19.09.2013 - 11:16 | Son Güncellenme:
BDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, “Özgür Gündem” Gazetesine verdiği röportajın ikinci bölümünde İmralı ile gerçekleştirilen son görüşmeye ilişkin açıklamalarda bulundu.
“Kürt sorununun demokratik çözümünü istemeyen birçok uluslararası güç ve içeride uzantıları var. Öcalan süreç için risk oluşturan bu yapıları nasıl analiz ediyor?” sorusunun sorulması üzerine Demirtaş, “Öcalan, 1950’lerden beri bir paralel devlet yapılanması olduğunu belirtiyor. Bu paralel devlet yapılanması, (Kont-gerilla-Gladyo-derin devlet-açık devlet ne olarak tanımlarsanız tanımlayın) görünen devletin yanında onun içine sızmış, onunla paralel hareket eden ikili bir devlet yapısıdır. Bu paralel devletin ana gövdesi dışarıdadır. Uluslararası güçlere dayanıyor. Bu paralel devlet yapılanması Kürt sorununda çözüme gitmenin önünde en büyük engeldir. Çözüm aşamalarında mesafe kat edildiğinde, 1993 yılından bu yana hep paralel devlet devreye girip süreçleri sabote etmiştir. Fakat burada paralel devletin tasfiye edilmesi, etkili konumdan çıkarılması hükümetin tutumuna bağlıdır. Hükümet paralel devlete göz yumar, ya da paralel devletle birlikte çalışır veya paralel devlet gibi çalışırsa çözümün önü tekrar tıkanabilir. Bu nedenle her görüşmemizde kendisi mutlaka bu konunun defalarca altını çiziyor” dedi.
Öcalan'ın, AK Parti’nin şu andaki çözüm sürecine yaklaşım tarzının “paralel devletin” yaklaşım tarzı olduğunu söylediğini belirten Demirtaş, şöyle konuştu:
“Çünkü paralel devlet barış istiyormuş gibi yapar fakat çözüm sürecinin içini boşaltarak dolaylı olarak şiddeti dayatır ve savaşı kaçınılmaz hale getirir. Bu anlayış bir sarmal olarak on yıllardır Türkiye’nin başına bela olmuştur. Bu sarmaldan kurtulmanın tek yolu da hükümetin paralel devlet gibi hareket etmekten vazgeçip zamanında, hızlı ve nitelikli adımlar atması ve paralel devlet faaliyetlerini önlemesiyle mümkün olur ancak. O nedenle AKP’nin barışa yaklaşımını paralel devletin barışa yaklaşımına çok benzetiyor kendisi. Bu haliyle hükümet ve Başbakan bunun farkına varmazsa, kendi etrafını saran bu paralel devlet zihniyeti ve anlayışıyla hareket etmeye devam ederse çözüm her geçen gün zora girer. Bu konuda hem görüştüğü heyetle hem de bizimle tartışmalarında uyarılarını yapıyor. Biz de bir kez daha gazeteniz aracılığıyla bu uyarıları belirtmiş olalım.
Roj Tv’nin, Nuçe Tv’nin kapatılması, Sakine Cansız ve arkadaşlarının katledilmesi, geçmişte KCK operasyonları, yakın dönemde yaşanan halka yönelik saldırılar, karakol yapımlarının hızlandırılması bütün bunlar çözüm süreçlerinde devreye giren paralel devlet müdahaleleridir. Bunlar gibi onlarca olay sayılabilir. Bunları önleme, tedbirini alma konusunda hükümet ya yetersiz ya da isteksiz kalıyor. Dolayısıyla böyle hareket edildiği zaman da paralel devletin bütün ağırlığıyla devlet içerisinde faaliyet gösterdiği bir konjonktürde çözüm süreci de sağlıklı ilerlemiyor, işlemiyor. Hükümet bu konuda tedbir almıyorsa demek ki kendisi de çözüm sürecine samimi ve ciddi yaklaşmıyor diye düşünüyor.”
“Paralel devleti somutlaştırırsak hangi çevrelerdir bunlar?” sorusuna ise Demirtaş, “Türkiye’nin NATO’ya girişiyle birlikte NATO merkezli Gladyo’nun, sonraları Amerika’da Utah merkezli akademilerin, çeşitli lobilerin ve güncel olarak da bazı cemaatlerin bu paralel devlet yapılanması içerisinde yer aldıklarını düşünüyor kendisi. Paralel devletin zaman zaman kullandığı aktörler değişmekle birlikte amacının ve yöntemlerinin benzer olduğunu ifade ediyor” yanıtını verdi.
-“YENİ ANAYASA SOSYOLOJİSİNİN İYİ ANLAŞILMASI LAZIM”-
Yeni anayasayla ilgili Öcalan’ın tespitlerini aktaran Demirtaş, “Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan bu yana dışlanan Kürtler, İslami kesimler ve solcular yeni anayasanın sosyolojik temellerini oluşturuyor. Yani yeni anayasa dışlanmış bu kesimlerin kendini tarifleyeceği bir içerikle ancak ortaya çıkabilir. Eskisi gibi ırkçı ve tekçi bir anlayışla ve dayatmalarla yapılacak bir anayasa yeni anayasa olamaz. O nedenle Türkiye’deki yeni anayasa sosyolojisinin iyi anlaşılması lazım. Bu üç kesimi dışlayan, dikkate almayan bir anayasadan toplumsal uzlaşma çıkmaz. Yine bu Anayasa Uzlaşma Komisyonu’yla bir sonuca ulaşmanın çok mümkün olmadığının farkında kendisi” dedi.