22.06.2014 - 02:30 | Son Güncellenme:
MERT İNAN İstanbul
Cezaevlerinden tahliye olanlar her fırsatta Tatar’ın ismini andı. Ali Tatar’ın eşi, kızı ve kardeşi ise yaşadıkları travmanın izlerini yıllar geçse de silemedi. Ağabey Ahmet Tatar, Balyoz tahliyelerinin ardından “Uzun zaman sonra tahliyeler sayesinde buruk da olsa yüzümüz güldü. Kardeşim hayatta olsaydı, Balyoz’dan da yargılanacaktı. Ali’nin adının Balyoz dosyalarına eklediğini duymuştuk. Herhalde bir yerden kurtarırsa, diğer davadan yakalım diye düşünmüş olmalılar. Eşi ve kızının kanatlarını kırdılar” dedi.
‘Keşke hayatta olsaydı’
“Tahliye olan herkes için buruk bir mutluluk yaşıyoruz” diyen Ahmet Tatar, şunları söyledi:
“Keşke kardeşim hayatta olsaydı. O zaman mutluluğumuz ikiye katlanırdı. Ali’nin yaptığı davranışa üzülsem de saygı duyuyorum. Utanması gerekenler onu ölüme yollayanlardır. Türkiye’de polisten Yargıtay’a uzanan bir çete ve buna çanak tutan iktidar bulunuyor.”
“Ali, dijital belleklerden çıktığı iddia edilen belgelerle suçlandı. Sorguya çağrıldığında teğmenleri koruduğu, onlara uyuşturucu madde sağladığı, evlerinde uygunsuz alemler yapmalarına göz yumduğu söylendi. Kumpasın içine sokulmaya çalışıldığını söylese de kimse dinlemek istemedi. Yoğun bir karalama kampanyasına maruz kalınca yapılanları içine sindiremedi. Bütün bu karalama sürecinin ardından komutanlarına karşı suikast suçlaması Ali’yi açmazın içine soktu. Tutuklanıp serbest bırakılması ve tekrar yakalama kararı çıkması isyan noktasına taşıdı. Ali’yi son yolculuğuna uğurlamaya gelenlerin arasında, suikast planladığı iddia edilen Deniz Kuvvetleri Komutanı Eşref Uğur Yiğit’in bulunması kumpasçılara verilen en büyük cevaptı.”
“2008-2009 yılından itibaren TSK’yı yönetenlerin özeleştiri ve vicdan hesaplaşması yapmasını diliyorum. Başbakan, MİT Müsteşarı’na sahip çıkıp özel yasalar hazırlatırken, TSK kurumsal anlamda kahramanlarına sahip çıkamadı. Kendisine hizmet eden, canını adayan kahramanlarını Beşiktaş’taki kurtlar sofrasında yalnız bıraktı.”
‘AİHM’ye gideriz’
“Tutuklamayı sağlayan soruşturmanın savcısı Yargıtay’a terfi ettirildi. Madem amirallere suikast diye bir dava yoktu, benim kardeşimin onuruyla neden oynadılar. Bunun hesabını kim verecek? Eğer kardeşim için açtığımız davalar Yargıtay’dan döner, Anayasa Mahkemesi’nden de sonuç alamazsak, AİHM’ye gideceğiz.”