11.03.2022 - 11:34 | Son Güncellenme:
Öznur Çalık açıklamasında şunları söyledi; Dünya çok büyük bir imtihandan geçiyor. Geçtiğimiz bu süreç hele de savaşlar, kadınlarımızı ve çocuklarımızı bütün dünyada savaştan en fazla etkilenen her zaman olduğu gibi yine kadınlar ve çocuklar. Ukrayna-Rusya savaşı 16. gününde. İlk günden itibaren yüreğimizi acıtan, ağrıtan ve ağlatan o annelerin ve çocukların eşlerden ayrılırken yaşadıkları görüntüler hepimizi çok derinden sarsıyor. Bir kadın olarak, bir anne olarak yaşanılan bu savaşların tüm dünyadaki savaşların sadece Ukrayna-Rusya açısında bakmıyorum.
Suriye'de yaşadığımız travmalar... Şu anda Türkiye'de 4 milyon sığınmacının var olduğunu düşündüğümüzde, Afganistan'da, Filistin'de, Yemen'de, Mali'de yaşanan savaşların her daim ilk mağdurları kadınlar oluyor. Ve sivillerin hayatlarını yitirmiş olması, kadınların ve çocukların hayatlarını yitirmiş olması da yüreğimizin en büyük yarası. Vatanlarından göç eden insanlar kadar orada hayatlarını kaybeden siviller yüreklerimizi acıtıyor.
Rusya-Ukrayna savaşında özellikle dün Antalya Diplomasi Formu'nda Rusya ve Ukrayna Dışişleri Bakanlarının Türkiye'ye gelmesi Türkiye açısından çok ciddi manada bir diplomasi başarısı. İnşallah Türkiye arabuluculuğuyla burada yaşanılan savaşın son bulmasını canı gönülden temenni ediyorum. Hiçbir kadının gözyaşı bırakın kanının dökülmesini, gözyaşının dökülmesini dair istemiyorum. Hiçbir kadına şiddet uygulanmasın, hiçbir kadın, çocuk, yaşlı, engelli şiddete maruz kalmasın derken savaşın ortasında kalan kadınları, çocukları ve canları görünce çok üzülüyoruz.
Allah hiç kimseyi vatanından etmesin. Savaşın hiçbir kazananı bugüne kadar olmamıştır. Maalesef üzüntüyle söylüyorum en büyük kaybedenleri de kadın ve çocuklar. Yine onlar üzerinden söylenen dil, kullanılan dil maalesef herkesin sorunlu dili düşünerek kullanması gerekiyor.
İSTANBUL SÖZLEŞMESİ'NDEN NEDEN ÇIKILDI?
Türkiye Cumhuriyeti Devleti çok büyük bir devlet. Kadına yönelik şiddet hiçbir sözleşmeyle başlamadı ve bitmeyecek. Dolayısıyla biz 2002 yılından itibaren kadının güçlendirilmesi, kadına yönelik şiddetin önlenmesiyle ilgili çok önemli yasal düzenlemeler yaptık. Sadece yasal düzenlemelerle kalmadık idari yapımız da merkezi yapımız da çok ciddi manada güçlendirdik.
Yapmış olduğumuz yasal düzenlemelerde birincisi anayasamız. Anayasa da 2004 yılında 10. maddede yapmış olduğumuz değişiklikle kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir dedik. 2010 yılında anayasada yapmış olduğumuz değişiklikle kadınlara yapılan pozitif ayrımcılık eşitlik ilkesine aykırı değildir dedik. Ve 2006 yılında çıkarmış olduğumuz Başbakanlık Genelgesi çok önemli bir politika belgesidir. Ve 2006 yılındaki o genelgenin içeriğine baktığınızda Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kadına yönelik şiddetle mücadelenin bir devlet politikası haline getirildiğinin en önemli göstergesidir.
Ve o 2006'daki genelge sonrası da 2007'den bugüne kadar eylem planları şu an 4.'sü hatırlarsınız 3 ay evvel 4. eylem planı Cumhurbaşkanımız tarafından Aile Bakanımız tarafından açıklandı. Biz kadına yönelik şiddetle mücadeleyi sözleşmeden çok önce başlattık. Ve sadece var olan 4320 sayılı kanuna rağmen biz Türk Ceza Kanunu'nda, Türk Medeni Kanunu'nda, İş Kanunu'nda, Borçlar Kanunu'da ve 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesine dair kanun da biz elimizi çok ciddi manada güçlendirdik. Bu vesileyle özellikle kadına yönelik şiddetle ilgili söyleyeceğimiz cümle, kadına yönelik şiddetle mücadeleyle ilgili hiçbir hukuki metine tek başına indirgenemez. Çünkü kadına yönelik şiddet sadece yasal ve hukuki tedbirlerle veya idari tedbirlerle olmaz. Topyekun bir mücadeleyi gerektirir.
Kesinlikle bütün kadınlarımız emin olsun... 'Güven' kelimesi çok önemli bir kelime. Altını çizerek söylüyorum. Sayın Cumhurbaşkanımızın Külliye'de de yapmış olduğu konuşmada da altını çizerek söylediği gibi... Kadınlarımızın en büyük güvencesi Türkiye Cumhuriyeti Devleti'dir tüm vatandaşlarımızın olduğu gibi. 85 milyon vatandaşımızın güvenliğini temin etmek Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin görevidir. Ve kadınlar özeline baktığımızda en çok şiddete maruz kalanlar olarak yasalarımız kadınları çok net bir şekilde koruyacak vaziyette.
İstanbul Sözleşmesi'ni Avrupa'da 47 ülkeden 34 tanesi imzalamış. Avrupa üyesi ülkenin Rusya ve Azerbaycan hiç imzalamamış ve onaylamamış. 11 ülke imzalamış, onaylamamış. Ülkesinde hayata geçirmemiş.
İstanbul Sözleşmesi'ni Avrupa'da 47 ülkeden 34 tanesi imzalamış. Avrupa üyesi ülkenin Rusya ve Azerbaycan hiç imzalamamış ve onaylamamış. 11 ülke imzalamış, onaylamamış. Ülkesinde hayata geçirmemiş. Polonya'da şu an çekilmeye yönelik çalışlar var. Çalışmalar İstanbul Sözleşmesi'ne bağımsız 2002'den itibaren başlatmış olduğumuz kadına yönelik şiddetle mücadelenin çok daha etkin bir şekilde devam etmesi. Kadının her alanda yaşayabileceği mağduriyeti ortadan kaldırmaya dönük bir komisyon çalışmasıydı. Ki kurulmasının en önemli sebebi yaşamış olduğumuz kadına yönelik şiddetle ilgili daha önce raporlar hazırlanmış, çıkarılmış olmasına rağmen çok daha geniş kapsamlı bir komisyon çalışması yaptık.
"RAPORU HAZIRLARKEN HER KESİMİ DİNLEDİK"
Bizim kadim kültürümüz, medeniyetimiz insana şiddeti tamamen reddeder. Kadınların var olduğundan itibaren erkeklerle eşit haklara sahip olduğunun altını çizerek hem inancımız hem medeniyetimiz bunu net bir şekilde kadına gösterilmesi gereken sevgi, saygıyla birlikte. Eşlerin birbirlerine karşı tavır ve davranışları hoşgörüleri dahil olması üzere bizim hem inancımız da hem medeniyetimizdedir. Çok örnekleri var. Önerilerimize dönük komisyonumuzun yaklaşımıyla 9 Mart 2021'de Meclisimizde kuruldu. Şunun altını çizmem lazım... Komisyonumuza Aile Bakanımız 2 kez geldi. İçişleri Bakanımız geldi. Adalet Bakanımız geldi ve Milli Eğitim Bakanımız geldi. Bu sorun toplu bir şekilde çözülmesi ve bakılması gereken bir sorun dedik.
Kurum, kuruluşlar ve akademisyenler, sivil toplum örgütleri, destek örgütleri herkesi dinledik. Şiddet mağdurlarını ve şiddet faallerini de dinledik. Dolayısıyla elde etmiş olduğumuz rapor her tarafı dinleyerek, gözlemleyerek edinmiş olduğumuz tespitleri rapor edilmesi haline dönüştü. Ve yapmış olduğumuz çalışmalarda da önerilerimiz içinde 17 başlık olduğunu söyledik.
Birincisinin ve en önemlisinin ben farkındalık olduğunu düşünüyorum. Ne kadar mevzuatsal değişiklik yapsak da ne kadar yasal düzenleme yapsak da kadına yönelik şiddetin insan hakkı ihlali olduğunu ve toplumu tamamen sarstığını insanların birbirine olan güvenini ortadan kaldırdığını, kadının erkeğe erkeğin kadına ve ailenin birbirine güvenin yitirildiğinin altını çizerek farkındalık ve zihniyet dönüşümünü yapılması gerektiğini ve bunu her kademe için tüm toplumun disiplinlerine bireylerden, kurum ve kuruluşlara kadar herkese önerdik. Mevzuatsal değişiklikler önerdik.
Özellikle yapılacak olan mevzuat değişiklikleri için sayın Cumhurbaşkanımızın da dile getirmiş olduğu iyi hal indirimi, atılacak olan önemli adımlarda. Adalet Bakanımızla yapmış olduğumuz toplantılarda kadına yönelik şiddette hedefimiz sıfır şiddet ve sıfır can kaybı. Bu vesileyle kadına yönelik şiddet niteliği taşıyan, şiddetin en vahim hali cinayetle sonuçlanan vakalarda bütün iyi hal indirimini kaldırılmasını... Öncesinden eşeydi boşanmış eşe diye dahil ettik. Şimdi kadına yönelik şiddet yaşandığı andan itibaren iyi hal indiriminin tamamını kapsasın istiyoruz.
Israrlı takip yada tacizde geçerli. İyi hal indirimi özellikle toplumda çok ciddi manada bir yürek yarası. İnfazdan kaynaklanan sonra denetimli serbestlik ve arkasından iyi hal indirimiyle birlikte 27 yerinden 30 yerinden 60 yerinden yaralanan kadının failinin dışarıda dolaşması tüm toplumda çok ciddi manada rahatsızlık veriyor.Bu vesileyle kadına yaşatılan şiddetin cezasız kalmaması adına atmış olduğumuz gerek Adalet Bakanımız önceki dönemde de çalışılmış bir konu olarak iyi hal indirimini tamamen komisyonumuz gelen bütün aktörleri tarafından, sivil toplum örgütleri temsilcilerimiz tarafından dile getirilmişti. Yapılacka olan çalışmalarda ailenin güçlendirilmesi evlenecek çiftlere yönelik eğitimlerin verilmesi de bununla ilgili düzenlemelerin yapılması da taleplerimiz içerisinde.
Anlaşmalı boşanmalar varsa bunun uzatılmamasını istedik. Sürenin kısaltılmasını 3 yılda 1 yıla indirilmesini, ayrı yaşama süresini... Eğer anlaşmalı bir boşanma varsa ve tekrar yeniden bir araya gelme söz konusu değilse boşanma süresi erkek için de kadın için de travmaya dönüşebiliyor. Ve yeni bir hayat kurmak isterken sorunlar ve sıkıntılar yaşanabiiyor.