SiyasetBu hafta Sohbet Odası'nın konuğu; Doğal Hayatı Koruma Vakfı Başkan Yardımcısı Nergis Yazgan

Bu hafta Sohbet Odası'nın konuğu; Doğal Hayatı Koruma Vakfı Başkan Yardımcısı Nergis Yazgan

23.06.2003 - 00:00 | Son Güncellenme:

Yağmacı barışa hayır

Bu hafta Sohbet Odasının konuğu; Doğal Hayatı Koruma Vakfı Başkan Yardımcısı Nergis Yazgan

kampanyayla tepki gösterdiklerini belirten Yazgan: Günü kurtarma uğruna geleceğimizi satanların Türkiyeyi götürdüğü yol felakettir Şimdi bu 59. hükümetin stratejisi bizim bütün yaptıklarımızı bir anda yok edecek mahiyette. Kaynak yaratma gerekçesiyle devleti vatandaşla barıştırma kisvesi altında Türkiyenin son doğal orman alanları, kıyıları yağmaya açılıyor. Doğal SİT alanlarında yapılaşmaya izin veriliyor. Biz yıllarca Türkiyenin dünyaya armağanı ormanları, sulak alanları, bitki ve kuş türlerini korumak için uğraş verdik. Dalyanda kaplumbağaları koruma çabamızla dünyaya örnek olduk.AKP hükümeti bu yapılanların tamamını kökten ortadan kaldıracak adımlar atıyor. Onlarca hükümet bu varlıkları iyi kötü koruyagelmiş, 59. hükümet bunların hepsini bir anda yıkıyor. Elde son kalanları da satışa çıkarıyor. Hükümetin, birinci derece SİT alanlarını imara açma kararına büyük tepki var, doğal hayatı koruma alanında yıllardır mücadele veren saygın bir sivil toplum örgütü olarak bu girişimi nasıl karşıladınız? İktidar ne yapmak istiyor? Sizin öneriniz nedir? Doğal Hayatı Koruma Vakfı olarak biz Meclise dönük bir kampanya başlattık. Milletvekillerini ve halkımızı uyarıyoruz. Çocuklarımızın geleceği için yağmacı barışa dur demeliyiz. On line kampanya açtık (www.wwf.org.tr) adresimizi tıklayarak şikâyetleri iletebilirsiniz. Ormanlarla ilgili Anayasa değişikliği Mecliste yeniden görüşülmeden önce sivil toplum sesini yükseltmeli. Kazı kazan diye broşür hazırlamışsınız. AKP hükümetinin yapmak istediklerini onaylamak gelecekte felaketle sonuçlanacak bir kumardır. Milletvekillerini uyarıyoruz. Kazıyın kazanın! Hazırlanan kaynak paketlerinin altından milli parklar, ormanlar, kıyılar, madenler çıkıyor. Yangınlar... Sadece yangınlar değil, şehirleşme, çarpık yapılaşma, gecekonduların imara açılması. Hepsi etken. Doğal Hayatı Koruma Vakfı olarak, Türkiyenin önemli bitki alanlarının envanterini çıkardık. Avrupanın biyolojik zenginlik açısından en değerli 100 ormanı 1999da belirlendi. 100 sıcak nokta arasında Türkiyeden 9 alan bulunuyor. Küre dağları birinci, İstanbul ormanları ikinci sırada. Buralar ölçülebilir değerler değil, Türkiyenin uluslararası sözleşmelerle korumakla yükümlü olduğu yerler. AB üyeliğinden söz ederken, Avrupa ormanlarının Türkiye içindeki sıcak noktalarını yok edemezsiniz. Vakıf olarak siz de Türkiyenin dahil olduğu iklim sözleşmelerini, sulak alanları denetliyorsunuz. Dünya çevre zirvelerinde ilerlemeler sağlanabildi mi? Türkiye taahhütlerine uyuyor mu? Anlaşmalar sürekli çiğneniyor. Ulusal programlar uygulanmıyor. . . Uluslararası Ramsar Sözleşmesi var. 1993te imzaladık, Türkiye buna göre sulak yerleri Ramsar alanı ilan etti. Sultan Sazlığı, Seyfe Gölü. Bir kısmı aynı zamanda doğal SİT alanı. Gediz Deltası örneğin... 59uncu hükümetin göz diktiği Dalyan, Göcek, Kelebekler Vadisi gibi yerler, hem bitki türleri hem de barındırdığı canlılar, açısından doğal koruma alanları. Buralara çivi çakılamaz. Aksi halde uluslararası anlaşmalar, Ramsar çiğnenmiş olacak. Oran tartışması yanlış Meclis komisyonlarında yüzde 6 yapılaşmayı yüzde 3e çekme önerisi var. Oran tartışması çok yanlış. Yüzde 1 bile imara açsanız oraları koruyamazsınız. Yarın SİTlerde, el değmemiş kıyılarda inşaat başlarsa betonlaşma kaçınılmaz olur. Ramsar dışında hangi sözleşmeler bağlayıcı? Bern Sözleşmesi var. Bitki ve canlı türleri açısından kırmızı listemiz var: Akdeniz fokları, kaplumbağalar, kuşlar, bitkiler hepsi koruma altında. Af çıktı diyelim bu gelecekteki işgallere davetiye olmayacak mı? Özalın en büyük günahlarından biri doğaya verdiği zarardır. Orman vasfını kaybetmiş arazi tanımı ANAP döneminde yapıldı. Orman vasfını kaybetmiş ne demek, niye kaybetsinler? Yine ağaçlandırırsınız. AKP sivil toplum örgütleri ile temasa geçmiyor Bağdattaki kültür varlıklarının talanı gibi Türkiyede iktidar eliyle SİT alanlarında yağmayı teşvik ediyor. Üstelik barış zamanı. Çok doğru, biz de bu yüzden hükümetin yaklaşımına yağmacı barışı diyoruz. Duyarlılık kalmadı... Yok, yok... Orman ve Çevre Bakanlığı birleştirildi. Çevre kalktı. Kültür gitti. Herhalde eskiye dönüyoruz. 20 - 25 sene önce çevreci örgütlenmelere bunlar anarşist midir, komünist midir diye kuşkuyla bakılırdı. Aykırı, marjinal akımlar olarak görülürdü. AKP de bunu yapıyor. Sivil toplumu önemsedikleri görüşündeler ama hep retorikte, gerçekte bizlerle hiçbir temasları yok. Oysa Doğal Hayatı Koruma Vakfı, ÇEKÜL, TEMA gibi kuruluşlar büyük mesafe kat ettiler. Geçmişte bizimle yakın çalışan hükümetler oldu. Avrupadan çok büyük destek görüyoruz. AKPli bakanlardan davet alıyor musunuz? Hayır. Oysa sivil toplum gelişiyor. AKP iktidarı da ABye girişte bunun önemini fark etmek zorunda. Başka Türkiye yok AB ile ortak yürütülen proje var mı? Göksu Deltası... Türkiyenin gelecekte en büyük zenginliği içilebilir su kaynakları ve hâlâ tarım yapılabilir toprakları olacak, tabii yağmalanmazsa. Hiç olmazsa son yeşil alanları koruyabildik. Turizm o sayede kazandırıyor. Tabii altın yumurtlayan tavuğu kesmezsek... AKP bunun peşinde. Kendi dönemlerinde kesip oradan gelecek parayla bütçe açığını kapatacaklar. Buna dur demeliyiz. Günü kurtarma uğruna geleceğimizi satanların Türkiyeyi götürdüğü yol felakettir. İktidar müflis tüccar zihniyetiyle elde kalan son parçaları da nakde çevirmenin arayışı içindedir. İstanbulda üçüncü Köprü tartışmasıyla noktalayalım. Başbakan Erdoğan son olarak köprü güzergâhını Karadenize doğru kaydırdı. Buradan çevre yolları geçirmek akılcı mı? Olacak şey değil. Biz İstanbulda 3. köprüye karşıyız. İstanbul ormanları, Avrupanın Türkiyeden korunmasını istediği ikinci öncelikli alan. Hasbelkader bir dönem iktidar oldunuz diye her şeyi satamazsınız! Bunun geri dönüşü yok. Başka Türkiye yok!