16.10.2018 - 01:30 | Son Güncellenme:
ANKARA Milliyet
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, dün Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde düzenlenen 35. İl Müftüleri Toplantısı’nda konuştu. Erdoğan, şu mesajları verdi:
FETÖ SONUÇTUR: 15 Temmuz ihaneti ve FETÖ konusundaki özeleştirimizi açık yüreklilikle yapabilmeliyiz. FETÖ ihanet çetesinin 40 yıl boyunca devlet ve toplum yapımıza sirayet edebilmesi bu noktada bazı eksikliklerin olduğunu gösteriyor. Bu örgütün oluşturduğu tehdidin uzun yıllar farkına varılamaması hepimizin üzerinde hassasiyetle düşünmesi gereken bir husustur. Nasıl olup da böyle karanlık bir örgüt başındaki şarlatanın onca sapkınlığına, hezeyanına rağmen bu derece milletimizin inanç dünyasına etki edebilmiştir.
BİZ DE GEÇ KALDIK: Örgüt 40 yıllık serencamı içinde en güçlü desteği 12 Eylül darbesiyle 28 Şubat müdahalesinin faillerinden görmüştür. Demokrasinin askıya alındığı, meşru siyaset zemininin daraldığı, devletin kapılarının milletin evlatlarına kapandığı bu iki karanlık dönem FETÖ’ye istismar edeceği son derece verimli bir ortam sunmuştur. Özellikle 28 Şubat döneminde imam hatip okullarının kapılarına kilit vurulması ve milletimizin inancını yaşamasını engellemeye yönelik müdahaleler FETÖ’ye arayıp da bulamadığı fırsatları vermiştir. Örgütün bu iki dönemin sonunda serpilip büyümesi asla tesadüf değildir. Bu zat, acaba kendisinin peşine takılanlara imam hatipleri tavsiye etmiş midir, asla imam hatiplere gitmelerine imkan vermemiştir. Çünkü hesap, dert başkaydı. Bilakis her iki dönem örgütün devlete sızma faaliyetlerine çarpan etkisi yapmıştır. Bugün bizi FETÖ ile mücadele eleştirenler o günlerde bu karanlık örgütün adeta önünü açacak politikaların en büyük destekçileridir. Zevahiri kurtarmak kabilinden yapılanlar dışında bizim dönemimize kadar örgüte yönelik doğru düzgün hiçbir operasyon düzenlenmemiştir. FETÖ ile gerçek anlamda mücadele sadece bizim dönemimizde yapılmıştır. Ama şunu da söyleyeyim, biz de geç kaldık. Ve bu geç kalışın bedelini de maalesef ödedik.
HERKES TAKDİR EDİYOR: 7 Şubat MİT kriziyle hayata geçirilen önlemler FETÖ virüsünün farkına varılmasını sağlamış ve FETÖ’nün daha fazla yayılmasına engel olmuştur. Nitekim örgüt en önemli finans ve insan kaynağı olan dershanelerin kapatılmasına karşı cevabını 17-25 Aralık girişimiyle vermiştir... 17-25 Aralık girişimi sonrası ana muhalefetin engellemelerine rağmen yürüttüğümüz mücadele olmasaydı emin olun 15 Temmuz’un sonuçları çok daha farklı olurdu. Aklını hırslarının esiri yapanlar dışında tüm vatandaşlarımız FETÖ’ye karşı yürüttüğümüz samimi mücadeleyi takdir ediyor. Elini vicdanına koyan herkes 17-25 Aralık girişiminden sonra alınan tedbirlerin ne kadar önemli olduğunu gayet iyi biliyor.
3-5 KİFAYETSİZE GÖRE: Her şey gözlerinin önünde cereyan ettiği halde 17-25 Aralık girişiminde Meclis kürsülerini FETÖ’nün montaj kasetlerine tahsis etmekten, örgütün paçavraları önünde geceler boyu nöbet tutmaktan utanmadılar. Çok daha vahimi bunların 15 Temmuz sonrasında kontrollü darbe söylemleriyle örgütü himaye etmeyi sürdürmeleridir. Hatta sözde adalet yürüyüşleriyle örgütün propagandasını yapmaya devam ettiler. Millete kurşun sıkanlara, ‘ana kuzuları’ diyerek örgüte kol kanat germeyi sürdürdüler. Üç beş kifayetsiz müfterisin eleştirilerine göre politikalarımıza yön vermeyeceğiz. Doğru bildiğimiz, ülkemizin ve milletimizin hayrına olduğuna inandığımız kararları uygulamaya devam edeceğiz.
HER TÜRLÜ ÖNLEMİ ALACAĞIZ: Bir daha böyle acı hadiseler yaşamamak için gereken her türlü önlemi almayı sürdüreceğiz. Türkiye’nin FETÖ, DAEŞ, El Kaide, bölücü terör örgütü ve diğer sapkın yapılarla mücadelesinde en büyük imkanı bu yapıları tamamen söküp atmaya kararlı yapılar tarafından yönetilmesidir. Nitekim son 4-5 yıl hayata geçirdiğimiz tedbirlerle bu örgütlerin tamamına çok ağır darbeleri indirdiğimiz dönem olmuştur. Suriye ve Irak’ta gerçekleştirdiğimiz operasyonlarla DAEŞ ve PKK mensubu yaklaşık 7 bin 500 teröristi etkisiz hale getirdik. FETÖ’nün can damarlarını bire birer kestik kesiyoruz. Adaletten kaçtığını sananları gerekirse yurt dışından getirip yargıya teslim ediyoruz. Ancak tüm bu çabalarıma rağmen tehlikenin atlatıldığını söyleyemeyiz. Peygamber efendimizin hadisi şeriflerinde ifade ettikleri gibi küçük cihattan şimdi büyük cihada geçtiğimiz dönemdeyiz. Hep birlikte çalışıp bu örgütlerin bir daha asla neşvü nema (gelişme) bulamayacakları bir atmosferi ülkemizde ve ötesinde tesis etmemiz gerekiyor. Bu konuda en önemli görev şu anda sayısal olarak 140 bin civarında olan dini görevlimize düşüyor. Böyle büyük bir ordunun herhalde yapamayacağı iş yoktur.
SAZLI DANSLI SOYTARILAR: İyi niyetle ‘Meleler’ olayı başlattık. Maalesef bu istediğimiz gibi olmadı, geri tepti. Doğu ve Güneydoğu’da daha farklı çalışma şart, buraları boş bırakamayız. Kainat boşluk kabul etmez... Bizim hocalarımız inisiyatif almayınca meydan, FETÖ elebaşı gibi şarlatanlara, hurafeci cahillere, TV’lerde sazlı danslı program yapan soytarılara kalıyor. Dinle hatta milletimizin asgari ahlak standartları ile bağlantısı olmayan şahıslar ortalıkta İslam adına ahkam kesiyor. Arayış içindekiler de bu tezgâha düşebiliyor.
'AB İLE YAKIN ÇALIŞMA İLİŞKİSİ TESİS EDECEĞİZ'
Cumhurbaşkanı Erdoğan, dün Külliye’de Romanya Başbakanı Viorica Dancila’yı kabul etti. Baş başa ve heyetler arası çalışma yemeğinin ardından ortak basın toplantısında konuşan Erdoğan, “Romanya’nın önümüzdeki yıl başında başlayacak AB dönem başkanlığı ilişkilerimiz açısından önemli bir fırsattır. Başbakanın AB dönem başkanlığını üstlenmeden hemen önce ülkemizi ziyaretinden özellikle memnuniyet duyuyorum. 2019’un ilk yarısında Rumen dönem başkanlığı ile, AB ile yakın bir çalışma ilişkisini tesis edeceğiz. Sayın Başbakan ile bu konuda atılabilecek adımları ele aldık” dedi. Dancila ise, Türkiye ile Romanya’nın NATO müttefiki olduğuna dikkat çekerek, “Türkiye’nin Avrupa yolunu desteklemeye devam edeceğiz. Türkiye’nin Avrupa güvenliğine katkısını takdir ediyoruz” dedi.
SEFERBERLİK RUHU
Cumhurbaşkanı Erdoğan “Müftülüğünü yaptığınız ilde, mahallede, apartmanda bir gencin terör örgütlerine, uyuşturucu tacirlerine kaptırıyorsak, bunun vebali hepimizin üzerinedir. Diyanet camiasının sorumluluğu daha da ağırlaşmıştır. Müftülerden imamlara, vaizlerden müezzinlere ilahiyat hocalarından imam hatip hocalarına kadar hepimizin tam bir seferberlik ruhuyla çalışma yapmalıyız. Camilerimizi sosyal ve beşer hayatın merkezine oturtacak projeleri devreye almalıyız. Camiden çevreye yayılan bir çevrecilik anlayışı. Gençlerin, hanım kardeşlerimizin ve çocukların camilerden daha fazla istifade edilecek imkanlar oluşturmalıyız. Salt namaz kılıp sonra herkesin dağıldığı cami kapılarının da kilitlendiği mekanlar haline getirmemeliyiz” diye konuştu.