03.09.2022 - 12:46 | Son Güncellenme:
Selim KAYA- Nurettin FİDANCAN/DİYARBAKIR (DHA)
Diyarbakır'da Hacire Akar, 21 Ağustos 2019'da kaybolan oğlu Mehmet'in (21) HDP'liler tarafından dağa kaçırıldığını belirterek, 1 gün sonra partinin il binası önünde oturma eylemi başlattı.
Oturma eyleminin 3'üncü gününde ortaya çıkan Mehmet Akar, mahkemece ev hapsiyle cezalandırıldı. Oğluna kavuşup, eylemine son veren Hacire Akar, çocukları kaçırılan ailelere de çağrıda bulundu. Akar'ın evladına kavuşması ve çağrısıyla harekete geçen çocukları kaçırılan aileler, 3 Eylül 2019'dan itibaren HDP İl Başkanlığı binası önünde oturma eylemi başlattı. Eylem Diyarbakır ile de sınırlı kalmadı. Hakkari, Şırnak, Van, Muş ve İzmir gibi şehirlerde de çocukları kaçırılan aileler, HDP binaları önüne giderek eylem yaptı. Evlat nöbeti, ülke sınırlarını da aşarak Almanya'nın başkenti Berlin'de, terör örgütü tarafından kaçırılan kızı Nilüfer için eylem yapan Maide Türemiş ile devam etti. Evlat nöbetine birçok siyasi parti ve sivil toplum kuruluşu da destek vererek, zaman zaman aileleri ziyaret etti.
37 AİLE ÇOCUKLARINA KAVUŞTU
4’üncü yılına girilen eylemde şu ana kadar 37 aile, çocuklarına kavuştu. 304 ailenin sürdürdüğü eylemin 1097’inci gününde İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Vali Ali İhsan Su, birçok siyasi parti ve sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri HDP önüne gelerek ailelere desteklerini iletti. Kurulan platformda bazı anne ve babalar konuşma yaparak, evlatlarına kavuşana kadar eylemlerini sürdüreceklerini söyledi. Evlatlarının peşini bırakmayacaklarını belirten aileler, kararlı olduklarını ifade etti. Aileler, desteğe gelen yaklaşık 10 bin kişiyle beraber bir yürüyüş gerçekleştirerek, HDP ve terör örgütü PKK aleyhine sloganlar atıldı. Etkinlikte ayrıca İngilizce, Fransızca, Almanca, Zazaca ve Kürtçe pankartlar açıldı.
‘HDP DENİLEN SİYASİ PARTİ PKK'YLA BERABER AMERİKA'NIN UŞAĞIDIR’
Burada konuşan İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, anne ve babaların sadece kendi çocuklarının yaşadıkları acısını ve ıstırabını, ayrılıklarını dile getirmediklerini belirterek, “Aslında tarihin akan gözyaşlarını ifade ettiler. Sadece geçmişte yaşadıklarını dile getirmediler, gelecekteki musibetlerden anneler ve babalar çocuklarına tekrar hasret kalmaması için söyledikleri her cümlenin altında tembihatlar ortaya koydular. Diyarbakır çok acıya şahittir. Hakkarili, Şırnaklı dostlarımız var. Çok acıya şahittirler. İnsanın en kıymetli varlık olduğunu unutanlar, insanın cenabı Allah'ın şereflendirdiği bir varlık olduğunu unutanlar, sadece bu coğrafyaya değil, bütün dünya coğrafyalarına bu coğrafyadaki zenginliklerin manevi gücü, bu coğrafyanın kardeşliği ve birliği aktaracağını unutanlar, kardeşliği, birliği ve beraberlikle insanlığı unutmaktadırlar. Terör örgütlerine yönelik yapılacaklar bellidir. Ama esas kızgınlığımız, esas derdimiz terör örgütlerine değildir.
Terör örgütlerinin kendilerine kalkan edinenlerdir. Terör örgütlerini sahaya sürenlerdir. Terör örgütlerinin eliyle annelerin çocuklarının ıstıraplarıyla kavrulmayı sağlayanlardır. Esas kızgınlığımız, annelerimizin esas hıncı, bizim esas söylemek istediğimiz onlardır. Ben dün Pakistan'daydım. Yaklaşık 30 saat gidiş geliş. Başkenti İslamabad’a indik. Orada başbakanla görüştükten afet merkezini ziyaret ettikten sonra Karaçi'ye, Karaçi'den de yüzlerce kilometre ötedeki sel bölgelerine gittik. Bir bölü üçü, sular altında kalmış. Bir şey söylemek isterim. Kimini terör örgütleriyle terbiye ediyorlar. Kimini de yoksullukla terbiye etmeye çalışıyorlar. Kader aynı kaderdir. Kimse zannetmesin, burada oturan tam 4’üncü yıla varan Diyarbakır annelerinin sadece kendi evlatlarının, kendi çocuklarının, babalar kendi evlatlarının ve kendi çocuklarının kokularını duymak için, onlara yapılan haksızlıkları engellemek için başka annelerin çocuklarına, başka ailelerin, babaların çocuklarına yapılacak haksızlıkları engellemek için buradalar. Ama onun üstüne başka bir şey daha var. Onun üstünde dünyayı haksızlığa uğratanlara karşı burada duruş sergileyenlere minnettarız” dedi.
‘HDP VE PKK AMERİKA’NIN UŞAĞI’
ABD’nin PKK ve PYD’ye destek olduğunu aktaran Bakan Soylu, “Bugün Amerika olmasa PKK, PYD diye bir terör örgütü olmaz. PKK ve PYD'nin patenti Amerika'dır. Onların uşağıdır. Son 3 yılda Amerikan senatosu PKK ve PYD'ye 2 milyar dolar resmi yardım yapmıştır. HDP denilen siyasi parti PKK'yla beraber Amerika'nın uşağıdır. Bunları açık söylüyorum. Güvenliğimiz olmasa gece bir yerden bir yere gidebilme ihtimalimiz olabilir mi? Elbette ki hayır. Bunu yaşadığımız günler de var. Eğer Amerika PKK'nın güvenliğini PYD'nin güvenliğini sağlayamazsa, Orta Doğu coğrafyasında yarım metre adım atamaz. Hangi mağara olursa olsun, onun içerisinde duramaz. Bu çok açık ve nettir. Ben de bu memleketin bir evladıyım.
Kıymetli Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan sadece ve sadece Türkiye'de insanlarımızın standardının yükselmesi, huzur ve güven içerisinde olması için bir mücadeleyi ortaya koymuyor. Aslında bize dayatılmak istenen bir kaderi, kader diye bize zorlatılmak istenen bir hadiseyle mücadeleyi ortaya koymaya çalışıyor. Kime güvendiğini söylemeliyim. Bunu iyi anlayan bu millete güveniyor. Ve kendini teslim ettiği Cenabı Allah'a güveniyor ve inanıyor. Bu kadar açık ve nettir. Peki buradaki anneler kime güveniyor?
Diyarbakır'da her acıya sahip olmuş, her acıyı yaşamış akşamın dördünden sonra sokağa çıkamayan Diyarbakır'da şu anda eğer insanlar işlerini rahat yapıyorlarsa esnaf sabahtan akşama kadar ticaretini yapabiliyorsa, çocuklarımız üniversitelere gidebiliyor, okullara gidebiliyorsa, Şırnak'a Hakkari'ye bırakın insan gelmeyi, üniversitelere profesör, doçent, doktor gelebiliyorsa ve bugün Hakkari'de sıfır öğrenci tıp fakültesini kazanırken geçen yıl 19, bu yıl 26 öğrenci tıp fakültesini kazanabiliyorsa demek ki bu annelerin burada duruşunun, Cumhurbaşkanımızın ortaya koyduğu politika kıymetlidir. Ama herkesin içerisinde bir dertle bir yara var.
Biz kendi meselemizi çözeriz. Biz kendi meselemizi çözmeye muktediriz. Özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu için söylüyorum. Kavgaların bile nasıl barışa bileceğini ortaya koyan bir kültürü bize öğreten, ölüsüne günlerce, aylarca sahip çıkıp taziyelerde birbirinin omzuna kafasını yaslamayı bilen bir milletten, bir anlayıştan ve bir kardeşlikten bahsediyorum. Bizim Amerika'ya ihtiyacımız yok. Bizim bizi birbirimizden ayıracak ve bizim kültürümüzden, dinimizden, inancımızdan, inanışımızdan bir haber olan Avrupa'ya ihtiyacımız yok. Buradan size seslenmek istiyorum. Bu anneler sadece kendi evlatlarının peşinde değiller. Vallahi de billahi. Bağdat'ta yaşanan dramın bitmesinin, Şam'da yaşanan dramın bitmesinin, Halep'te yaşanan dramın bitmesinin peşindeler. Biz emperyal bir ülke değiliz. Bizim başkasının toprağında zerre kadar gözümüz yok. Başkalarının bizim topraklarda gözü olabilir. Biz Diyarbakır'ın barışına ve hürriyetine, Diyarbakır'ın kardeşliğine, Orta Doğu'nun, Orta Asya'nın, Balkanların kardeşliği olarak bakıyoruz. Allah'a hamdolsun. Diyarbakır huzura kavuştukça bu dediğim coğrafyalar huzura kavuşuyorlar. Bizi zayıflatmak için, bizi sıkıntıya uğratmak için, bizi birbirimizden koparmak için her türlü senaryoyu 10 yıllardır uyguluyorlar. Bu annelerin isyanı, bu annelerin itirazı, bu babaların itirazı ve bu isyan tam 1097 gündür” diye konuştu.
‘MÜSLÜMANIZ, ETRAFIMIZDAKİ COĞRAFYAYA HUZURU VERMEK ZORUNDAYIZ’
304 ailenin isyanının sadece 7, 8, 9, 10 ve 11 yaşında bir çocuğu alıp dağa götürüp, Kalaşnikofun boyu kadar o çocuğa silahı verenlere olmadığını hatırlatan Bakan Soylu, “Renk önemli değil, dil önemli değil, anlayış önemli değil, etnik kimlik önemli değil. Dün Pakistan'da bir kez daha bu gerçekle karşılaştım. Bu kardeşiniz İdlib'de de bu gerçekle karşılaştı. Bu kardeşiniz yerinden edilmiş milyonlarca Suriyeli ile karşılaştığı zaman da bu gerçekle karşılaştı. Kıymetli Cumhurbaşkanımızın sadece derdi bu ülkenin yükselmesi, standartlarının yükselmesi, büyümesi, güçlenmesi değil. Biz Müslümanız. Etrafımızdaki bütün coğrafyaya huzuru vermek zorundayız. Bu Diyarbakır, iki peygamberi koynunda yatıran bir şehirdir. Dünyada bunun bir kez daha, bir tane daha örneği söz konusu değildir. Burası dualı bir şehirdir, evliyalar şehridir. Burası sahabeler şehridir. Burası tarihin bir emanetidir. Bunu ortadan kaldırmak isteyenler, bize bizi, bize geçmişimizi, bize medeniyetimizi, bize kardeşliğimizi unutturmak istemeyenlere fırsat vermiyor Diyarbakır anneleri. Hani biz okula giderken annemiz, aman evladım dikkat et der ya, Diyarbakır anneleri bütün Türkiye ile bütün dünyaya aman dikkat edin diyorlar. Ne olursunuz biz bir acıyı çekiyoruz diyorlar. Biz bir sıkıntıyı çekiyoruz diyorlar. 37 evladıyla buluşmanın her anını yaşayan bir kardeşiniz olarak söylüyorum. Her anını yaşayan bir Cumhurbaşkanının yol arkadaşı olarak söylüyorum. Dünyada bu yaptıklarının bir karşılığı yoktur. Terör örgütlerinin bu yaptıklarının herhangi bir karşılığı yoktur. Sadece tabidirler ve elemandırlar” ifadelerini kullandı.
‘DÜNYANIN HANGİ ÜLKESİNDE 8 YAŞINDAKİ BİR ÇOCUĞUN ELİNE SİLAH VERMEK VAR’
Evlat nöbetinde 4’üncü yıla girildiğini ve bininci günde de burada olduklarını ifade eden Bakan Soylu, konuşmasını şöyle sürdürdü;
“Beraber, burada olmaya devam edeceğiz. Terör örgütü ne zaman bitecek? Yakın zamanda Türkiye'de bitecek merak etmeyin. Allah'ın izni ve inayetiyle. Ama sadece bize o yetmez. Etrafımızdaki coğrafyadan söküp atmalıyız. Terör örgütünü söküp atarken bilesiniz, Amerika'yı söküp atmak istiyoruz. Açık söylüyorum, lafın arkası ve önü yok. Yıllarca darbelerle bu coğrafyayı onun için karıştırdılar. Alevi, Sünni, Türk ve Kürt, onun için bizi birbirimize düşürdüler. Onun için bizi birbirimize yabancılaştırmaya çalıştılar. Dinimizin doğrularıyla dünyanın, medeniyetimizin gerçekleriyle dünyanın buluşmasını istemiyorlar. Ne olursunuz. Onun için bu anneler ne diyorsa bu babalar ne diyorsa ben emirlerine amade oldum. Onun için kıymetli Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan, onları bir gün yalnız bırakmayacaksınız diye zihnen, kalben, gönül olarak bizi talimatlandırdı. Çünkü onların ortaya koyduğu bir inanç birilerinin itmesiyle sağlanan bir inanç değildir. Bunu bilmenizi istiyorum. Hacire Ana’dan Ayşegül Hanım’a kadar, Hatice Hanım’a kadar buradaki bütün anneler bir acı yürekle burada duruyorlar. Yıllardır, 40 yıldır sadece PKK'yla mücadele ediliyor. Hatta 45 yıldır. Bu eylemi, bu duruşu kirletmeye çalışıyorlar. Devlet 3 veya 4 yıl önce mi var oldu bu coğrafyada? PKK ne kadar, bu mücadeleyi yaptığı zaman içerisinde de devlet vardı. Bir tek şey yapıyoruz. Onların masumiyetine sahip çıkıyoruz. Onların bu direnme, onların evlatlarına sahip çıkma anlayışlarını korumak istiyoruz. Haykırmalarına, ses çıkarmalarına, engellemeye çalışanlara engel olmaya çalışıyoruz.”
“Dünyanın hangi ülkesinde 8 yaşındaki bir çocuğun eline silah vermek, terör örgütüne onu katmak nerede vardır” diyen Bakan Soylu, “Anneler şunu da söylemek istiyorum. Yaptığınız iş benim cümlelerimle anlatmaya yetmez. Vallahi yetmez, billahi yetmez. Cesaretiniz yetmez. Ortaya koyduğunuz irade yetmez. Babalar sizlere söylüyorum. Herkesin mahalle baskısıyla sindirildiği ve korkutulduğu bir toplumda burada dimdik duruyorsunuz. Ama kendimi size borçlu hissediyorum. Sadece kendimi size borçlu hissetmiyorum. Çocuklarımı size borçlu hissediyorum. Sadece çocuklarımı borçlu hissetmiyorum. Diyarbakır'da yetişen ve bugün sabahleyin okula giderken sek sek oynayan çocukların geleceğini size borçlu hissediyorum. Onların okul okurken. Hayatımda en mutlu eden işlerden bir tanesiydi. Vanlı kardeşlerimiz de var burada. Bekirağa Mahallesi'ne gittim. Binlerce çocuk gecenin saat 11’inde orada elinde kalem, üniversite imtihanına hazırlanıyordu. O çocukları siz oradan kurtardınız. Bu devletin gücüyle, bu milletin ferasetiyle beraber oradan kurtardınız. Onlar yarın bu ülkede kavganın, terörün, karmaşıklığın ve kaosun olmasını isteyenlere karşı kalemleriyle ve meslekleriyle beraber barışa, kardeşliğe, yükselmeye ve bütün dünyaya bu medeniyetin gücünü anlatmaya çalışacaklar” ifadelerini kullandı.