09.12.2019 - 12:52 | Son Güncellenme:
AA
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'a yönelik, "Siz, İslami terör ifadesiyle barış ile terörü nasıl bir araya getiriyorsunuz? Böyle bir şey olamaz. Karşımızda susuyor, son NATO Zirvesi'nde aynı ifadeleri kullanıyor. Ne oldu şimdi? Paris'te sarı yelekliler çıktı. Hadi çöz bakalım, durdur bakalım. Niye durduramıyorsun? Niye onları barış havzası içinde yola koyamıyorsun? Alma mazlumun ahını, çıkar aheste aheste. Bunu böyle bilesin." dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Rönesans Polat İstanbul Otel'de İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) Sosyal İşler Bakanları Zirvesi'nin açılışında yaptığı konuşmada, dün de teşkilatın Üst Düzey Kamu ve Özel Yatırım Konferansı'nda, İslam dünyasının dört bir yanından gelen katılımcılarla buluştuklarını, önceki hafta ise İİT Ekonomik ve Ticari İşbirliği Daimi Komitesi'nin 35. Bakanlar Oturumu'nu gerçekleştirdiklerini, ayrıca İstanbul'un sık sık teşkilata bağlı kurumların çeşitli etkinliklerine sahne olduğunu söyledi.
Tüm bu toplantıların İslam ülkeleri arasındaki ilişkilerin her düzeyde ve her alanda gelişmesine, yakınlaşmasına vesile olacağına inandığını dile getiren Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:
"Bugün dünya nüfusunun yaklaşık dörtte birini oluşturan Müslümanlar, maalesef güçleriyle orantılı siyasi etkiye, ekonomik, sosyal ve kültürel gelişmişlik düzeyine sahip değiller. İnsanlığın bugünkü gelişmişlik seviyesinin temelleri, İslam coğrafyasında atılmış olmasına rağmen Müslümanların günümüzde yaşadığı sıkıntıların sebeplerini iyi düşünmeli, analiz etmeli ve çözüm yolları üretmeliyiz. Aksi taktirde sadece şikayet etmekle sadece dövünmekle sadece konuşmakla bir yere varamayız. Hele hele çareyi başkalarından beklemekle elde edeceğimiz hiçbir şey olmaz. İslam medeniyetini hak ettiği yere çıkarmanın sorumluluğu bizlere yani Müslümanlara düşüyor. Öyleyse nerede eksiğimiz varsa oraya yoğunlaşıp, hızla 1 milyar 700 milyon Müslüman'ın ve onlarla birlikte tüm insanlığın sıkıntılarına çözümler bulacak somut çalışmalar ortaya koymalıyız. Böyle davranmak hem Rabb'imizin emridir hem de 1400 yılı aşkın medeniyet birikimimizin bize gösterdiği istikamettir."
İİT'nin, nüfusları Müslümanlardan oluşan tüm ülkeleri bir araya getiren bir yapı olması sebebiyle bu konuda eldeki en önemli araç olduğunu ifade eden Erdoğan, "Teşkilatımızın henüz bu beklentiyi karşılayacak bir çalışma düzenine ve etkinliğine kavuşamadığını elbette biliyoruz. Ama aynı zamanda bunu başarmanın mümkün olduğunu da görüyoruz. İslam ülkelerinin her birinin ayrı bir sıkıntısı var. Kimi halkının sesine yeterince kulak vermeyen yönetimlerden muzdariptir, kimi sefalet düzeyinde bir yoklukla imtihan oluyor, kimi terör belası veya kardeş kavgasıyla boğuşuyor. Çeşitli sebeplerle kendi içine kapanan İslam ülkeleri imkanlarını ve enerjilerini heba ediyor, boşa harcıyor. Şayet İİT'yi tüm kurumları ve faaliyetleriyle hayal ettiğimiz düzeye çıkartabilirsek hep birlikte bu tür sıkıntıların üstesinden gelebileceğimize inanıyorum." diye konuştu.
"FİLİSTİN'DEKİ DURUM HER GEÇEN GÜN DAHA DA KÖTÜYE GİDİYOR"
Dünyada benzer dayanışma örneklerini sergileyen pek çok kuruluşun bulunduğuna dikkati çeken Erdoğan, "Bizlerin de aynı başarıyı göstermemesi için hiçbir sebep göremiyorum. Üstelik biz Peygamberimiz Aleyhissalatu Vesselam'ın; 'Müslümanlar bir bedenin uzuvları gibidir' diye tanımlamış olduğu bir ümmetiz. Madem ki hepimiz kardeşiz, öyleyse buna uygun davranmalıyız. Nasıl ki vücudun bir azası rahatsız olursa ardından tüm vücut bundan rahatsızlık duyarsa bizler de aynı sıkıntıyı yaşamalıyız." dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, İİT'nin kuruluşunun temelinde Kudüs davasının olduğunu hatırlatarak, Kudüs'teki ve onun ayrılmaz bir parçası olan Filistin'deki durumun her geçen gün daha da kötüye gittiğini söyledi.
İsrail'in hak, hukuk, adalet, insanlık tanımayan tavrının, bölgedeki krizi Müslümanlar aleyhine sürekli derinleştirdiğini anlatan Erdoğan, kimi ülkelerin uluslararası hukuka aykırı bir şekilde Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak tanıması ve yasa dışı yerleşimleri desteklemesinin, sıkıntıları yeni bir boyuta taşıdığını belirtti.
"İSRAİL'İN HOYRATLIĞI KİMİ ARAP DEVLETLERİ TARAFINDAN ADETA TEŞVİK EDİLİYOR"
Bugün artık sokaklarında masum genç kızların, babaların, annelerin, ihtiyarların, çocukların, gençlerin İsrail tarafından alenen infaz edildiği, acımasızca öldürüldüğü bir Filistin fotoğrafı ile karşı karşıya olunduğunu dile getiren Erdoğan, "Üstelik İsrail'in bu hoyratlığı Batı ülkeleri ve büyük bir üzüntü ile belirtmek isterim ki kimi Arap devletleri tarafından adeta teşvik ediliyor. Türkiye olarak Kudüs ve Filistin konusunda dile getirdiğimiz itirazlarda çoğu defa yalnız kaldığımızı hissediyoruz. Esasen son yıllarda maruz bırakıldığımız terör saldırılarının ve ekonomik sabotajların gerisindeki sebeplerden birinin, bu ilkeli duruşumuz olduğunun farkındayız. Ama bedeli ne olursa olsun hakkın, hakikatin ve mazlumun yanında yer almayı sürdüreceğiz. Filistinlilerin hakkını savunmaktan ve tüm mazlumlar ile dayanışma içinde olmaktan asla vazgeçmeyeceğiz." değerlendirmesinde bulundu.
Aynı şekilde Keşmir, Arakan ve Türkistan başta olmak üzere pek çok yerde Müslümanlar aleyhine gelişmelerin yaşandığına işaret eden Erdoğan, batı ülkelerinde giderek yaygınlaşan İslam ve Müslüman düşmanlığının da bir başka önemli sorun olduğunu vurguladı.
Yaşanan sıkıntıların bir kısmının mala ve cana saldırı şeklinde, bir kısmının sinsi asimilasyon politikaları görünümünde, bir kısmının ise körü körüne bir düşmanlık biçiminde tezahür ettiğini belirten Erdoğan, her ne şekilde olursa olsun, sonuçta mağdur olan, mazlum durumuna düşenin hep Müslümanlar olduğunu ifade etti.
"TERÖR ÖRGÜTLERİ BU ZULÜMLERİN BAHANESİ OLARAK KULLANILIYOR"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:
"Camilerimize saldırıyorlar mı? Saldırıyorlar. Müslümanlar görüldüğü yerde öldürülüyor mu? Öldürülüyor. Biz bunlara nereye kadar sessiz kalacağız? Eğer bunlara biz, ses çıkarmazsak elimizle müdahale etmezsek dilimizle müdahale etmezsek o zaman kalbimizden buğzetme mecburiyetimiz, sorumluluğumuz yok mu? İşte bunları yapmadığımız sürece biz daha çok dayak yeriz.
Her biri proje ürünü olan ve dinimizin adını istismar eden terör örgütleri de bu zulümlerin bahanesi olarak kullanılıyor. İşte son NATO Zirvesi'nde Fransa'nın Başkanı kalkıyor İslami terörden bahsediyor. Kendisine kaç kere söyledim; Bakın İslam kelime anlamı itibarıyla 'silm' buradan türeyen ve anlamı barıştır. Siz, İslami terör ifadesiyle barış ile terörü nasıl bir araya getiriyorsunuz? Böyle bir şey olamaz. Karşımızda susuyor, son NATO Zirvesi'nde aynı ifadeleri kullanıyor. Ne oldu şimdi? Paris'te sarı yelekliler çıktı. Hadi çöz bakalım, durdur bakalım. Niye durduramıyorsun? Niye onları barış havzası içinde yola koyamıyorsun? Alma mazlumun ahını, çıkar aheste aheste. Bunu böyle bilesin."
Erdoğan, İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) Sosyal Kalkınmadan Sorumlu Bakanlar Konferansı'ndaki konuşmasında, İİT çatısı altında kendilerine düşen görevin nerede bir Müslümanın hakkı gasp ediliyorsa hukuku çiğneniyorsa varlığı tehdit altına alınıyorsa onun yanında yer almak olduğunu söyledi.
"Asya'da, Afrika'da, Avrupa'da ve Amerika'da, velhasıl dünyanın yer yerinde geleceğin bizlerde olduğuna yürekten inanıyorum." diyen Erdoğan, yapılan saldırıların hiçbirinin bu kutlu yükselişi durdurmaya yetmeyeceğini kaydetti.
Tek bir kişinin bile haksız yere gönlünün kırılmasının, gözünden yaşlar akmasının ve yüreğinin yanmasının kendilerini vebal altında bırakacağını ifade eden Erdoğan, görevlerinin aydınlık geleceğe giden yolda her bir kardeşin onurlu ve güvenli bir şekilde ayakta kalabilmesini sağlamak olduğunu vurguladı.
Erdoğan, İİT'yi bu misyonu hakkıyla yerine getiren bir kurum haline dönüştürmek mecburiyetinde olduklarını dile getirerek, Türkiye olarak dönem başkanlığında olduğu gibi bu doğrultuda kendilerine düşen görevi yerine getirmeye hazır olduklarını anlattı.
Diğer üye ülkelerden de aynı kararlılığı görmek istediklerini vurgulayan Erdoğan, "Bunu başardığımızda emin olun önümüzde adaletin, huzurun, barışın ve refahın olduğu yepyeni bir dönemin kapıları açılacaktır." ifadelerini kullandı.
"HEP BİRLİKTE SEFERBERLİĞE GİTMELİYİZ"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Müslümanlığın en önemli alametifarikalarından birinin de aile kurumunun gücü olduğunu belirterek, bugün geleceğini tehdit altında gören toplumların tamamının ortak özelliğinin aile kurumunun zayıflatılması ve çarpıtılması olduğunu söyledi.
Gelinen noktada hiçbir teşvik, maddi destek ve telkinin bu tür ülkelerin aile kurumlarını yeniden ayağa kaldırmaya yetmediğini dile getiren Erdoğan, şöyle devam etti:
"Çünkü temel çökmüş durumda. İslam ülkeleri olarak aile kurumumuza ne kadar sahip çıkarsak geleceğimize de o derece güvenle bakabiliriz. Kendi ülkem başta olmak üzere bu konuda hepimize çok önemli görevler düşüyor. Güçlü aile yapısının güçlü toplum demek olduğunu, bunun da hep birlikte güvenli geleceğimiz anlamına geldiğini tekrar tekrar hatırlamalıyız. Bu bakımdan aile içi şiddet, önüne geçmemiz gereken en önemli tehditlerden biridir. Kadının ve çocuğun uğradığı ruhsal ve fiziksel şiddet sorununu bitirmeden güçlü aile yapısını inşa edemeyiz. Müslüman, o kimsedir ki elinden ve dilinden diğer Müslümanlar da emindir, sadıktır. Hep birlikte bir seferberliğe girmeliyiz. Yunus'un diliyle biz yaradılanı Yaradan'dan ötürü severiz. Siyah, beyaz, Arap ırkı, zenci, böyle bir ayrım biz de yok. Biz böyle bir ayrımı asla yapamayız."
Hazreti Peygamberin "Başı kuru üzüm tanesi gibi incik böncük de olsa Allah için severiz." dediğini belirten Erdoğan, İslam'ın güzelliğinin ve farklılığın bunda olduğunu söyledi.
Erdoğan, geçmişte beyazlarla zencilerin Amerika'daki yaşadığı sıkıntıları anımsatarak, ancak İslam dünyasında böyle bir şeyin hiçbir zaman olmadığını, İslam ülkelerinin kendi aralarında kuracağı güçlü iş birliği ve tecrübe paylaşımlarıyla bu sıkıntının üstesinden çok daha rahat gelinebileceğine inandığını kaydetti.
"EN ÖNEMLİ ZENGİNLİĞİMİZ GENÇ NÜFUSUMUZDUR"
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, toplantıda bu konuda somut kararların alınacağını öğrenmekten memnuniyet duyduğunu belirterek, İslam ülkeleri olarak en önemli zenginliğin yer altı kaynaklarından ziyade genç nüfus olduğunu vurguladı.
Daha da güçlendirilecek aile yapısı, sağlam eğitim ve öğretim sistemi ile güçlü sosyal dayanışma mekanizmalarıyla geleceğin gönül rahatlığıyla emanet edileceği bir gençlik yetiştirilebileceğini belirten Erdoğan, Batı kaynaklı tehditlere karşı, çocuklara, kadınlara, yaşlılara ve engellilere ne kadar iyi sahip çıkılırsa aile yapısının da o derece korunacağını anlattı.
Erdoğan, sosyal medya ve televizyon gibi iletişim araçlarının Batı kaynaklı içeriklerinin yaygınlaşmasıyla ortaya çıkan erozyona karşı teyakkuz halinde bulunulması gerektiğine işaret ederek, sınırları korurken zihinlerin teslim alınmasına yol açacak her türlü boşluğun, gafletin ve çatlağın süratle doldurulması gerektiğini kaydetti.
Bu konuda, hiç de iyi imtihan verilemediğinin itiraf edilmesi gerektiğini belirten Erdoğan, "Ama kötü gidişi durdurma şansına hala sahibiz. Her birlikte neler yapabileceğimizi konuşmalı, anlaşmalı ve süratle uygulamaya geçirmeliyiz." dedi.
Erdoğan, Suriye başta olmak üzere çeşitli bölgelerdeki çatışmalar ve krizler sebebiyle sayıları milyona varan çocuğun öksüz ve yetim kaldığını anımsatarak, Suriye'de, Somali'de, Irak'ta, İran'da ve Filistin'de yaşananların ortada olduğunu, bunların hep İslam ülkelerinde devam ettiğini söyledi.
"İslam ülkelerini böl, parçala, yut anlayışıyla emperyalist anlayış yoluna devam ediyor." diyen Erdoğan, bunlardan bir kısmının çeşitli yollarla diğer ülkelere götürülüp hiç arzu edilmediği şekilde yetiştirildiğini, bu çocukların başta uyuşturucu tüccarları olmak üzere suç örgütleri tarafından istismar edildiğini kaydetti.
Müslümanlar olarak kardeşlerin emanetlerine sahip çıkmanın boyunlarının borcu olduğunu dile getiren Erdoğan, şöyle konuştu:
"Yeteri kadar duyarlı olamadığımız için kaybolup giden her çocuğun vebalini üzerimizde taşıyoruz. Yetimhane benzeri yapılardan ziyade ailelerin sahip çıkmasıyla bu çocukları topluma kazandırma konusunda bir seferberlik başlatmalıyız. Günümüz toplumlarında karşımıza çıkan yeni durumlar bizi özellikle sosyal politikaları gözden geçirmeye itiyor. Sosyal devlet ilkesini gözardı eden hiçbir ülkenin hedeflerine ulaşabilmesi mümkün değildir. Esasen Peygamber Efendimizin 'Komşusu açken tok yatan bizden değildir' ikazı, sosyal politikalarımızın en çarpıcı rehberidir. Nüfusun böylesine arttığı ve şehirlerin kalabalıklaştığı bir dönemde bu tavsiyenin gereklerini fertlerle beraber asıl olarak devlet başta olmak üzere kurumların yerine getirmesi gerekiyor. Sivil toplum kuruluşları bu bakımdan çok yaygın ve etkin faaliyetleriyle öne çıkıyor. Ailenin güçlenmesi ve sosyal devlet ilkelerinin hayata geçirilmesi konusunda çalışan sivil toplum örgütlerimizi kendi aralarında yakın iş birliğine teşvik etmeli, desteklemeliyiz."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) Sosyal Kalkınmadan Sorumlu Bakanlar Konferansı'ndaki konuşmasında, Türkiye olarak dünyanın en yaygın ve etkili sosyal politikalarını uygulayan ülkelerinden biri olduklarını, çalışan ve emeklilere mutlaka asgari güvenceler sağlandığını söyledi.
Genel sağlık sigortasının nüfusun nerdeyse tamamını kapsadığını anlatan Erdoğan, ülkemde kalitesi gayet yüksek olan sağlık hizmetlerinden yararlanmak isteyip de sığınmacılar dahil buna imkan bulamayan kimsenin olmadığını ifade etti.
Erdoğan, "Garip gurabaya sahip çıkmak, sosyal politikalarımızın özünü oluşturuyor. Geçtiğimiz yıl 12 milyon kişiye, 43 milyar lira tutarında sosyal yardım ulaştırdık. Sosyal yardım yelpazemizi ihtiyacı olan herkesi içine alacak şekilde genişlettik." ifadelerini kullandı.
Engelliler konusunda yaptıklarıyla örnek olacak başarılara imza attıklarını dile getiren Erdoğan, "Düzenli maaş ödemesinden evde bakım hizmetine, özel bakım merkezlerinden özel eğitim kurumlarına kadar pek çok hizmetle engellilerimizi toplumsal hayata dahil ettik. 82 milyon nüfusa sahip ülkemizde, sadece 33 bin 500 kişinin resmi veya özel huzur evlerinde kalıyor olması aile yapımızın hala sağlam olduğunu göstergesidir. Gönül ister ki bu sayı sıfıra düşsün. Aile yapımız güçlendikçe bu hedefe de yaklaşacağımıza inanıyorum." diye konuştu.
"AB'NİN BİZE VERDİĞİ DESTEK SADECE VE SADECE 3 MİLYAR AVRODUR"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Türkiye 3 milyon 650 bini Suriyeli, 350 bini de Kürt olmak üzere toplamda 5,5 milyonu bulan sığınmacı ve göçmene ev sahipliği yapan bir ülke olarak bu konuda dünyada ilk sırada yer alıyor. Sadece bu yıl diğer ülkelerin adeta ölüme terk ettikleri 57 bine yakın kişiyi denizlerden toplayıp, hayatlarını kurtardık. Ülkemizde bulunan sığınmacılara kendi vatandaşlarımızla aynı düzeyde hizmet veriyoruz. Üstelik bu hizmetleri dışarıdan ciddi bir yardım almadan, kendi imkanlarımızla yürütüyoruz. Bu hizmetler için şu ana kadar harcadığımız para 40 milyar doları aşmıştır. Avrupa Birliğinin bize vermiş olduğu destek ise sadece ve sadece azami söylüyorum 3 milyar avrodur." değerlendirmesinde bulundu.
Türkiye'ye yasa dışı yollardan giren sığınmacılardan kurdukları merkezlerde işlemleri tamamlananları ülkelerine gönderdiklerini, aynı şekilde Suriye'de güvenli hale getirilen bölgelere de şu ana kadar 370 bin kişinin kendi istediğiyle geri dönerek yerleştiğini ifade eden Erdoğan, "Resulayn ve Telabyad arasında ilk etapta yüz binlerce kişiyi, sınır hattındaki diğer yerlerle birlikte 1 milyon kişiyi iskan edebileceğimiz yerleşim yerlerinin inşasıyla ilgili çalışmalara başladık." dedi.
Erdoğan, NATO Zirvesi'nde bütün liderlere plan, projeleri dağıttığını belirterek, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda aynı şekilde dağıttım ama ne yazık ki buralardan 'Biz de destek veririz' diyenleri henüz göremedim. Bu konudaki tüm çağrılarımıza rağmen henüz bir ülke dışında Türkiye'ye somut destek veren olmadı. Ancak sadece ülkemizdeki Suriyelilerin yarıya yakınının 18 yaşından küçük olduğunu düşündüğümüzde ortaya sürdürülmesi oldukça zor bir yük çıkıyor. Ekonomik bakımdan bizden çok daha iyi durumda olan Avrupa ve kimi Arap ülkeleri sınırlarını bu mazlumlara kapatırken biz ekmeğimizi onlarla bölüşmekten çekinmiyoruz. Ülkemizdeki mevcut olanlar ve sınırlarımıza yakın bölgelerdekilerle toplam 9 milyon kişiyi bulan potansiyel sığınmacı yükünü üstlenmeye kimsenin cesaret edemeyeceği açıktır. Dolayısıyla eninde sonunda yeni yerleşim yerlerinin inşası projemize ve sığınmacılara verdiğimiz diğer hizmetlere gereken destek verilecektir. Biz şimdilik üzerimize düşeni yapıyoruz, yapmaya devam edeceğiz."
CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN'DAN İSLAM ÜLKELERİNE ARNAVUTLUK ÇAĞRISI
Cumhurbaşkanı Erdoğan, İslam İşbirliği Teşkilatı bünyesinde diğer pek çok konu gibi sosyal gelişim alanında da ilk Bakanlar Konferansına ev sahipliği yapmaktan memnuniyet duyduklarını dile getirerek, "İçtimai yapımızın günümüzün sosyal hastalıklarına karşı direnç kazanmasına yönelik çalışmalara destek vermeyi sürdüreceğiz. Tabii ki çalışmalarımızı özellikle koordine etmek, ortak önceliklerimizi belirlemek ve bu doğrultuda harekete geçmek bakımından bu toplantı önemli bir fırsattır. Ailelerin ve fertlerin karşı karşıya kaldığı sosyal tehditlerin analizi ve çözüm yolları bulunması bakımından bu hayırlı fırsatı iyi değerlendirmeliyiz." diye konuştu.
Konferansın dönem başkanlığını iki yıl süreyle Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının yürüteceğini dile getiren Erdoğan, bu süre boyunca kardeş İslam ülkeleriyle kurumsal kapasite inşası, tecrübe paylaşımı, teknik yardım ve politika koordinasyonu alanlarında yararlı çalışmalar gerçekleştireceklerine inandığını söyledi.
Erdoğan, bu vesileyle de bugün bir çağrısı olacağını belirterek, yaklaşık bir hafta önce Arnavutluk'ta 6,4 büyüklüğünde bir deprem olduğunu hatırlattı.
Bu deprem neticesinde 51 kişinin hayatını kaybettiğini aktaran Erdoğan, tüm ailelere baş sağlığı dileğinde bulundu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Yüzlerce Arnavut kardeşimiz yaralandı. Şu anda Arnavutluk'un Durres kenti özellikle bir enkaz haline gelmiş vaziyette. Dün sayın Başbakan Edi Rama, o da bizim İslam İşbirliği Teşkilatı Kamu ve Özel Sektör Toplantısı'na katıldı, orada aydınlatma yaptılar. Az önce ifade ettim ya bizler bir vücudun azaları gibiyiz. Bir vücudun azaları gibi olan biz Müslümanlar Arnavutluk'taki kardeşlerine de ellerinden gelen desteği vermelidirler diye düşüyorum. Biz ilk andan itibaren tırlarla gerek AFAD, gerek Kızılay olarak gıda, ilaç, giyim, çadır vesaire bunları gönderdik, gönderiyoruz. Bu arada da kendilerine bir sözümüz var. O da 500 konut inşallah orada yapacağız ve şu anda Çevre ve Şehircilik Bakanlığımızın ekipleri Arnavutluk'un ilgili bakanlığıyla orada çalışmaları yapıyor. Üç ayrı bölgede biz bu 500 konutu süratle inşa edip, artık kış mevsiminin de içinde olma hasebiyle bir an önce bu konutlara yerleşmelerini sağlayalım istiyoruz. Aynı zamanda da kış çadırları vesaire gibi çadırlarla desteklerimizi kendilerine sürdüreceğiz. Siz değerli kardeşlerimden de aile, sosyal güvenlik bunları konuştuğumuz bir toplantıda bu destekleri duyurmayı kendim için bir görev addettim. Sizlerden de bunları bekliyoruz."
Bugün burada alınacak kararların ilgili kurumlarla iş birliği halinde hayata geçirilmesinin bizzat takipçisi olacaklarını aktaran Erdoğan, konferansın başarılı geçmesini ve sosyal politikaların sağlam temellere oturtulması bakımından bir dönüm noktası olmasını diledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, gayretleri ve emeği için üye ülkelerin temsilcilerine teşekkürlerini sunarak, "Tabii bu arada bu sabah yine açıklanan bir müjdeyi duyurmak istiyorum. Sosyal kalkınmayı konuştuğumuz bugün yayınlanan İnsani Gelişme Raporuna göre Türkiye, 2018 yıl bazlı insani gelişme endeksinde 0,806'lık değere ulaşarak 189 ülke arasında 59'uncu sıraya yükseldi. Türkiye ilk kez 'çok yüksek insani gelişme' kategorisine girmeyi başarmış oldu. Hayırlısı olsun. Bundan sonra inşallah daha yüksek derecelere de ulaşacağız." diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, aile fotoğrafı çekilmesinin ardından salondan ayrıldı.