12.11.2008 - 13:23 | Son Güncellenme:
ANKA
DTP Diyarbakır Milletvekili Aysel Tuğluk, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın yanıtlaması istemiyle verdiği soru önergesinde, “Son üç haftadır doğu ve güneydoğu bölgesinin birçok ilinde neredeyse toplumsal infiale yol açan, bir çok kişinin tutuklanmasına, yaralanmasına ve bir vatandaşımızın ölümüne yol açan “Abdullah Öcalan’a fiziksel şiddet uygulandığı ve hakaretlere maruz kaldığı" iddiaları araştırılmış mıdır?“ diye sordu.
Tuğluk önergesinde, Başbakan Erdoğan’a “Aydın ve yazarların Kürt sorununun çözümüne hizmet edeceği anlayışıyla Abdullah Öcalan için önerdiği ‘ev hapsi’ konusunda hükümetinizin bir çalışması var mıdır?“ sorusunu da yöneltti.
DTP Diyarbakır Milletvekili Aysel Tuğluk, Meclis Başkanlığı’na sunduğu 7 sayfalık soru önergesinde, İmralı’da bulunan Abdullah Öcalan’ın durumuna ilişkin şu görüşünü dile getirdi:
“İlgili ve ilgisiz herkesin hakkında bir fikre sahip olduğu, her sözü ve kendisi hakkında her sözün önemsendiği, ismi etrafında farklı duyarlılık ve hassasiyetlerin en yoğun haliyle yaşandığı, bilimsel tezlere konu olmak kadar küresel düzeyde siyaset stratejileri ve planlamaların merkezine alınan; objektif analiz ve değerlendirme kapasitesine sahip her kişi ve kurum tarafından Kürt siyasetinde ve rolü, misyonu ve önemi kabul edilen, giderek bir kişi olmaktan öte toplumsal bir kimlik, simge ve bir olgu olarak değerlendirilen ve algılanan Abdullah Öcalan’ın tutulduğu İmralı cezaevinin özel statüden çıkarılarak ulusal ve evrensel hukuk normlarıyla yeniden düzenlenmesi gerekmektedir." görüşünü dile getirdi.
“AĞIR TECRİT KOŞULLARINDA TUTULUYOR" İDDİASI
Öcalan’ın "1999 16 Şubat’ından bu yana İmralı’da tek kişilik Kapalı Cezaevinde ağır tecrit koşullarında tutulduğunu" savunan Tuğluk, şunları söyledi:
“Abdullah Öcalan’a yönelik uygulamalar, ulusal ve uluslar arası hukuk normlarının ihlali olmanın da ötesinde tamamen siyasi, fiili, keyfi ve cezalandırmaya dönük uygulamalar olarak her açıdan ciddi bir boyuta vardırılmıştır.
En başta temel hukuk prensiplerini oluşturan eşitlik ilkesine, ayrımcılık yasağına, avukatın hukuki yardımından yararlanma hakkı dahil kötü muamele yasağına rağmen tutuklu ve hükümlü hakları standartlarına aykırı koşullar altında tutulmakta olan A. Öcalan’a yönelik en son ‘öldürme’ tehdidi de içeren fiziksel taciz ve hakaretlerle de bulunulduğu hem kendisi, hem avukatları tarafından iddia edilmiştir. Nitekim başta Diyarbakır olmak üzere Türkiye’nin bir çok yerinde bu vahim hukuksuzluğa yönelik son 20 gündür kitlesel tepki ve eylemsellikler geliştirilmiş ve olaylar halen yer yer sürmektedir.
Kürt sorununun çözümünde ‘önemli ve etkili bir aktör’ olduğu neredeyse siyasetle ilgili her kesim tarafından dile getirilen Abdullah Öcalan’a yönelik olumsuz her tutum ve davranışın toplumsal ve siyasal alana yansıdığı, çatışma ve gerginliklere neden olduğu bilinmektedir.
Her ne kadar Adalet Bakanı Sayın Mehmet Ali Şahin tarafından ‘Türkiye’nin en rahat hükümlüsü’ olarak gösterilse de, gerçeğin böyle olmadığı her kişi ve kurum tarafından bilinmektedir. Durumun bu şekilde yansıtılmış olması basit politik bir manipülasyondan başka bir şey değildir."
“TELEFONLA BİLE KONUŞAMIYOR"
Tuğluk, Öcalan’ın 9 yıldır İmralı Cezaevinde sosyal ve duygusal tecrit altında tek başına tutulduğunu, sosyal ilişki kurma olanaklarının asgari düzeyde dahi bulunmadığını, Türkiye’deki tüm cezaevleri ve mahkumlara tanınan 10 dakikalık telefonla konuşma hakkının bugüne kadar kendisine tanınmadığını, ulusal yayın yapan radyo ve televizyondan istifade etmesine izin verilmediğini, günlük, haftalık ve aylık gazete ile dergilerden yararlanma hakkının sınırlı olduğunu, havalandırma süresinin genel uygulamadan farklı olarak günde bir saatle sınırlandırıldığını, tüm cezaevlerinde uygulanan ailesi dışında 3 kişiyle görüşme hakkı uygulamasını İmralı’da gerekçe gösterilmeksizin uygulanmadığını da savundu.
Tuğluk şu iddialarını da dile getirdi:
“Aile ve avukat görüşmeleri sık sık ‘hava muhalefeti’ ve ‘koster arızası’ gerekçesiyle engellenmektedir. Zaten haftada bir gün ve bir saatle sınırlı olan avukat görüşmeleri ile 15 günde bir yarım saatle sınırlandırılan aile görüşmeleri bu vesileyle aylarca yapılamayabilmektedir. Yurtdışından gelen avukatları da ya görüştürülmemekte ya da ciddi sorunlarla karşılaşmaktadırlar. Öcalan’ın açık aile görüş hakkı da yoktur.
Kapalı ortamda ve telefonla kardeşleriyle görüşmektedir. Kürtçe konuşmaları da yasaklanmıştır. Öcalan’ın aile bireyleri de, yetkililerin kendilerine ‘Kürtçe konuşmak yasak, konuşursanız görüşmeyi keseriz’ diye baskı uyguladıklarını, bu nedenle anadilleriyle konuşamadıklarını, Türkçe konuşmak durumunda kaldıklarından tam olarak anlaşamadıklarını belirtmektedirler. Ayrıca, İmralı Cezaevi’nde yine diğer cezaevlerinden farklı olarak, kantin ve revir olanaklarından yoksun bırakılmaktadır.“
“EV HAPSİ KONUSUNDA ÇALIŞMANIZ VAR MI?"
Tuğluk Başbakan Erdoğan’a şu soruları yöneltti:
“Son üç haftadır doğu ve güneydoğu bölgesinin birçok il’inde neredeyse toplumsal infiale yol açan, bir çok kişinin tutuklanmasına, yaralanmasına ve bir vatandaşımızın ölümüne yol açan ‘Abdullah Öcalan’a fiziksel şiddet uygulandığı ve hakaretlere maruz kaldığı’ iddiaları araştırılmış mıdır?
Bu kadar ciddi ve vahim bir iddia hangi düzeyde incelenmiş, inceleme sırasında Abdullah Öcalan da dinlenmiş midir? 24 saat kamerayla denetlenen odasındaki kayıtlara bakılmış mıdır? Eğer bir inceleme başlatılmış ve sonuçlandırılmış ise, kamuoyuyla en azından avukatlarıyla ya da kendisiyle neden sonuçları paylaşılmamaktadır? Her tutuklu ve hükümlünün sahip olduğu ve yasalarda belirtilen haklara Abdullah Öcalan neden sahip değildir? Yasalarla verilmiş olan haklardan men edilmiş olması siyasi, keyfi ve (söz konusu kişi Abdullah Öcalan olmasından dolayı) cezalandırıcı bir tavır değil midir? Söz konusu tavır ve tecridin hukuk devletiyle bağdaşır bir yanı var mıdır? Ulusal ve uluslar arası hukuka aykırı bir şekilde uygulanan ağır tecrit ve giderek arttırılan baskının (kamuoyunca pek inandırıcı bulunmayan “güvenlik" dışında) hukuki gerekçesi ve dayanağı nedir? Fiziki şiddet ve hakaret iddiasını araştırmak üzere TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu’ndan bir heyetin İmralı’ya gönderilmesi için hükümetinizin bir hazırlığı, talimatı ya da girişimi var mıdır, olacak mıdır? İmralı sistemiyle kendi hukukunu ve yasalarını uygulamamak kadar kişiye özel hukuk uygulamasıyla ciddiyeti ve saygınlığını tartışmalı hale getiren bir devlet olmaktan çıkıp; hukuk, adalet ve demokrasiyle yönetilen saygın bir devlet olmak ve toplumsal barışa katkı sunmak adına hükümetinizin ve size bağlı olan Başbakanlık Kriz Yönetim Merkezinin bu konuda (cezaevi koşullarıyla ilgili) iyileştirici bir planlaması var mıdır? Aydın ve yazarların Kürt sorununa çözümüne hizmet edeceği anlayışıyla Abdullah Öcalan için önerdiği ‘ev hapsi’ konusunda hükümetinizin bir çalışması var mıdır?"