19.10.2013 - 02:30 | Son Güncellenme:
GÖKÇER TAHİNCİOĞLU / Ankara
17 Ağustos depreminden sonra, yaşamını kaybeden onlarca kişiyle ilgili dosyayı zamanaşımına sokarak sınıfta kalan yargı, Van’daki ikinci depremde yıkılan Bayram Otel dosyasında da yakınlarını kaybeden mağdurları bir kez daha sarsan gerekçelerle dosyayı kapattı. Yargıtay Başsavcılığı, ilk depremde yıkılmayan binanın gerekli kontroller yapılmadan açık tutulduğu yönündeki bilirkişi raporlarına rağmen, vali, kaymakam, AFAD yetkilileri ile ilgili Van Başsavcılığı’ndan gelen dosyayı işleme koymama kararı aldı. Danıştay da işleme koymama kararına karşı kanun yolu olmadığı gerekçesiyle bu karara yapılan itirazı reddetti. Mağdurların, bireysel başvuru yoluyla dosyayı taşıdıkları Anayasa Mahkemesi ve buradan da olumlu yanıt alamamaları halinde başvuracakları Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi dışında umudu kalmadı.
Van’da 9 Kasım 2011’de meydana gelen ikinci depremde çöken Bayram Otel, aralarında ilk depremle ilgili çalışmaları izleyen gazeteciler, kurtarma ekipleri ve ilk depremden kurtulan vatandaşların da bulunduğu 24 kişiye mezar oldu. Otelde can verenler arasında, gazeteciler Sebahattin Yılmaz ve Cem Emir’in de bulunması, kurtarma çalışmaları için Van’da bulunan gazetecilerin de acısını katlandırdı.
Yetkililerin ilk depremden sonra tehlikenin geçtiği, tüm önlemlerin alındığı, onay verilen binalara girilebileceği yönündeki açıklamaları nedeniyle mağdurlar dönemin Van Valisi Münir Karaloğlu, Erciş Kaymakamı Ramazan Fani, Afet Acil Durum Başkanı Ejder Kaya, Van Afet Acil Durum Müdürü Cafer Giyik ve diğer afet-acil durum yöneticileri hakkında suç duyurusunda bulundu. Van Başsavcılığı, bu isimleri soruşturma yetkisinin Yargıtay Başsavcılığı’nda bulunduğunu belirterek; dosyayı buraya gönderdi.
Soruşturma bile yok
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise suçlamalara, bilirkişi raporlarına rağmen, soruşturma bile yürütmeden suç duyurusunu “işleme koymama” kararı verdi. Kararda, genellikle soyut iddialar dışında iddia içermeyen ve yargı mensuplarının dikkate bile almayacağı nitelikteki dilekçeler için kullanılan matbu ifadeler sıralanarak, şöyle denildi: “4483 sayılı kanunda, ‘Bu kanuna göre memurlar ve diğer kamu görevlileri heakkında yapılacak ihbar ve şikayetlerin soyut ve genel nitelikte olmaması, ihbar ve şikayetlerde kişi ve olay belirtilmesi, iddiaların ciddi bulgu ve belgelere dayanması, ihbar ve şikayet dilekçesinde dilekçe sahibinin doğru ad ve soyad ile imzasının adresinin bulunması zorunludur. Bu şartları taşımayan ihbar ve şikayetler savcılar ve izin vermeye yetkili merciler tarafından işleme konulmaz’ denilmektedir. Yapılan inceleme ve değerlendirme sonunda iddiaların somut bilgi ve belgelere dayanmadığı, ilgiler açısından suç oluşturan ön inceleme yapılmasını gerektirecek bir durumun bulunmadığı anlaşılmaktadır. Bu nedenle şikayet işleme konulmamasına karar verilmiştir.”
Bilirkişi raporu
Ölenlerin yakınları, bu karara itiraz ederek, kaldırılması için Danıştay’a başvurdu. Ancak Danıştay, “işleme koymama” kararlarına karşı itiraz yolu olmadığı gerekçesiyle başvuruyu reddetti. Böylece, dosya, ilgililer hakkında soruşturma izni bile istenmeden kapatıldı.
Buna karşılık, Van’daki dava dosyasında, Bayram Otel’de ilk depremden sonra hasar tespiti bile yapılmadığı, binanın ilk deprem ve artçılardan etkilendiği, bu nedenle gerekli işlemleri yapmayanların sorumluluğunun bulunduğu şeklinde, 4 profesör tarafından hazırlanmış bilirkişi raporunun bulunduğu ortaya çıktı. Bu raporlara rağmen, iddiaların somut bilgi ve belgelere dayanmadığının söylendiği anlaşıldı.
AİHM de alternatif
Yakınlarını kaybedenler, bu nedenle Adalet Bakanı Sadullah Ergin’le görüştü. Aileler, başsavcılığın kararının yazılı emir yoluyla, kaldırılması istemiyle Yargıtay’ın ilgili ceza dairesine taşınmasını ve bu yolla soruşturma açılmasını talep etti.
Bu görüşmeden sonra aileler, ellerindeki kararları Adalet Bakanlığı’na gönderdi ve harekete geçilmesini istedi. Bakanlık ise değişen yasal düzenlemelerin ardından savcılara dava açılması talimatı verilmesinin söz konusu olamayacağını, kanun yararına bozma yolunun da yasal olarak kullanılma imkanının bulunmadığını belirterek, ilgili düzenlemeleri ve kanun yollarını ailelere iletti.
Bu nedenle ailelerin elinde sadece Anayasa Mahkemesi yolu kaldı. Ailelerin avukatlarından Murat Kemal Gündüz, Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuruda bulunduklarını, mahkemenin, başvuruyla ilgili bakanlıktan görüş aldığını, bu görüşe karşı da kendilerinin bir görüş bildireceklerini belirterek, “Karar aslında kesinleşmiş durumda. Ancak belki bu alternatif yollardan birinden sonuç alabiliriz diye bu yolları denedik. Anayasa Mahkemesi’nden de sonuç alamazsak, AİHM’ye başvurmak dışında yol kalmıyor” diye konuştu.