10.05.2014 - 13:47 | Son Güncellenme:
DHA
Feyzioğlu, Başbakan Erdoğan’ın tepkisine üzüldüğü ve şaşırdığını dile getirerek; "Çünkü biz Yunus Emre gibi kavgaya değil, yapmaya, yapıcı olmaya gittik. Her satırı yapıcı olan bir konuşmadır. Konuşmanın içeriğinde bazı hususlara, bazı cümlelerin içeriğine katılmamak mümkündür. Biz de Başbakan’ın cümlelerinin bir kısmına katılmıyoruz. Ama kendisine ’edepsiz’ ve ’yalancı’ demiyoruz. Herhalde Türkiye Cumhuriyeti tarihinde veya dünya barolar tarihinde bir başbakan barolar birliği başkanına hiddetine hakim olamayarak ilk kez ayağa fırlayıp edepsiz ve yalancı dedi. Deme sebebi ne biliyor musunuz? Van’la ilgili. Geçen gün buraya Van’dan depremzede aileler geldi. Dediler ki ’Evsahiplerinin tamamı evlere yerleştirildi. Kiracıların bir kısmı kurayla ev buldu kendilerine, bir kısmı bulamadı.’ Biz de bunu onların selamı olarak Cumhurbaşkanı’na, Başbakan’a iletmeyi sosyal hukuk devleti görevi gördük. Bu konuda da bir yönetmelik değişikliğiyle işin çözülmesi mümkün. Şimdi ’sen bunun gerçeğini biliyor musun? O öyle değil.’ Bu cümle orda sarf edilmez. ’Bunun doğrusu, sizin bildiğiniz gibi değil, böyledir’ denir. Biz de bildiğimizi koyarız. Yani bu ülkede her şeyi bilen sadece bir kişi var sanıyor Başbakan. Kendinden başka kimsenin, hiçbir şey bildiğini anlaşılan artık kabul etmiyor" diye konuştu.
"BEN BİR SUÇ DUYURUSUNDA BULUNMAM"
Suç duyurusunda bulunmayacağını belirten Feyzioğlu, sözlerini şöyle sürdürdü; "Üslüp, son derece üzücü hale gelmiş. Ben, bana ve temsil ettiğim camiaya edepsiz ve yalancı denmesini hem üzüntüyle karşılıyorum. Hem de bulunduğumuz mevkiinin ağırlığı, ciddiyeti sebebiyle kimseye dönüp, hele hele ülkenin başbakanına dönüp edepsiz ve cevaben edepsiz ve yalancı demiyoruz. Niye bulunayım ki? Bu sözün altında onu söyleyen ağırlığını yaşar. Ben bir suç duyurusunda bulunmam. Son derece yapıcı bir konuşmaydı. Konuşmanın içinde kumpasa karşı birlikte mücadele edelim var, gelin Meclis soruşturması açalım var. ÖYM’lerin kaldırılması ve tahliyelerin sağlanması için bizzat Cumhurbaşkanı’na ve Başbakan’a teşekkür var. Sizlerin çıkardığı kanun sayesinde Anayasa Mahkemesi’nin vermiş olduğu ihlal kararı genel görevli mahkemede sonuç doğurdu ve çok sayıda sanık çıktı var. Başbakan’ın bir şiir okuduğu için niyet okuma yöntemiyle mahkum edilmesinin acısını yüreğimizde taşıyoruz var. 60 darbesinin idamlarının acısından söz eden cümleler var. Bunların yanına Gezi’de öldürülen evlatlarımızı koyduk diye mi öfkeleniliyor? Biz diyoruz ki bu topraklardaki acı artık bitsin. Acıyı bitirmek için ne yapacaksınız? Hakaret mi edeceksiniz birbirinize? Yoksa acıları yarıştırmaktan vazgeçip artık çözüm mü olsun diyeceksiniz? Burada hangi satır kırıcı bir cümledir? Hangi satırı yapıcı olmaktan uzaktır? Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuruyu siz getirdiniz, teşekkür ederiz dedik. Şimdi Anayasa Mahkemesi’nin bu bireysel başvuru sonunda vermiş olduğu kararları niye bu kadar öfkeyle karşılıyorsunuz var. Ama AYM’nin önceki siyasi tınısı yüksek olan 367 gibi kararlarının da yanlış olduğu ve AYM’nin siyasi karar vermeye meyletmeye başladığı anda karşısında duracağımızı da söyledik."
"TEK BİLEN BENİM, TEK KARAR VERİCİ BENİM ŞEKLİNDE"
Danıştay törenindeki konuşmasında Dışişleri Bakanlığı’ndaki dinleme iddialarını değindiğinin altını çizen Feyzioğlu; "Dışişleri Bakanlığı’nda çekilen kasetin bir casusluk faaliyeti olduğunu da ifade ettik. Ama müsade edin içeriği itibariyle de Türkiye’nin dış politikasını maceracı bir dış politikaya sürüklendiği gerçeğini de görmezden gelmeyelim. Ama önceliği casusluk faaliyetine verdik. Bu casusluk faaliyeti sebebiyle kaç askerimiz, polisimiz şehit edilmiştir cümlelerini görmezden gelip, ayağa fırlayıp ’Ne hakla sen burada konuşuyorsun? Kanundan kaynaklanan bir konuşma yetkin yok, bir tüzük mü yapmışlar ne yapmışlar. Ona göre konuşuyorsun, hepimizi azarlıyorsun. Van’la ilgili yalan söylüyorsun, edepsizlik yapıyorsun’ cümlesi, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı’nın en yapıcı söylemlere, anlamlı bir kısmı teşekkür içeren ama içinde yine de çok nazik bir şekilde ’Bunu da böyle yapalım, bunu böyle düzeltelim’ şeklinde yapıcı öneri getiren eleştirilere kendini kapadığı anlamına geliyor. Bu çok üzücü, tek doğru benim, tek bilen benim, tek karar verici benim şeklinde" dedi.
"HAKERET İÇERMEYEN BİR KONUŞMA YAPILIYORSA BUNU SAYGIYLA KARŞILASIN"
Feyzioğlu, konuşmasının uzun olduğu eleştirilerine yanıt vererek; "Diyorlar ki Danıştay Başkanı 25 dakika konuştu sen 45 dakika konuştun. Danıştay Başkanı da 40 dakika konuşsaydı. Danıştay Başkanı’nın ne kadar konuşacağını ben bilemem. Bizim elimizde TV’ler yok, gazeteler yok, sermayesini bir şekilde havuzlara attırıp oluşturduğumuz medya örgütleri, kuruluşları yok. Bizim konuşabileceğim yerler, adli yargı yılı açılışı Yargıtay’da, Danıştay açılışı bir de Anayasa Mahkemesi’nin kuruluş yıldönümü. Onun dışında af buyurun, televizyonu açıp da sayın Başbakan’ın konuşmasına denk gelmediğiniz herhangi bir 15 dakikanız var mı? Yani biz başta Başbakan olmak üzere bu ülkenin siyasilerinin her konuşmasını televizyondan dinlemek zorunda kalıyoruz da bizim yılda 2 kere yaptığımız konuşmaya mı tahammül edilemiyor? Biz Başbakan’ın meydanlardan yaptığı konuşmalara, televizyonlara çıkıp yaptığı konuşmalara çıkıp cevap veriyor muyuz? Böyle bir imkan var mı? Lütfen burada da ’cevap veremediğim yer de oturmayayım’ psikolojisini aşsın, hakeret içermeyen bir konuşma yapılıyorsa bunu saygıyla karşılasın" ifadelerini kullandı.
"BAŞBAKAN, YARIN, BİRAZ DAHA SOĞUKKANLI DÜŞÜNÜR VE KONUŞMAYI OKURSA..."
Öğreneceğimiz hususlar var. Ben yine iyi niyetli yaklaşıyorum. Başbakan, bu akşamı geçirdikten sonra yarın, biraz daha soğukkanlı düşünür ve konuşmayı okursa, nerede kapattığını bilmiyorum çünkü dinlemeyi ve öfkesini biriktirmeyi. O konuşmanın içinde kendisine çok yol gösterecek cümlelerin olduğunu, çok yapıcı bir konuşma anlayıp ’ben nasıl oldu da kendimi kaybettim, ayağa fırladım, Türkiye Barolar Birliği Başkanı’na hiç haketmediği cümleleri sarfettim’ diyeceğini umut ediyorum. Derse Başbakan gibi davranmış olur.