16.11.2021 - 10:25 | Son Güncellenme:
AA
Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, "24 Temmuz 2015’ten bugüne kadar yurt içinde, Irak’ın ve Suriye’nin kuzeyinde toplam 32 bin 901, bu yılın başından itibaren ise 2 bin 426 terörist etkisiz hale getirilmiştir" dedi.
Akar, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda, Milli Savunma Bakanlığının 2022 yılı bütçesinin sunumunda, güvenlik ortamının yeniden şekillendiğini, güç dengeleri, aktörler ve rollerin sürekli değiştiğini belirtti.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın liderliğinde Türkiye'nin uluslararası ilişkilerde özne haline geldiğini, etki ve ilgi alanının her geçen gün genişlediğini bildiren Akar, "Cumhuriyet tarihimizin en kapsamlı, en yoğun faaliyetlerini sürdürdüğümüz bu dönemde doğal olarak TSK'nın da görev ve sorumlulukları artmaktadır. Bu kapsamda Mehmetçik, egemenlik, bağımsızlık ve güvenliğimiz için yurt içi ve sınır ötesinde terörle mücadeleye; mavi vatanımızda ve semalarımızdaki hak, alaka ve menfaatlerimizi korumaya, azim ve kararlılıkla devam etmektedir." diye konuştu.
FETÖ, PKK/PYD-YPG, DEAŞ başta olmak üzere tüm terör örgütlerine karşı mücadelenin artan bir şiddet ve tempoda aralıksız devam ettiğini ifade eden Akar, "24 Temmuz 2015'ten bugüne kadar yurt içinde, Irak'ın ve Suriye'nin kuzeyinde toplam 32 bin 901, bu yılın başından itibaren ise 2 bin 426 terörist etkisiz hale getirilmiştir. Özellikle ifade etmek isterim ki ülkemizin ve milletimizin güvenliği için icra edilen tüm operasyonlar, uluslararası hukuka uygun, Irak ve Suriye'nin hak ve hukukuna saygılı, meşru müdafaa hakkı kapsamında ve sadece bölgedeki terörist unsurlar hedef alınarak yapılmaktadır." dedi.
Akar, birilerinin "sivillere zarar verildiği, bazı etnik ve dini grupların hedef alındığı" gibi asılsız iddialarla sis tabakası ve suni gündem oluşturmaya çalıştığını belirterek, şunları söyledi:
"Bunlar beyhude bir çabadır. Biz, sadece ülkemizin ve milletimizin güvenliğine değil, aynı zamanda bölgede yaşayan masum insanlar ile tüm dini ve etnik grupların güvenliğine de büyük önem vermekteyiz. Operasyonlarımızda ayrıca tarihi ve kültürel dokular başta olmak üzere çevrenin korunmasına da azami dikkat ve hassasiyet göstermekteyiz. Bir kez daha vurgulamak isterim ki binlerce yıldır bu coğrafyayı, ekmeği, suyu birlikte paylaştığımız Kürtler bizim kardeşimizdir. Türk-Kürt kardeştir. Bunun en açık göstergesi şanlı bayrağımız ve sancağımız için canlarını feda eden ve şehitliklerimizde bir arada yatan kahramanlarımızdır. Bizim için terörün ve teröristin etnik, dinsel, mezhepsel ayrımı söz konusu değildir. Terörist teröristtir."
Başta ABD olmak üzere yabancı muhataplarına "PKK eşittir YPG" olduğunu her seviyede dile getirdiklerini, teröristlere verilen her türlü desteğin kesilmesini ısrarla talep ettiklerini aktaran Akar, şöyle konuştu:
"PKK eşittir YPG olduğu hususunda hiçbir tereddüt bulunmamaktadır. Esasen, bizzat terörist elebaşları da Suriye'deki sözde komutanların, daha önce PKK saflarında yer aldığını basında açıkça itiraf etmiştir. Ayrıca ABD Senatosunda düzenlenen oturumlarda, bazı uzmanlar ABD'nin YPG ile ilişkisinin sonlandırılması gerektiğini belirtmektedir. Sonuç olarak asil milletimizi, 40 yıldan beri başına musallat olan terör belasından kurtarmakta kararlıyız. Bizim tek hedefimiz teröristlerdir. Bizim için terörist neredeyse hedef orasıdır. Operasyonlarımız, en son terörist etkisiz hale getirilinceye kadar azim ve kararlılıkla devam edecektir."
"MEHMETÇİĞİN NEFESİ TERÖRİSTLERİN ENSESİNDE"
Pençe serisi harekatlarla Irak'ın kuzeyinde teröristlerce "girilemez" denilen yerlere girildiğini, bölgede yıllarca teröristler tarafından geniş bir alan içinde kullanılan barınak, sığınak, depo ve sözde karargahların tahrip edildiğini dile getiren Akar, "Mehmetçiğin nefesi teröristlerin ensesindedir. Terör örgütü sözde elebaşları iki gece aynı yerde yatamamaktadır. Irak için de tehdit teşkil eden ve bölgedeki istikrara zarar veren terör örgütü ile mücadele, Irak'la koordineli ve yakın iş birliği içerisinde sürdürülmektedir." diye konuştu.
Suriye'nin kuzeyinde PKK/PYD/YPG ve DEAŞ gibi terör örgütlerine karşı Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı ve Barış Pınarı harekatlarının başarıyla icra edildiğini, İdlib bölgesinde Bahar Kalkanı harekatıyla da yeni bir göç dalgası ve başta kadınlar ile çocuklar olmak üzere insanlık dramının yaşanmasının da önlendiğini anımsatan Akar, "Unutulmamalıdır ki terör koridoru engellenmeseydi ülkemiz çok daha büyük ve kapsamlı tehdit ve tehlikelerle karşı karşıya kalacaktı. Bu operasyonlar sonucunda, yaklaşık 470 bini İdlib'e olmak üzere 1 milyondan fazla Suriyeli evlerine ve topraklarına gönüllü, güvenli ve saygın bir şekilde dönmüştür. Suriye harekat alanında zaman zaman ateşkes ihlalleri ve saldırılar meydana gelmektedir. Yapılan her türlü tacize ve saldırıya misliyle karşılık verilmekte, her türlü tedbirler alınmaktadır." ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin arasında 29 Eylül'de Soçi'de yapılan görüşmeden sonra taciz ve saldırılarda bir azalma meydana geldiğini dile getiren Akar, "Bu çerçevede, Suriye konusunda Rusya ile sahada ve masada temas ve koordinasyonumuz devam etmektedir. Güvenli hale getirilen bölgelerde hayatın normalleşmesi için ilgili bakanlık, kurum ve kuruluşlar ile koordineli olarak çalışmalar devam etmektedir. Bu kapsamda, 14 hastanede yaklaşık 3 milyon kişiye sağlık hizmeti verilmiş, terör örgütünün zarar vererek kapattığı ve Türkiye tarafından yeniden eğitim ve öğretime açılan bin 325 okulda 300 binden fazla öğrenciye eğitim desteği sağlanmış; 500'den fazla cami ve kilise onarılarak hizmete sunulmuştur. Suriye'de istikrarın bir an önce sağlanması, insani trajedilerin son bulması için her türlü gayret gösterilmektedir." açıklamalarında bulundu.
"BİZ LİBYA'DA YABANCI GÜÇ DEĞİLİZ"
Türk Silahlı Kuvvetlerinin sadece ülkesinin güvenliği için değil, dost ve kardeş ülkelerin barış, huzur ve güvenliği için de mücadele ettiğini aktaran Akar, "500 yıllık kardeşlik bağlarımız olan Libya'da ikili anlaşmalarımız ve TBMM'nin onayı doğrultusunda bulunuyor; askeri eğitim, yardım ve danışmanlık faaliyetleri icra ediyoruz. Bir hususun iyi anlaşılması lazım, Biz Libya'da kesinlikle yabancı güç değiliz." dedi.
Şu anda Libya'da istikrar adına bir gelişme varsa ve siyasi süreç başlamışsa bunun Türkiye’nin katkılarıyla mümkün hale geldiğini ifade eden Akar, "Libya makamları da bu gerçeği ifade etmektedir. Amacımız 'Libya, Libyalılarındır' anlayışıyla toprak bütünlüğünü ve siyasi birliğini sağlamış, barış ve istikrar içerisinde yaşayan bir Libya'nın oluşumuna katkıda bulunmaktır." diye konuştu.
Türk Silahlı Kuvvetlerinin Afganistan’da bugüne kadar önemli görevler üstlendiğini, BM ve NATO kararlarına istinaden TSK bünyesinde Afganistan'da 2002'den itibaren yaklaşık 20 bin personel görev yaptığını belirten Akar, şunları kaydetti:
"ABD ve NATO'nun Afganistan'dan ayrılma kararını müteakip beklenenden hızlı gelişen ve şartların daha da güçleştiği son süreçte, tahliye kararı alınmış ve 48 saatten az bir süre içerisinde, planlandığı şekilde tahliye işlemi başarıyla tamamlanmıştır. Mehmetçik, bugüne kadar görev aldığı tüm coğrafyalarda olduğu gibi Afganistan'da da atalarımıza ve şanlı tarihimize yaraşır şekilde görevlerini başarıyla icra ederek yerel halkın gönlünü kazanmış, dünya barışına hizmet etmenin gururuyla sağ salim ülkesine dönmüştür. Türkiye olarak bundan sonra da bölgedeki gelişmeleri yakından takip etmeye devam edeceğiz. Bu kapsamda tüm Afgan halkı için önemli olan Kabil Havaalanı'nın işletilmesine yönelik çalışmalara Katar ile birlikte devam etmekteyiz."
Akar, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda, Bakanlığının 2022 yılı bütçesinin sunumunda, Ege ve Doğu Akdeniz'de Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'nin uluslararası hukuka uygun olmayan taleplerinden ve yayılmacı anlayışlarından kaynaklı bazı sorunların yaşandığını belirtti.
Yunanistan'ın her türlü gerçeği çarpıtarak ve adeta kuzu postuna bürünerek mağdur ülke imajı vermeye, AB üyeliğine sığınarak hukuk dışı ve saldırgan eylemlerini örtbas etmeye, suni bir tehdit algısı oluşturarak bazı ülkelerle ittifak kurmaya çalıştığını ifade eden Akar, "Tüm iyi niyetli diyalog çağrılarımıza rağmen Yunanistan'ın yaptığı her türlü haksız, hukuksuz eylemlere, mütekabiliyet kapsamında diplomatik alanda ve sahada gerekli karşılık verilmektedir." diye konuştu.
Yunanistan'ın "ittifak içinde ittifak" girişimlerinin hem NATO dayanışmasına hem de ikili ilişkilere zarar verdiğini vurgulayan Akar, şunları söyledi:
"Bütün bunlar bölgesel istikrar ve güvenliğe katkı sağlamayan, aksine gerginliği tırmandıran, müttefiklik ruhuna aykırı eylemlerdir. Ayrıca Yunanistan, bazı ülkelerin teşvik ve kışkırtmalarıyla da provokatif bir silahlanma sevdasına kapılmış bulunmaktadır. Yunanistan'ın bu yaklaşımının beyhude bir çaba olduğunu, bizimle birlikte kendi akademisyenleri, bazı diplomatları ve emekli komutanları da açık yüreklilikle ifade etmektedirler. Tüm bunların yanı sıra Yunanistan, göçmenlere karşı AB'nin savunduğunu iddia ettiği ortak değerlere ve evrensel ilkelere aykırı ve insanlık dışı uygulamalar sergilemektedir."
Yunanistan'ın Ege Denizi'nde kadın ve çocuklar dahil göçmenleri acımasız bir şekilde geri itmeye devam ettiğini dile getiren Akar, "Geri ittiği göçmenlerin görüntülerini sildirmekten, delilleri yok etmekten de çekinmemekte ve yaptığı hukuksuzluğu gizlemeye çalışmaktadır. Tüm bunlara rağmen biz, aramızdaki sorunların uluslararası hukuka uygun, barışçıl yöntemlerle, iyi komşuluk ilişkileri çerçevesinde ve diyalog ile çözülmesini samimi olarak istemekteyiz. Bunun için de her türlü çabayı göstermekteyiz." sözlerini sarf etti.
Hulusi Akar, güven arttırıcı önlemlere ilişkin görüşmelerin 4. turu için davet ettikleri Yunan heyetini Ankara'ya beklediklerini belirterek, "Defalarca ifade ettiğimiz gibi Türkiye hiç kimse için tehdit değildir. Aksine dost ve ortakları için güçlü, etkin ve güvenilir bir müttefiktir. En samimi temennimiz, Türk ve Yunan halklarının, bölge zenginliklerinden de adil bir şekilde istifade ederek barış, refah ve güven içinde yaşaması, Ege Denizi'nin, Türkiye ve Yunanistan arasında dostluk denizi olmasıdır." değerlendirmesinde bulundu.
"KIBRIS'TA EGEMEN EŞİTLİĞE DAYALI, BAĞIMSIZ İKİ DEVLET TEK ÇÖZÜMDÜR"
Kıbrıs'ta bugüne kadar ortaya konulan çözüm yöntemlerinden bir sonuç alınamadığına dikkati çeken Akar, "Artık Kıbrıs Türk halkının, egemen eşitliği ve eşit uluslararası statüsü tescil edilmeden, müzakerelerin ilerleyemeyeceği açıkça görülmelidir. Kıbrıs'ta egemen eşitliğe dayalı, bağımsız iki devlet tek çözümdür." görüşünü paylaştı.
"Kıbrıs bizim milli meselemizdir." diyen Akar, garanti ve ittifak antlaşmaları doğrultusunda geçmişte olduğu gibi bugün de Kıbrıslı kardeşlerinin yanında olduklarını vurguladı. Bakan Akar, "Sonuç olarak Ege'de ve Doğu Akdeniz'de hem kendimizin hem de KKTC'nin hak, alaka ve menfaatlerini korumakta azimliyiz, kararlıyız ve buna muktediriz." ifadesini kullandı.
Türkiye'nin Kafkasya'nın istikrarına büyük önem verdiğini, bu bölgede barışın sağlanması için büyük gayret gösterdiğini söyleyen Akar, Azerbaycan'ın 30 yıldır işgal altındaki öz topraklarını, 44 gün süren "Tek Vatan Harekatı" ile Ermenistan işgalinden kurtardığını anımsattı.
Bu süreçte Türkiye'nin haklı davasında Azerbaycan'ın yanında yer aldığını aktaran Akar, "Harekatın ardından imzalanan ateşkes kapsamında kurulan Ortak Merkez'de, TSK personeli ve Rus askeri birlikte görev yapmakta, ateşkesin kalıcı olması ve istikrar için gayret sarf etmektedir. Halihazırda TSK, Azerbaycan ordusunun modernizasyon, tatbikat ve eğitim faaliyetlerine destek sağlamakta, işgalden kurtarılan bölgelerde müşterek mayın/EYP arama ve imha faaliyetlerini sürdürmektedir." dedi.
"KEDERDE VE KIVANÇTA BİR VE BERABER..."
Şuşa Beyannamesi'ni, başta güvenlik olmak üzere her alanda Türkiye ve Azerbaycan arasındaki iş birliğini öngören "tarihi bir adım" olarak nitelendiren Akar, şunları kaydetti:
"Bu beyanname, sadece iki ülkenin değil tüm Kafkasya'nın kalkınması ve istikrarı için de büyük önem taşımaktadır. Ermenistan, Sayın Cumhurbaşkanımızın ve Sayın Aliyev'in uzattığı barış ve dostluk elini tutmalı, 6'lı Platform önerimiz dahil bu fırsatları iyi değerlendirmelidir. 'İki devlet, tek millet' anlayışıyla kederde ve kıvançta bir ve beraber olduğumuz Azerbaycanlı kardeşlerimizin, bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da haklı davalarında yanlarında olmaya devam edeceğiz."
NATO'nun 70 yıllık etkin ve saygın bir üyesi ve ikinci büyük ordusuna sahip Türkiye'nin, NATO'daki önemini koruduğunu dile getiren Akar, Türkiye'nin NATO müttefikliğine uygun olarak eğitim, tatbikat, harekat ve terörle mücadele konularında sorumluluklarını layıkıyla yerine getirdiğinin altını çizdi.
Milli Savunma Bakanı Akar, Türkiye'nin NATO misyon, operasyon ve karargahlarına 3 bin personel ile iştirak ettiğini ve bu konudaki sıralamada ilk beş ülke arasında yer aldığını belirtti.
FETÖ İLE MÜCADELE
FETÖ ile mücadelenin elde edilen yeni bilgi, belge ve verilerle bir bütün halinde kararlılıkla devam ettiğini anlatan Akar, "TSK'nın şanlı üniformasını hiçbir hainin taşımasına asla müsaade etmedik, etmeyeceğiz." diye konuştu.
Akar, hain darbe girişimi sonrasında yurt içi ve sınır ötesinde düzenlenen harekatlar ile sayısı ve çapı giderek artan büyük tatbikatlarda elde edilen başarıların, TSK'nın, FETÖ'den temizlendikçe daha da güçlendiğinin en açık göstergesi olduğunu vurguladı.
Bakan Akar, "Kara Kuvvetlerimizin muharip imkan ve kabiliyetlerinin arttırılması maksadıyla komando tugayı sayımız 17'ye yükseltilmiştir. Deniz kuvvetlerimizin ise deniz seyir süresi, sadece 2020 yılı içerisinde tüm zamanların en yüksek seviyesine, 200 bin saate ulaşmıştır. Yine hava kuvvetlerimiz de bu dönemde, görevlerinin artmış olmasına rağmen faaliyetlerini başarıyla yerine getirmektedir." dedi.
Milli Savunma Üniversitesinin faaliyetlerine de değinen Akar, "Tüm personelimizi milli, manevi ve mesleki değerlerimiz doğrultusunda yetiştirmek ve donanımlı bir hale getirmek suretiyle, TSK'nın etkinliği, caydırıcılığı ve saygınlığı her geçen gün artmaktadır. Öğrenci alımları Anayasa, kanunlar ve ilgili mevzuata uygun olarak, yargı denetimine açık, şeffaf ve denetlenebilir bir şekilde gerçekleştirilmektedir." ifadesini kullandı.
Akar, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın liderliği, teşviki ve desteğiyle savunma sanayide büyük atılımların gerçekleştirildiğini, yerlilik ve millilik oranının yüzde 80’ler seviyesine yaklaştığını belirtti.
Modernizasyon çalışmalarının tüm hızıyla devam ettiğini ifade eden Akar, "Geçmişte piyade tüfeğimizi dahi yurt dışından tedarik ederken, artık milli piyade tüfeklerimizi, akıllı hassas mühimmatımızı, ÇNRA'larımızı, Fırtına obüslerimizi, İHA/SİHA/TİHA’larımızı, ATAK helikopterlerimizi, fırkateynlerimizi ve savaş gemilerimizi tasarlayıp inşa, imal ve ihraç seviyesine gelmiş bulunuyoruz." diye konuştu.
Yerli ve milli silah sistemlerinin harekat sahasında elde ettiği başarıların tüm dünyanın dikkatini çektiğini, milli savunma sanayi ürünlerine olan talebi artırdığını dile getiren Akar, tüm dünyanın dikkatini çeken bir seviyeye ulaşılmasına rağmen daha kat edilmesi gereken mesafelerin olduğu bilinciyle hareket ettiklerini söyledi.
Akar, Türkiye'nin 1990'lı yılların başından itibaren uzun menzilli bölge hava ve füze savunma sistemi tedarik çalışmalarını sürdürdüğüne dikkati çekerek, "Bu çerçevede tedarik prensiplerimize uygun olan S-400 sisteminin tedarik sözleşmesi 11 Nisan 2017 tarihinde imzalanmıştır. S-400 bir savunma sistemi olup, S-300, NATO ittifakı içinde nasıl kullanılıyorsa, S-400 sistemi de bizde aynı şekilde kullanılacaktır, kullanılabilir." dedi.
F-35 PROJESİ
Türkiye'nin, tüm sorumluluklarını yerine getirmesine rağmen S-400 gerekçe gösterilerek F-35 tedarikinin engellendiğini dile getiren Akar, "Bu gelişmeler üzerine Türk ve ABD heyetleri, 27 Ekim 2021'de Ankara'da bir araya gelmiştir. Bu görüşmede Türkiye’nin uğradığı zararın nasıl telafi edileceği de dahil olmak üzere, F-35 için yaptığımız harcamaların geri ödenmesine yönelik görüş ve taleplerimiz iletilmiştir. Mali hususlarda ayrıntılı olarak müzakerelerde bulunmak üzere, 2022 yılı başlarında ABD'de yeniden bir araya gelinmesi hususunda taraflar mutabık kalmışlardır." diye konuştu.
Bunun yanı sıra yeni F-16 tedariki ve mevcut F-16 savaş uçakların bir kısmının modernize edilmesi için resmi talebin Yabancı Askeri Satışlar çerçevesinde 30 Eylül'de ABD'ye iletildiğini ifade eden Akar, şunları söyledi:
"ABD yönetiminin konuya olumlu yaklaşabileceğini düşünüyoruz. Ancak süreç Kongre onayına tabi olacağından, gelişmeleri yakından takip ediyoruz. ABD'nin tavrının olumsuz olması durumunda Türkiye, içinde bulunduğu tehdit ortamında güvenliğini sağlayabilmek için zorunlu ve tabii olarak başka alternatifleri değerlendirmek durumunda kalacaktır. Bu ve benzeri sorunları görüşmek üzere temaslarımız sürmekte olup, şu anda da Bakanlığımızdan bir heyet ABD'de bulunmaktadır."
"MEHMETÇİĞİN TEK BEKLENTİSİ..."
Hudut güvenliğine ilişkin de değerlendirmelerde bulunan Akar, "Kaçakçı, terörist ve yasa dışı girişler engellenerek, personel ve malzeme takviyesi yapılarak, her türlü hava ve arazi şartlarında ileri teknolojiye sahip gözetleme sistemleri kullanılarak sağlanmaktadır. Hudutlarımız, Cumhuriyet tarihimizin en yoğun tedbirleriyle korunmaktadır." diye konuştu.
Suriye hududunda Milli Savunma Bakanlığı, İran hududunda ise İçişleri Bakanlığı tarafından Sınır Fiziki Güvenlik Sistemi projelerinin yürütüldüğünü dile getiren Akar, "1 Ocak’tan itibaren hudutlarımızda 261 bin 137 göçmenin geçişi engellenmiş, yakalanan 98 bin 763 düzensiz göçmen ile 406 terörist kolluk kuvvetlerine teslim edilmiştir. 'Hudut namustur' anlayışıyla, yüksek bir moral ve motivasyonla, gerektiğinde canını ortaya koyarak görev yapan Mehmetçiğin tek beklentisi, kahramanlık ve fedakarlığına saygı gösterilmesidir." dedi.
Doğal afet ve acil durumlarda ilgili kurumlarla koordineli olarak uçak, helikopter, personel, araç, gereç ve ekipman desteği ivedilikle sağlandığını belirten Akar, "TSK'da bulunan hava araçlarının çift maksatlı olarak kullanılması için Tarım ve Orman Bakanlığı ile gerekli koordinasyon yapılmaktadır. TSK, güvenliğimizin sağlanmasında olduğu gibi doğal afetler ve acil durumlarda da tüm imkanlarıyla asil milletimizin emrindedir." ifadesini kullandı.
Makina ve Kimya Endüstrisi Kurumunun yapılan yasal düzenleme ile daha dinamik, etkin, güçlü ve rekabetçi bir yapıya kavuşturulduğunu, Makine ve Kimya Endüstrisi Anonim Şirketine (MKE A.Ş.) dönüştürüldüğünü hatırlatan Akar, "Bu süreçte, diğer kamu kurumlarına ve Bakanlığımıza bağlı birimlere geçmek isteyen işçilerimizin ve çalışanlarımızın hakları korunarak geçiş imkanı sağlanmış, hiçbir çalışanımız mağdur edilmemiştir. Bu dönüşüm ile şirketimiz, TSK'nin ihtiyaçlarını karşılamanın yanı sıra dost ve müttefiklerimizin de gelişen ve artan ihtiyaçlarına cevap verebilecektir. Bu şekilde şirketimizin uluslararası pazarda da etkin bir konuma ulaşacağına inanıyoruz" diye konuştu.
ASKERİ SAĞLIK HİZMETLERİ
Askeri sağlık hizmetlerine de değinen Akar, sağlık hizmet desteğinin, sınır ötesi ve muharebe hattında askeri sağlık personeli, geri bölgede ise Sağlık Bakanlığı personeli tarafından verildiğini belirtti. Akar, "Operasyon alanlarında ve yurt içinde askeri sağlık hizmet desteğinin geliştirilmesi amacıyla Sağlık Bakanlığı ile yakın koordinasyon içerisinde çalışmalarımız sürdürülmektedir." dedi.
Koronavirüs ile mücadelenin de titizlikle ve yoğun bir şekilde devam ettiğini belirten Akar, "Başta operasyon bölgeleri olmak üzere tüm birlik ve kurumlarımızdaki faaliyetler salgın şartlarına rağmen hiçbir aksaklığa meydan verilmeden planlandığı şekilde devam etmektedir." açıklamasında bulundu.
Ülkenin ve milletin güvenliğinin sağlanmasındaki başarıda en büyük payın şehit ve gazilerde olduğunu vurgulayan Bakan Akar, şunları kaydetti:
"Ne yaparsak yapalım, aziz şehitlerimize, kahraman gazilerimize ve onların kıymetli ailelerine olan minnet borcumuzu tam manasıyla ödeyemeyiz. Böyle olmakla birlikte dünyada başka hiçbir millette emsali görülmemiş bir vefa ve minnet duygusuyla şehitlerimizin aziz hatırasına, gazilerimize ve onların emaneti değerli ailelerine sahip çıkmakta, kederde ve kıvançta daima yanlarında olmaktayız. Bu bilinçle Bakanlığımız ile Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı başta olmak üzere ve devletimizin tüm kurumları, şehitlerimizin değerli aileleri ve gazilerimize sağlanan hakların geliştirilmesi için azami gayreti göstermektedir."
Akar sözlerini, "Türk Silahlı Kuvvetleri, binlerce yıllık şanlı tarihimizden süzülüp gelen milli, manevi ve mesleki değerleriyle, aklın ve bilimin ışığında, Anayasa çerçevesinde ve yasalar doğrultusunda, Sayın Cumhurbaşkanımız ile sıralı amir ve komutanların emir ve komutasında, milletinin emrinde görevinin başındadır. Bundan kimsenin şüphesi olmasın. Peygamber ocağı olarak da bilinen kahraman ordumuz; asil milletimizin sevgisi, güveni ve duasından aldığı ilhamla, her türlü tehdit ve tehlikeye karşı 'ölürsem şehit, kalırsam gazi' anlayışı içerisinde, ciddiyet ve samimiyetle görevini yerine getirmekte azimli ve kararlıdır." ifadeleriyle tamamladı.