Siyaset Kürsüsü
Avrupa Birliği Portekiz Dönem Başkanlığı sonunda yapılan Santa Maria De Feira zirvesinden Türkiye'ye yönelik olarak "Kımıldayın Biraz" mesajı çıktı. Toplantının sonuç belgesinde diğer aday ülkeler için övücü ifadeler kullanılırken, Türkiye paragrafının donuk ve soğuk üslubu dikkat çekti. İnsan hakları, hukuk düzeni ve adliye sistemimizde somut gelişmeler beklendiği açıkça ifade edildi. Türkiye'nin AB üyeliği sürecinde kısa ve orta vadede neler yapması gerektiğini saptayacak "Katılım Ortaklığı Belgesi"nin yazımıyla ilgili görüşmeler bir türlü başlamıyor. Avrupa Birliği, memleketimize verilecek kredi ve yardımlar konusunda da cimri davranmaya devam ediyor. Duruma Türkiye açısından bakıldığında, milletimizin esasen layık olduğu ve beklediği demokratik reformlar alanında bir türlü kapsamlı çalışmalara başlanamadığı gibi, adaylık statümüzün gerektirdiği devlette yeniden yapılanma atılımları konusunda da yerimizde sayıyoruz. Bu amaçla kurulması öngörülen Genel Sekreterlik makamı için gerekli yasal düzenlemeler yapılamadı. Bina ve kadro sorunlarının dahi çözüldüğüne dair bilgi alamadık.
Cumhurbaşkanı Sayın Ahmet Necdet Sezer bu yüce göreve seçildiğinde demokrasi ve insan hakları konularındaki duyarlılığı üzerinde durulmuştu. Sayın Cumhurbaşkanı göreve başladıktan hemen sonra beklenen girişimi yaparak hükümete, toplantı ve gösteri yürüyüşleri, seçme - seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakları, Cumhurbaşkanı görev ve yetkileri, yasama dokunulmazlığı, Meclis soruşturmaları, yerel yönetimler, yüksek
eğitim kuruluşları ve Anayasa'nın tüm geçici maddeleri alanlarında gerekli anayasal ve yasal düzenlemeleri yapması çağrısında bulundu. Sayın Cumhurbaşkanı'nın bu konulardaki ısrarlı tutumunu sürdürmesini bekliyoruz.
Demokrasi, insan hakları ve AB ile ilişkiler alanlarında hareketsizliğini sürdüren hükümet, aylarca süren Cumhurbaşkanlığı krizinden sonra şimdi de Meclis'teki aklama - paklama faaliyetlerine kilitlendi. Hükümet, programında yer alan Anayasa'nın 100. maddesinde gerekli değişikliği yapmak vaadini yerine getirseydi bu sıkıntılar oraya çıkmayacaktı. Cumhurbaşkanlığı seçimi süreci sırasında koalisyon ortakları arasındaki ilişkilerin önemli bir darbe aldığı görülmüştü. Buna rağmen, kimsenin ciddiye almadığı "istikrarlı yönetim" iddiasını sürdüren koalisyon ortakları şimdi artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı itiraflarına başladılar. Koalisyonun en küçük ortağının liderinin koalisyon içi anlaşmazlıklara bir kılıf ararken Cumhuriyet Halk Partisi'ni "ezeli düşman" olarak tanımlamasını da büyük üzüntü ile karşıladık. Bu konudaki basın haberlerinin yanlış olduğunu ummak istiyoruz. Türk siyasi hayatında böyle bir üslubun mazide kaldığını sanıyorduk. Bu tür ilkel saldırılar Cumhuriyet Halk Partisi'ni temiz siyaset ve yolsuzluklarla savaş yolundan döndüremez.
Bir yıldır memleket gündeminde bulunan af yasası konusu da traji - komik bir hal aldı. On binlerce tutuklu ve onların yakınlarına bu işkenceyi çektirmeye devam edilmesi herhalde tarihte eşi olmayan bir sorumsuzluk ve duyarsızlık örneğidir. Hayretle izlediğimiz kurt - kuş - arı muhabbetine bir an önce
son verilerek her gün biraz daha ivedi hale gelen ülke sorunları üzerinde durulmaya başlanmasını bekliyoruz.