18.02.2014 - 11:34 | Son Güncellenme:
Bahçeli, partisinin TBMM grubunda yaptığı konuşmada, Türkiye'nin günden güne dallanıp budaklanan bir yolsuzluk dalgası ve rüşvet sarmalıyla yüz yüze kaldığını öne sürdü. Türkiye genelinde işsiz sayısının 2013 yılı Kasım döneminde 2012 yılının aynı dönemine göre 154 bin kişi artarak 2 milyon 784 bin kişiye yükseldiğini belirten Bahçeli, işsizlik oranının yüzde 9,9'a çıktığını ifade etti. Türkiye'de gençlerin işsiz olduğunu dile getiren Bahçeli, şöyle devam etti:
"Çünkü bunların ismi Bilal veya Sümeyye değildir. Çünkü bunların bırakınız para saklayacak kutularını ve kasalarını giyecek ayakkabıları dahi yoktur. Çünkü bunların Usame Kutub gibi dostları, Yasin El Kadı gibi tanıdıkları, Muaz Kadı gibi arkadaşları, Tayyip Erdoğan gibi babaları bulunmamaktadır. Haram okyanuslarında yüzen ve yakıtı rüşvet, dümeni alavere dalavere, pusulası sahtekarlık, yükü kaçak mallardan ve tayfası hırsızlardan oluşan gemi filoları da olmamıştır. Türk gençliği aç ve açıktayken, işsiz ve güçsüzken Başbakan'ın çocukları kamu arazilerine çöreklenmekte, yetimlerin hakkını bol bol cebe indirmektedir. Gençlerimizin özeline karışan, nasıl giyinip, nasıl yiyip, ne içtiklerine müdahale eden, 'her üniversiteyi bitiren iş bulacak diye bir kaide yok' diyerek gelecek nesilleri tersleyen Başbakan, konu Bilal'i olunca neredeyse göğe merdiven dayayacak kadar iştahlı ve heyecanlı olmaktadır. Evlatlarımız başlarını sokacak bir göz evi ancak hayallerinde görürken, Başbakan'ın kızı, oğlu villa siparişi vermekte, nasıl bir saray istediklerini detaylı olarak yandaş iş adamlarına bildirmektedir. Bugün adaletsiz, ahlaksız ve maneviyatsız yönetim işsizliği çözmek için en ufak çaba göstermemektedir. Başbakan için varsın Türk gençliği işsiz kalsın. Başbakan için varsın Türk gençliği kahvehaneleri doldursun, yerinden yurdundan olsun, anadan babadan ayrı düşsün, muhtaç ve düşkün hale gerilesin. Bunlar önemsizdir. Bu zihniyete göre önemli olan bakan çocuklarının çalıntı paralarla geleceklerinin garantiye alınmasıdır. Önemli olan Bilal'in Karun kadar zenginleşmesi, soygunlarla küpünü taşırması ve Bilo Ağa seviyesine terfi etmesidir. İşsizler feryat ediyormuş, gençler sızlanıyormuş, hayat pahalılığı engel tanımıyormuş, vatandaşlarımızın borcu gırtlağı aşıyormuş hiç kıymeti harbiyesi yoktur ve bunlar Başbakan'ın umurunda değildir."
-"Suriye'deki puslu ve karanlık ortam en çok terör gruplarının ekmeğine yağ sürmüştür"
Bahçeli, Türkiye'nin uzun süredir iç ve dış kaynaklı olumsuzlukların ve hasmane tutumların hedefinde olduğunu öne sürerek, AKP hükümetinin iç politikada hüsran yaşadığını, uluslararası ilişkilerde de tutunacak dal bırakmadığını iddia etti. Türkiye'nin yanı başındaki olaylara yön vermekten uzak bir ülke haline geldiğini savunan Bahçeli, Esed rejiminin ölüm ve işkencelerine devam ettiğini, masum sivilleri katlettiğini belirtti. 2'nci Cenevre Konferansı'nın da sonuç vermediğine dikkati çeken Bahçeli, "Suriye'deki puslu ve karanlık ortam en çok terör gruplarının ekmeğine yağ sürmüştür" dedi.
Türkmenlerin iki ateş arasında kaldığını vurgulayan Bahçeli, Başbakan Erdoğan'ın olanları seyrettiğini ileri sürdü. Bahçeli, şunları söyledi:
"Başbakan şunu iyi anlamalıdır ki Türkiye Cumhuriyeti'nin savunması ve jeopolitik derinliği komşu coğrafyalardaki kardeşlerimizin bekasıyla doğru orantılıdır. Bosna'yı nasıl yüzüstü bırakmayacaksak, Kaşgar'ı nasıl çaresiz saymayacaksak, Kabil'i nasıl yalnız koymayacaksak, Türkmenleri, canlarımızı, canan bildiklerimizi, gardaşlarımızı da aynı şekilde kendi başlarına terk edemeyiz, etmeyeceğiz. Türkmenleri IŞİD zorbalığına, Esad zalimliğine, peşmerge terörüne, küresel vahşet senaryolarına yem etmeye kim kalkışırsa kalkışsın karşılarında mutlaka ki asil Türk milletini bulacaktır."
-"Teröristbaşı, masumlaştırılmaya çalışılmaktadır"
Bahçeli, yıllar geçse de siyasi iktidarlar değişse de "tarihi şark meselesinin bir ara durağı olan Kürdistan konusunun" gündemdeki sıcaklığını hiç kaybetmediğini ifade ederek, PKK terörünün ana amacının Türkiye'nin toprak bütünlüğünü, bin yıllık kardeşliği bozarak "bağımsız Kürdistan"ı kurmak olduğunu savundu. Bahçeli, şöyle konuştu:
"İmralı canisinin kanlı fotoğrafları özgürlük kampanyası altında cilalanarak bilbordlarda sergilenmiştir. Başbakan, can dostunu, müzakere ortağını podyuma çıkarır gibi çıkarmış, Diyarbakır'ın birçok noktasında caninin fotoğrafıyla birlikte sözde 'özgür önderlikle özgür yaşama' yazılı afişin asılmasına göz yummuştur. Geçtiğimiz yılki Nevruz Bayramı'nda kalabalıklara mektubu okunan bebek katili şimdi de Başbakan'ın yardım ve himayesiyle ihanet ajansında çektirdiği fotoğraflarıyla gündeme yerleşmiştir. Teröristbaşı, masumlaştırılmaya çalışılmaktadır. Bu apaçık şekilde icra edilen, derin ve hain bir psikolojik harekatın neticesidir. Başbakan, rüşvet ve yolsuzluk sürecinde kendisini yalnız bırakmayan, verdiği destek ve gösterdiği yakınlıktan dolayı çok duygulandığı terörist Öcalan'a şükran ve minneti karınca kararınca göstermiştir. Anlaşıldığı kadarıyla Başbakan Erdoğan, İmralı canisiyle pazarlıkları var gücüyle devam ettirmekte, siyasi geleceğinin ana hatlarını buna göre belirlemektedir."
-"Vatan, bayrak ve millet düşmanları ittifak yapmıştır"
İmralı ziyaretlerinin devam ettiğine işaret eden Bahçeli, şu değerlendirmeyi yaptı:
"İmralı canisi, maşaları kanalıyla anlamlı, derin müzakerelere geçilmemesi durumunda sürece katkı verme şartlarının ortadan kalkacağını sözüm ona ikazla bildirmiştir. Buna karşılık Başbakan'ın çıtı bile çıkmamıştır. Siyasi bölücüler öyle bir cüret kazanmışlardır ki kafalarının içinde ne varsa uluorta beyandan kaçınmamışlardır. TBMM Başkanlığı'na 12 maddelik 'Toplumsal Barış ve Müzakere Kanun Teklifi' sunmaları bunun en açık ispatıdır. Meclis'teki PKK'lılar, bir yanda Toplumsal Barış ve Müzakere Bakanlığı kurulmasını isterken, diğer yanda teröristlerin sosyal hayata kazandırılmasını, yani affı dayatmışlardır. Bir yanda pazarlıkların yasal statüye kavuşturulmasını, diğer yanda ise sözde barış sürecini izlemek ve arabuluculuk yapmakla görevli yerli veya yabancı bir gözlemci heyetinin teşekkülünü istemişlerdir. AKP hükümeti ise bu PKK taleplerini 'önümüzde seçim var, bunu halka anlatamayız' diyerek zamana yaymıştır. Bu sözlerden anlaşılacağı üzere, AKP prensipte PKK'ya ve İmralı canisinin beklentilerine tamam demiş, sadece zamanlama açısından kuşkularını paylaşmıştır. Geldiğimiz şu günkü aşamada PKK-BDP ve AKP aynı karanlık emelin etrafında fikir ve emel birliği yapmış ve tüm hain yüzler böylece gün yüzüne çıkmıştır. BDP'liler peş peşe özerklik konusundan bahsetmeye, 30 Mart'tan sonra bunun gerçekleşeceğine atıf yapmaya başlamışlardır.
Terörist Karayılan ise yönlerinin zafere dönük olduğunu arsızca açıklamıştır. İhanetin dozu öyle artmış, kontrolü öyle kaçmıştır ki AKP'nin hazırladığı seçim bildirgesinde yerel yönetimler için özerlik vaadi bile yer bulmuştur. Türkiye'nin Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı'ndaki çekincelerini ve koyduğu şerhi AKP hükümetinin tamamen kaldıracağı medyaya yansımıştır. Anlayacağınız şerefsizlik diz boyudur. Rezalette tüm eşikler aşılmıştır. Vatan, bayrak ve millet düşmanları ittifak yapmıştır. Canibaşının Kenya'da yakalanışının 15'inci yılında yapılan küstahlıklara, kepenk indirme eylemlerine, korsan gösterilere, şiddet sahnelerine, maskeli katillerin şehirlerde terör estirmelerine Başbakan henüz sesini çıkarmamıştır. Bu Başbakan ki paralel yapılanma ezberleriyle milletimizi aldatıp aklını karıştırırken, Türkiye çatır çatır bölünmektedir. Doğu ve Güneydoğu'daki 15 ili kapsamına alan özerklik provalarına her gün bir yenisi eklenirken, bu Başbakan ona buna hain demekte, ihanet yakıştırması yapmaktadır. Sayın Başbakan hain arıyorsan masada pazarlık yaptığına bak. Hain istiyorsan Türkiye'yi satmaya ve üzerinde ameliyat ruhsatı vermeye hazırlandığın mihraklara odaklan. Yetmiyorsa boyunca bir ayna bul, hemen karşısına geç, emin ol ki orada haini göreceksin."
-"İmralı canisinin yeniden yargılanması ve özgür kalması sağlanacaktır"
Devlet Bahçeli, milli ve manevi duyarlılığı olan AKP'ye oy vermiş vatandaşlara seslendiğini belirterek, şunları kaydetti:
"Bundan böyle PKK dayatmalarının hayata geçirilmesinin psikolojik alt yapısı hızlanacaktır. Bu konuda köprü görevi görecek idari düzenlemeler çabuklaştırılacaktır. Türk kavramının daha da engellenmesine yönelik girişimler çoğalacak ve İmralı canisinin hapishane koşullarının iyileştirilmesi, yeniden yargılanması ve arkasından da özgür kalması sağlanacaktır. Başbakan, bu tempo, kıvam ve ölçekte giderse Türkiye'nin üniter yapısını bozacak, özerkliği oldu bittiye getirecektir. PKK'nın siyasete taşınması için her namert adımı atacaktır. Yasal ve anayasal düzenlemelerle Türk milleti etnik parçalara ayrılacak, son vatanımız alev alev yanacaktır. Terörle Mücadele Kanunu'nun 10'uncu maddesinin kaldırılması ve anadilde eğitimin uygulanması bu vahim sürecin ara istasyonları olacaktır. Milli kimliğimizin, milli varlığımızın ve milli geleceğimizin dinamitlenmesi için her alçaklık sahnelenecektir. Yerelden başlatılacak özerk yönetim kalkışması, hepinizin dikkatini çekerim ki bize vatan kaybettirecek, bizi milletten edecektir. Türkiye'nin içine hapsedilmeye çalışıldığı bugünkü kıskaç, korkarız ki önümüzdeki dönemde daha da daralacaktır. AB'nin dayatmaları ve ABD'nin tavsiyeleri önümüzdeki günlerde daha da artacak, bölücü tahriklerin daha da cesaret kazanmasıyla iç gerginlik çok tehlikeli boyutlara taşınabilecektir. Ve yıllardır süregelen tahrikler, tam bir kaos ortamını karşımıza çıkaracaktır. İmralı canisinin 'Bugüne kadar 50 bin kişi öldü, 500 bin kişi daha mı ölsün?' şeklindeki tehditvari sözleri yapılan kanlı hesapların varlığına işarettir."
Çok büyük acılara katlanarak bu coğrafyanın vatan yapıldığını anlatan Bahçeli, acılar göğüslenerek bin yıllık kardeşlikte söz kesildiğini söyledi. Bu şekilde Türk milleti olunduğunu ifade eden Bahçeli, şöyle devam etti:
"Dilemez ve istemeyiz ama gerekirse bu vatanı savunmak için her birimiz tıpkı Çanakkale'de ateşe ve mermiye kafa tutan etten duvar olmaktan çekinmeyiz, korkmayız. Elinde küçücük yavrularımızın kanını taşıyan, vicdanı mezbahadan farksız olan terörist başı ve çetesi Türk milletini ne zannetmektedir? Devletin hazinesini soymakla kalmayıp, milletin bağımsızlığını ve geleceğini ateşe atma kararlılığında olan köksüz ve kimliksiz yandaşlarla terörist sevdalısı Recep Tayyip Erdoğan Türkiye'yi nasıl hafife almaktadır? Türk milletinin bu yükü taşımaya artık mecali kalmamıştır. Bıçak kemiğe çoktan dayanmıştır. Türkiye'nin Başbakan eliyle içine sürüklendiği bu ağır şartlar karşısında, milli bir seferberlik ruhuyla harekete geçmek her Türk vatandaşının kaçamayacağı tarihi bir görev ve sorumluluktur. Bunun için 30 Mart ihanetin, çürümüşlüğün, müzakerenin, kötülüğün belinin kırılacağı, dananın kuyruğunun kopacağı bir an olacak ve sandıklar milletimizin ayağa kalkışına inşallah şahitlik edecektir."
Başbakan Erdoğan'ın yabancı bir gazeteye verdiği beyanatta "Ben, yolsuzluk dendiğinde şunu anlarım: Devletin kasası soyuluyor mu, soyulmuyor mu?" dediğine işaret eden Bahçeli, şöyle devam etti:
"Hakikaten de bu Başbakan şakacı bir adam olup çıkmıştır. Yalan, dolan, inkar, iftira, asılsız haber yayma, uydurma bilgi verme, tezvirat, gıybet, dedikodu, akla hayale sığmayacak yorumlarda bulunma Başbakan'ın karakteristik özellikleri arasına girmiştir. Başbakan Erdoğan, devletin kasasının soyulmasını yolsuzluk olarak tanımlıyorsa meseleyi iyi anlamış demektir. İşte bu yüzden yolsuzluğun içinde boğulmaktadır. Devlet soyan, devlet arazilerini parselleyen, devlet ihalelerinden yüzde alan, irtikap ve nüfus ticaretiyle servetine servet katan birisine dünyanın her tarafında hırsız, vurguncu ve hortumcu denmektedir. Telefonlarda parola parfüm ve maden işi diyen Başbakan yakınları ve kadim dostları soyguncu değil midir? Etiler'deki polis okulu arazisini önce Kiptaş'a devredip, ardından da talan düğmesine basmak yolsuzluk değil midir? Bu arazinin Yasin el Kadı'nın oğlu Muaz Kadı ve iş adamı Usame Kutub'un da ortakları arasında bulunduğu bir şirkete ihalesiz olarak verilme hazırlığı ve bu şirketin gizli hissedarları arasında Bilal Erdoğan'ın da yer alması yolsuzluk değil midir? Başbakan'ın Etiler Polis Okulu arazisinin malum şirkete devri için İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı'na emir vermesi yolsuzluk değil midir? İranlı karanlık iş adamının, rüşvet kölesi yaptığı dönemin İçişleri Bakanı'na 'Bana operasyon var mı?' sorusuna, bu Bakanı'nın 'Abicim rahat ol, öyle bir şey varsa senin önüne ben yatarım' demesi, yolsuzluk değil midir?"
Bahçeli, 17 Aralık soruşturmasının Başbakan Erdoğan ve hükümetinin saldırılarıyla yıpratıldığını ileri sürdü. Şüphelilerin bir bir serbest bırakıldığına dikkati çeken Bahçeli, şunları söyledi:
"Önümüzdeki yakın vadede, malum bakan çocuklarıyla birlikte İranlı rüşvetçinin dışarıya çıkması kimseyi şaşırtmamalıdır. Mahkemeleri ve savcıları terbiye eden, tehdit ve menfaat vaadiyle adeta kılıçtan geçiren hükümetten başka bir şey beklenmesi mümkün değildir. Başbakan Erdoğan'ın kendi çocuğuyla birlikte bakan evlatlarının da 17 Aralık savcıları hakkında suç duyurusunda bulunacaklarını söylemesi, hırsızlığın ne kadar da pervasız hareket ettiğine en açık karine teşkil etmiştir. Savcılar topyekun görevden el çektirildikten, hukuka yandaş gölgesi düştükten, muhtemel yol kazalarından doğabilecek riskler ortadan kaldırıldıktan sonra Başbakan'ın Bilal'i ifadesini 42 günlük gecikmeyle lütfetmiştir. Kamu arazilerinin etrafında fırıl fırıl dönen, işadamlarının ve medya mensuplarının peşinden bir an olsun ayrılmayan bu evlad-ı muhteşemin avukatı, tüm suçlamaların soyut iddia ve yorumlardan ibaret olduğunu savunmuştur. Başbakan oğlunu tam korumaya almış, dokunulmazlıkla ödüllendirmiştir. Ardından da rüşveti gizlemek için yandaş ve sözde alimlerden fetvalar almıştır. Allah'tan korkmaz, kuldan utanmazlar yolsuzluğa dini kılıf bulmak için her kılığa girmiş, her değerlerini ayaklar altına almışlardır."
-"Cumhurbaşkanı HSYK Kanununu onaylarsa yargı hükümete bağlanmış olacaktır"
Bahçeli, "Başbakan Erdoğan ve partisinin yargıya operasyon yaptığını" savunarak, TBMM'de kabul edilen HSYK düzenlemesinin bunun en bariz delili olduğunu söyledi. HSYK Kanun Teklifi'nin Meclis'te tekme, tokat ve dökülen kanlar eşliğinde kabul edildiğini belirten Bahçeli, TBMM'deki şiddet ve dehşet sahnelerini kınadığını ifade etti. Bahçeli, şöyle konuştu:
"Şayet Sayın Cumhurbaşkanı sözünde durmaz ve sil baştan yazılan HSYK Kanununu onaylarsa yargı tamamen hükümete bağlanmış olacaktır. Kuvvetler ayrılığı ilkesi tümden rafa kalkacaktır. Hakimler ve savcıların akıbeti Adalet Bakanı'nın iki dudağı arasında olacaktır. Bizim 12 Eylül 2010 Referandumu sürecinde dile getirdiğimiz iki gizli gündemden birisi olan HSYK, yeni haliyle daha da siyasileşecek, daha da iktidara rehin düşecektir. Korkarım ki Başbakan Erdoğan, HSYK'daki yeni yapılanmayla yargının tepesine başyargıç olarak oturacaktır. İyice azacak, tek parti sultasının, tek adam devrinin son rötuşlarıyla birlikte ilamını yapacaktır. Sayın Gül yetkisini kullanmalı, parti çıkarını değil, devletin ve milletin selametini düşünerek hareket etmelidir. HSYK Kanunu Çankaya'dan mutlaka dönmelidir. Aksi taktirde muhtemel tehlikeler çok fazladır. Vicdanının sesini dinleyen ve adaletin sözcülüğünü yapan dürüst ve ahlaklı hukuk insanları da demokratik tepkilerini acilen göstermelidir. Başbakan demokrasiyi darbelemektedir. Başbakan adaleti yok etmektedir. 'Rüşvet ve Yolsuzluk Operasyonu'ndan yakayı kurtarabilmek için hukuku kurşuna dizmektedir."
Meclis gündemindeki demokratikleşme paketinin "sinsi niyetlere hizmet için kurgulandığını" iddia eden Bahçeli, demokratikleşme paketinin içeriğinin demokrasiyle uzaktan ya da yakından alakası olmadığını söyledi. Bahçeli, "Başbakan için tek amaç, yargıyı susturmak, rüşveti aklamak, yolsuzluğu gizlemektir. Demokrasiyi ağızlarına dahi almaları haksızlık ve hakaretle aynı anlamda olanların paketlerle milletimizin gözünü boyama teşebbüsleri bu kez karşılık bulmayacaktır. Türk milleti hırsızları görmektedir. Türk milleti rüşvetçilerin farkındadır. Türk milleti siyasi namuslarını kutulara koyanları çok yakında defterden silecek, Allah'ın izniyle siyasi enkaz yığını haline getirecektir" değerlendirmesini yaptı.
-"Başbakan çıkıp Türk milletinden özür dileyecek erdemi gösterebilecek midir?"
Devlet Bahçeli, Gezi Parkı olayların sürerken Kabataş'ta bir başörtülü kadının dövülüp tacize uğradığının uzunca bir süre gündemde tutulduğunu ifade ederek, bu konuda söylenenler karşısında "İnsanım" diyen hiç kimsenin tarafsız kalamayacağını dile getirdi. "Başörtülü bir kadının bebeğiyle 70 ile 100 kişilik bir kalabalığın hışmına ve ağır hakaretlerine uğradığı ve sanki işkenceye tabi tutulduğunun" ileri sürüldüğünü belirten Bahçeli, Başbakan Erdoğan'ın konuyu TBMM grup toplantısına taşıdığını anlattı. Bahçeli, şunları kaydetti:
"Bu meselenin ayrıntısına girmeden şu kadarını söylemeliyim ki geçtiğimiz hafta Kabataş'taki olayın kamera görüntüleri ortaya çıkmıştır ve hiç de söylendiği gibi bir saldırının olmadığı anlaşılmıştır. Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı sıfatını taşıyan zat, konuyu enine boyuna incelemeden bu yalanın üzerine atlamış ve insanımızı birbirine düşman etmek için vicdansızca kullanmıştır. Her şey netleştiğine ve Kabataş'ta herhangi bir saldırı olmadığı görüntülerle sabitleştiğine göre Başbakan çıkıp Türk milletinden özür dileyecek erdemi gösterebilecek midir? Gezi Parkı'nda Türk gençliğinin tepkisini 'Başörtülü hanımlara saldırdılar, camilerde içki içtiler' diyerek püskürtmeye çalışan ve mütedeyyin insanlarımızın duygularını istismar eden bu batılın temsilcisi mertçe yanlış yaptım diyebilecek midir? Yoksa iddia edilen saldırıdan beş gün sonra alınan ve son derece muamma olan Adli Tıp Raporu'na sarılmaya devam edecek kadar küçülecek ve kendisini hiç edecek midir? Başbakan, eğer rüşveti başörtüsüyle yolsuzluğu maneviyat dolandırıcılığıyla saklayacağını hesap ediyorsa yanıldığını çok yakında anlayacaktır. Milliyetçi Hareket Partisi, hem başı açık hem de başı kapalı hanım kardeşlerimin siyasete malzeme yapılmasına şiddetle karşıdır. Biz, tüm hanımefendileri bozguncu, yıkıcı, nifak saçan hırsızlara karşı birleşmeye ve Allah için tavır almaya davet ediyoruz."
Yerel seçimlere çok az bir süre kaldığına işaret eden Bahçeli, yerel seçimlerin Türkiye'nin en kritik demokratik imtihanı olacağını söyledi. Sahadaki yoğun seçim çalışmaları nedeniyle 25 Şubat-25 Mart arasında MHP'nin TBMM Grup toplantılarının yapılmayacağını ifade eden Bahçeli, "Milletvekili arkadaşlarımdan, seçim bölgelerinizde bulunarak vatandaşlarımızla kucaklaşmanızı ve herkese ulaşmanızı özellikle rica ediyorum. Milliyetçi Hareket Partisi'nin 30 Mart'tan alnının akıyla çıkması için çok çalışacağınızdan şüphe duymuyorum" dedi.