15.09.2019 - 13:26 | Son Güncellenme:
AA
Kılıçdaroğlu, CHP Genel Merkezi'nde Merkez Yönetim Kurulu (MYK) üyeleriyle bir araya geldikten sonra, Parti Meclisi (PM) toplantısı öncesi açıklamalarda bulundu.
İyi yönetilmeyen, savrulan bir Türkiye gerçeğinin olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, bu bağlamda herkese ciddi sorumluluklar düştüğünü vurguladı.
Dünya Paralimpik Yüzme Şampiyonası'nda milli sporcu Sümeyye Boyacı'nın, dünya ikincisi olduğunu hatırlatan Kılıçdaroğlu, "Azmi ve kararlılığı, eğer insan inanırsa hangi sonuçları elde edebileceğini Sümeyye kardeşimiz bize gösterdi. Biz CHP olarak, bütün üyelerimiz adına kendisine şükran borçluyuz, yürekten teşekkür ediyoruz. Bayrağımız göndere çekildi, İstiklal Marşı okundu ve herkes saygı duruşunda bulundu. Bunun verdiği katkıyı sıradan hiçbir kişi veremez." diye konuştu.
Sadece insanların değil, toplumların anılarında da derin acıların bulunduğunu, bunlardan birisinin de 12 Eylül olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, 12 Eylül öncesi ve sonrasında çok kişinin hayatını kaybettiğini anımsattı.
Kılıçdaroğlu, 12 Eylül'de CHP'lilerden de çok kişinin hayatını kaybettiğini ifade ederek, PM Üyesi Tekin Bingöl'ün CHP'li olup da hayatını kaybedenlerle ilgili özel bir araştırma yapıp bir kitapçık hazırladığını anlattı.
Terör dolayısıyla hayatını kaybeden CHP'liler arasında Anadolu'nun değişik yerlerinde yaşam mücadelesi veren insanların olduğunu dile getiren Kılıçdaroğlu, hayatını kaybedenleri rahmet ve saygıyla andı.
CHP'nin kavgadan, gerilimden uzak, herkesi kucaklayan, kimseyi ötekileştirmeyen, her insana saygı duyulan, sorunları ve çözümleri dile getiren yeni bir siyaset anlayışını Türkiye'ye getirmek istediğini vurgulayan Kılıçdaroğlu, bilgiye dayalı eleştirinin önemine işaret etti.
"Vatandaş bilmeli ki CHP bir konuda bir eleştiri getiriyorsa, mutlaka bunun bir gerekçesi vardır. Eğer CHP, Anayasa Mahkemesine başvuruyorsa, vatandaş düşünmeli, bir şey var ki burada CHP Anayasa Mahkemesi'ne gidiyor." diyen Kılıçdaroğlu, Türkiye'de yaşayan insanların, Cumhuriyetin, demokrasinin çıkarı için hak ve hukuk yolu aradıklarının altını çizdi.
- "Şehitler 82 milyonun onurudur"
Kılıçdaroğlu, hiç kimsenin ötekileştirilmemesi gerektiğinin önemine işaret ederek, "Beraber yaşıyorsak, aynı bayrağın altındaysak, aynı vatanda yaşıyorsak, aynı havayı teneffüs ediyorlar, bu ülkenin caddelerinde, sokaklarında beraber geziyorsak niçin bir başkasını ötekileştirelim? Neden 'bizden olanlar ve olmayanlar' diye özel bir ayrım yapalım? Dolayısıyla bizim yeni siyaset felsefemizin özünde yatan bu, kimseyi ayrıştırmamak." dedi.
İktidar sahiplerinin zaman zaman yaptığı ayrıştırmanın toplumu böleceğini, kutuplaştıracağını, bunun yanlış bir politika olduğunu belirten Kemal Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:
"Şehitler 82 milyonun onurudur. Hepimiz şehitlerimize ve şehit yakınlarımıza sahip çıkıyoruz. Onların haklarını korumak, onları baş tacı yapmak, onları bu ülkenin onuru haline getirmek hepimizin ortak görevidir. Şehit yakınlarına da toplumun her kesiminin saygı duyması gerektiğini defalarca dile getirdim ama şehitleri ve şehit yakınlarını 15 Temmuz'da şehit olanlar ve diğerleri diye ayırırsanız, bu topluma en büyük kötülüğü yapmış olursunuz. Şehit, şehittir. Bu ülkenin birliği ve bütünlüğü için hayatını vermiştir. Onu yetiştiren anneler, hepimiz için kutsal annelerdir. Nasıl ayrım yapabiliriz? Ama bu ayrımı yaptılar. Biz, buna karşı çıktık, 'yanlıştır' dedik. Biz buna karşı çıktık, 'Siz 15 Temmuz'u destekliyor musunuz?' dediler. Hayır, darbe girişimine karşı hep beraber mücadele ettik ama şehitler, gaziler arasında ayrım yaparsanız bu yanlıştır dedik."
- "Annelerin hakkı hukuku savunulmalı"
"15 Temmuz'da tırnağı yaralananı gazi ilan edeceksiniz, vücudunda terör kurşunu taşıyan gaziyi 'gazi' ilan etmeyeceksiniz." diyen Kılıçdaroğlu, buna karşı çıktıklarının altını çizdi.
Şimdi toplumun gündeminde annelerin olduğuna dikkati çeken Kılıçdaroğlu, anne için evladın çok değerli olduğunu dile getirdi.
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, şimdi anneler arasında da bir ayrımın olduğunu vurgulayarak, "Cumartesi anneleri, Diyarbakır anneleri... Nasıl bir ayrım? Anne, annedir. Anne çocuğunu istiyor. Diyarbakır'daki anne de haklıdır, Cumartesi annesi de haklıdır. İkisi de çocuklarını istiyorlar." dedi.
Diyarbakır'da bir annenin "Benim evladım geri gelmeyecek, inşallah sizin çocuğuz geri gelir." dediğini aktaran Kılıçdaroğlu, bu tabloya bakıldığında annelerin hakkının ve hukukunun savunulması gerektiğinin altını çizdi.
Cumartesi annelerinin 755 haftadır kimseye dokunmadan, kötü bir söz söylemeden, sadece fotoğraflarla "evlatlarının mezarını" görmek istediklerini belirten Kılıçdaroğlu, evlatları, terör örgütünce kaçırılan Diyarbakırlı annelerin de acılarının olduğunu, onların da evlatlarını istediğini söyledi.
- "Ayrıştırırsanız, adalet kalmaz"
Terör örgütünce kaçırılan çocukların kurtarılması gerektiğine işaret eden Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Biz, yetkili değiliz, elimizde yetki, güç yok. Yetki, güç sahibi olanlar, güçsüzlüklerini adeta itiraf etmek için gitmişler Diyarbakır anneleriyle beraber oturuyorlar. Sen bakansın kardeşim, sorunu çözecek olan sensin. Ne diye gidiyor oraya oturuyor? Sen çözeceksin kardeşim sorunu, acıyı çözeceksin. Senin görevin sorunu çözmek. Yetki, güç, imkan sende, ordu, polis, hakim, kaymakam, vali, general sende, Diyarbakır annesinin elinde ne var? Sadece bir feryat var, 'Oğlumu, evladımı istiyorum.' diyor. Şimdi anneleri de bölüyorlar. Acı olan bu, yazık, günah olan bu. Anne, annedir. Anne, insanlığın sürdürülebilirliğini sağlayan en önemli aktördür. Evlat üzerine titreyen bir annenin acısını paylaşmak da hepimizin ortak görevidir. Anneler arasında ayrım yapmak, bir grup anneyi ötekileştirip, bir grup anneyi kucaklamak doğru değildir. Hepsini kucaklayacağız. Hepsinin derdine el birliğiyle çözüm üreteceğiz. Bu işin iktidarı, muhalefeti yoktur ama güç iktidardadır. Sorunu çözecek olan iktidardır."
İktidarın sorunları çözmek için vatandaştan oy istediğini dile getiren Kılıçdaroğlu, toplumun bölünmemesi, kutuplaştırılmamasının önemine işaret etti.
"Ayrıştırırsanız, bölerseniz, gerginlik yaratırsanız, haksızlık yaparsanız ne olur? Adalet dediğimiz kavramın içi boşalır, adalet kalmaz. Hukuk dediğimiz kavramın içi boşalır, hukuk kalmaz." değerlendirmesini yapan Kılıçdaroğlu, aynı acıyı yaşayan birisine sevgiyle, bir başkasına öfkeyle yaklaşıldığında orada adaletin olmayacağını vurguladı.
- "Adaletsizlikte bir dünya rekoru"
Hazreti Ali'nin "Devletin dini adalettir." dediğini anımsatan Kılıçdaroğlu, devletin adaletsizliğin kaynağı olması durumunda, toplum vicdanının derin yaralar alacağının altını çizdi.
Kılıçdaroğlu, adaleti yüceltmenin önemine işaret ederek, adaletsizliğin beslenmesi durumunda ciddi sorunların olacağını belirtti.
Adaletsizliğin demokrasiyi, güçler ayrılığı ilkesini de aşındıracağını, adalete duyulan güvenin yerlerde sürünmesinden en büyük zararı vatandaşın göreceğini ifade eden Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
"Düşünün, adaletin tepesindeki insanlar 'adalete olan güvenin yüzde 30'lara indiğini' söylüyorlar. İktidar sahiplerinin oturup düşünmesi lazım. Neden bu tablo ile biz karşı karşıyayız? Kim yönetiyor bu ülkeyi? Kim adaletsizliği besliyor? Kim adaletsizlikten yana politikalar izliyor. Kim toplumu ayrıştırıyor ve bölüyor? Biz, bu soruları sormak zorundayız. Bu, bizim hakkımız. Kimin adına? 82 milyon adına bu soruları sormak zorundayız. Bütün canlıların adalete ihtiyacı var. Bu kadar yüce bir kavramın içini hangi iktidar boşaltabilir? Boşalttılar. Bu bizim için büyük bir acıdır. Son 5 yılda uluslararası anketlerde, çalışmalarda, raporla da hukukun üstünlüğü konusunda Türkiye 50 basamak geriye gitti. Adaletsizlikte bir dünya rekoru. Nasıl olur da 50 basamak birden geriye düşersiniz? Demek ki adaletsizliği sadece bizim hakimler, savcılar, Yargıtay Başkanı ya da Cumhurbaşkanı Yardımcısı söylemiyor, bütün dünya Türkiye'de bir 'adaletsizlik olduğunu' söylüyor."
- "Sırtı kalın olanlar dışarıda"
Tutuklu Cumhuriyet Gazetesi çalışanlarının tahliye edildiğini anımsatan Kılıçdaroğlu, "Haksız ve hukuksuz yere hapiste yattıklarını Adalet Bakanı biliyor, Yargıtay Başkanı biliyor, Anayasa Mahkemesi Başkanı biliyor, herkes biliyor ama içeriden çıkaramıyorlar. Ne için? En sonunda çıktılar. Peki bu kadar haksız bir şekilde içeride yatmalarının hesabını kim verecek?" dedi.
Kılıçdaroğlu, Parti Meclisi Üyeleri Eren Erdem'in aylardır delilsiz bir şekilde hapiste tutulduğunu anımsatarak "Sanıyorlar ki hapse atıldığında Eren Erdem düşüncelerinden, insanlığa hizmetten, yazmaktan, çizmekten vazgeçecek. Eren Erdem'i idam da etseniz, Eren Erdem inandığı yoldan vazgeçmez. Bunu önce iktidar sahiplerinin bilmesi lazım. O bir yurtsever, vatansever." diye konuştu.
"Siz FETÖ ile kucak kucağa gezerken o FETÖ'yü eleştiriyordu. Kitap, makale yazıyordu." diyen Kılıçdaroğlu, sadece Erdem'in değil, Osman Kavala'nın, yazarların, çizerlerin, gazetecilerin, avukatların, askeri öğrencilerin hapiste olduğunu söyledi. Kemal Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:
"Kim dışarıda? Yeşil dolarları olanların, sırtı kalınların tamamı dışarıda. Bastır parayı, çık dışarıya. FETÖ borsasını ben mi dillendirdim? FETÖ borsası diye bir borsayı kim dillendirdi? Önce AK Parti kanadından dillendirdiler. Orada da vicdan sahibi insanlar var. 'Bir borsa var, sizin haberiniz yok mu? Parayı bastıran dışarı çıkıyor.' dediler. İzmir'deki cinayeti unutmadık. FETÖ borsasının olduğu bir ortamda bir kişiyi gittiler dairesinde öldürdüler. Ne oldu? Vicdan sahibi olanlar sormayacak mı bu soruyu? FETÖ borsasının aktörleri kimlerdi? Kimler para ödüyordu, kimler çıktı dışarıya? FETÖ ile hala iç içe olanlar devletin protokolünde yer alıyor. Hala Pensilvanya'dan emir ve talimat alanlar devletin protokolünde yer alıyor. Çünkü beyefendi gitmiş Erdoğan'ın avukatlarını tutmuş, dünyanın parasını ödemiş. Hakimi, savcısı cesaret edip deva bile açamıyor. Hangi adaletten bahsedilecek? Özellikle bunu AK Partili ve ülkücü kardeşlerime seslenerek söylüyorum, adaletse hep beraber. Adalet birilerinin iki dudağına teslim edilemez. Parası olan için adalet kendi iradesine göre, parası olmayan açın içeri gitsin. Yazık günah değil mi?"