02.12.2013 - 12:01 | Son Güncellenme:
Arka bahçe olarak kullandıkları bir yayın organında 2004 yılı MGK'sında alınan bir karara ilişkin haber okuduk. O günkü şartların dikkate alınmasını gerektiren yazılar yazdık. Ancak cemaati bitirmek için 2004'te MGK'da karar alındığına cemaat tabanını inandırmaya çalışıyorlar. Madem 2004'ten beri bu hükümet sizi bitirmek istiyordu. O zaman sormak istiyorum. 2004'ten önce kaç valiniz vardı, 2004'ten bu yana kaç valiniz oldu? 2004'ten önce kaç milletvekiliniz vardı, 2004'ten bu yana kaç milletvekiliniz oldu? 2004'ten önce kaç bakanınız vardı, 2004'ten sonra kaç bakanınız oldu? 2004'ten önce kaç üniversiteniz vardı, 2004'ten sonra kaç üniversiteniz oldu? 2004'ten önce ticaret hacminiz neydi, 2004'ten sonra ticaret hacminiz ne oldu? Bu soruları uzatayım mı? Sadece şunu hatırlatmak istiyorum. 2004'ten önce ülkesini terk etmek zorunda kalan ve vatan hasretinden Türkiye'den getirilen toprakları koklarken gözyaşları döken muhterem Hocaefendi'yi, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı'nın ülkeye davet ettiği bir Türkiye size yetmiyor mu?
Dershane tartışmalarıyla cemaatin Erdoğan'sız AK Parti projesine alet olduğunu sık sık dile getiren bu yüzden cemaatin hedef tahtası haline gelen Yenişafak yazarı Abdülkadir Selvi bugünkü yazısında kendisine yönelik hakaretlere cevap verdi ve cemaate 2004 sonrası ne kadar büyüdüklerine dair sorular sordu.
DERSHANELER KONUSU YANLIŞ ZAMANDA ELE ALINDI
Bence dershaneler konusu bu denli uzun geçmişine rağmen yanlış bir zamanda, doğru olmayan bir taslak üzerinden ve yanlış bir üslupla gündeme taşındı.
O haftaki Bakanlar Kurulu'nun gündeminde değildi dershaneler konusu. Salı günü Başbakan'a brifing verilmesi planlanıyordu. Edindiğim izlenim yerel seçimlerden önce dershaneler konusunun gündemde olmadığı yönündeydi.
ERDOĞAN'A DİZ ÇÖKTÜRMEYİ PLANLADILAR
Cemaat, kendi belirlediği bir zamanda ve dershaneler gibi haklı olduğuna inandığı bir konuda açtı bu savaşı. Ama herkes biliyor ki, bu dershaneler konusu değil.
Yerel seçimlerde AK Parti'nin yüzde 50'ye ulaşması beklenmiyor. Yüzde 42-44 arasında bir oran tahmin ediliyor. Cemaat yerel seçimlerden önce mücadelenin fitilini ateşlemek suretiyle, Recep Tayyip Erdoğan'a diz çöktürmeyi planladı.
Bu Cumhurbaşkanlığı seçimine dönük bir mücadele. Ve Recep Tayyip Erdoğan'sız bir AK Parti ve 2015 sonrası hedefleniyor.
Değerli bir Ankara Temsilcisi, bu değerlendirmem üzerine şimdiye kadarki toplum mühendisliğinin tam tersi sonuçlar verdiğini hatırlattı. Ben de aynı fikirdeyim. Cemaat mühendisliği de tam tersi bir sonuç verecek.
YÜZ KIZARTICI HAKARETLER
Dershane tartışmasının başladığı günden bu yana doğru bir üslupla ve doğru bir zeminde yürütülmediğini ifade etmeye çalışıyorum. İslam tarihinde acı örnekleri olan, 'kardeşler arası mücadele'nin hayırlı sonuçları olmayacağına dikkat çekmeye çalışıyorum.
Bunda yanlış olan ne var?
Bir süredir hak etmediğime inandığım saldırıların hedefi oluyorum. Ben yine şanslıyım. Mütesettir bir yazara gönderilen mesajları okudum yüzüm kızardı. Bunları yazanlar cemaat terbiyesiyle yetişen insanlar olamaz dedim. Ama onlar yüzleri kızarmadan küfretmeye devam ediyorlar. Beş vakit namazındaki mütesettir yazar arkadaşımı, 'Bunlar seninle cemaatin arasını açmaya çalışan fitne odaklarının yetiştirdiği elemanlardır' diye teselli etmeye çalıştım.
Medyada yüz akımız isimlerden biri olan yazarımız Hilal Kaplan'a ise ayrı bir cepheden saldırılar sürüyor.
Ergenekon sürecinde dahi işitmediğim hakaretleri sıralayanların seviyesine inmeyi düşünmüyorum. 'Kalemimi kırdım' şeklindeki bir tavır içinde değilim. İslam ahlakı ile ahlaklanmış birisi fikirlerini nasıl söylerse, o edep üzerine devam etmekte kararlıyım. Edepsizlere rağmen...
Başbakan'a diktatör diyen, firavuna benzeten, doktor raporu almasını önerenlerin bizlere bunu reva görmesinde yadırganacak bir şey yoktur.
Biz muhabbet fedaileriyiz husumete vaktimiz yok düsturunu kendime ilke edinmişim ama bir yüzüme tokat vurulunca diğerini çevirecek kadar olgunlaşmadım. Saçları adedince başları olsa, her gün biri kesilse, davasından dönmeyeceğini ilan etmiş olan Bediüzzaman'ı rehber edinmişim. Size boyun eğmem.
İKTİDAR DALKAVUĞU KİM?
Yıllarca bir cemaatin içinden süzülerek gelmiş akil insan gözüyle baktıklarımızın en küçük eleştiriye karşı, 'İktidar dalkavuğu, goygoycular, tribünlerden tezahürat yapanlar' şeklindeki bir üslubu kendilerine yakıştırmaları ise esef verici. Ben bugüne kadar Başbakan'dan tek bir talepte bulunmadım.
KAPALI KAPILAR ARDINDA NE İSTEDİNİZ?
Tek bir kişi çıkar da bunun aksini ispat ederse, şerefim üzerine bu mesleği bırakırım. Bizlere iktidar dalkavuğu diyenlerin kapalı kapılar arkasında ne tür taleplerde bulunduklarını en iyi kendileri ve muhatapları bilir.