SiyasetBahçeli: İhanet projelerine katkıda bulunmamızı beklemek akıl tutulması

Bahçeli: İhanet projelerine katkıda bulunmamızı beklemek akıl tutulması

29.09.2009 - 16:21 | Son Güncellenme:

.

Bahçeli: İhanet projelerine katkıda bulunmamızı beklemek akıl tutulması

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın ‘Kürt açılımı’na karşı çıkanları kendi çözümlerini getirmemekle suçlamasına "MHP’nin milli kimlik, devletin kuruluş esasları ve milli birlik konularında nerede durduğu açıktır.

Haberin Devamı

Bu temel değerlerin yıkılmasını amaçlayan ihanet projelerine katkıda bulunmamızı beklemek, bu süreçlerin bir kenarında ve köşesinde elimizi taşın altına sokacağımızı düşünmek, Başbakan’dan bile beklenmeyecek bir akıl tutulması olacaktır" sözleriyle yanıt verdi.Bahçeli, partisinin Genel Merkezi’nde milletvekilleriyle birlikte bir toplantısı düzenledi. Toplantı öncesi bir basın toplantısı yapan Bahçeli, ‘Kürt açılımı’na ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Bahçeli, Başbakan Erdoğan’ın ‘açılım’ sürecine muhalefet edenleri çözüm önerisi getirmeden sürece körü körüne karşı çıkmakla suçladığını anımsatarak, "Başbakan’ın bu süreçte medet umduğu diğer bir ucuz polemik malzemesi de, yıkım projesine karşı çıkanları kendi çözümlerini getirmemekle suçlaması olmuştur" dedi."Milliyetçi Hareket Partisi’nin milli kimlik, devletin kuruluş esasları ve milli birlik konularında nerede durduğu açıktır" diyen Bahçeli şöyle konuştu: "Bu temel değerlerin yıkılmasını amaçlayan ihanet projelerine katkıda bulunmamızı beklemek, bu süreçlerin bir kenarında ve köşesinde elimizi taşın altına sokacağımızı düşünmek, Başbakan’dan bile beklenmeyecek bir akıl tutulması olacaktır.Milliyetçi Hareketin, Başbakan Erdoğan’ın kurduğu bölünme modelleri borsasında piyasaya süreceği bölünme ve parçalanma reçetesi yoktur."

Haberin Devamı

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, ‘Kürt açılımı’nın "ihanet projesi" olduğunu söylemenin somut temellere dayalı objektif bir durum tespiti olduğunu savunarak, "Bundan rahatsız olan Başbakan’ın yapması gereken matematik ilmini ve sosyolojik tespitleri bırakıp Anayasaya bakması ve bölünmez bütünlük aleyhine fiillerinin ne anlama geldiğini anlamaya çalışmasıdır. İhanetin tanımı burada aranacaktır" diye konuştu.

Bahçeli, partisinin Genel Merkezi’nde düzenlediği milletvekilleri toplantısı öncesi bir basın toplantısı yaptı. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın "Kürt açılımı için çalışma başlattıklarını" açıklamasının üzerinden 68 gün geçtiğini ifade eden Bahçeli, bu süreçte toplumda tehlikeli bir gerilim ortamı oluştuğunu kaydederek "Bölücülüğü siyaset alanına taşıyan Başbakan, Türkiye’nin milli birliğinin temellerine uzaktan kumandalı saatli bir bomba yerleştirmiştir" dedi.

Bu yolda her bedeli ödemeye hazır olduğunu ifade eden Başbakan Erdoğan’ın "Türkiye’yi ateşe attığını hala idrak edememesinin" çok vahim bir durum olduğunu söyleyen Bahçeli,"Başbakan’ı bu gaflet yolculuğunun kaçınılmaz sonuçları hakkında bir kere daha uyarmak istiyorum" dedi.

Başbakan Erdoğan’ın sürecin adını koymakta zorlandığını, ‘Kürt açılımı’ tanımı tepki çekince "projenin bölücü niteliğini gizleyecek kılıf arayışına girildiğini" ve "demokratik açılım süreci" etiketinde karar kılındığını, bunun da tepkileri yatıştırmaya yeterli olmadığının görülmesi üzerine "milli birlik ve bütünlük projesi", "barış ve kardeşlik projesi" gibi yedek isimler piyasaya sürüldüğünü dile getiren Bahçeli, "Türkiye’nin milli kimliğini değiştirerek kimliksiz bir millet haline getirmeyi amaçlayan bu projenin milli olduğunu söylemek, Türk milletiyle alay etmektir. Türk milletinin bin yıllık kardeşlik hukukunu ve milli birliğinin temellerini dinamitleyecek bu projenin, milli birlik ve kardeşlik projesi olduğunu iddia etmek, Türk milletini akıl ve idraktan yoksun olarak görmek gafletidir. Bu konuda başta Başbakan olmak üzere herkese dürüst ve namuslu olmalıdır" diye konuştu.

-"HAİN BİR YIKIM PROJESİ"-

Haberin Devamı

Bahçeli, sözlerini şöyle sürdürdü: "Bu proje, Türkiye’nin etnik temelde ayrıştırılmasını, çözülmesini, çatışmasını ve bölünmesini öngören hain bir yıkım projesidir. Amacı, terör örgütünün bölücü taleplerinin AKP hükümeti eliyle hayata geçirilmesidir. Terör, Başbakan ve hükümetinin eliyle siyasallaşmakta, etnik bölücülük AKP’nin himayesinde meşrulaştırılmaktadır. Başbakan’ın Mübarek Ramazan ayı boyunca kapı kapı gezerek pazarlamaya çalıştığı projenin adı, anlamı ve amacı budur. Türkiye Cumhuriyeti Başbakan’ı, patenti PKK’ya ait, kılavuzluğunu İmralı canisinin yaptığı, ABD destekli böyle bir projenin taşeronluğuna soyunmuştur. Bu projenin içinde millet yoktur, milli değerler yoktur. Bundan dolayı milli değildir. Bu sürecin muhatabı da Türk milleti değildir, bu büyük ailenin onurlu fertleri olan Kürt kökenli vatandaşlarımız da değildir. Bu yıkım projesinin açık ve örtülü muhatapları, bundan yararlanacak tarafları; İmralı’dır, Kandil’dir, Barzani’dir, Talabani’dir, etnik bölücülerdir." Bu süreçte benimsenen kavramsal yaklaşımın da dikkat çekici olduğunu kaydeden Bahçeli, "Etnik sorun, etnik açılım ve siyasi çözüm’ temelinde belirlenen bu denklemi esas alan kavramsal yaklaşım bütünüyle yanlıştır, temelden sakattır" dedi. Sorunun etnik kimlik sorunu olarak tanımlanmasının, etnik bölücülüğe meşruiyet zemini kazandıracağını söyleyen Bahçeli, "Bölücü emellerin toplumsal siyasi kimlik talebi olarak kabul edilmesi ve bu esasta haklı ve meşru görülmesi, siyasi ve hukuki statü taleplerinin alt yapısını hazırlayacaktır. Etnik kimliklere siyasi ve hukuki statü kazandırılmasının adı da etnik bölünme reçetesidir" diye konuştu.

-"İSTENİLEN KOLLEKTİF AZINLIK HAKLARI"-

Haberin Devamı

Sorunun niteliği ve kaynağının doğru tespit edilememesinin de diğer bir yanılgı olduğunu dile getiren Bahçeli, şöyle konuştu: "Türkiye’den istenilen bireysel kültürel haklar değil, bir etnik grup olarak kullanılacak kolektif azınlık hakları ve siyasi statüdür. Bunların odağında, bir etnik grubun ana dilinde eğitim ve öğretim görmesi, bunun resmi alanda kullanılması ve otonom yönetim hakkının tanınması yatmaktadır. Etnik grupların bu kimlikleri ve dilleri ile siyasi ve kamusal hayatta yer alması ve siyasi statü kazanması, masum bireysel kültürel hak talebi olarak görülemeyecektir. Bu bakımdan Başbakan’ın Kürt açılımıyla tatmin etmeyi amaçladığı bölücüler açısından sorun, vatandaşlıkla ilgili genel demokratik hak ve özgürlükler değil, etnik kimliklere azınlık statüsü tanınması sorunudur." Projenin başka bir sakatlığının da, "bölücü emelleri Kürt kökenli vatandaşların tümüne genelleştirmesi" olduğunu savunan Bahçeli, şunları kaydetti: "Terör örgütü yandaşlarının bölünmez bütünlüğe kastetmek hevesi peşinde koştukları bilinen bir gerçektir. Ancak, yapılan bütün sosyal araştırmaların da gösterdiği gibi Kürt kökenli vatandaşlarımızın büyük çoğunluğu bu emelleri beslememektedir. Bu kardeşlerimizin Türkiye Cumhuriyeti’nden ayrılmayı arzuladıkları veya azınlık statüsü istediklerini hiç kimse söyleyemeyecektir. Bu gerçekler ortadayken PKK ve maşalarının taleplerinin genelleştirilmesi, PKK’yı bütün bu vatandaşlarımızın sözcüsü olarak görmek ve terör örgütüne geniş tabanlı temsil yetkisi tanımak olacaktır. PKK’nın amaçlarına hizmet edecek olan bu gaflet, her şeyden önce Kürt kökenli kardeşlerimize yapılacak ağır bir hakarettir.Başbakan’ın taşeronluğunu yaptığı açılımın diğer bir sakatlığı ve yanılgısı da budur."

Haberin Devamı

-"SÜREÇ SİNSİCE HAZIRLANDI"-

Bahçeli, terör ve etnik bölücülükle mücadelenin, hükümetin Anayasal görevi ve sorumluluğu olduğunu vurgulayarak, "Bunun gereklerini yerine getirmemek, bölücü emellere hizmet edecek bir süreç başlatarak terör örgütü ile örtülü mütareke, müzakere ve mutabakat arayışlarına girmek başlı başına bir Anayasal suçtur" dedi. AKP hükümetinin terörle mücadelede zafiyet sergilediğini, AKP’nin 7 yıllık iktidar süresinde terör eylemi ve şehit sayısının 15 kat arttığını ifade eden Bahçeli, şöyle devam etti: "Başbakan Erdoğan terörle mücadeleyi baştan itibaren ‘güvenlik ve özgürlük’ dengesi olarak tanımladığı bir denklemin içine sıkıştırmıştır. Terörle mücadelenin etkinliğinin arttırılması için gerekli tedbirlerin alınması konusunda istikrarlı bir şekilde ayak sürümüştür. Irak’ın kuzeyinde yuvalanan PKK terör unsurlarına her desteği sağlayan Barzani’ye karşı caydırıcı önlemler uygulanmasından da ısrarla kaçınılmıştır. Bugün başlatılan Kürt açılımının alt yapısı bu dönemde sinsice hazırlanmaya başlamıştır. PKK’nın askeri tedbirlerle bitirilemeyeceği, terör örgütünün eylemlerini durdurması halinde siyasi çözüm yönünde adımlar atılacağı, AKP yetkilileri tarafından sürekli dile getirilmiştir.

Başbakan Erdoğan’ın 17 Kasım 2007 günü teröristlere yaptığı çağrı da çok iyi hatırlanmaktadır. Başbakan, dağdaki teröristleri silahlarını bırakarak siyasi platformda demokratik yarışa katılmaya davet ederek ‘siyasi af’ vaat etmiş, güvenlik güçlerine karşı ateş açılmadıkça askeri operasyon yapılmasına gerek kalmayacağını söyleyerek de ‘örtülü ateşkes’ çağrısında bulunmuştur. Bu sözler Başbakan’ın siyasi çözüm süreci başlatma niyet ve hazırlıklarının ilk işaretleri olmuştur. Bugün ‘Kürt açılımı’ kapsamında aynı çağrıların yapılması ve ‘silah bırakma-siyasi af’ tartışmalarının gündeme taşınması bu strateji kapsamında değerlendirilmelidir. Bu bağlamda, Başbakan’ın çok yakın bir yol arkadaşının ‘PKK’nın silahlarını Türkiye dışına çıkarmasına Türk Silahlı Kuvvetlerinin yardımcı olması ve bunun için operasyonları durdurması gerektiğini’ söyleyebilecek kadar ileri gidebilmesi üzerinde de çok iyi düşünülmelidir.

Türk Silahlı Kuvvetleri ile teröristler arasında böyle bir simetrik denklem kuran bu hezeyanlar karşısında Başbakan bugüne kadar sessiz kalması, hiçbir tepki göstermemesi çok anlamlıdır. Başbakan’ın bu sessizliği, bu konuda aynı düşünceyi paylaştığının göstergesi olarak kabul edilecektir. Kendisi susmakta, yakın çevresi konuşmaktadır. Bütün bu gelişmeler, AKP hükümetinin terörle mücadeleyi bırakıp mütareke ve müzakere arayışına yönelmeye çok önceden karar verdiğinin ve bunun alt yapısını adım adım hazırladığının somut kanıtlarıdır." Bahçeli, Başbakan ve AKP hükümetinin bölücülüğe cesaret ve cüret kazandırdığını, AKP’nin söylemleri ile PKK’nın taleplerinin örtüştüğünü öne sürerek "Başbakan’ın bu konulardaki düşünce ve niyetlerinin Anayasamızın çizdiği çerçeve ile bağdaşıp bağdaşmadığının tespiti, ‘Kürt açılımı’ sürecinin siyasi ve hukuki meşruiyetinin değerlendirilmesinde hareket noktası olmak durumundadır" diye konuştu. Üniter bir devlet olan Türkiye’de farklı etnik kimliklere hukuki ve siyasi statü tanınarak çok parçalı millet yapısı oluşturulmasına, kişi hak ve özgürlüklerinin etnik temelli kolektif haklara dönüştürülmesine ve Türkçe dışındaki dillere ve farklı kültürlere statü kazandırılarak milli azınlık yaratılmasına imkan olmadığını ifade eden Bahçeli, "Bu somut gerçekler karşısında Başbakan ve hükümetinin söylem ve eylemleriyle bölünmez bütünlük konusunda Anayasa’nın belirlediği esaslara aykırı hareket ettiklerini, bu anlamda Anayasa suçu işledikleri tespitinde bulunulması kaçınılmaz olacaktır" dedi.

-"BAŞBAKAN, ANAYASAL SUÇ İŞLEMEYE TAM TEŞEBBÜS HALİNDEDİR"-

Bahçeli, Kürt açılımı sürecinin büyük bir sis ve sır perdesi arkasında yürütüldüğünü, Başbakan Erdoğan’ın "böyle bir puslu ortamda" Türk milletini şartlandırmaya ve "yıkım projesine" psikolojik olarak hazırlamaya çalıştığını savunarak "Geniş tabanlı milli mutabakat zemini oluşturmaya çalıştığını iddia eden Başbakan, bölünme platformu çabalarında yanına suç ortağı aramaktadır" dedi. Başbakan’ın yapmak istediğini büyük ölçüde belirlediğini ve kararını verdiğini iddia eden Bahçeli, şöyle konuştu: "Geçtiğimiz hafta New-York’ta yaptığı konuşmadaki ‘açılımın hepsi bir anda olmaz; hazmede hazmede, hazmettire hazmettire ilerlememiz gerekiyor’ sözleri bunun açık bir ifadesi olmuştur. Bu bakımdan Kürt açılımının içeriğini bilmeden konuştuğumuzu, kendisine haksız yere bölücülük damgası vurmaya çalıştığımızı ve ihanete varan suçlamalarda bulunduğumuzu söylemesi, bundan şikayetçi olması ciddiye alınmayacak boş sözlerdir. Başbakan, Anayasal suç işlemeye tam teşebbüs halindedir. Bu demagojilerle kendisini kurtaramayacaktır. Türkiye’nin başına bela etmeye çalıştığı bu yıkım projesinin içeriğini ve kapsamını anlamak için kahin olmaya ihtiyaç yoktur."

-"TÜRK KELİMESİNE KARŞI TEMİZLEME KAMPANYASI BAŞLATILACAK"-

Başbakan Erdoğan’ın PKK’nın taleplerinin zamana yayılarak ve kademeli olarak karşılanacağı bir sürecin demokratikleşme adı altında başlatılmasını öngördüğünü ileri süren Bahçeli, bu taleplerin kısa-orta ve uzun vadeye yayılan bir takvim ve yol haritasına göre taksit taksit yerine getirileceğini iddia etti. İlk aşamada "iyi niyet adımları" ve "güvenin tesisine yönelik önlemler" adı altında bir dizi idari düzenleme yapılacağını ve bu düzenlemelerin bölücülük gündeminin dahi ileri aşamalarına geçiş sürecinde Türk toplumunu yavaş yavaş alıştırmak fonksiyonu olacağını savunan Bahçeli, şöyle dedi: "Bunlar büyük ölçüde idari karar ve tasarruflarla hayata geçirilecek, AKP’nin kontrolu altındaki bazı devlet kurumları da bu amaçla payanda olarak kullanılacaktır. YÖK ve RTÜK bu süreçte kendilerine biçilen rolün gereği olarak esasen sahneye çıkmıştır. Bu ilk aşamanın odağında; Kürtçe’ye statü kazandırılmasında hazırlık adımlarının atılması ve sisteme kademli olarak sokulmasının alt yapısının oluşturulması yer almaktadır." Bahçeli, uzun vadede ise yerleşim birimlerinin eski isimlerinin iade edilmesi, geçici köy koruculuğu sisteminin tedricen tasfiyesi sürecinin başlatılması ve Abdullah Öcalan’ın tecrit koşullarının iyileştirilmesinin öngörüldüğünü ileri sürdü.

"Başbakan’ın Türkiye’nin milli kimliğinden derin bir rahatsızlık duyduğu, bu kimlik takıntısını saklama gereği dahi görmediği beyanlarıyla sabittir" diyen Bahçeli, sözlerini şöyle sürdürdü: "Türk milli kimliğini adeta utanılacak sakıncalı bir kimlik olarak gören Başbakan’ın, Türk milletine yeni bir kimlik bulması için Anayasa değişikliği gerekecektir. Bu konu son aşamada gündeme getirilecektir. Açılımın ilk safhasında Türk kelimesine karşı bir temizleme kampanyası başlatılması beklenmektedir. İlk planda ‘günah keçisi’ olarak ilan edilen, büyük Atatürk’ün ‘Ne Mutlu Türküm Diyene’ vecizesinin hedef alınacağı anlaşılmıştır. Başbakan Erdoğan’ın Cumhuriyetin kuruluşunda esas alınan kaynaştırıcı millet anlayışının bu veciz ifadesinden rahatsızlık duyduğu, bunu bir ayrımcılık ve dışlama olarak görme gafletine düştüğü bilinmektedir. Uzun yıllardır beklediği bu fırsat şimdi eline geçmiştir. Bunu nasıl hayata geçireceği ibretle izlenecektir." ‘Açılım’ın son aşamasında Anayasa değişikliği gerektiren konuları gündeme getireceğini, bu kapsamda milli kimlik tanımının değiştirilerek Anayasal vatandaşlık kavramının üst kimlik tanımlanacağını, Kürtçe eğitimin önünü açacak Anayasal zeminin oluşturulacağını, yerinden yönetim adı altında Türkiye’nin adı konmamış fiili bir eyaletler sistemine geçişinin siyasi ve hukuki altyapısının hazırlanacağını iddia eden Bahçeli, "AKP hükümetinin bu konularda ne yapmak istediğini anlamak için 22 Temmuz 2007 seçimleri sonrası hazırlattığı Anayasa değişikliği paketinin ilgili hükümlerine bakılması yeterli olacaktır. Başbakan’ın müsait bir zemin ve ortam bulamadığı için gündeme resmen getiremediği bu pakette bu üç konuda Anayasa değişikliği yapılması öngörülmüştür" dedi.

-"GENEL AF ÇIKARMAYA GÜÇLERİ YETMEZ"-

"Başbakan eli kanlı katilleri bir şekilde affederek ödüllendirmede kararlıdır" diyen Bahçeli, genel af çıkarmaya Hükümet’in gücünün yetmeyeceğini, ancak fiili uygulamalarla özel ve örtülü af formülleri uygulanacağını savundu.

Başbakan’ın sıkıştığı zaman paravan olarak "tek millet, tek devlet, tek vatan, tek bayrak" söylemine sarıldığını söyleyen Bahçeli, sözlerini şöyle sürdürdü: "Bu süreci ‘bu anlayışla sürdüreceğini, üniter yapı üzerinde spekülasyonlara izin vermeyeceklerini’ söylemesi bunun çarpıcı bir örneği olmuştur. AKP yöneticilerinin Anayasa’nın 3. maddesinde ifadesini bulan Türkiye’nin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü ilkelerine bağlı olduklarını ve devletin resmi dili ve eğitim dilinin Türkçe olduğunun tartışılmayacağını söylemeleri de bu riyakarlığın diğer tezahürleridir. Başbakan, bir taraftan bunları söylemekte, öbür yandan bu ilkeleri sulandıracak ve temellerini sarsacak adımları demokratikleşme ambalajı içinde atmaya hazırlanmaktadır. Bu ilke ve esasların içinin boşaltılması, arkasından dolaşılarak anlamsız kılınmasına çalışılması Anayasa ihlalidir. Bu ilkelerin içi boş bir slogan olarak kullanılması ve kavramların soysuzlaştırılması siyasi riyakarlığın zirvesidir. Gerçek niyetlerini saklayarak Türkiye’nin milli kimliğini ve kuruluş ilkelerini tasfiye etmeye hazırlanan Başbakan’ın yaptığı da budur." Başbakan’ın AKP’nin Doğu ve Güneydoğu bölgesinden aldığı oyları kendisini savunma aracı olarak kullanmasını "ibret ve hayret verici" olarak niteleyen Bahçeli, "Başbakan bölge halkının bu soruna çözüm bulması için kendisine yetki verdiğini söylemekte ve bu nedenle özel sorumluluğu olduğunu iddia etmektedir. Bu sakat mantık kendisi bakımından hazin bir durumdur. Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı bu sözleriyle kendisine oy verenlerin Türkiye’nin bölünmesini istediğini söylemekte, aldığı oyları da bölücülük ruhsatı olarak gördüğünü ortaya koymaktadır" diye konuştu.

-"AYRIŞTIRMA ÇATIŞMAYI GETİRİR"-

Türk milleti kavramının birleştirici ve kaynaştırıcı bir oluşum olduğunu, milleti oluşturan temel unsurun kan bağı değil, kültür ve duygularda ortaklık olduğunu vurgulayan Bahçeli, "Cumhuriyetin kuruluşunda farklı etnik kökenleri olan Türk vatandaşları gönüllü ve bilinçli olarak Türk milleti kimliğinde birleşmişler ve bu olguya ortaklaşa vücut vermişlerdir. Türkiye Cumhuriyeti’ne vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes, millet bilinciyle devleti kuran Türk milletinin eşit ve onurlu bireylerdir. Devletin milli varlılığının temeli, bu milli şuur ve milli birlik ruhudur. Asırlar süren birlikteliğin harcını kardığı kaynaşmış millet yapısı şimdi yıkılmak istenmektedir. Etnik köken farklılıklarının yabancılaştırma ve ayrıştırma gerekçesi olarak görülmesi ve bunun ayrı bir millet oluşturulması için hareket noktası olması hiçbir şekilde savunulamayacaktır" diye konuştu.

"Herkes çok iyi bilmelidir ki ayrıştırma çatışmayı, çatışma da bölünmeyi ve parçalanmayı beraberinde getirecektir" diyen Bahçeli, "Bu durumda Türkiye’nin milli birliği ölümcül yara alacak, bir kardeş kavgası kaçınılmaz hale gelecektir. Milliyetçi Hareket Partisi’nin endişesinin nedeni budur" dedi. Bahçeli, şöyle konuştu: "Etnik köken farklılıklarına dayanarak milli birliğin temellerini yıkmak, devletin varlığına ve milletin birliğine kastetmek demektir. Bu da ihanetle eş değerdedir. Bunu amaçlayan Kürt açılımın ihanet projesi olduğunu söylemek, bu bakımdan somut temellere dayanan objektif bir durum tespitidir. Bundan rahatsız olan Başbakan’ın yapması gereken matematik ilmini ve sosyolojik tespitleri bırakıp Anayasaya bakması ve bölünmez bütünlük aleyhine fiillerinin ne anlama geldiğini anlamaya çalışmasıdır. İhanetin tanımı burada aranacaktır." Başbakan’ın bu süreçte açılıma karşı çıkanları kendi çözümlerini getirmemekle suçladığını da anımsatan Bahçeli, şunları kaydetti: "Milliyetçi Hareket Partisi’nin milli kimlik, devletin kuruluş esasları ve milli birlik konularında nerede durduğu açıktır. Bu temel değerlerin yıkılmasını amaçlayan ihanet projelerine katkıda bulunmamızı beklemek, bu süreçlerin bir kenarında ve köşesinde elimizi taşın altına sokacağımızı düşünmek, Başbakan’dan bile beklenmeyecek bir akıl tutulması olacaktır. Milliyetçi Hareketin, Başbakan Erdoğan’ın kurduğu bölünme modelleri borsasında piyasaya süreceği bölünme ve parçalanma reçetesi yoktur. Terörle mücadeleyi demokrasi dışı çözüm yöntemi olarak karalayan, buna karşılık teröre teslim olmayı demokratikleşme ambalajıyla pazarlayanların bunu çok iyi anlaması gerekmektedir. Milliyetçi Hareket Türkiye’nin milli birliği ve bütünlüğü dışında kalan hiçbir projenin içinde, yanında ve arkasında olmayacaktır. Türk milletinin milli birliği, kardeşliği ve dayanışmasını yıkmak için yola çıkanlarla da sonuna kadar mücadele edecek, her ne pahasına olursa olsun bu ihanet çemberini mutlaka kıracaktır. Başbakan Erdoğan’a uyarımız, Türk milletinin milli varlığına kastedilmesini hiçbir zaman hazmetmeyeceğini ve bunun karşılıksız kalmayacağını vakit çok geç olmadan anlamasıdır."

-"KİMLERLE PAZARLIK YAPILDIĞI BAŞBAKAN’A SORULACAK"-

‘Açılım’ın TBMM’nin 1 Ekim’de başlayacak yeni yasama yılında gündeme geleceğini belirten Bahçeli, sözlerini şöyle tamamladı: "Başbakan, Meclis huzurunda Türk milletine neyi hazmettirmeyi planladığını dürüst ve namuslu olarak açıklayacaktır. Bu süreçte; İmralı canisi ile kurulan temas kanallarının, terörist başının sözde yol haritasını elde tutarak hangi hesaplarının yapıldığının, Başbakan ile İmralı arasında bu konuda hangi rekabetin yaşandığının, Barzani ile görüşmelerde hangi pazarlıkların yürütüldüğünün ve ABD ile ne konuşulduğunun ve hangi sözlerin verildiğinin bütün yönleriyle ortaya konulması artık zorunlu hale gelmiştir. AKP yöneticilerinin Meclis oturumunun açık olması halinde her şeyin konuşulamayacağını söyleyerek bundan kurtulmak için şimdiden manevra yapmaya başlamaları beyhudedir. Kürt açılımının arka planı, kimlere ne sözler verildiği ve angaje olunduğu, bu süreçte kimlerle pazarlık yapıldığı Başbakana her halukarda sorulacaktır. Bu hesaplaşmadan kaçması, gizli oturum olmadığı için konuşmayarak sütre gerisine saklanması halinde, Türk milleti bu ihanet süreci ve yıkım projesinin ne olduğunu bütün çıplaklığıyla anlayacak ve bunun taşeronları, figüranları ve maşaları hakkında vicdanında gereken hükmü verecektir. Başbakan ve açılım yoldaşları da bu hükmün altından kalkamayacaktır." -

BAHÇELİ’DEN SORULARA YANIT-

Konuşmasının ardından gazetecilerin sorularını yanıtlayan Bahçeli, DTP’li milletvekillerinin dokunulmazlıklarının Meclis gündemine gelmesi durumunda tavırlarının ne olacağı sorusuna "Her konuda yargıya saygı duyulması gerektiği aydınlar, siyasiler tarafından ifade ediliyor. Bu konuda da yargıya saygı duyulmalı. Hiç kimse yargı önünden kaçmak için değişik oyunlara başvurmamalıdır" sözleriyle yanıtladı. Bahçeli, milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılmasına destek vereceklerini açıkladı.

Bursaspor-Diyarbakırspor maçında tribünlerde yaşanan olayların anımsatılması üzerine ise Bahçeli, "Bu, Kürt açılımının ateşle oyunudur. Mersin’in sokakları, Diyarbakır’ın sokakları statlara sürüklenmektedir" diye konuştu. Bahçeli, İçişleri Bakanı Beşir Atalay’a sivil toplum örgütlerini gezmek yerine bu konuya eğilme çağrısında bulundu.

Bir gazetecinin sorusu sırasında kullandığı "Sayın Öcalan" ifadesini "Öcalan" diye düzeltmesi üzerine ise Bahçeli, "Üzme kendini, Başbakan söyledikten sonra sen söylemişsin ne olacak" dedi.