13.03.2014 - 16:22 | Son Güncellenme:
İHA
Bir dizi ziyaret ve seçim bürosu için Diyarbakır’da bulunan Bülent Arınç, gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün onayladığı son demokratikleşme paketinin yürürlüğe girdiğini belirten Arınç, demokratikleşmenin bir süreç olduğunu belirtti. Geçtiğimiz günlerde Halkların Demokratik Partisi’ne bir grup tarafından düzenlenen saldırılarla ilgili de konuşan Başbakan Yardımcısı Arınç, “Birkaç gün önce Fethiye’de, onun öncesinde İzmir’in Urla ilçesinde veya başka bir yerde yaşanan olaylar bizim bu alanda yaptığımız demokratikleşmelere gölge düşürüyor. HDP ilçe binasının taşlanması, kendi levhalarının indirilmesi, oraya propaganda amaçlı giden siyasetçilerin ilçeye sokulmak istenmemesi ve birkaç bin kişinin toplanarak adeta bu özgürlükleri yok sayması çirkin olaylardır. Dünde ifade ettim bu barbarlıktan başka bir şey değildir. Dolayısıyla orada kaymakamlarımız, emniyet müdürlerimiz, güvenlik görevlilerde dahil olmak üzere kim varsa siyaset alanını yok etmeye çalışan bir siyasi partinin ilçe binası kurmasına, levha asmasına, oradan aday gösterip propaganda yapmasına engel olmayı düşünen kim varsa ve eylemde bulunuyorsa, tabi eylemleri sebebiyle bunlara kesinlikle izin verilmemelidir. Dolayısıyla orada siyasi hakları engellenen tüm siyasetçi arkadaşlarıma geçmiş olsun diyorum. Bu yapılan yanlışlığı fevkalade lanetliyorum, tehin ediyorum. Ülkemizde huzur ve güvenin devamı, seçim güvenliğinin sağlanması, tehdit ve şantajda bulunmak isteyenlere karşı bütün tedbirlerin alınmış olması bizim için büyük bir güvencedir. Sandık emniyeti ve seçim güvenliği seçimin kendisinden daha fazla önemlidir” dedi
TUTUKLULUK SÜRESİNİN 5 YILA İNDİRİLMESİ
Tutukluluk süresinin 5 yıla inmesinin ardından yapılan tahliyeleri de değerlendiren Arınç, “Tabi genel bir hüküm koyduğun zaman 5 yılı doldurmuş olanların hangi suçu işlediğine bakmaksızın tahliye kararına bakmak lazım. Yoksa şu davalar istisna, bu davalar istisna derseniz o zaman kişiye özel bir hüküm çıkarmış olursunuz. Mecliste de sordular her yerde de söyledik, adına KCK davası denilen davadan tutuklular varsa mutlaka onlarda çıkmalıdır, çıkacaktır. Aslında adaletten beklediğimiz kısa sürede karar vermeleridir. Kısa sürede karar vermeyince beğenmediğiniz suçlarda dışarı çıkabilir. Şimdi Ergenekon davasından çıkanlar oldu. Sizin tabirinizle söyleyeyim, KCK davasından çıkmak isteyenlere ret kararı verdiler. Telaffuz etmekten çekiniyorum, ‘Türkler çıkıyor, Kürtler içeride kalıyor’ gibi çok çirkin, çok yanlış bazı eleştiriler yapılıyor. Bunu siyaset zannedenler de maalesef konuşuyorlar. Hayır böyle bir ayrımcılığa müsaade etmeyiz. Diyarbakır’da bir mahkeme müracaat üzerine şöyle bir karar verebiliyor; bu adamın yaşı gençtir, dışarı çıktığı takdirde dağa gitme ihtimali vardır. Hukukta böyle bir ihtimal ve gerekçe olamaz. Buna dayanarak bir mahkeme tahliye talebinin reddini isteyemez. Bu yanlış bir karar. Huzurlarınızda ifade ediyorum. Bu yanlıştan da mutlaka dönülecektir. Çünkü tahliye talebinin reddi konusunda kanun bazı imkanlar vermiştir ama böyle bir gerekçe yoktur. Yani böyle bir gerekçeyle ben BDP’li milletvekili arkadaşlar tahliye olduktan sonra kendilerini ziyaret ettim, geçmiş olsun dedim. Daha önce tahliye olanlara da gitmiştim. Onlar bana dediler ki, aşırı hasta olanlar var. Hatta ölümcül hastalığa yakalananlar var. Onlardan ben dosya ve isim listesi istedim. Bana da gönderdiler teşekkür ediyorum onlara. Onların her biriyle ayrı ayrı ilgileniyoruz. Bundan da herkes emin olsun. Hastalık sebebiyle tutukluluk ve hükümlülüğe ara vermek lazım. Kanun bunu getirmiş. Bu kanunu da biz yapmışız. Dolayısıyla orada hastalık sebebiyle tahliye talep eden hükümlü ve tutuklulardan bazıları içinde şöyle bir gerekçe çıkmış. Bunlar dışarı çıkabilir ama dışarı çıktıktan sonra kendileri istemese bile halktan bazı tepkiler olabilir. Arkadaşlar Türkiye’de bir hukuk devleti varsa hukuk egemen olan bir ülkede hukukun geçerli olması lazım. Bu gerekçeleri ben hukuki bulmuyorum. Kesin olan şudur ki, tutuklulukta 5 yılı doldurmuş olan herkes işlediği suça bakılmaksızın tahliye edilmek mecburiyetinde" şeklinde konuştu.
BERKİN ELVAN’IN ÖLÜMÜ
Gezi olayları sırasında başına isabet eden gaz mermisi sonucu yaralanan ve önceki gün hayatını kaybeden Berkin Elvan ile ilgili de açıklamalarda bulunan Arınç, 14-15 yaşındaki gencin Gezi olaylarından sonra bir sokak hadisesinde hayatını kaybetmiş olmasının fevkalade üzüntü verici olduğunu söyledi. Arınç, “Herkes ona bakarken kendi oğlunu, kardeşini düşünsün. İçimizden bir parçanın gittiğini görmek herkese üzüntü veriyor. Herkesin de her şeyi söylemeye imkanı da hakkı da yok. Tabi dünkü cenaze töreni, cenaze töreni sırasında bir araya gelmeler bence çok önemli. Demek ki müşterek bir acı var, bu acıyı halkımız paylaştı. Onu 15 yaşının gençliği içerisinde büyük bir sevgi duyarak kalplerine gömdü ve Allah’a gönderdi. Türkiye’de bu acının üzerinden daha büyük acılar meydana getirmeye çalışanlar olabilir. Cenaze olayını provoke etmek isteyenler olabilir. Merhamet istismarcıları olabilir. Siyasi bir rant devşirmek isteyenler olabilir. Çünkü gezi olaylarının başlangıcında ben Türkiye’de başbakan vekiliydim. Olayları çok yakından takip ettim. Masum bir hareket olarak başladığı iddia edilen olayların sonradan nasıl kırmaya, yakmaya, öldürmeye yönelik sokak eylemlerine dönüştüğünü, nice canların kaybedildiğini, nice kamu araç ve mallarına zarar verildiğini, ambulansların bile tahrip edildiğini gözlerimizle gördük. Nitekim hepimizin üzüntü duyduğu, gözyaşı döktüğü bir ölüm olayından sonra kötü niyetliler, maksatlılar oraya çıktılar. Bu ülkeyi tekrar kaosa, teröre dönüştürmek isteyen çevreler, sayıları belki az ama çok organize hareket ediyorlar. Masum kitleleri de kullanmak üzere dün akşam saatlerinde İstanbul’da terör estirdiler ve maalesef yine çok genç yaşta, zannediyorum 18 yaşlarında Giresunlu bir gencimiz malını korumak isterken hayatını kaybetti. Başkalarına zarar vermesin derken arada kaldı ve kimin silahından çıktığı belli olmayan bir mermiyle hayatını kaybetti” diye konuştu.
“17 ARALIK OPERASYONUNU ÇÖZÜM SÜRECİNİ ENGELLEMEYE YÖNELİK BİR HAREKET OLARAK DÜŞÜNÜYORUM”
17 Aralık operasyonunun hedefinde çözüm sürecinin olduğuna işaret eden Arınç, “Ben çözüm sürecini engellemeye yönelik bir hareket olarak veya onu da içerisine alan bir olay olan, 17 Aralık ile başlayan süreci düşünüyorum. Çünkü tabiri caizse bir taşla birkaç kuş vurmak, hükümeti güçsüzleştirmek, başbakanı itibarsızlaştırmak, 30 Mart öncesinde herkesi bir endişe, kuşku, tereddüt içerisine düşürmek, her gün yerli yersiz dinlemelerin tapelerini yayımlamak, bütün kurumları zan altında bırakmak bence bir taşla on kuş vurmaya bedel. Ama sonucunda hükümeti gidermeye, götürmeye, güçsüz hale getirmeye yönelik bir hareket olarak düşünüyorum. Eğer hükümet güçsüz olacaksa, hükümet itibarsız hale gelecekse bunun sonucu da çözüm süresinin bitmesi demektir. Çünkü böyle bir sürecin arkasında durmak için güçlü bir hükümete ihtiyaç var. Baldıran zehri bile içmeye karar vermiş bir hükümet yıkılırım, giderim ama bu sürecin arkasında dururum diyen bir hükümet geçmişte de yoktu, bundan sonra da gelmez. O yüzden bir başbakan siyasi geleceğini hem büyük riskin altına atıyor ve çözüm sürecinin arkasında duruyorsa, onu götürmeye yönelik her eylem bilirsiniz ki bu süreci bitirmeye yöneliktir. Cumhuriyet Halk Partisi çözüm sürecinin arkasında olduğunu söylüyor mu? Milliyetçi Hareket Partisi çözüm sürecinin ç’sinden bile bahsetmeye izin veriyor mu? Diğer partilerde ki arkadaşlarımız elbette ki çözüm sürecinin istiyorlar, çözüm sürecini destekliyorlar ama söz ve hareketleriyle bu siyasi irade bu çözüm sürecinin arkasında ne kadar güçlü derseniz, ben çok fazla güçlü olmadıklarını görüyorum” şeklinde konuştu.
“NEVRUZ’U BİR ŞENLİK OLARAK KUTLAYACAĞIZ”
Yaklaşan Nevruz Bayramı ile ilgili de konuşan Arınç, şunları söyledi:
“Nevruz’un bir barış ve inşallah topluluğa bir huzur ve güven sağlayıcı, asıl anlamı gibi kutlanmasını diliyoruz. Geçen nevruzda böyle bir ümit oldu. Biliyorsunuz ki bir mesaj okundu ve o mesaj Türkiye’ye bir ümit verdi ve çözüm sürecinin ne kadar güçlü devam edeceğinin de işaretini aldı. Artık silahlar sussun, bundan sonra fikir ve siyaset konuşsun, silahlı gruplar Türkiye dışına çıksın talimatı bence toplumda çok olumlu karşılandı. Bu süreç bu olumlu gidişatla bugüne kadar geldi. Yine umuyor ve ümit ediyorum ki biz Nevruz’u bir şenlik olarak kutlayacağız. Ama bir siyasi mesaj verilmesi gerekiyorsa da buna ihtiyaç olduğu düşünülüyorsa da biz tabi esenlik, dostluk, kardeşlik üzerine hükümetimiz olarak bu mesajları verecek ve çözüm sürecinin daha çok güçlendiği, desteklendiği mesajını vereceğiz. Ama başkaları da bu yolda bir mesaj verecek olursa bu toplumda ki birlikteliği daha fazla güçlendirir diye ümit ediyorum.”
“BAŞBAKANIN MİTİNGLERDE SÖYLEDİĞİ SÖZLERİN, NE MAKSATLA SÖYLENDİĞİNİ HERKES BİLİYOR”
17 Aralık operasyonunun ardından halkın hükümeti ve Başbakanı daha çok sahiplendiğini vurgulayan Arınç, “Ona daha çok bağlılık ve sevgi gösteriyor. Yani inanılmaz derecede. Doğuda ve batıda da, kuzeyde ve güneyde de büyük bir ilgi var. Bu bizim milletimizin haksızlığa, iftiraya, mağduriyete karşı insanımıza sahip çıkmasıdır. Başbakanımızın mitinglerde ve başka yerlerde söyledikleri sözler herkesin bilgisi dahilindedir. Bunu kim için, ne maksatla söylediğini herkes biliyor, herkesin bildiğini de düşünüyorum. Yani bu söylediğiniz kelime doğrudan doğruya hoca efendinin şahsına mıdır, nerede, ne zaman, nasıl konuştuğunu kayıtlardan bulup çıkarabilirsiniz. Benim hoca efendi ile ilgili kanaatimin geçmişte de, bugün de söylüyorum. Bunları da herkes biliyor. Bana şimdi yorum yaptırmayın. Benim bildiğim tek şey şu, cemaatin içerisinden bazı kişiler bu cemaate mensubiyetliklerini iddia ettikleri halde hükümetimize karşı hiç beklemediğimiz, tahmin etmediğimiz bir itibarsızlaştırma ve hükümeti düşürme operasyonunun oyuncağı olmuşlar” ifadelerini kullandı.
Arınç, AK Parti Yenişehir ilçe seçim bürosu açılışı ve Bismil’de esnaf ziyaretinin ardından kentten ayrılacak.