18.05.2021 - 16:43 | Son Güncellenme:
AA
Çavuşoğlu, İsrail'in Filistinlilere yönelik saldırısı, Gazze ve Kudüs'te yaşananlarla ilgili TBMM Genel Kurulunu bilgilendirdi. İsrail’in saldırılarında şehadet mertebesine erişen Filistinlilere Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifalar dileyen Çavuşoğlu, toplantının yapıldığı sırada İsrail’in Filistinli sivillere yönelik yürüttüğü askeri harekatın sürdüğünü belirtti.
Çavuşoğlu, şu ana kadar 200’den fazla Filistinlinin hayatını kaybettiğini, şehitlerin yarısına yakınının kadın ve çocuk olduğunu söyledi.
İsrail’in, her ramazanda olduğu gibi bu yıl da özellikle Kudüs’teki Filistinlilere yönelik baskılarını artırdığını belirten Çavuşoğlu, yasa dışı yerleşimlerin tarihte görülmemiş boyutlara ulaştığını; bundaki temel hedefin ise Filistinlileri Kudüs’ten tamamen sürmek ve bağımsız bir Filistin devletini imkansız hale getirmek olduğunu ifade etti.
Çavuşoğlu, "İsrail, Doğu Kudüs’ün Şeyh Cerrah semtinde Filistinli aileleri evlerinden zorla tahliye etmeye başladı. Bir düşünün, yaklaşık 70 yıldır bir evde yaşıyorsunuz; çocuklarınız, torunlarınız burada doğmuş ve bir gün bir sözde mahkeme kararıyla sizi evinizden çıkarıp orayı başkalarına veriyorlar. Bunu hangi adalet anlayışıyla açıklarsınız? Buna hangi vicdan sessiz kalır?" diye sordu.
İsrail polisinin, Filistinli Müslümanların dini özgürlüklerine de müdahale ettiğini vurgulayan Çavuşoğlu, şöyle devam etti:
"Haremi Şerif’te Ramazan ayını idrak etmelerine engel oldular. İbadetlerini yapmaya ve oruçlarını açmalarına engel oldular. İlk kıblemiz Mescidi Aksa’da ibadet eden Filistinlilere plastik mermiler ve gaz bombaları ile saldırdılar. Filistin Dışişleri Bakanı’nın 7 Mayıs’ta ülkemize gerçekleştirdiği ziyarette, İsrail’e karşı atılabilecek adımları değerlendirdik. Akabinde maalesef İsrail sivil Filistin halkına saldırdı. BM binalarını, okulları ve insani yardım için kurulan hastaneler dahil tüm kurumları hedef aldılar. İsrail, Gazze’den atılan ilkel füze ve bombaları bahane edip Gazze’ye yönelik topyekün bir saldırı başlattı. Hem mübarek Ramazan ayını hem de Ramazan Bayramımızı Filistinlilere ve bizlere zehir ettiler."
Atılan adımlar
Türkiye olarak atılan diplomatik adımları özetlemek istediğini belirten Çavuşoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Sayın Cumhurbaşkanımız uluslararası toplumun Filistin’e yönelik desteğini sağlamak çok sayıda liderle görüştü. Ben de çok sayıda mevkidaşımla yüz yüze veya telefonla görüştüm. Bazılarıyla defalarca konuştuk. BM'den sonra dünyanın en kapsayıcı uluslararası örgütü niteliğindeki İslam İşbirliği Teşkilatını harekete geçirdik.
İlk olarak Daimi Temsilcilerimiz bilahare Dışişleri Bakanları olarak bizler acil oturumda bir araya geldik. Bu toplantılarda kabul edilen bildiri ve kararda, girişimlerimiz üzerine, BM Güvenlik Konseyinden netice çıkmaması nedeniyle BM Genel Kurulunun toplanması çağrısı eklendi.
Ayrıca, 2018’deki İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) Olağanüstü Zirvesi ve BM Genel Kurulunda kabul edilen kararlarda da vurgulandığı üzere, Filistinliler için bir uluslararası koruma gücü oluşturulması dahil her türlü mekanizmanın harekete geçirilmesi hususunu eklettik.
İslam İşbirliği Teşkilatı 2016-2019 Zirve dönem başkanlığımız sırasında Filistinliler için uluslararası koruma mekanizmasını gündeme getirmiştik. 2018’de İstanbul’da yapılan İslam Zirvesi’nde de bu konuda ortak çağrıda bulunmuştuk. Haziran 2018’de Kudüs konusunda acil olarak toplanan BM Genel Kurulunda, Cezayir’le birlikte eş sunucusu olduğumuz 'Filistinli sivillerin korunması' başlıklı bir karar kabul edildi. Kararda, BM Genel Sekreteri’nin bu konuda bir rapor hazırlaması yönünde çağrı yapıldı. BM Genel Sekreteri, hazırladığı raporda, 4 tip korumadan söz etti:
Fiziki koruma, hukuki koruma, işgal altında yaşayanlara destek amacıyla dışarıdan bir ajans ya da aktörün dahil olmasını öngören genel yardım ve uluslararası kamuoyunda görünürlük kazandırmak.
Raporda, koruma faaliyetleri ve mekanizmalarının iyileştirilmesi için şu hususlar bulunuyor: BM’nin ofis ve personeliyle sahadaki varlığının artırılması, insani erişimin iyileştirilmesi, BM ya da üçüncü bir tarafça konuşlandırılabilecek sivil gözlem misyonu ve fiziki koruma sağlanması.
BM Genel Sekreteri bu raporunda, fiziki koruma için 2 alternatiften bahsetti: BM tarafından güç gönderilmesi ya da BM yönergesi altında gönüllü ülkeler tarafından korunma sağlanması. Tabi, fiziki güç konuşlandırmak için BM Güvenlik Konseyi kararı gerekiyor. Biz son dönemde bu konuda adım atılması için fikirdaş ülkelerle çalışıyoruz."
"Yarın New York'a yola çıkıyoruz"
İİT’teki girişimlerin ardından, İİT Dönem Başkanı Nijer ve Arap Ligi Dönem Başkanı Cezayir’in başvurusuyla BM Genel Kurul Başkanı Büyükelçi Volkan Bozkır, perşembe günü Filistin konusunda Genel Kurul’u toplama kararı aldığını belirten Çavuşoğlu, Bozkır’a da teşekkür etti.
Genel Kurul’a Bakanlar düzeyinde güçlü katılım için çağrı ve çabaların sürdüğünü dile getiren Çavuşoğlu, Filistin Dışişleri Bakanı Riad Malki ve Pakistan Dışişleri Bakanı Şah Mahmud Kureyşi dahil bazı mevkidaşlarıyla New York’a birlikte gideceklerini, yarın yola çıkacaklarını anlattı.
Ayrıca, İsrail’in eylemlerinin cezasız kalmaması için çalıştıklarını kaydeden Çavuşoğlu, Filistin’in 2015 yılında İsrail’in savaş suçlarının soruşturulması talebiyle Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne yaptığı başvuru üzerine, Mahkeme Savcısının soruşturma başlattığını, bu soruşturmayı da hem destekleyip hem de yakından takip ettiklerini söyledi.
Çavuşoğlu, "İsrail, işgal ettiği topraklarda uluslararası insani hukukun temelini oluşturan Cenevre Sözleşmesini de ihlal ediyor. Bu bağlamda, İslam İşbirliği Teşkilatı üyeleriyle birlikte İsrail’in gerçekleştirdiği ihlallerin Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyinde de gündeme getirilmesi yönünde çalışmalarımızı sürdüreceğiz." bilgisini verdi.
"Zalim ile mağduru eş tutan açıklamalar yapıyorlar"
"Uluslararası toplumun tepkisi maalesef yine cılız kaldı." diyen Çavuşoğlu, şunları söyledi:
"Sanki Gazze’de İsrail ile Filistin orduları arasında bir savaş varmış gibi iki tarafa çağrılarda bulunuldu. Bazıları, İsrail’in güvenliğini her şeyin önüne koydu. Gazze’de işlenen savaş suçlarına ve insanlığa karşı suçlara gözlerini kapadılar. Yeni ABD yönetimi, kural temelli uluslararası düzene dönüş ve uluslararası hukuka saygı gibi söylemlerle iktidara gelmişti. Sonucu tüm dünya görüyor. Zalim ile mağduru eş tutan açıklamalar yapıyorlar. ABD, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinden asgari kınama içeren bir açıklama çıkmasını dahi engelliyor."
Güvenlik Konseyinin, kendi kabul ettiği kararları dahi yok sayan bir aymazlık içinde olduğunu belirten Çavuşoğlu, kimilerinin de karanlık tarihlerinde Yahudilere yönelik işledikleri soykırımların verdiği suçluluk duygusuyla şuurlarını kaybedip İsrail’e adeta arka çıktıklarını dile getirdi.
Çavuşoğlu, "İşte Avusturya’daki popülist zihniyet, insanlık suçu işleyenlerin bayrağını kendi gönderlerinde dalgalandırmakta beis görmedi. Bunları yapanların İslam düşmanlığı ile tanınmış çevreler olması bizi hiç şaşırtmadı. Biz her zamanki gibi, uluslararası toplumun aklıselim ve iyi niyetli üyeleriyle birlikte çalışmaya devam ediyoruz. Bu çerçevede, AB ve içindeki bizim gibi düşünen ülkelerle gelişmeler karşısında atılabilecek adımlara dair diyaloğumuzu sürdürüyoruz." dedi.
TRT ve AA'ya teşekkür
"Bu yaşananlar bizi şaşırtmadı. Çünkü biz yıllardır İsrail’in gerçek niyetinin başkenti Kudüs olan bağımsız Filistin devletini yok etmek olduğunu biliyoruz." diyen Çavuşoğlu, şunları kaydetti:
"Bazı Müslüman ülkeler, önceki ABD Yönetimi’nin baskısıyla İsrail’le ilişkileri normalleştirirken, yaptığımız uyarılar da maalesef haklı çıktı. Biz normalleşmeye karşı değiliz. Ancak bunun Filistin davasının pahasına olmasına karşıyız. Nitekim, normalleşme çabaları İsrail saldırganlığını artırdı.
İsrail’in hedef gözetmeksizin gerçekleştirdiği saldırılar neticesinde gittikçe kötüleşen insani durumla da yakından ilgileniyoruz. Her zaman olduğunu gibi duyarsız değiliz. TİKA ve Kızılay başta olmak üzere insani yardım kuruluşlarımız zor koşullara rağmen Filistinli kardeşlerimizin acısını hafifletmeye çalışıyor. Sahada çok çalışıyorlar. Gıda, sıcak yemek, ilaç, hijyen ve mutfak malzemesi gibi her türlü yardımı yapıyorlar. Kendilerine huzurlarınızda şükranlarımızı sunuyorum.
İsrail, sivillerin yanısıra basın yayın kuruluşlarına da saldırıyor. Tabii, bunları işlediği suçları dünya görmesin, bilmesin diye yapıyor. Bu vesileyle, yardım kuruluşlarımız gibi sahada yaşam tehlikesi altında cansiperane bir şekilde görev yapan başta Anadolu Ajansı ve TRT çalışanlarımız olmak üzere tüm basın mensuplarına da yürekten teşekkürlerimi iletiyorum.
Bu çabalarımız kapsamında Yüce Meclisimizin vermiş olduğu güçlü tepki özellikle takdire şayandır.
Tüm siyasi partilerin imzasıyla yayınlanan ortak bildiride, İsrail’in zulmünün kınanması, milletimizin duygularına tercüman olmuş, diplomasimize güç katmıştır.
Keza, Sayın Meclis Başkanımız, Komisyon Başkanlarımız ve diğer milletvekillerimizin, parlamenter diplomasinin imkanlarını bu hususta seferber etme çabalarından da büyük güç alıyoruz. Dışişleri Bakanlığı olarak her konuda olduğu gibi bu hususta da Yüce Meclisimizin hizmetindeyiz."
Bugün Ankara’da bulunan Pakistan Dışişleri Bakanı Şah Mahmud Kureyşi’den Pakistan Meclisi’nin de benzer şekilde oybirliğiyle güçlü bir karar kabul ettiğini öğrendiğini belirten Çavuşoğlu, "Kardeş Pakistan’ın yönetimine, Meclisine ve halkına da selam ve iyi dileklerimizi iletiyorum." dedi.
Filistin’de ve ötesinde, mazlumların umudunun Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan olduğunu belirten Çavuşoğlu, "Filistin konusunda Türkiye’de ortak bir dayanışma iklimi var. Bunu koruma hususunda hassasiyet göstermemiz lazım. İç siyasetin rekabet diline bu konuyu taşımamak ve Netanyahu ile aynı zihniyetteki insanları, zalimleri sevindirmemek konusunda dikkat hepimizin görevidir. Cumhurbaşkanımızın liderliğinde Yüce Meclisimizin bize verdiği güçle Filistin davasını savunmaktan asla vazgeçmeyeceğiz. Türkiye, Filistin konusundaki diplomatik çabaların öncüsüdür. Dünyada vicdanın ve adaletin sesidir ve sesi olmaya devam edecektir. Bu çabalarımızda Yüce Meclisimizin duyduğu güven en büyük desteğimizdir." diye konuştu.
Eleştirilere cevap verdi
Çavuşoğlu, TBMM Genel Kurulu'nda, İsrail'in Filistinlilere yönelik saldırılarına ilişkin yaptığı bilgilendirmenin ardından milletvekillerinin soru ve eleştirilerine cevap verdi.
Mevlüt Çavuşoğlu, zalim İsrail'in Gazze ve Kudüs'te Filistinlilere yaptığı zulüm devam ederken bazı milletvekillerinin iç politika kaygısıyla hükümeti popülizim yapmakla eleştirdiğini ancak bu eleştirileri yapanların çelişki içerisine düştüğünü belirtti.
"Ümmetin liderliğine soyunma" gibi bir söylemlerinin olmadığını dile getiren Çavuşoğlu, şöyle konuştu:
"Dışişleri Bakanlığında üç aylık bir aday meslek memuru bile ümmet kelimesinin Filistin'i korumak için kurulan İslam İşbirliği Teşkilatı'nda yerleşik bir tabir olduğunu bilir. Bunu öğrenemediysek bu bir eksiklik ama bu bilerek iktidarı sıkıştırmak için söylendiyse durum vahim. Bu tabiri İslam İşbirliği Teşkilatı Toplantısı'nda teşkilat üyesi ülkelerin dışişleri bakanlarına ve toplantıya katılanlara hitap ederken kullandık. Bunu getirip Türkiye'nin ümmetin liderliğine soyunduğunu söylemek ne kadar hakkaniyetlidir? Kaldı ki ümmetin liderliğine kimse soyunmaz ama ümmet, ümmetin davasını kimin en iyi savunduğunu bilir ve ümmetin kendisi liderini seçer. Bugün herkes şunu biliyor ki ümmetin davasına sahip çıkan ülke Türkiye'dir. Türkiye'nin lideri Recep Tayyip Erdoğan'dır. Bizler sahip çıkıyoruz. Siz de Meclis olarak sahip çıktınız. Bunu laiklik ya da İslam karşıtlığı gibi yaklaşımlarla ümmete getirmek ve buradan prim yapmaya çalışmak, bizi eleştirmek doğru bir yaklaşım değildir."
Bazı milletvekillerinin, hükümetin Papa ile görüşmesine yönelik eleştirilerini anımsatan Çavuşoğlu, Kudüs'ün diğer semavi dinler için de önemli olduğunu bu nedenle de bütün semavi dinlerin ve ülkelerin temsilcileriyle görüştüklerini kaydetti.
Sorunun çözümünün kolay olmadığını ancak sürekli çaba sarf ettiklerini dile getiren Çavuşoğlu, uluslararası hukuk zemininde bir çözüm bulmaya çalıştıklarını vurguladı.
"Hükümetin hiçbir şey yapmadığı" gibi eleştirilerin hakkaniyetle örtüşmediğine dikkati çeken Çavuşoğlu, Türkiye'nin sadece Filistin meselesi değil, "Doğu Türkistan", Kırım Tatarları ve Ahıska Türkleri için de tüm mazlum toplumlar için de aynı hassasiyeti gösterdiğini belirtti.
"Türkiye bugün oyun kurucu bir ülke"
Türkiye'nin bugün oyun kurucu bir ülke olduğunu dile getiren Çavuşoğlu, "Bölgemizde ve ötesinde Türkiye'siz bir oyun kurulmayacağını sahada da masada da gösterdik. Yeri geldiği zaman oyunları bozmayı başarıyoruz. Türkiye'nin haklarına göz dikenlerin oyununu bozmadık mı? Başkalarının bize yönelik oyunlarını bozmamızdan niye rahatsız oluyoruz? Yeri geldiği zaman oyunu bozacağız, yeri geldiğinde oyunu kuracağız." diye konuştu.
Bazı milletvekillerin, Türkiye'nin İsrail ile ticari ilişkilerini devam ettirdiğine yönelik eleştirileri hatırlatan Çavuşoğlu, devletlerin kendi arasında sorunlarının olabileceğini, bunun doğal olduğunu söyledi.
Çavuşoğlu, "Her kötü olduğunuz ülke ile ticaretinizi kesmek olgun bir tavır mı? Mantıklı mı? Siz ticareti hala devletler arasında yapılan bir alışveriş olarak mı görüyorsunuz? Bugün Türkiye savunma sanayinde kamu şirketlerinin ürettiği ürünleri satıyor ama bahsedilen ürünlerin o ülkelere ihracatını özel şirketler yapıyor. Biz Mısır ile de sorunlar yaşadık ama şimdi düzeltmek için karşılıklı adımlar atıyoruz. Aynı şekilde Bileşik Arap Emirlikleri ile de sorunlar yaşadık. Bu ülkelerin hiçbirisiyle ticaretimiz azalmadı. Ben niye kendi şirketimi, yüzbinlerce çalışanını 'bir ülkeyle' bozuştum diye cezalandırayım? Bu mantıklı mı?" değerlendirmesinde bulundu.
Türkiye olarak antisemitizmin de İslam karşıtlığının da insanlığa karşı işlenmiş bir suç olduğuna inandıklarının altını çizen Çavuşoğlu, Türk kültüründe Yahudi düşmanlığının olmadığını, tarih boyunca zorda kalan Yahudilere hep sahip çıktıklarını belirtti.
İsrail yönetiminin yaptıklarının tüm Yahudilere mal edilmesinin mümkün olmadığına dikkati çeken Çavuşoğlu, "Netanyahu'nun yaptıklarıyla Türkiye'nin terörle mücadelesini eş tutmak doğru değil. Burada kıyaslansa kıyaslansa Netanyahu ile PKK kıyaslanır çünkü ikisinin ortak özelliği bebek katili olmasıdır." dedi.
Çavuşoğlu, İsrail izin vermediği için Filistin Dışişleri Bakanı Riyad el-Maliki'nin Türkiye'ye gelemediğini dile getirerek, asıl İsrail'in bu tutumunun eleştirilmesi gerektiğini belirtti.
"Mavi Marmara olayında İsrail Başbakanı özür diledi"
Birçok ülkenin yetkilileriyle görüşmelerinin devam ettiğini aktaran Çavuşoğlu, bazı partilerin yurt dışında kardeş partilerinin olduğunu, CHP'nin ise Sosyalist Enternasyonal'e üye olduğunu hatırlattı.
Çavuşoğlu, "Ben de size bir soru sormak istiyorum. Şu anda kardeş partilerin bir çoğu ülkelerinde iktidar durumunda. Kaç tane siyasi partiyi aradınız da 'burada bir insanlık dramı var, siz de siyasi parti veya iktidar olarak bunun önlenmesi konusunda inisiyatif alın.' dediniz." ifadelerini kullandı.
Yerinden söz alan CHP Grup Başkanvekili Engin Özkoç, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, İsrail'in Mavi Marmara saldırısı sonrası "özür dileyin, tazminat ödeyin ve ablukayı kaldırın" dediğini ancak bunun gerçekleşmediğini öne sürdü. Özkoç, buna karşı CHP'nin, İsrail sözünü tutmuyorsa "Mavi Marmara ile ilgili yapılan anlaşmayı feshedelim" dediğini ve somut adım atılmasını istediğini ifade etti.
Özkoç, CHP olarak Sosyalist Enternasyonal'i aradıklarını ve İsrail'in kınanmasını sağladıklarını belirtti.
Özkoç'un ardından tekrar söz alan Çavuşoğlu, sorunun çözümünün zor olduğunu bildiklerini bu nedenle kim katkı sağlıyorsa ona teşekkür ettiğini söyledi.
Çavuşoğlu, Mavi Marmara olayında İsrail Başbakanının hem telefonda özür dilediğini hem de yazılı özür dilendiğini, hayatını kaybeden şehit ailelerine de tazminat ödendiğini bildirdi.
Cumhurbaşkanının sözünün havada kalmadığını, özür dilendiğini vurgulayan Çavuşoğlu, Engin Özkoç'un "İsrail resmi olarak 'hayır' dedi.' ifadesine karşılık, "Yazılı mektup var. Sayın Özkoç'a onu göstereyim. Demek ki hep İsrail'in söylediğine inanmak istiyorsunuz, siz niye Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanına inanmak istemiyorsunuz da İsrail'e inanmak istiyorsunuz?" diye konuştu.
"Batı dünyasının bu çifte standardı İsrail’in fütursuzluğunu artırıyor"
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun, İsrail'in Filistinlilere yönelik saldırısı, Gazze ve Kudüs'te yaşananlarla ilgili TBMM Genel Kurulunu bilgilendirmesinin ardından siyasi parti grupları adına konuşmalar yapıldı.
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Ala, Ramazan Bayramı'nı Filistinlilere zehir eden, kan ve gözyaşları içinde geçirmelerine neden olan İsrail'i şiddetle kınadığını, İsrail'in insanlık dışı, haydutça saldırılarını da lanetlediğini belirtti.
Filistinlilerin uğradığı zulmü herkesin yakından takip ettiğini dile getiren Ala, İsrail polisinin, Kadir Gecesi Kudüs’ün Şeyh Cerrah mahallesindeki Filistinlilere müdahalesinin, ilk kıble Mescid-i Aksa'nın bulunduğu Harem-i Şerif’e kadar uzandığını söyledi.
İsrail’in alçakça saldırıları sonucu şehit edilen Filistinlilerin sayısının 234'e ulaştığını, binlerce kişinin de yaralandığını aktaran Ala, bu şehitlerin 61’ini çocukların oluşturduğuna dikkati çekti.
Güçlü bir istihbarat ağına ve nokta hedef vurabilecek kadar yüksek teknolojiye sahip olan İsrail'in, uluslararası kamuoyuna terör ile mücadele ettiğini ve savunma hakkını kullandığını söylediğini anımsatan Ala, saldırılarda şehit olan 5 aylık, 1, 2, 3 ve 4 yaşında şehit olan çocukların isimlerini de zikretti.
Ala, "Bir yaşında çocuklar mı tehdit ve terörist olarak tanımlıyorsunuz? Bu nasıl bir vicdansızlıktır? Bu nasıl bir ahlaksızlıktır? Bu nasıl bir haydutluk ve hukuksuzluktur? Madem elinizde her türlü istihbarat ve teknoloji var. Niye çocukları katlediyorsunuz?" diye konuştu.
"Terörle mücadele hususunda dünyaya örnek olacak sonuçlar elde ettik"
Filistin meselesi üzerinden polemik yapılmamasını isteyen Ala, Filistin konuşmaları üzerinden 2015-2016'daki hendek ve çukur operasyonlarının ifade edilmesine karşın sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu çocuklarla Yasin Börü'yü nereye koyuyorsunuz? Kim Yasin Börü'yü öldürdüyse Filistinli çocukların katiliyle aynı saftadır. Bir çukur terörü oldu. Biz vatandaşımızla teröristi ayırma konusunda, yıllarca terörle mücadele hususunda ortaya koyduğumuz performansla dünyaya örnek olacak sonuçlar elde etmişizdir. Biz teröristle vatandaşı tamamen ayırdıktan sonra yapacağımız terörle mücadelemizi sürdürdük ve bundan sonra da sürdüreceğiz. Sadece retoriğin iştahına kapılıp aklımızı bir tarafa koymayalım. O dönem, Suriye'de PKK'nın, YPG'nin, PYD'nin almak istediği mesafeyi, uluslararası güçler de arkasında olmak üzere perdelemek için içeride ciddi bir terör saldırısı gerçekleşti. Burada dünyanın gözü önünde biz bu saldırıları, vatandaşları oradan çıkararak bertaraf ettik. Dünya bunun şahididir. Orada PKK, FETÖ ve onlara destek vermek için sokağa inenler, büyük Türkiye'yi Orta Doğu bataklığına benzetmeye çalıştılar. Biz vatandaşlarımızın kılına bir zarar gelmemesi için kılı kırk yararak politika izleriz ve buna böyle devam edeceğiz."
"Türkiye Cumhurbaşkanı'nı Filistinli bebeklerin katili Netanyahu ile bir cümlede zikretmek Filistinlilere saygısızlık"
"Millet olarak bütün imkanlarımızla Filistinli kardeşlerimizin yanında yer alıyoruz, yer alacağız." diyen Ala, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, olayların başlamasının akabinde, uluslararası toplumu harekete geçirmek için yoğun bir diplomasi trafiği başlattığını, bugüne kadar 23 liderle görüştüğünü dile getirdi.
Ala, "Bu çabaları gösteren bir lideri, Türkiye Cumhurbaşkanı'nı Filistinli bebeklerin katili Netanyahu ile bir cümlede zikretmek Filistinlilere saygısızlıktır, saygın bir siyaset dili değildir." dedi.
"Filistin toprakları İsrail tarafından aşama aşama işgal edildi"
İsrail’in Filistin topraklarını işgali ve Filistin halkına zulmünün yeni bir mesele olmadığını, 1948'deki ilk Arap-İsrail savaşından bu yana uluslararası hukuka aykırı bir biçimde Filistin topraklarının İsrail tarafından aşama aşama işgal edildiğini belirten Ala, konuşmasının bu bölümünde İsrail'in, Filistin topraklarını işgalini gösteren haritaları paylaştı.
Ala, 1947, 1967 ve günümüzdeki Filistin haritasının durumuna işaret ederek, "Bütün dünyanın bu haksızlığa, adaletsizliğe 'Dur' demesi gerekir. Milyonlarca Filistinli kardeşimiz bu süreçte mülteci konumuna düştü. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, 1967 yılında kabul ettiği 242 sayılı kararla İsrail’in Doğu Kudüs, Batı Şeria ve Gazze’de işgalci olduğunu kayda geçirdi. Bu topraklardan çekilmesi gerektiğini açıkça belirtti. Bu kararın üzerinden 55 yıl geçmesine rağmen İsrail, işgal ettiği topraklarda Filistinli kardeşlerimize zulmetmeyi sürdürüyor." ifadesini kullandı.
Şu anda da Doğu Kudüs’te olan meselenin, Şeyh Cerrah Mahallesi'ndeki 500 Filistinlinin evlerinden çıkarılması ve yerlerine Yahudilerin yerleştirilmeye çalışılması olduğunu dile getiren Ala, Şeyh Cerrah Mahallesi'ni gösteren bir başka haritaya da dikkati çekti.
Ala, "Doğu Kudüs’ün de Yahudileştirilmesinin çalışmaları devam ettiriliyor. İnsanlığın vicdanını karartan bu açık haksızlığı, hukuksuzluğu ve zulmü perdelemek için İsrail, Mescid-i Aksa’ya ve Gazze’ye saldırıyor ve çocukları bombalıyor. Aslında öldürdüğü insanlığın vicdanıdır. Aslında bombaladığı kendi geleceğidir. Bu zulmün geleceği yoktur, bu zulüm üzerinde bir devlet inşa edilemez. Zulümle kimse payidar olmamıştır, İsrail de olamayacaktır." dedi.
"Orta Doğu’da bir Filistin sorunu değil, bir İsrail sorunu vardır"
Orta Doğu’da bir Filistin sorunu değil, bir İsrail sorunu olduğunun altını çizen Ala, "Ne acıdır ki bugün Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kendi kabul etmiş olduğu kararları dahi yok sayan bir acziyet içerisindedir. Bir kınamadan, basın açıklaması yapmaktan bile aciz durumdadır. Cumhurbaşkanımızın 'Dünya beşten büyüktür' sözünün ne kadar önemli olduğu açıkça ortadadır." diye konuştu.
"Doğu Kudüs, Batı Şeria ve Gazze’de yaşananların tek sorumlusu İsrail’dir"
İsrail’in uluslararası hukuku ayaklar altına alan saldırılarını ve uyguladığı devlet terörünü sonlandırmak için uluslararası baskının artırıldığını belirten Ala, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Ne yazık ki Batı dünyası da bu konuda tam bir ikiyüzlülük içerisindedir. Doğu Kudüs, Batı Şeria ve Gazze’de yaşananların tek sorumlusu İsrail’dir. Buna rağmen, bazı batılı liderlerden İsrail’in kendini savunma hakkı olduğu yönünde açıklamalar görüyoruz. Günahsız çocukları katletmek kendini savunmak mıdır? Artık açıkça ifade etmemiz gerekir ki, İsrail ırkçı ve ayrımcı politikaları sistematik bir şekilde uygulamaktadır. Nitekim son olayların sadece işgal altındaki Filistin topraklarında değil, İsrail vatandaşı Araplar arasında da büyük bir infial meydana getirdiğini görüyoruz. Sesleri henüz cılız da olsa yurt dışında bazı vicdan sahibi politikacıların, bu hususu dillendirmeye başladığını da görebiliyoruz. İsrail’in saldırılarından nasibini alan batılı basın kuruluşları da çok cılız bir şekilde konuları gündeme getirme cesareti göstermektedirler. Batı dünyasının bu çifte standardı, bu ölüm sessizliği İsrail’in fütursuzluğunu artırıyor.
Bu sebeple, tüm ülkeleri net bir tutum almaya çağırıyoruz. Bugün hak, hukuk ve vicdan sahibi olan herkes, İsrail’in uyguladığı vahşetin insanlığa karşı bir suç olduğunu açık bir şekilde görüyor. Hem İslam İşbirliği Teşkilatı hem de Filistinli kardeşlerimiz bu saldırı karşısında tek yürek ve tek yumruk olmalıdır. İsrail, çoluk çocuk demeden Filistinlileri katlederken ufak çıkarlar uğruna ayrılık gayrılık davasına düşmek Müslümanlara yakışmaz. Bu nedenle, Doğu Kudüs dahil tüm Filistin topraklarında seçimlerin gerçekleştirilerek Filistin Devleti'nin birliğini pekiştirmesini desteklemeye devam edeceğiz. Mübarek ramazan ayında Kudüs şehrinin sokaklarında, ilk kıblemiz Mescid-i Aksa’nın avlusunda, bayramı kutlamaya hazırlanan Gazze’nin evlerinde yaşanan insanlık trajedisini unutmamız mümkün değildir. Zaman birlik ve kararlılığımızı ortaya koyma zamanıdır. Mazlum Filistin halkının bu sorunları aşmasını sağlayacak liderlik ve cesareti sergileme zamanıdır. İsrail işgal ettiği topraklardan derhal çekilmelidir. İki devletli bir çözüm, gecikmeksizin hayata geçirilmelidir. Türkiye bu konuda gereken her türlü adımı atmaya hazırdır."