25.09.2019 - 07:50 | Son Güncellenme:
ANKARA Milliyet
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda konuştu. Erdoğan, şunları söyledi:
HERKESE HAKKINI VERMEK: Dünyamız, küresel düzeyde adaletsizliğin yol açtığı pek çok sorunla ve sancıyla yüz yüzedir. Medeniyetimizin büyük âlimi Hazreti Mevlana, adaleti, “hakları ve ödevleri gerektiği gibi paylaştırarak herkese hakkını vermek” olarak ifade ediyor. Bugün dünyamızda, ne hakların, ne de sorumlulukların gerektiği gibi paylaşılmadığı ortadadır. Hâlbuki şu an içinde bulunduğumuz kurum, ikinci dünya savaşı sonrası, işte bu adaletsizliği ortadan kaldırmak amacıyla kurulmuştu. Oysa bugün uluslararası camia, geleceğini tehdit eden terör, açlık, sefalet, iklim değişikliği gibi sorunlara kalıcı çözüm üretme kabiliyetini giderek yitiriyor.
DÜNYA BEŞTEN BÜYÜKTÜR: Genel Kurul’un bu yılki temasının “Yoksulluğun ortadan kaldırılması, kaliteli eğitim, iklim değişikliğiyle mücadele ve kapsayıcılık için çok taraflı çabaların canlandırılması” olarak belirlenmesi elbette isabetlidir. Ancak asıl önemli olan hep birlikte neler yapabileceğimizdir. Dünyanın bir tarafı yüksek refah seviyesi ve lüks içinde hayatını sürdürürken, diğer tarafta açlığın, sefaletin, cehaletin kol gezmesi kabul edilemez. Dünyanın şanslı bir azınlığı dijital teknolojiyi, robotları, yapay zekâyı, obeziteyi tartışırken, 2 milyarı aşkın insanın yoksulluk, 1 milyara yakın insanın açlık sınırının altında yaşıyor olması çok acıdır. Bu kürsüden yıllardır insanlığın kaderinin sınırlı sayıdaki ülkenin ihtiyarına bırakılamayacağını söylüyorum. Burada, sizlerin huzurunda tekrar ediyorum: Dünya beşten büyüktür.
NÜKLEER SİLAHLAR: Nükleer güç sahibi ülkeler ile buna sahip olmayan ülkeler arasındaki adaletsizlik dahi tek başına, dünyanın dengelerini bozmaya yetiyor. Nükleer güce dayalı kitle imha silahlarının tümden yok edilmek yerine, her krizde bir koz olarak ortaya konması, herkes gibi bizi de rahatsız ediyor. Bu güç, ya herkes için yasak, ya herkes için serbest olmalıdır.
SURİYE KRİZİ BİTMELİ: Suriye, bugün insanlığın vicdanını yaralayan ve küresel adaletsizliğin adeta sembolü haline gelen bir coğrafya durumundadır. Bu ülkede 2011’den beri yaşanan kriz, rejim ve terör örgütleri ile onları cesaretlendiren güçler tarafından ısrarla sürdürülmeye çalışılıyor. Yaklaşık 1 milyon insanın ölümüne, 12 milyonu aşkın insanın yerinden edilmesine yol açan Suriye krizini artık sona erdirmenin zamanı gelmiştir. Suriye’de DEAŞ’a karşı ilk ve en ciddi darbeyi vuran ülke Türkiye’dir. Fırat Kalkanı Harekâtı ile yaklaşık 3 bin 500 DEAŞ’lıyı etkisiz hale getirerek, örgütün Suriye’deki çöküş sürecini başlattık.
DÜNYA ÇABUK UNUTTU: Bugün Türkiye, milli gelire oranla dünyanın en fazla insani yardımda bulunan ülkesidir. Çatışma, açlık ve zulümden kaçan 5 milyon sığınmacıya ev sahipliği yapıyoruz. Bir başka ifadeyle Türkiye’de, Amerika’daki 29 eyaletin tek tek her birinin nüfusundan daha fazla sığınmacı bulunuyor. Ülkemizdeki sığınmacıların 3 milyon 650 binini komşumuz Suriye’den gelenler oluşturuyor. Yani şu an New York şehir nüfusunun yarısı kadar Suriyeli kardeşimizi topraklarımızda misafir ediyoruz. Son 8 yılda sığınmacılar için 40 milyar dolar harcama yaptık. Ülkemize gelen sığınmacılardan 365 bini, Suriye’de güvenli hale getirdiğimiz bölgelere geri döndü. Suriyeli sığınmacılarnı yarıya yakını 18 yaşın altındadır. Ülkemiz topraklarında doğan Suriyeli çocuk sayısı ise 500 bine yaklaşmıştır. Biz bunlara sadece barınma değil, eğitim ve sağlık başta olmak üzere her türlü imkânı sağlıyoruz. Buna karşılık dünya, canlarını kurtarmak için çıktıkları yolculukları ya Akdeniz’in karanlık sularında ya da sınırlara gerilen tel örgülerin önlerinde sonlanan milyonlarca mazlumu çok çabuk unuttu. Ama biz, cansız bedeni kıyıya vuran Aylan bebeklerin görüntülerini unutmadık, unutmayacağız.
ÜÇ ÖNEMLİ HUSUS: Bugün Suriye’de insani krizin çözümünde dikkatle üzerinde eğilmemiz gereken 3 önemli husus var. Birincisi Suriye’nin toprak bütünlüğü ve siyasi birliğin tesisi konusunda kritik bir süreç olarak gördüğümüz Anayasa Komitesi’nin etkin ve verimli bir şekilde çalıştırılmasıdır. Ankara’daki zirvede bu konuda önemli bir başarıya imza attık. İkincisi İdlib’deki muhtemel katliamların ve yaklaşık 4 milyon kişilik potansiyel göç dalgasının önüne geçilmesidir. Üçüncü en önemli konu Suriye’nin dörte birini işgal eden Fırat’ın doğusundaki PKK-YPG terör yapılanmasının ortadan kaldırılmasıdır.
3 MİLYONA ÇIKARTABİLİRİZ: Tüm terör örgütlerine aynı mesafeden bakan bir anlayışı yerleştirmeden Suriye meselesine kalıcı çözüm bulamayız. ABD ile burada bir Güvenli Bölge oluşturulması konusundaki görüşmelerimiz sürüyor. Niyetimiz, ilk etapta 30 kilometre derinliğinde ve 480 kilometre uzunluğunda bir Barış Koridoru tesis ederek, uluslararası toplumun desteğiyle burada 2 milyon Suriyelinin iskânını sağlamaktır. Şayet bu bölgenin derinliğini Deyrizor-Rakka hattına kadar indirebilirsek, ülkemizden, Avrupa’dan ve dünyanın diğer bölgelerinden kendi topraklarına geri dönecek Suriyeli sayısını 3 milyona kadar çıkartabiliriz. Gerçekleştirmekte kararlı olduğumuz bu konuda Türkiye olarak gerekli hazırlıkları yapmaya başladık. Güvenli Bölge’lere dönüşleri desteklemek için Birleşmiş Milletler öncülüğünde bir bağışçılar konferansı düzenlenebileceğini düşünüyoruz.
SÖZÜN BİTTİĞİ YERDEYİZ: Bugün dünyamızda adaletsizliğin en çok yaşandığı yerlerden birisi, İsrail işgali altındaki Filistin topraklarıdır. Daha birkaç gün önce, sokaktaki masum bir Filistinli kadının İsrail güvenlik güçleri tarafından alçakça öldürüldüğü görüntüler bile vicdanları harekete geçiremiyorsa, artık sözün bittiği yerdeyiz demektir. Türkiye olarak bizim tavrımız nettir. Çözüm, 1967 sınırları temelinde, başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız ve mütecanis topraklara sahip bir Filistin devletinin bir an önce kurulmasıdır. Bunun dışındaki herhangi bir barış planının adil olma, kabul edilme ve uygulanma şansı yoktur.
FİLİSTİN’İN YANINDAYIZ: Birleşmiş Milletler kürsüsünden soruyorum: İsrail devletinin sınırları neresidir? 1948 sınırları mıdır, 1967 sınırları mıdır, yoksa daha başka bir sınırı var mıdır? Tıpkı işgal edilen diğer Filistin toprakları gibi, Golan Tepeleri ve Batı Şeria’daki yerleşim yerleri bu devletin sınırları içinde değilse, nasıl oluyor da dünyanın gözü önünde gasp edilebiliyor? “Yüzyılın anlaşması” olarak takdim edilen girişimin amacı Filistin devletinin ve halkının mevcudiyetini tamamen ortadan kaldırmak mıdır? Türkiye, bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da, mazlum Filistin halkının yanında yer almaya devam edecektir.
HERKES İÇİN ADALET: Karşı karşıya olduğumuz her küresel meselede adil, hakkaniyetli, vicdanlı çözümler bulabileceğimizin mümkün olduğuna inanıyorum. Sözlerime şu temennilerle son veriyorum. Herkes için özgürlük. Herkes için barış. Herkes için refah. Herkes için adalet. Herkes için huzurlu ve güvenli bir gelecek.
Bozkır’a destek istedi
Adalet, ahlak, vicdan temelinde yeniden yapılandırılacak bir Birleşmiş Milletler ve özellikle de Güvenlik Konseyi, insanlığa yeniden umut verecektir. Türkiye olarak, bu konuda atılacak her adımı desteklemeye, buna katkı vermeye hazırız. Bu anlayışla, 75’inci Genel Kurul Başkanlığı görevine talibiz. Bu önemli görev için Avrupa Birliği eski Bakanı ve halen Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin Dışişleri Komisyonu’nun Başkanı Büyükelçi Volkan Bozkır’ı aday gösterdik. Desteğinizi esirgemeyeceğinize inanıyorum.