20.02.2020 - 07:00 | Son Güncellenme:
ANKARA Milliyet
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İdlib konusunda Rusya ile yapılan görüşmelerde şu ana kadar arzu edilen neticeye ulaşılamadığını belirterek, “Türkiye, İdlib konusunda kendi harekât planlarını uygulamak üzere her türlü hazırlığını yapmıştır. Her operasyonda olduğu gibi bu konuda da, ‘bir gece ansızın gelebiliriz’ diyoruz. İdlib Harekâtı, bir an meselesidir” dedi. Erdoğan, ABD Başkanı Donald Trump’ın “İdlib konusunda Cumhurbaşkanı Erdoğan ile birlikte çalışıyoruz” şeklindeki açıklamasını da “Her an her türlü dayanışmamız olabilir” diye değerlendirdi.
Partisinin grup toplantısında konuşan Erdoğan, şunları kaydetti:
İDLİB’İ BIRAKMAYACAĞIZ: İdlib’de, rejimin saldırganlığını sona erdirip Soçi Muhtırası sınırlarına çekilmesi için son günlere giriyoruz. Artık son ikazlarımızı yapıyoruz. Gerek ülkemizde gerek Rusya’da gerekse sahada yapılan görüşmelerde şu ana kadar arzu ettiğimiz neticeye ulaşamadık. Her ne kadar görüşmeler devam edecek olsa da masada bizim istediğimiz yerin çok uzağında olunduğu bir gerçektir. Türkiye, İdlib konusunda kendi harekât planlarını uygulamak üzere her türlü hazırlığını yapmıştır. Her operasyonda olduğu gibi bu konuda da ‘bir gece ansızın gelebiliriz’ diyoruz. İdlib harekâtı bir an meselesidir. Ülkemizin bu konudaki kararlılığını hâlâ anlamamış olan rejime ve onu cesaretlendirene İdlib’i bırakmayacağız. Cumartesi günü Sayın Trump ile de bu tespitlerimizi paylaştık. Bölgedeki gelişmelerin ülkemizin üzerine getireceği yükü göz göre göre omuzlamaya asla niyetimiz yoktur.
ABD İLE DAYANIŞMA: (Toplantı çıkışı “Türkiye’nin olası bir harekatında ABD nasıl bir destek sağlayacak? Trump ile bu konuyu görüştünüz mü” sorusu üzerine) Her an her türlü dayanışmamız olabilir. (Olası bir harekâtta hava unsurlarının kullanılıp kullanılmayacağı sorusuna) Bir gece ansızın geldiğimizde adıyla sanıyla, her şeyiyle geliriz. (Kremlin’in ‘Türkiye’nin Suriye askerine yapacağı bir operasyon en kötü senaryo’ açıklaması konusunda) Bizim arkadaşlarımızın yaptığı görüşmelerde, bana böyle bir şey gelmiş değil. Rusya’nın bu tür kötü senaryoların içinde yer alacağına inanmıyorum.
AB’NİN YETKİSİ YOK: Libya’da meşru yönetimi ülkenin tamamında hakimiyet kurması için destekleyeceğiz. AB’nin Libya ile ilgili olarak herhangi bir karar alma yetkisi yoktur. Ne kara ne deniz böyle bir yetkin yok. Türkiye’nin konumu farklı.
‘FETÖ’ye savaş açan şahsımdır’
Türkiye’de FETÖ’nün büyümesinde, güçlenmesinde herkesin payı olabilir ama FETÖ’yü terör örgütü ilan edip ona savaş açan şahsım ve AK Parti’dir. Bu süreçleri iyi bilen birisiyim, FETÖ’nün bu ülkede anlaşamadığı, görüşemediği tek lider vardır: O da merhum Erbakan Hocamızdır. Erbakan Hocamızdan nefret ederdi. Ama şimdi Erbakan Hocamla beraber olduğunu iddia eden malum zat onun müritleriyle yürüyor.
TEK DOSYA GELMEDİ: Bu ülkede vesayet güçleri yıllarca FETÖ’ye dokunmamış tam tersine ‘Allah kitap’ diyen, namaz kılan, eşi başörtülü kim varsa onları tasfiye etmenin yollarını aramıştır. İrtica ile mücadele kisvesi altında din düşmanlığı yapılmasına elbette rıza gösteremezdik. Başbakanlığım boyunca YAŞ’larda önüme tek bir FETÖ’cünün dosyası gelmedi. Hep mütedeyyin insanlarla ilgiliydi. Milletin değerleriyle uğraşmaktan kendi bünyelerini habis ur gibi saran FETÖ tehdidini görmeyenlerin bugün bizi suçlaması, kendi gafletlerini saklama çabasından başka bir şey değil.
BEN DE GÖRÜŞTÜM: Bu yapıyla en başından beri hem meşrebi hem itikadi sorunumuz vardı ama hükümetlerimiz döneminde bizim gibi düşünmeyen herkes gibi bunlara da hukuk ve hakkaniyet sınırları içinde yaklaştık. Doğrusu ben de görüştüm. Bunu kaçırmama gerek yok. Demirel’in, Ecevit’in, Erdal İnönü’nün görüşmüşlüğü vardır. Şu andaki beyefendinin aynı şekilde ve irtibatları ileri derecededir. Bu yapıyla ilgili gereken tedbirleri 10 yıl öncesinden almaya başladık, sene 2010. Zaten süreç 2010’da başladı. İlk zamanlar bu yapının oluşturduğu tehdidi kendi çevremize bile anlatmakta zorlandık. MİT kumpası bu yapının gerçek niyetinin şüpheye mahal bırakmayacak şekilde anlaşılmasını sağladı. Hem siyasette hem bürokraside hem de nazımızın geçtiği STK’larda bildiğimiz, teşhis ve tespit ettiğimiz FETÖ’cüleri süratle tasfiye etmeye başladık. FETÖ’nün kılcal damarlarımıza kadar sızmasının tarihi eskidir ve müsebbipleri çoktur. Ama FETÖ’yle amansız bir savaşa tutuşan tektir; 2010 itibarıyla o da biziz.
FİGÜRANLIK YAPTILAR: Yönetimi devraldığımızda güya bu konuda en hassas kurumlar olan ordunun, emniyetin, yargının, akademinin kritik noktaları zaten örgüt tarafından işgal edilmişti. CHP dahil olmak üzere yıllarca irtica ile mücadele bahanesiyle cadı avına çıkar gibi Müslüman avına çıkanların tek bir gün bile gerçek anlamda FETÖ’cüleri hedef aldıkları görülmemiştir... Kasım Gülek’ten Ecevit’e kadar namlı CHP’lilerden 12 Eylül ve 28 Şubat darbecilerine kadar herkes bu oyunda üzerine düşen rolü oynamış, FETÖ’ye figüranlık yapmışlardır. Oyunun son perdesinin başrolü de Kılıçdaroğlu’na verilmiştir.
KONTROLÜ SİZDE: Ey Kılıçdaroğlu, ‘kontrollü darbe.’ Doğru, kontrol sizde ama başaramadınız. Şayet 15 Temmuz başarılı olsaydı ertesi gün Kılıçdaroğlu milletin karşısına hangi sıfatla çıkarılacaktı? Nice sosyalist, ulusalcı, milliyetçi, liberal, Kemalist’in hatta şu veya bu İslami ekolden su katılmamış FETÖ’cü çıktığını gördük. Kılıçdaroğlu için de aynı endişenin içindeyim... Şahsımı öldürmek için uçakla, tankla gelenler Kılıçdaroğlu’na niçin şefkati niçin gösterdiler? Bu şahsın evinin ve cüzdanının en gizli köşesinde 1 dolarlık bir banknot saklayıp saklamadığını merak etmiyor değilim.
CHP’YE YETERİNCE BAKILMAMIŞ: FETÖ’nün gerçek organizasyon şemasını çıkarmakta zorlandık hâlâ tam olarak çıkartamadığımızı düşünüyorum. Bizi en çok örümcek ağı gibi bu örgütün CHP içinde böylesine güçlü olması şaşırttı. Devlet FETÖ’yü her yerde elbette izlemiştir ama CHP Genel Merkezi’ne yeteri kadar bakılmadığı anlaşılıyor.
HÜKMEN FETÖ’CÜ: Yargının FETÖ’nün tasallutundan kurtarılabilmesi için verilen mücadeleyi değersiz hale getirmeye çalışan herkes hükmen FETÖ’cüdür. 17-25 Aralık’ın ardından yargıda verilen mücadele olmasaydı 15 Temmuz dahil diğer saldırıları hukuk devleti sınırları içinde göğüsleyemezdik.
Beş başkana rozet taktı
Grup toplantısında 31 Mart’ta bağımsız olarak belediye başkanı seçilen Fatih Kayacan (Afyon Bolvadin), Münür Şahin (Bilecik Osmaneli), Zekiye Tekin (Bilecik Pazaryeri) Saadet Partisi’nden seçilen İbrahim Güven Övün (Sakarya Pamukova) ile Murat Akgün (Siirt Baykan Veyselkarani Beldesi) AK Parti’ye katıldı. Beş ismin rozetlerini Erdoğan taktı.
‘Adını anmak bile haram’
Erdoğan toplantının ardından gazetecilerin darbe iddialarına ilişkin haberleri sorması üzerine şunları söyledi: “Böyle bir şeye siz inanıyor musunuz? Bunlar tamamen bir kumpanya. Bu kampanyalar ülkeye ihanet. Böyle bir hava hissediyor musunuz? Herkes huzur içerisinde geziyor, tozuyor, yiyor, içiyor. Bizim böyle bir derdimiz yok. Bu ülke 15 Temmuz’u yaşadı. 15 Temmuz’u yaşatanlara da gereken cevabı milletim verdi. Bundan sonra böyle bir şeyde bunlar, bunun katbekat fazlasıyla bedelini öderler. Böyle bir şey söz konusu değil. Bunun bir defa adını bile anmak bize haramdır.”
‘Saman değil hububat kapçığı’
Konuşmasında ekonomiyi de değerlendiren Erdoğan “Hâlâ ekonomi üzerinden bizi vurmaya gayret eden densizler var” dedi. Bankaların verdiği hizmetlerde komisyonlara bir standart getirildiğini belirten Erdoğan, “Yaklaşık 30 milyar liralık bir tutar, iş insanlarının ve vatandaşların cebinde kalacak” dedi. “Birileri sırf milletin moralini bozmak için Türkiye’nin saman ithal ettiği gibi bir yalanı, utanmadan, sıkılmadan tekrarlayabiliyor” diyen Erdoğan, “Tabii bunlar sapla samanı ayırt edemedikleri için, önlerine konan kağıtlarda yazan bilgilerin ne anlama geldiğini de kavrayamıyorlar. İsviçre’den 32 kilosu yaklaşık 6 bin 500 liraya yani kilosu 200 liraya ithal edilen ürünün adı Bay Kemal, hububat kapçığıdır. Bu özel bitki, tarım zararlılarına karşı yetiştirilen bir böceğin beslenmesi için kullanılıyor” dedi. Erdoğan bunun kambiyo makbuzlarını göstermek üzere Kılıçdaroğlu’nu pazar günü İzmir’de yapacağı açılışlara davet etti.
Fotoğraf: MUSTAFA İSTEMİ Milliyet