SiyasetÖnümüz karanlık!

Önümüz karanlık!

28.07.2012 - 02:30 | Son Güncellenme:

Rejime karşı reaksiyonlarını Ramazan ve hava koşullarına göre düzenleyen, gösteriler akşam saatlerinde gerçekleştiren kamışlı halkı, “Önümüz karanlık, aynen zift gibi. Gün geçtikçe bitip tükenme durumuna geliyoruz” diyor

Önümüz karanlık

Suriye’nin Kürt kenti Kamışlı’da günlerden cuma... Resmi tatil. Saat 17.00’ye kadar adeta terkedilmiş bir kent görüntüsü hakim. Kamışlı’da insanlar bir taraftan normal yaşam şartlarını sürdürmek için mücadele verirken, diğer taraftan siyasi gelecekleri için endişeleniyor. Bir yandan da rejime karşı reaksiyonlarını Ramazan ve hava koşullarına göre düzenliyor. Protesto ve gösteriyi akşam saatlerinde gerçekleştirmeyi tercih ediyor. Kent esnafı ise, “Önümüz karanlık, aynen zift gibi. Gün geçtikçe bitip tükenme durumuna geliyoruz” diye isyan ediyor.
Dün kentte üç farklı yürüyüş gerçekleşti. Küçük katılımlı yürüyüşlerde siyasi mesajlar verilirken sosyal hayatın gerçekliği ise can yakıyor. Ayakkabıcı İdris Muhammet, çarşı pazar durumundan çok dertli. İşlerin durma noktasına geldiğini söylüyor. Akıllı insanların sorunlarını oturup konuşarak çözdüklerini ancak Ortadoğu halklarının meselelerini birbirini öldürerek çözmeye çalıştığını söyleyen Muhammet, “Önümüz karanlık. Hiçbir aydınlık göremiyoruz. Kör kurşunların nereden ve kimden geleceği de belli değil. Kargaşa içindeki bu topraklarda canımızı tehlikeye atarak çoluk çocuğumuza ekmek için uğraş veriyoruz” diyor.
Kamışlı şehir merkezindeki Türk Çarşısı’nda kime dokunsak bin ah işitiyoruz. Adnan Hasan, “İmkanım olsa Türkiye veya Avrupa’ya giderdim” diyerek devam ediyor:
“Suriye’nin nereye doğru yol alacağı bilinmiyor. Çıkmaz bir sokakta gibiyiz. Ülkenin iyiye gideceğini sanmıyorum. Gelecek daha kötü olacak. Bizler 10 yıl çalışsak bile eski günlerimize dönemeyiz. Bu durum, insanımızın sorunlarını şiddetle çözme alışkanlığından kaynaklanıyor.”

Ticaret durma noktasında
Mahmut Hasan ise çarpıcı bir analiz yapıyor. 60 yaşındaki Mahmut Hasan, “Hayat tecrübem sonunda şunu anladım: Zulümün sonu düzelmedir. Biz biliyoruz ki; bu sıkıntılarımızın sonunda düzlüğe çıkacağız. Ümidim bu yöndedir. Zulüm asla payidar olmaz” diyor. Beyaz eşya ticareti yapan mağaza sahibi Şeyh Şakir de çok dertli. Şakir, “Endişemiz çocuklarımızın bu kaostan büyük zarar görecek olmasıdır. Onların ölmesini istemiyoruz. Bu kargaşada ölenler kesinlikle yok yere giderler” diye isyan ediyor.
Türk Çarşısı’ndaki seyyar satıcıdan otel işleten girişimciye kadar herkes endişeli. Hükümet ve devlet güçlerinin ortalıkta olmadığını, ancak perde gerisinden zaman zaman kendilerine gösterdiklerin söylüyorlar. Hama, Humus ve en son olarak ticaret kenti Halep’in iç karışıklıklara teslim olması nedeniyle ticaretin de artık durma noktasına geldiğini belirtiyorlar.
Kentin değişik yerlerindeki petrol istasyonları ise insanların akınına uğruyor. Irak savaşından sonraki petrol sıkıntısının benzeri bir manzara Kamışlı’da var. Petrol istasyonları sahipleri, akaryakıtın bulunmadığını söylerken, gaz, benzin ya da mazot almak isteyenler ise, fiyatların yükseltilmesi için “akaryakıt yok” denildiği iddiasına dile getiriyor. Kent yürek yakan bir görüntüde. Sokaklar çöplüklerden geçilmiyor. Bir yerden bir başka kente gitmek için bazen ölümü göze almak gerekiyor. Toplu taşıma araçları yok. Şehirlerarası otogarlar ise faaliyet göstermiyor.

‘Alacak gücümüz yok’
60 yaşındaki Vezire İbrahim, “Akrabalarımızı ziyaret etme imkanlarımız kalmadı. Özel aracıyla gidenler ise büyük sıkıntı çekiyorlar. Çarşı pazardaki durum ise benim gibi insanlar için tam facia. Ne istediğimiz ve arzuladığımız ürün çeşitlerini buluyoruz ne de artık alacak gücümüz var” diyor.
Farklı etnik ve dini gruplar arasındaki gerginlik hayatın her alanında hissediliyor. Rejime bağlı Araplar, gidişattan memuniyet görüntüsü verirken Kürtlerde durum tam tersi.

Haberin Devamı

‘Türkiye’ye düşman değiliz’
Yedi yıl İstanbul’da yaşayan, İTÜ mezunu olan Suriye’deki Demokratik Birlik Partisi (PYD) lideri Salih Müslim, Türkçe olarak verdiği röportajda özetle şöyle dedi: “Türkiye yöneticileri Kürt fobisiyle hareket ediyorlar. Bu bir hastalıktır bundan kurtulmaları gerekiyor. İsterlerse kendileriyle görüşebiliriz, konuşabiliriz. İstanbul’da kaldığım sürede hiçbir zaman kendimi yabancı hissetmedim. Kendi ülkemde, kendi halkım arasımda yaşıyor gibi hissettim. Ve hâlâ da aynı hissiyat içindeyim. Türkiye ilgili iyi duygularım var, düşmanlık beslemiyorum. Karşı tarafın da böyle bakması gerektiğini düşünüyorum. Biz öncelikle Kürtlerin varlığı ile kimliğinin anayasada tanınması istiyoruz. Yönetim modeli olarak Demokratik Özerkliği öneriyoruz. Demografik çerçevede hiçbir hedefimiz yok. Suriye’nin toprak bütünlüğü içinde çözüm arıyoruz.