04.03.2020 - 21:29 | Son Güncellenme:
AA
Bakan Soylu, CNN Türk'te canlı yayınlanan "Tarafsız Bölge" programında soruları yanıtladı, gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu.
TBMM Genel Kurulu'ndaki kavganın sorulması üzerine Soylu, olayları herkesin izlediğini söyledi.
CHP Grup Başkanvekili Engin Özkoç'un Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a yönelik sözlerini eleştiren Soylu, "Kalkacaksınız bu ülkenin Cumhurbaşkanı'na direkt olarak hakaret edeceksiniz. Böyle bir hakkınız yok. Milletvekili olmak, bakan olmak bu tip bir hakkı ortaya koyabilir mi? Bu sözün bittiği yerdir. O kişi, siyaset içinde olmaması gereken birisidir." diye konuştu.
Süleyman Soylu, CHP'nin uzun zamandan beri Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı hedef aldığını belirterek, Erdoğan'ın Türkiye'nin iddiasını, tezlerini ve gücünü dünyaya yansıtan kişi olduğunu söyledi.
CHP'nin gayri milli bir sürece itildiğini belirten Soylu, bu durumdan CHP'li seçmenlerin de memnun olmadığını aktardı.
Çanakkale'de hayatını kaybeden İdliblilerin olduğunu dile getiren Soylu, "Kılıçdaroğlu çıkıyor diyor ki, 'İdlib'den gelecek olanların tamamı eli kanlı olan insanlar, terör örgütü üyeleri.' Bu kabul edilebilir bir şey mi? Oradaki çocukların mı, kadınların mı eli kanlı?" diye sordu.
"Bu vatanın dışında ortak paydamız yok"
Bakan Soylu, Rus Sputnik haber ajansının sitesindeki paylaşımı da eleştirerek, bunun kabul edilebilir bir şey olmadığını söyledi.
Bugünlerde birtakım gazete ve dergilerde yapılan provakatif yayınlara seyirci kalınmaması gerektiğinin altını çizen Soylu, "Bu vatanın dışında ortak paydamız yok. En kritik ve mücadeleci anımızda bunu parçalamak için provoke etmek için ortaya çıkan sözlere devlet gereğini yerine getirmelidir." değerlendirmesini yaptı.
Şehit cenazesinde kendisi ile MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun elini sıkmamasının hatırlatılması üzerine Soylu, Kılıçdaroğlu'nun elini bilerek sıkmadığını belirtti.
Kılıçdaroğlu'nun, Türkiye'nin verdiği mücadeleyi hafifletmek için ortaya koyduğu sözlerini unutamadığını anlatan Soylu, "Böyle bir tercih kullandım. Bu da benim en tabii hakkım. O tabutunun altına girdiğimiz çocuklara, evlatlarımıza, eğer ben onun elini sıkarsam, kendime yanlış yapacağıma da o çocuklara yanlış yapacağımı da düşündüm. Bu bir duygu." diye konuştu.
Göç hareketleri dünyanın en temel problemlerinden biri
Türkiye'nin sınır kapılarında engelleri kaldırmasının ardından Yunanistan'a sığınmacı geçişlerinin devam ettiğini vurgulayan Soylu, "Birinci gün 9 bin 62, ikinci gün 43 bin 68, üçüncü gün 65 bin 127, dördüncü gün 10 bin 30, beşinci gün yani dün de 5 bin 722 kişi geçmiş. Bu sadece Edirne'den Yunanistan'a geçen göçmenler. Bunun sadece 4 binini geri ittiler ama bu itmenin ardından onlar Yunanistan'a tekrar geri girdiler." dedi.
Soylu, 2005'te 57 bin 428 olan Türkiye gelen kaçak göçmen sayısının 2019'da 454 bin 662'yi bulduğunu belirterek, şunları kaydetti:
"Bunun sebebi şu, dünyada büyük bir göç akımı var. Küresel Güç Raporu'na göre, 2002'deki tahmin 2050 yılında dünyada 230 milyon kişilik bir göç hareketliliğinin yaşanması yönünde. 2018 yılı itibarıyla 245 milyona geldik. Bu göç hareketlerinin bir bölümü ekonomik, bir bölüm vekalet savaşları nedeniyle. Ekonomik derken adalete, eğitime, sağlığa, gıdaya erişimdeki yoksunluk. Bu göç hareketleri şu anda dünyanın en temel problemlerinden bir tanesi. Bundan kaçabilmek mümkün değil. 21. yüzyıl en yakıcı meselelerinden bir tanesi, küresel göç dalgalardır. Bu daha artarak devam edecek. Kaçak göçmen yakalamada geçen yıla göre bu yılın ilk iki ayında yüzde 32 artış oldu. Bize ya aşağıdan geliyor ya da İran sınırından. Afganistan, Pakistan, Afrika, Bangladeş bütün bu ülkelerden geliyor."
Hayatını kaybeden iki kişi için Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine müracaat edilecek
Türkiye'nin göçmenleri sınırına girdikten sonra uluslararası mevzuat gereği almama şansının olmadığını belirten Soylu, şöyle devam etti:
"Mesela Cenevre Sözleşmesi 3'üncü, 9'uncu ve 33'üncü maddeleri. Ayrıca, Avrupa Birliğinin oluşturduğu kendi hukukunda maddeler de var. Bunun yanında İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi. Yunanistan bu konuda 10 tane yanlış hareket yapıyor. Yunanistan'ın sınır kapılarını yabancılara kapatması, İnsan Hakları Evrensel Bildirisinin 2, 6, 7 ve 30'uncu maddeleri ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ile Cenevre Sözleşmesine aykırılık teşkil ediyor. Arkadaşlarımız hayatını kaybeden iki kişinin vekaletlerini ailelerinden alıp hazırlıklarını yaptılar. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine müracaat edecekler. Dışişleri Bakanlığımız bunu uluslararası bir mesele haline getirecek."
Türkiye'nin 18 Mart Mutabakatı ile denizden Yunanistan'a geçenleri almayı taahhüt ettiğini dile getiren Soylu, Yunanistan'ın bugüne kadar sadece 2 bin 90 kişiyi geri gönderebildiğine dikkati çekti.
Sınır geçiş sayıları nasıl tespit edildi?
Geçen yıl 7 bin insan kaçakçısı yakaladıklarını belirten Soylu, şunları kaydetti:
"Yunanistan'a 2018'de 15 bin kişi karadan geçti. Bunların 7 bin 600'ü FETÖ'cü. 2019'da karadan toplam 8 bin 500 kişi geçti, bunun da 7 bin 300'ü FETÖ'cü. Bunlar FETÖ'cülere sınırları özellikle açıyorlar. FETÖ'cüleri onlar bize vermeyince Geri Kabul Anlaşmasını biz askıya aldık. Yunanistan sınırını tutamaz, böyle bir yeteneği yok. Şu ana kadar Yunanistan'a 1 milyon 200 bin kişi geçti. Bunların tamamına yakını da Avrupa'nın içlerine gitti."
Yunan adalarında irtibat görevlilerinin olduğunu vurgulayan Soylu, "Kimin geçtiğini biliriz. 18 Mart Mutabakatı çerçevesinde Göç İdaresi Genel Müdürlüğümüzde görevli arkadaşlarımız var. Kaç kişinin geçtiğini, kim olduğuna, nereden geldiğine bakarız." dedi.
Bakan Soylu, geçen yıl 202 bin Afganistan uyruklu yakaladıklarını, bunların 70 binin düzenlenen operasyonla geri gönderildiğini söyledi.
Avrupa'ya geçmek isteyen sığınmacıların sınır kapılarına doğru hareketine ilişkin soru üzerine Soylu, kimseye "git" demediklerini, gitmek isteyenlerin gittiğini söyledi.
Soylu, "Cenevre Sözleşmesi ve İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'ne göre, Avrupa Birliği'nin göç kuralları çerçevesinde Yunanistan ve Avrupa, bu kuralların tamamını eziyor. Haydi Avrupa'yı bıraktım, tamam onlar birbirini tutuyorlar. Bizden bir ses çıkmıyor. Tam tersi muhalefet partileri dahil olmak üzere 'tü sizin kalıbınıza' demesi lazımken dönüp Türkiye'yi suçluyorlar." dedi.
Edirne-Yunanistan sınırının Türkiye tarafında herhangi bir güvenlik zaafiyetinin bulunmadığını ifade eden Soylu, Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı ve Türk Kızılay'ın yanı sıra birçok sivil toplum örgütünün Edirne'de yardım faaliyetleri gerçekleştirdiğini anlattı.
"Şu anda deniz hariç 137 bin 878 sığınmacı sınırı geçti"
Sınırı geçen sığınmacıların tespitinin nasıl yapıldığına ilişkin soru üzerine Soylu, şunları kaydetti:
"Bizim 23 sınır karakolumuz, 8 bölüğümüz var. Hepsinin kendine ait 5-5,5 kilometrelik sorumluluk alanı var. Eskiden mücadele ediyorlardı, peşinden koşuyorlardı, şimdi seyrediyor ve yazıyor. Dronelar var, 2 tane mekanize tugayı var. Başka bir şey daha var, biz hangi ilden kaç kişi çıktığını biliyoruz. Hangi ilden kaç kişi geldiğini de biliyoruz. Edirne'ye kaç kişi vardığını da biliyoruz. Bizim işimiz bu. Yüzlerce geçilecek yer var. Yunanistan bunu tutamaz. Böyle bir şey yok. Şu anda deniz hariç 137 bin 878'di program başlarken. Bunlar geçtiler, yürüyorlar."
Suriye'den 3,5 milyon kişilik yeni göç dalgasının geldiğini anımsatan Soylu, "Onlara da 'Buyrun geçin' diyeceğiz. Yapacak başka bir şey yok." dedi.
Sınırı geçen sığınmacıların uyrukları
Soylu, Edirne'den Yunanistan'a geçen sığınmacıların uyruklarına ilişkin soruyu yanıtlarken, "Esas itibarıyla Suriyeliler bizim içimizde yerleşik. Ama şu anda yüzde 20-25'i Suriyeli. Geri kalan Afgan, Pakistan. Araya karışan Türk vatandaşlarını da gördük. Şu ana kadar 14-15 FETÖ'cü de yakaladık." şeklinde konuştu.
"Cumhurbaşkanının MYK toplantısında 'Atina'yı ve Avrupa'yı doğrudan İdlib'e bağladık' dediği ifade edildi. Bu mültecilerin Türkiye'yi terk edip Avrupa Birliği'ne geçiş yapması, Avrupa Birliği'nin İdlib politikasında bir değişikliğe yol açar mı?" sorusuna Soylu, şu yanıtı verdi:
"Biz orada yeni bir politika değişikliği istiyor değiliz, kimseden de bir şey bekliyor değiliz. Oradaki tavrımızı Cumhurbaşkanı bütün dünyaya ifade etti. Avrupa, kendine 'değerler birliği' diyor. Hangi değerini bugün tutabiliyor? Orada insanları öldürüyorlar. Avrupa Birliği neredeyse Amerika'nın, Rusya'nın ve diğer tüm ülkelerin altlığı haline gelmiş. Avrupa Birliği, inadıyla İngiltere'yi kendi içinden ayırdı. Şimdi yeni bir inat ortaya koymaya çalışıyor. Bu inat, Avrupa Birliği'ni büyütmez. Avrupa Birliği'nin yola çıktığını iddia ettiği değerleri tamamen ortadan kaldırır. Bu kadar net. Onun için Avrupa Birliği burada bir şey yapmayacak, insani değerlere sahip çıkacak. Dönecek diyecek ki 'Yaptığınız yanlıştır, bunu yapmayacaksınız' Orada Türkiye'nin ortaya koymuş olduğu politika ve tezleri destekleyecek. Desteklediği zaman göç de yönetilir, o bölgedeki karmaşıklık da ortadan kalkar."
"3,5 ton patlayıcı oluşturulabilecek madde yakaladık"
Soylu, açıklamalarına şöyle devam etti:
"Ankara ve İstanbul'daki terör eylemlerinin önemli bir bölümü orada pişirildi. Terör üniversitesi, terör akademileri kuruldu. Suriye'den kuzey Irak'a kadar olan bölgenin tamamında yeni işler beceriliyor. Bu bir tehdit. Ne beceriliyor? Biz bugün bir şey peşindeyiz, bir şey yakaladık. Eğer bu doğruysa, Suriye'nin içinde öyle bir şey oluşturuyorlar ki Türkiye'nin bütün büyük şehirlerinde bir anda patlatabilecek, yüz binlerce insanın ölebileceği bir yapı oluşturuyorlar. Bütün bu tehditlerin, yeni terör teknikleri, taktikleri, teknolojileri, hepsi orada deneniyor. Bugün sabah jandarma istihbaratımızın yakaladığı önemli bir şey. Şimdi biz bunun üzerine gidiyoruz. 3,5 ton patlayıcı oluşturulabilecek madde yakaladık. Ucunu da öbür tarafta yakaladık. Öbür tarafta DEAŞ da PKK da var. Biz buraları eğer istikrarlı bir hale getiremezsek bu tehditler sürekli olarak Türkiye üzerinden asimetrik bir sonuca ulaşmak isteyenlere imkan tanıyacaktır."
İdlib'den 34 şehit haberinin geldiği gece neler yaşandı?
İdlib'de Rusya destekli rejim unsurlarının düzenlediği hava saldırıları sonucu 34 Türk askerinin şehit olduğu 27 Şubat gecesi neler yaşandığına ilişkin soruyla ilgili Soylu, şunları kaydetti:
"Biz o gün güvenlik toplantısındaydık. O gece sabaha kadar bugün Cumhurbaşkanımız da ifade etti, izah etti hem güvenlik toplantısında Cumhurbaşkanı, Dışişleri Bakanımız, Milli Savunma Bakanı, ben, Genelkurmay Başkanı ve MİT Başkanı vardı. Tüm bunlar konuşuluyordu sonra şehit haberleri ard arda gelmeye başladı. Neler yapacağımız, hangi tedbirleri alacağımız, nasıl bir süreç yönetmemiz lazım geldiği teker teker konuşuldu. Cumhurbaşkanımız uluslararası diplomasiye başladı o akşam ve ertesi gün. Dünyaya bu meseleyi anlattı ve ilk etaptan sonra genel meseleyi kavradıktan sonra da Milli Savunma Bakanı Hulusi Bey, hemen Hatay'a gitti. Hatay Valisinin açıklamayı yapması bizim kararımızdı. Çünkü biz kriz masasının içerisindeyiz. Biz meseleyi bir taraftan kriz masasından yönetmeliyiz bir taraftan da halkı doğru bilgilendirmek adına valiyle sürekli temas halinde olduk."
Şehit sayısının gizlendiği iddiaları
"Türkiye'de şehit sayısı gizlenebilir mi, eksik açıklanabilir mi?" şeklindeki soruya Soylu, "Biz zaten bir tane şehidimiz olsa hemen bu konuyla ilgili harekete geçilir. Bunun hastanesi, morgu, uçağı, ailesi, devlet töreni, şehit töreni var. Bu deli saçması bir şey. Böyle bir şey nasıl saklanabilir, nasıl gizlenebilir? Nasıl saklayacaksın? Annesinden mi saklayacaksın, babasından mı saklayacaksın, kardeşinden mi saklayacaksın? Yarım saat, bir saat, bir buçuk saat saklarsın. Biz ciddi bir devletiz. Bu konularda bizim en ufak bir eksikliğimiz söz konusu olamaz. Buna kimse müsaade edemez, edilemez. Bir devlet bunu yapabilir mi kimse bu riski alamaz?" yanıtını verdi.
Suriye'nin İdlib kentinde 33 askerin şehit edildiği Esed rejimi unsurlarının saldırısı sonrası neden yas ilan edilmediğine ilişkin soru üzerine Soylu, "Biz bir mücadele veriyoruz, yasımız içimizde zaten ve devam eden bir mücadele veriyoruz. Bu mücadele hakikaten Türkiye'nin ortaya koyduğu tarihin bir noktasından bakıldığı zaman önemli bir kırılma anı olarak nitelendirilebilecek mücadele." diyerek, daha önce şehitler için bir yas ilan edilmediğini aktardı.
Bu süreçte bütün milletin yas tuttuğunu ancak herkesin dik durarak, birlik içinde karşı tarafa gücünü gösterme zamanı olduğunu anlatan Soylu, yabancı devlet adamlarının vefatı nedeniyle daha önce yas ilan edilmesinin de diplomatik nezaketten kaynaklandığını ifade etti.
"Devlet sırrı, milli güvenlik sırrı denilen bir anlayış var"
Libya'da iki MİT görevlisinin şehit olmasıyla ilgili bir internet sitesinde yapılan habere ilişkin bazı gazetecilerin gözaltına alınmasına dair soru üzerine Soylu, bu tür haberleri yapmanın yanlış olduğunu ifade ederek, "Devlet sırrı denilen bir şey vardır, bir milli güvenlik sırrı denilen bir anlayış vardır. Bu Almanya'da da böyle. Hadi yapsınlar böyle bir haberi Almanya'da." diye konuştu.
Söz konusu gazetecilerin sabaha karşı evlerinden gözaltına alınmasına yönelik eleştiriler olduğunun hatırlatılması üzerine Soylu, bu konuda sistemin işleyişi hakkında bilgi vererek, şunları kaydetti:
"Cumhuriyet Başsavcılığı talimat yazar, der ki siz bunu alın. Kime der bunu, polise der. Bu talimat genellikle mesai saatinden sonra gelir ve polis çalışmaya başlar. Süreç böyle işler yani. Bunu bulduğu an sisteminde gece, sabah, akşam almak zorundadır. Neden? Kaçarsa o anda yapmış olduğu adli kolluk hizmetini yerine getirmediğinden dolayı sıkıntı yaşar. Şimdi burada Adalet Bakanlığı bu konuda yeni bir düzenleme yapıyor. Mesela adam gece 04.00'te otelde yatıyor, ya kardeşim 07.00'de al."
"FETÖ, PKK ve DHKP-C sosyal medyada birlikte hareket ediyor"
İdlib'de 33 askerin şehit olduğu gün bazı sosyal medya sitelerinin erişimine niçin kısıtlama getirildiğinin sorulması üzerine Soylu, söz konusu platformlarda yer alan yalan haberlere dikkati çekerek, şunları kaydetti:
"Öyle videolar dönüyor ki o videoların bir toplumu tahrik etmemesi, bir toplumun bütün duygularını, bütün kılcal damarlarını harekete geçirmemesi, bütün sinir uçlarını perişan etmemesi mümkün değil. Bu şu demektir, nasıl konvansiyonel alanda alabileceğiniz bir takım tedbirler varsa sosyal medyada alabileceğiniz bir takım tedbirler var ve bunu uyguluyorsunuz. Bu çok bariz ve çok net bir tedbir halidir."
Sosyal medyada toplumsal duyarlılığa ilişkin konularda FETÖ'nün PKK ve DHKP-C mensuplarıyla birlikte hareket ettiğini vurgulayan Soylu, "Birlikte sonuç almak için her türlü yolu deniyorlar. Sosyal medyada da birbirlerinin peşlerine takılıyorlar." diye konuştu.
"Siber Operasyon Merkezi sosyal medyanın karakolu"
Bu konuda başarılı çalışmalar yürüten Emniyet Genel Müdürlüğü Siber Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı bünyesinde oluşturulan Siber Operasyon Merkezini "sosyal medyanın karakolu" olarak nitelendiren Soylu, "Oralarda öyle işlerle karşı karşıya kalıyoruz ki kim ne yapıyor, hangi fake hesaplar üzerinden yapıyor, hangi bir takım farklı hesaplar üzerinden bunları gerçekleştirmeye çalışıyor, hepsini rahat rahat takip ediyoruz." dedi.
Uyuşturucuyla topyekün mücadele
Bakan Soylu, 2013'te uyuşturucuya bağlı ölümlerin 232 olduğunu, 2017'de bu rakamın 920'ye çıktığını ifade ederek, 4 yıl içinde yaşanan 3,5 kat artışa dikkati çekti.
Türkiye'nin uyuşturucu ticaretinde hem batı hem de doğu ülkeleri üzerinden hedef ve transit ülke konumunda olduğunu vurgulayan Soylu, son dönemde gerçekleştirilen başarılı operasyonlar hakkında bilgi verdi.
Uyuşturucuyla mücadele konusunda tüm bakanlıklar ve ilgili kurumlarla ortak hareket edildiğini anlatan Soylu, uyuşturucuya bağlı ölümlerin son iki yılda 941'den 657'ye düştüğünü, bu yıl ise bu rakamın 450'nin altında olacağını belirtti.
Bu alanda yürütülen projeler hakkında da bilgi veren Soylu, uyuşturucuyla mücadele konusunda anne ve babaları yalnız bırakmayacaklarını vurguladı.
Yerel yönetimlerde yetki devrine ilişkin düzenlemeler
Kimi düzenlemelerle muhalefet partisindeki bazı belediyelere ait yetkilerin kısıtlandığı iddialarını yanıtlayan Soylu, AK Partili belediyelerde de bir takım yetki devirleri ve yetki alımları olduğunu vurgulayarak, "AK Parti olduğu için kimse sesini çıkartmadı." dedi.
Muhalefetin "Aslında ben size hizmet edecektim, elimi kolumu bağlamaya çalışıyorlar." söylemini hatırlatan Soylu, "Biz kimsenin elini kolunu bağlamaya çalışmıyoruz. Böyle bir şey de söz konusu değildir. Herkes işini yapsın." diye konuştu.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin işleyişine yönelik değerlendirmelerde de bulunan Soylu, "Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi bir şeyi kabul etmez, liyakatsız insanı. Bunu göreceksiniz. Bu sistem liyakatlı insanların sırtlarında başarılı olur. Mesela Parlamenter Hükümet Sistemi liyakatsiz insanı kabul edebilir, çünkü insan faktörü orda çok büyük etken değildir. Ama Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nde tecrübelerimle söylüyorum insan faktörü Parlamenter Hükümet Sistemi'nin iki katından daha fazla etkindir." ifadelerini kullandı.
"Erdoğan-Putin görüşmesinden umutluyum"
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Moskova'da Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile yapacağı görüşmeye ilişkin soru üzerine Soylu, "Recep Tayyip Erdoğan rasyonel bir liderdir ve o rasyonelitesinin sonucunu yarın akşam hem insanlık adına, hem coğrafyamız adına, hem huzur adına, hem de barış adına çıkabileceğini... İzlediğimiz yol belli çünkü, biz yanlış bir yol izlemiyoruz." diyerek, görüşmeden umutlu olduğunu kaydetti.
İstiklal Caddesi'nde 8 Mart Kadın Yürüyüşü'ne izin yok
Bir soru üzerine Bakan Soylu, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nde gerçekleştirilmek istenen "Kadın Yürüyüşü"nün İstiklal Caddesi'nde düzenlenmesine izin verilmeyeceğini belirterek, "İstiklal Caddesi bundan muaf. Ülkelerin böyle hakları var. Yeni Kapı'dan Kadıköy'e her yerde yapabilirsiniz. İstiklal Caddesi'nde böyle bir şey yaptırmıyoruz." diye konuştu.
"Toplumsal olaylarda artık ters kelepçe yok"
Bakan Soylu, ilgili birimlere verilen talimatlarla toplumsal olaylarda gözaltına alınanlara artık ters kelepçe takılmayacağını belirterek, "Saldırı pozisyonundaysa size karşı bunu yapabilirsiniz, sen uyuşturucu satıcısına tak, takman gerekiyor o da; tecavüzcüye tak, kadına ve çocuğa cinsel taciz yapana tak. Onu aşağılamak istiyorsan aşağıla yani, teröriste, kanlı katile tak." diyerek, bu konudaki hassasiyetini dile getirdi.
Kadınlara yönelik şiddet ve kadın cinayetleri konusunda Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının liderliğinde, İçişleri Bakanlığı, Adalet Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı ve Diyanet İşleri Başkanlığının bir araya geldiğini ve 75 maddelik bir yol haritası hazırlandığını ifade eden Soylu, bu konuda yapılan çalışmalar hakkında bilgi verdi.
"Gidin barışın demek yok. Bu sizin işiniz değil"
Emniyet müdürlükleri bünyesinde kurulan Aile İçi ve Kadına Karşı Şiddetle Mücadele Büro Amirliği sayısının 50'den bin 5'e çıkarıldığını aktaran Soylu, ayrıca tüm valiler ve il emniyet müdürlerinin şiddet mağduru veya tehdit altındaki kadınların izlenmesinden sorumlu olduğunu söyledi. Soylu, şöyle devam etti:
"Yarın bir kadının başına bir şey geldiği zaman aman bu kadın karakola geldi de müracaat etti de biz şu işi eksik yaptık... Arkadaş müracaat ettiği zaman 'gidin barışın' demek yok. Bu sizin işiniz değil."
"KADES üzerinden 23 bin 960 kadın ihbarda bulundu"
Cep telefonlarından mobil uygulama olarak kullanılan Kadın Destek Uygulaması'nın (KADES) önemine değinen Soylu, "Kadın bir şiddetle karşı karşıya kaldığı zaman sadece bir tuşa basıyor ve 5 dakikada polis geliyor. Bunu akıllı telefonunuza indiriyorsunuz, ne isminiz kaydoluyor, ne telefonunuz kaydoluyor." dedi.
Soylu, bugüne kadar KADES üzerinden 23 bin 960 kadının ihbarda bulunduğunu ve bunun yüzde 65'inin gerçek ihbar olduğunu ve gerekli müdahalenin yapıldığını sözlerine ekledi.