SiyasetEtnik siyasetleri kabul etmiyoruz

Etnik siyasetleri kabul etmiyoruz

14.03.2005 - 00:00 | Son Güncellenme:

Doğan, "Biz Kürt siyasetinde ezberi bozduk. Etnik siyaseti ve şiddeti reddediyoruz. Türkiyeye sahip çıkan bir partiyi hedefliyoruz. DEHAPı kucaklayan ama aşan çözüm partisi olacağız" diyor

Etnik siyasetleri  kabul etmiyoruz

Eski DEP milletvekili, Demokratik Toplum Hareketi üyesi Orhan Doğan: DERYA SAZAK: Leyla Zana ve cezaevinden çıkan eski DEP milletvekilleriyle birlikte Demokratik Toplum Hareketi adıyla yeni bir partileşme uğraşı içindesiniz. Kürt siyasal hareketi geçmişten hangi dersleri çıkardı ve nasıl bir gelecek inşa edeceksiniz? ORHAN DOĞAN: Özgür kalınca bölge gezisine çıktık. Çağdaş çözüm nedir, bunu sorduk. Kürt hareketindeki kırılmayı ortadan kaldıracak, toplumun her karış toprağına sahip çıkan, tüm insanları kucaklayan bir partileşmenin önce hareket olarak çıkmasını daha doğru gördük. Biz Kürt siyasetinde ezberi bozduk. Etnik siyaseti ve şiddeti reddediyoruz. Bu hareketin farkı burada. Partiyi halka açıyoruz. Aktörleri Kürtlerden oluşabilir ama Türkiyenin tamamına sahip çıkan bir parti kurmayı hedefliyoruz.Güneydoğudaki çatışma ortamında kurulan eski partileri sistem dışlamıştı. 1990ların şartlarında eylem partilerine dönüştüler. İsteselerdi de çözüm partisi olamazlardı. Misyonlarını tamamladılar. Artık barış ortamına girildi, önceki parti anlayışıyla bu çağı okumanın mümkünü olmadığını görüyoruz. Türkiye partisi... Bir Kürt partisi değil. 20nci yüzyılın bakış açısıyla 21. yüzyılın çözüm projelerini üretemeyiz. Geçen yüzyılda Dil artı etnisite, eşittir devlet demekti. Şimdi öyle değil. Ulusların kendi kaderlerini tayin hakkını Kürtlerin Türklerle birlikte yaşamaktan yana kullanmış oldukları şeklinde düşünmek gerekiyor. Burada göz ardı edilen, Cumhuriyetin asli unsuru olduğu tarihsel belgelere geçen bir halkın bu tanımlamasının Anayasada yer almamış olmasıdır. Cumhuriyetin kuruluş paradigmasını unutup Öcalanın İmralıda savunduğu Demokratik Cumhuriyet temelinde Anayasanın yeniden yazılmasını mı istiyorsunuz? Kürt sorunu derken neyi anlamak gerekiyor? Demokratik Türkiye ulusu... Türk ulusu içinde kendisinin ifade edilemediğini öne süren unsurlar var. Bunların başında da Kürt halkı var. Biz yeni bir toplumsal sözleşme öngörmekteyiz. Bunun temeli, Türkiye ulusu üzerine oturmalı ve Türkiyelilik tanımı altında farklı etnisiteler de bir zenginliktir şiarıyla kendisini ifade edebilmelidir. Türkiyeli bir Laz, Çerkez... Türkiyeli bir Kürt. Bu, çözümde çok önemli adımdır. Baskın Oranın Türkiyelilik kavramına mı geliyorsunuz? Biz Türkiyenin toprak bütünlüğüne saygı duyan, üniter yapısını bozmayacak, ama dil, kültür ve kimlik haklarını garanti altına alan bir Türkiye ulusu formülünün Kürt sorununun çözümünde çok önemli avantaj sağlayacağını düşünüyoruz. Demokratik Toplum Hareketi olarak siz nerede duruyorsunuz? Hayır. DEHAPı da kucaklayarak ama onu da aşarak çözüm partisi olacağız. Türkiyeye açılacağız. Türkiyede 15 milyon kişi 1 dolarla geçiniyor, biz geliri nasıl artıracağız, bunu akademisyenlerle görüşüyoruz. Diyarbakırdaki sokak çocuklarının, Karadenizdeki balıkçının, Trakyadaki çiftçinin sorunlarını nasıl çözeceğiz, bunları tartışıyoruz. Biz ekonomik, sosyal, kültürel ve kimlik sorunlarının tamamını eşdeğerli görüyoruz. DEHAPa rağmen mi partileşiyorsunuz? Kongra - Gel, PKKnin üst siyasal organizasyonudur. PKK, değişimi okuyamadığı için, KADEKe dönüştü. KADEK sürece yanıt bulamadığı için, kendisini feshetti. PKK ile Kongra - Geli ayrı yere koymamak lazım. Herkes şundan korkuyor: Eyvah! PKK siyasallaşacak, o zaman ne yapacağız? Dağda silahlı bir tehdit olarak kalmaları mı daha iyidir? Toplumsal yaşama katılmaları mı? Bu hareketi şiddetten, silahtan arındırılmalıyız. Kürtlerin çoğunluğu yeni bir siyasal partiden yana mı? Silahlı örgütlenmeler var; PKK / Kongra - Gel barış istiyor mu? Bir de İmralı, Öcalan faktörü var. Sizin temsil ettiğiniz siyasal taban hangisi? Kongra - Gel, "Silahsızlanmaya hazırız, Türkiyenin toprak bütünlüğünü de tartışmayacağız" diyor. Burada hükümetin Kürt sorunu konusunda somut bir projesi olmadığını görüyoruz. Halen tilkiyle, koyunla, bitki isimleriyle uğraşıyoruz. Bunun da adı ekolojik asimilasyondur! İnsanlar, Kürdistan diyebilmeli. Kürdistan bir coğrafya. Çukurova bölgesi diyebiliyoruz. Dil artı etnisite, eşittir devlet değildir. Yanı başımızda bir Kürt devleti kuruluyor. Bu devlet dostumuz mu olmalı, yoksa düşman mı ilan etmeliyiz? Iraktakiler bizim kardeşlerimiz. Devlet bu sözlere güvenmiyor! Bugün ABDnin Ortadoğudaki stratejik tek partneri Kürt halkıdır. Amerika bu partnerini başka hiçbir çıkara değişmeyecektir. Türkiye, Kuzey Iraktaki gelişmelere dostça bakmalı diyorsunuz. Belki Türkiyedeki Kürtler de olabilecektir. Ortadoğudaki değişimin lokomotif gücü Kürtlerdir. Türkiyedeki Kürtler için bir çözüm paketi öneremezsek, Kuzey Iraktaki Kürtlerle aramızda yaşam standardı arasında uçurumlar kadar fark oluşursa, Türkiyedeki Kürtler duygusal olarak o tür çözüme yanaşacaklardır. Kuzey Iraktaki Kürtler... Biz toprak bütünlüğü dedik, dil, kültür dedik. Hiçbir hakkımızı vermiyorlar. Çocuklarımızı dağdan indirmiyorlar. Bu çok ciddi duygusal kırılmaya neden olabilir. Biz çözmezsek, bize ait olmayan bir çözüm gelir. Federasyon mu? Duygusal kırılmadan söz ediyorum. ABDye yaslanmak değil savunduğum. Aksine, biz ithal çözümlere karşıyız. Türkiyeli Kürtler açısından ülkemizi cazibe merkezi haline dönüştürebilmeliyiz. Siyasi haklar, seçim barajının yüzde 5lere düşürülmesi. ABD bölgede işgalci; Iraktaki Kürtler açısından durum şu anda avantajlı gözüküyorsa da, sadece Amerikaya dayanarak geleceği inşa etmek, devlet kurmak garantili mi? 1989 - 91 arasında Öcalanın Mehmet Ali Birand, Mihri Belli ve Doğu Perinçekle yaptığı üç görüşme var. Ayrılık mesajı yok. Sorunu birlikte çözelim diyor. Diyarbakır Cezaevindeki ağır işkencelerin çatışma ortamı doğmasında rolü var. Ben avukattım, "Kürtçe konuşamazsın" diyorlardı. Şunu yapmamalıyız. "Öcalan, İmralıda hapis yıllarından dolayı böyle bir çözüm önerdi." Hayır. Çağın dayattığı bir çözümdü. Kürtler de değişmek zorunda. Özal döneminde 1993te Bekaaya giderek ateşkesin devamı için Abdullah Öcalanla görüşmüştünüz. O görüşmeyi anlatırken, Öcalanın ayrılık düşüncesinden o tarihlerde vazgeçtiğini söylüyorsunuz. Öcalan bugün Kemalizme övgüler yağdırıyor. Madem bu çizgiye gelecekti, niye silahlı mücadeleye kalkıştı, binlerce insanın kanı döküldü? Evet. 1993te devlet içinde Yeşilin öncülüğünü yaptığı çetelerle, Şemdin Sakık Grubunun PKK içindeki çetelerinin işbirliği sonucu 33 asker öldürülmemiş olsaydı... Demokratik bir değişim... Güneydoğuda gerilim yükseliyor Hükümet yoruldu. Bunu, AKP içindeki sivil ve askeri eğilimlerin statükoyu güçlendirmelerine yönelik bir provokasyon olarak görüyorum. AB Başkanı Borelle bir yemek vermişti Leyla Hanım. Borell, konuşmasında şunu söylemişti: "Korkarım ki hükümet müzakere takvimi aldıktan sonra bazı adımları atmakta kararsız kalabilir."Dünya Kadınlar Gününde polisin tutumu, Kızıltepedeki infaz olayının kapatılması gibi olaylar AKPnin tutumundaki değişimi gösteriyor. Başbakan "İşkenceye sıfır tolerans" derken, bazı olaylarda yüzde 100 tolerans gösteriyor. Güneydoğuda da toplumsal gerilim tırmanıyor. Bunlar bizi ürkütüyor. Bir şiddet dalgasına tahammül edecek toplum yok. Yeni bir travma yaşamak istemiyoruz.AKP, Kürtlerle orduyu Kongra - Gel nedeniyle karşı karşıya getirmek istiyor (Kandil Dağı operasyonu) ya da birileri bunu dayatıyor olabilir. Leyla Zana ile birlikte Avrupa Parlamentosunda müzakere takvimi verilmesi yönünde temaslarınız oldu. Barışın devamı yönünde çağrılar yaptınız. AKPnin son haftalardaki tutumunda bir değişiklik gözleniyor. Sanki AB sürecinden pişman gibi... AKPnin türban ve kamusal alana ilişkin sıkıntıları var, cemaat ve tarikatların beklentisi var. Halen Başbakanın eşini protokolde göremiyoruz. Buna kim engel? AKP açısından bakıldığında ordu. Peki orduyu hangi yöntemle böyle bir çizgiye çekebilirim? Dış baskıları üzerine çekerek. Ordunun üzerine kim dış baskıyla gelebilir? Yanı başınızda bir savaş yaratırsanız, AB diyecek ki, "Olmaz!". Hem ABye girmeye aday olan ülkesin, hem de iç sorunlarını savaşla çözmeye çalışıyorsun. Bu olmaz!Ya ABden vazgeçeceksin ya da bunu yapmayacaksın. Bu, ordunun Kürtler üzerinden belli bir çizgiye çekilmesi demektir. Çok tehlikelidir. Öte yandan ABDye de operasyon empozesi yapılıyor. ABD karşıtlığı deniyor. Bunun tek nedeni, böyle bir şey yaratılmasının tek nedeni, ABDyi Kürtlere saldırtmaktır! Yoksa Türkiye kamuoyunda çok yüksek düzeyde bir Amerikan karşıtlığı olduğu inancında değilim. Orduya baskı yöntemi Hükümet, yeni bir sayfa açmalı Hepsi için eşit derecede ağlıyoruz. Hepsine üzülüyoruz. Türkiyede yeni bir çıkış yapmak gerekiyor. Hükümetin şunu söylemesi çok zor değil diye düşünüyorum. Biz artık geçmişi unutup yeni bir sayfa açmak istiyoruz. Başbakan Erdoğan hâlâ diyor ki, "Düşünmezsen Kürt yoktur!" Bu ne demek? AKPnin eski devlet geleneğine yenilmiş olduğunun itirafıdır. Kürt sorununu çözemezsek, bizim olmayan bir çözüm empoze edilebilir. Bu ciddi tehlike... Orhan Pamuk, "30 bin Kürt öldürüldü" dedi, kıyamet koptu. Ancak ölenler sadece Kürtler değildi, Türkler de öldürüldü!.. Öcalan, Erdoğana mektup yazdı Topluma katılım yasası çıkarılsın. Demokratik bir çözüm bulunsun yeter. Siz ne öneriyorsunuz, dağdakilerin silah bırakması için? İnternette okudum, Öcalan, Erdoğana 5 sayfa mektup yazmış. Doğruyu kimin söylediğine değil, ne söylendiğine bakılmalı. Öcalanı örgüt üzerinde iletişim kuracağı bir konumda tutmak gerekir. PKKden bir Hamas çıkmadı. Neden çıkmadı? Öcalanın varlığıdır. İmralı bu sürecin neresinde? Federasyon da tartışılabilmeli Kürtlerin bazıları bağımsız birleşik bir devlet isteyebilir. Bazıları Türkiyede federasyon ya da otonomi de isteyebilir. Bence şiddetten beslenmediği sürece bu tür düşüncelerin de tartışılmasının önünü açmak gerekir. Bir siyasi programla, seçimle parlamentoya girecek şekilde legal yollardan bunları savunabilirsiniz. 17 Aralık AB zirvesi öncesinde Kürtler ne istiyor? diye bir ilan yayımlanmıştı dış basında; Leyla Zana ve sizlerin de imzalarınız vardı. Kürtlerin istediği tam olarak nedir? Özal, Öcalana mesaj gönderdi Özal eğer şaibeli bir ölümle aramızdan ayrılmamış olsaydı, belki bugün Kürt sorununu tartışmıyor olacaktık. Öcalanla Bekaada görüşmüş, Şama geçmiştik. Talabaniyle yemekteydik. Dedi ki, "Özalla görüştüm, hepimize sevgileri var. Diyor ki "İlk defa bu akşam rahat uyuyacağım." Ertesi sabah Özal yok! Özalın ölümünü de bize Talabani haber verdi. Özal, PKKyi dağdan indirmeyi kafasına koymuştu. Öcalana bizimle mesaj gönderdi: "Ona söyleyin, ateşkesi uzatsın, ben generalleri ikna edeceğim, çok ciddi adımlar atacağım." Siz de Özalın ölümünü kuşkulu buluyorsunuz... Orhan Doğan, 1955te Mardin Derikte doğdu. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu olan Doğan, Kürtçe ve İngilizce biliyor. Avukatlık yapan Doğan, 1991de milletvekili seçildi. Doğan, Leyla Zana ve Hatip Dicle ile birlikte bölücü faaliyetlerde bulundukları gerekçesiyle 1994te tutuklandı. 15 yıl ağır hapis cezasına çarptırıldı. CMUK değişikliğiyle yeniden yargılama yolu açıldı. Yargıtay eksik yargılama gerekçesiyle 2004te mahkûmiyet kararını bozarak eski milletvekillerinin tahliyesine karar verdi. dsazak@milliyet.com.tr Kimdir?

KEŞFETYENİ
Beyin kanaması geçirmişti! Ünlü sanatçının son durumu korkuttu
Beyin kanaması geçirmişti! Ünlü sanatçının son durumu korkuttu

Cadde | 24.03.2025 - 10:31

Tiyatro sanatçısı Naşit Özcan'dan gelen son dakika haberi sevenlerini üzdü. Instagram hesabından yapılan paylaşımda bilincinin bulanık olduğu belirtildi.

Yazarlar