim, irfan ve hikmet ehli bir grup insanla sohbet halindeymişsiniz. Sizi, bizim yanımıza gelmekten alıkoyan dostlarınızı pek merak ettim, onlar kimlerdir?' Alim tek kelimeyle cevap verir; 'kitaplar'."
"ASIRLARA MEYDAN OKUYAN KÜTÜPHANELER GÖRÜRSÜNÜZ"
Her kitabın bir alim olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Eğer yüzlerce kitabınız varsa yüzlerce alimin dostusunuz ve onların ilminden faydalanıyorsunuz demektir. Bu da, bir nevi dünyada cennet hayatı yaşamak, cennet meyvelerinden tatmaktır. Zira biz, her alimi, gölgesinden istifade edilmesi gereken bir cennet ağacı, kitapları da o ağacın meyveleri olarak gören bir medeniyetin mensuplarıyız." ifadelerini kullandı.
Ecdadın, duvarları kitaplarla dolu bir kütüphaneyi en kıymetli hazinelerden daha üstün tuttuğunu belirten Erdoğan, "Hangi şehrimize giderseniz gidin, orada bir kandil gibi etrafını aydınlatırken asırlara meydan okuyan kütüphaneler görürsünüz. O kütüphanelerin kimi Sivas'taki Ziyabey Kütüphanesi gibi şirin, kimi de İstanbul'daki Beyazıt Kütüphanesi gibi heybetlidir. Raflarında arzı endam eden her bir eser, üzerinden zaman geçtikçe kıymeti artan mücevherler gibidir." dedi.
O kütüphanelerde, Sadi'nin Gülistanının gül kokuları saçmaya, Mevlana'nın Mesnevisinin gönüller açmaya devam ettiğini söyleyen Erdoğan, şunları kaydetti:
"Evliya Çelebi'nin Seyahatnamesi ile çıktığınız gezinin sonunu getiremez, Gazali'nin İhyasını bir türlü bitiremezsiniz. Bizim kütüphanelerimiz, ilim yolunda bir ömrü fikirle yazıyla mücadeleyle dolduran ecdadın, tıptan astronomiye, mühendislikten sosyal bilimlere bütün alanların en seçkin eserleriyle donatılmıştır.
Eğer bizler bu nadide mücevherleri, okumaktan, incelemekten mahrum bırakırsak, gurbet diyarında bir başına kalmış yetimlere çeviririz. İlk emri 'İkra' yani 'Oku' olan bir dinin, bilenle bilmeyenin eşit olmadığını vazeden bir inancın müntesipleriyiz. 'Beşikten mezara kadar ilim tahsil ediniz' buyuran ve mescide girdiğinde 'zikir halkası' yerine 'ilim halkasına' oturmayı tercih eden bir Peygamberin ümmetiyiz."
"İLK HEDEF YİNE KÜTÜPHANELER OLMUŞTUR"
Tarih boyunca nerede bir medeniyet kurma, ihya etme gayreti varsa orada bir kütüphane inşa çabasının da mevcut olduğunu anımsatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Nerede bir soykırım, savaş, medeniyet yıkımı varsa ilk hedef yine kütüphaneler olmuştur. Hülagü'nün başında olduğu Moğol orduları kütüphaneleri yakarken, Semerkand gibi asude bir şehri inşa eden Timur, kütüphaneler kurarak, Semerkand'ı bilimin başkenti yapmıştır." dedi.
İslam medeniyetinin parlak yıldızı Endülüs'ün bu vasfı kazanırken de kaybederken de işin merkezinde yine kütüphanelerin olduğunu belirten Erdoğan, "Bugün de benzeri kültür katliamları ne yazık ki yine kütüphaneleri hedef alarak devam ediyor. DEAŞ ve diğer terör örgütleri, Irak'ta, Suriye'de binlerce nadide eserin bulunduğu kütüphaneleri bombalayarak, İslam kültür ve medeniyetinin en önemli eserlerini yerle bir etmişlerdir. Halbuki bizim medeniyetimiz, asırlar boyunca hep ilmi gelişmelerin merkezinde yer almıştır." diye konuştu.
Ecdadın, bilgiye ulaşmak için dünyanın en ücra köşelerine gitmekten çekinmediğini ve bütün ömrünü ilmi araştırmalara vakfettiğini bildiren Erdoğan, şöyle konuştu:
"Varisi olmakla iftihar ettiğimiz bu sevgi ve bilgi medeniyetini bizlere miras bırakmıştır. Bu medeniyetin en önemli remzi, Adriyatik kıyılarından Çin Seddi'ne kadar uzanan o geniş coğrafyada inşa ettiği külliyelerdir. İşte o külliyeler, günümüzde de medreseleri, camileri, sanat merkezleri ve kütüphaneleriyle bilginin, hikmetin, aşkın, zarafetin sembolleri olarak varlıklarını sürdürüyorlar.
Devrinin en zengin kütüphanelerini bünyesinde barındıran külliyeler, merkezinde yer aldıkları şehirlerin hem kültürel, hem de ekonomik yönden birer çekim merkezine dönüşmesini sağlamıştır. Hiç şüphesiz kütüphaneler, insanlığın ortak hafızasıdır. Babil'den Mısır'a, Asur'dan Yunan ve Roma'ya kadar insanlığın bütün mirasını bir arada bulabileceğimiz yegane mekanlar kütüphanelerdir.
Avrupa'nın Orta Çağ karanlığına mahkum olduğu yıllarda Bağdat, Kahire, Şam, Kurtuba, Buhara, Merv, Semerkand, Konya, Mardin, Erzurum gibi İslam şehirleri, medreseleri ve kütüphaneleri ile dünyaya ışık saçıyordu. 800'lü yılların başında kurulan Beyt'ül Hikme'nin karşısına Dar'ül Hikme inşa edilerek çıkılıyordu. Kaynağı Hind'den Eski Yunan'a kadar uzanan binlerce cilt eseri bu kütüphaneler muhafaza etmiş, sonraki nesillere ulaştırmıştır."
Daha sonra, insanların vahşice katledildiği, şehirlerin yerle bir edildiği kara günlerde, kütüphanelerin ve kitapların yakılarak, ırmaklara atılarak adeta soykırıma uğratıldığını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti:
"Fakat onca yağma ve talana rağmen, kütüphanelerimiz, her zaman değerini ve itibarını korumuştur. Hatta Batı'nın Eski Yunan metinleri ile buluşması bile bizim kütüphanelerimiz sayesinde olmuştur. Ancak o dönemin Avrupasında bağnaz düşünce o kadar hakimdir ki bu eserlerden faydalanmak için Rönesansa kadar beklenmek zorunda kalınmıştır."
Başbakanlığı döneminde, devlet yönetim merkezi olarak tasarladıkları Külliye'de, mutlaka medeniyetlerine ve Türkiye'ye yakışır bir kütüphanenin de yer almasını istediklerini dile getiren Erdoğan, "Camimiz, kültür ve kongre merkezimiz, sergi salonumuz ve kütüphanemiz ile Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nin, medeniyetimize layık bir eser haline gelmesini sağladığımıza inanıyorum." diye konuştu.
Külliye'nin diğer birimlerini daha önce hizmete sunduklarını hatırlatan Erdoğan, "Bugün açılışını yaptığımız Millet Kütüphanesi ile Külliye'mizi inşallah tamama erdirmiş oluyoruz. Kütüphanemiz, daha inşa aşamasında yurt içinden ve yurt dışından 134 farklı dilde kitap akışı ile zenginleşmiş, çok farklı disiplinlerden 4 milyon basılı esere kavuşmuştur." ifadesini kullandı.
Kütüphanenin 120 milyon makale ve rapor yanında, 550 bin elektronik kitapla önemli bir seviyeye ulaştığını bildiren Erdoğan, "İnşallah bu kitap seferberliğini daha da genişletecek, en kısa sürede 5 milyonu da aşan bir hacme kavuşacağız. Yani sizin kitaplarınıza da burası açık, sizler de buraya Mirziyoyev kardeşimin hediyesi olduğu gibi hediyelerinizi kitaplarla buraya getirebilirsiniz." şeklinde konuştu.
"BUGÜN TOPRAĞA ATTIĞIMIZ BU TOHUMLAR, HEPİMİZ İÇİN BİR SADAKA-İ CARİYEDİR"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, kitap bağışında bulunan tüm kitapseverleri tebrik ederek şunları söyledi:
"Abdülbaki Gölpınarlı, Cemil Meriç, Cinuçen Tanrıkorur, Hasan Celal Güzel, Mehmet Şevket Eygi, Şefik Can gibi nice önemli ismin adları, inşallah koleksiyonlarıyla burada yaşamaya devam edecek. Özellikle nadide eserlerden oluşan kütüphanesi bulunan tüm ilim, fikir ve sanat erbabımızı, eserlerini ve isimlerini yaşatmak üzere buraya bağışta bulunmaya davet ediyorum. Yani kitap dilencisi olarak eğer beni kabul ediyorsanız ben bunu kabul ederim.
Gelecekte gölgesinde oturamayacağımızı bilsek de, bugün toprağa attığımız bu tohumlar, hepimiz için bir sadaka-i cariyedir. Böyle bir eserin medeniyetimize ve milletimize kazandırılmasında, mimari projesinden inşasına, donanımından işletmesine kadar tüm safhalarında emeği geçen, katkısı olan, özellikle Rönesans Grubuna huzurlarınızda teşekkür ediyorum."
"Bu kütüphane ile tarihe uzanan köprüler kuruyor, coğrafyalar arasında kavşaklar inşa ediyoruz." diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"İstiyoruz ki gençlerimiz, araştırmacılarımız milyonlarca kitabın bulunduğu rafların arasında dolaşsın. Burada, çayını kahvesini, simit, kek onları yesin içsin, ücretsiz, para yok... Bu şekilde bunu yapacağız. Cihannüma adını verdiğimiz kubbenin altında, ilmin denizinde yüzsün, İbn-i Sina ile insan bedenine, Farabi ile insan ruhuna insin, Aristo ile düşüncenin koridorlarında gezsin, Gazali ile hikmete kulak versin. Büyük okuma salonumuzun kubbe çevresinde, çok çok önemli, Alak Suresi'nin 'O kalemle yazmayı öğretendir, insana bilmediğini öğretendir' ayetleri yazıyor.
Bu ayet-i kerimenin ışığında gençlerimiz, Yunus’un ifadesiyle 'İlim ilim bilmektir, ilim kendin bilmektir' diyerek kendi özlerini özellikle tanısın. Az önce Şevket Mirziyoyev kardeşim aslını okudu, ben de bizim dilimize şöyle çevirerek okuyayım 'Benim dilim kuş dilidir, benim ilim dost ilidir, ben bülbülüm dost gülümdür, bilin gülüm solmaz benim'. İlim erbabımız da yine bu ayet ve bu ayetlerden istifade eden işte bu gönül ehillerinin şiirleriyle istikametlerini çizdi."
Divan şairi Latifi'nin, "İskender’in karanlıkta bulamadığı ölümsüzlük suyunun, bir kitabın siyah mürekkebinde akmakta olduğunu" söylediğini aktaran Erdoğan, "Latifi, kitabı, 'Kenz-i la Yefna' yani bitimsiz bir hazine olarak görerek, 'Gül-i sad berg-i fasl-ı nev bahardır' yani ilkbaharda açmış yüz yapraklı eşsiz bir gül olarak tanımlıyor. İnşallah gençlerimiz bu mekanda, hakiki bir dost olan kitapla bağlarını güçlendirecekler." dedi.
"BURAYI BİR CAZİBE MERKEZİ HALİNE GETİRECEĞİZ"
Millet Kütüphanesi'nin tam bir külliye olarak hizmet vereceğini anlatan Erdoğan, şöyle devam etti:
"Burasını, sadece kitap raflarının dizili olduğu bir mekan değil, aynı zamanda ilim erbabını buluşturan bir ilim merkezi, bir kültür merkezi olarak tasavvur ettik. Öncelikle Ankara'mız, sonra tüm Türkiye için, şimdi bir benzerini de inşallah İstanbul'da inşa ediyoruz, yerli ve yabancı, dünyaca ünlü bu tür merkezlerimizle özellikle burayı bir cazibe merkezi haline getireceğiz. Kitap kültürü etrafında çalışmaların icra edileceği, ilim meclislerinin toplanacağı bir mekan olarak inşa ettik."
Kütüphaneye gelecek kullanıcılara günün 24 saati çay, kahve, simit ve kek ikramlarının olduğunu ve tüm hizmetlerin ücretsiz yapılacağını bildiren Erdoğan, kütüphaneye yeni kimlik kartlarının sisteme okutularak doğrudan giriş yapılabileceği bilgisini verdi.
Gençlerin teknoloji alanındaki gelişimlerine katkı sağlamak üzere kurdukları "Deneyap Teknoloji Atölyeleri"nden birinin de kütüphane içinde faaliyet göstereceğini hatırlatan Erdoğan, "Öyle zannediyorum ki burası İstanbul'u kıskandıracak bir kütüphane olacak. Ama İstanbullular da üzülmesin, inşallah Rami Kışlası'na inşa ettiğimiz muhteşem kütüphaneyi de inşallah yakında milletimizin hizmetine sunacağız." dedi.
Kütüphanede, çok önemli iki serginin de açılışını yaptıklarını belirten Erdoğan, bu sergilerden birinin Devlet Arşivleri tarafından düzenlenen Hatt-ı Hümayun Sergisi olduğunu bildirdi.
Bu sergiyle, milletin ilk defa göreceği orijinal belgeleri gün yüzüne çıkardıklarına değinen Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:
"Türkiye olarak öyle bir arşive sahibiz ki onlarca ülke kendi tarihini yazmak için buradaki milyonlarca belge deryasına dalmak durumunda kalıyor. Üç ay boyunca açık kalacak bu sergide o ummandan sadece bir avuç diyebileceğimiz padişah el yazıları milletimizin nazarına sunuluyor. Gençlerimiz, Kanuni Sultan Süleyman'ın bizzat el yazısını görecek, Gülhane Hatt-ı Hümayunu diye derslerden ezbere bildikleri metnin orijinali ile ilk kez karşılaşacaklar. Bu sergide bir devlet adamının, bir padişahın sanatta ne derece ileri gidebildiğini gösteren Sultan İkinci Mahmut'un zevk-i selimi ile de karşılaşacağız."
Diğer serginin Yazma Eserler Kurumu tarafından düzenlenen "Mürekkebin İzi Sergisi" olduğunu ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Kitapların anası Kur'an yazmaları arasında, 'yazının yüzünü ağartan hattat' olarak bilinen Karahisari başta olmak üzere, Şeyh Hamdullah, Hafız Osman, Hasan Rıza Efendi'nin meşhur mushafları, ilk kez böyle kapsamlı bir sergide bir araya gelecekler, buluşacaklar. Uluslararası çok sayıda ziyaretçinin de gelip göreceğini umduğum bu sergide, Süryanice, Yunanca, Arapça, Ermenice İnciller, Tevrat ve Zebur gibi kutsal metinler de yer alıyor. Bunların yanında sergimizde, Kelile ve Dimne'den Kitab-ı Bahriye'ye, Evliya Çelebi Seyahatnamesi'nden 800 yıllık bir satranç kitabına kadar dini ve akli ilimler alanında birçok yazma eser de göreceğiz." değerlendirmesinde bulundu.
Gençlere ders kitaplarında adlarını öğrendikleri bu eserlerin asıllarını gelip görmelerini tavsiye eden Erdoğan, "Evlatlarımız, kültür ve medeniyet dünyamızın müstesna eserlerini, akl-ı selim, kalb-i selim ve zevk-i selim bir medeniyetin mücevherleri olan kitap sanatlarını burada tanısınlar." dedi.
Sergide yer alan önemli eserlerden birisinin de Divan-ı Lügati't-Türk olduğunun altını çizen Erdoğan, konuşmasını şu sözlerle sürdürdü:
"Türkçemizin hafızası, ilk sözlüğümüz olan bu eser, bize müellifi Kaşgarlı Mahmut kadar bir ismi daha hatırlatır ki, onu da anmadan geçmeyelim. İstanbul Fatih'teki Millet Kütüphanesi'nin kurucusu Ali Emiri Efendi bütün varlığını kitaba adamış bir hafız-ı küttaptır. Divan-ı Lügati't-Türk'ü, bir sahafta tesadüfen görüp satın almış ve millete hediye ettiği kütüphanesine koyarak, eseri ölümsüz hale getirmiştir. Tıpkı Ali Emiri Efendi gibi muhibban-ı kütübün önemli isimlerinden 'ayaklı kütüphane' olarak bilinen İbnül Emin Mahmut Kemal İnal ile 'kütüphane içinde bir kütüphane' olan Bayezid Devlet Kütüphanesi emektar müdürü İsmail Saib Sencer'i de rahmetle yad ediyoruz. Kütüphane ve arşivciliğimize hizmeti geçmiş bu isimlerin emanetlerine sahip çıkma sözünü buradan bir kez daha tekrarlıyoruz."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Devlet Arşivleri Başkanlığına, Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı nezdinde Kültür ve Turizm Bakanlığına sergiler için teşekkür ederek, emeği geçenleri kutladı.
Millet Kütüphanesi'nin hayırlı olmasını dileyen Erdoğan, "Özbekistan Cumhurbaşkanı aziz kardeşim Mirziyoyev ve muhterem hanımefendiye heyecanımıza ortak oldukları için özellikle teşekkürlerimi sunuyorum. Dünyanın farklı ülkelerinden kütüphanemize katkı sunan, destek veren tüm dostlarımıza buradan ayrıca teşekkürlerimi iletiyorum." dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın konuşmasının ardından Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, dua etti.
Erdoğan, konuğu Özbekistan Cumhurbaşkanı Şevket Mirziyoyev ve beraberindekilerle, kütüphanenin hayırlı olmasını dileyerek kurdeleyi kesti, açılışı gerçekleştirdi.
TÖRENDEN NOTLAR
Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası, Türk Dünyası Topluluğu, Kültür ve Turizm Bakanlığı Klasik Türk Müziği Korosundan 220 sanatçı açılışta sahne aldı.
Törene, TBMM Başkanı Mustafa Şentop, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan, Yargıtay Başkanı İsmail Rüştü Cirit, Danıştay Başkanı Zerrin Güngör, Cumhurbaşkanlığı Kabinesi üyeleri, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Yüksek İstişare Kurulu üyeleri ve Türkiye'deki misyon temsilcileri katıldı.
ÖZBEKİSTAN CUMHURBAŞKANI MİRZİYOYEV: 350'DEN FAZLA ÇEŞİTLİ KONULARDA KİTAPLAR GETİRDİK
Özbekistan Cumhurbaşkanı Şevket Mirziyoyev, "Özbekistan halkı 'Düğüne hediye ile gidilir.' diyor. Buna uyarak biz Türkiye Cumhurbaşkanlığı Millet Kütüphanesi'ne 350'den fazla çeşitli konularda kitaplar getirdik." dedi.
Mirziyoyev, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'ndeki Millet Kütüphanesi açılış töreninde yaptığı konuşmada, kütüphanenin Türk halkına hayırlı olması temennisinde bulunarak, kadim ve çağdaş mimari gelenekleri bünyesinde barındıran bu görkemli yapının, her türlü takdire layık olduğunu dile getirdi.
Türkiye'nin, Özbekistan'ın bağımsızlığını tanıyan ilk ülkelerden olduğunu hatırlatan Mirziyoyev, son yıllarda iki ülke arasında siyasi, ticari, ulaştırma ve beşeri alanlarda büyük ilerleme katedildiğini belirtti.
Mirziyoyev, "Son yıllarda iki ülke liderinin siyasi iradesi ve halklarımızın desteğiyle, ilişkilerimizde dost ve kardeşlik temelinde yepyeni sayfa açılmıştır." ifadesini kullandı.
Bilim ve irfanın, iki ülke halklarını yakınlaştıran ortak değerlerden biri olduğunun altını çizen Mirziyoyev, Türk ve Özbek halkları arasındaki kültürel alışverişin çok eskiye dayandığını vurguladı.
Konuk Cumhurbaşkanı, halihazırda klasik ve çağdaş Özbek edebiyatı yazarlarının eserlerinin Türkiye'de gördüğü ilgiden memnuniyet duyduklarını dile getirerek aynı şekilde Özbekistan'da da Türk edebiyatına yönelik artan ilgi olduğuna dikkati çekti.
"ÖZBEKİSTAN'IN KİTAP FONLARINDA 100 BİNLERCE EL YAZMASI ESER MUHAFAZA EDİLİYOR"
Buhara şehrinin 2020'de "İslam Kültür Başkenti", Hiva'nın ise "Türk Dünyası Kültür Başkenti" ilan edildiğine belirten Mirziyoyev, bu anlamda sene içerisinde Özbekistan'da çok sayıda uluslararası etkinlik organize edileceğini söyledi.
Mirziyoyev, Türkiye'den "alimlerin de bu etkinliklere katılacağını" ifade ederek Özbekistan'ın kitap fonlarında 100 binlerce el yazması eserin muhafaza edildiğine dikkati çekti.
Bu manevi hazinenin incelenmesi ve araştırılmasının önemine işaret eden Mirziyoyev, Türkiye ile bu konuda birlikte çalışmaktan memnuniyet duyacaklarını dile getirdi.
Şevket Mirziyoyev, bu vesileyle iki ülke üniversiteleri ve bilimsel araştırma kurumları arasında iş birliğinin artırılması çağrısı yaparak, şöyle konuştu:
"Bu iş birliğinin, Türkiye'nin açılışı yapılan bu kütüphanesinin ve 150 senelik tarihe sahip Özbekistan'ın Ali Şir Nevai Kütüphanesinin müteşebbisi olacağı inancındayım. Bugün Türkiye'de büyük şenlik, tabiri caizse marifet ve maneviyat düğünü yapılmaktadır. Özbekistan halkı da 'Düğüne hediye ile gidilir.' diyor. Buna uyarak biz Türkiye Cumhurbaşkanlığı Millet Kütüphanesi'ne 350'den fazla çeşitli konularda kitaplar getirdik.
Dünyada pek ender olan, Özbekistan Müslümanları İdaresi Kütüphanesi'nde muhafaza edilen Osman Mushaf'ın usta hattatlarımız tarafından yapılmış örneği de getirdiğimiz eserler arasındadır. Mevlana Celaleddin-i Rumi'nin ünlü Mesnevi eseri el yazısının faksimile baskısını da dikkatlerinize sunuyoruz."
Bunların yanı sıra çok sayıda diğer önemli eserin de Türkiye ile ebedi iş birliğine örnek teşkil ettiğini anlatan Mirziyoyev, "Sadece Türkiye değil, tüm Müslüman aleminin şairi olan Yunus Emre'nin kitabı ülkemizde Özbek dilinde yayımlandı. Bu kitaba ön söz yazma onuruna kavuştuğum için çok mutluyum." dedi.
Mirziyoyev konuşmasını, "İş bu muazzam kütüphanenin Türkiye halkı, Türkiye gençleri, bilime - marifete değer veren tüm insanlar için gerçek maneviyat sarayına dönüşmesini Yüce Allah'tan niyaz ediyorum." ifadesiyle tamamladı.