07.02.2020 - 13:15 | Son Güncellenme:
AA
TBMM Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Başkanı ve AK Parti Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ ve eski milletvekili Dursun Çiçek'in iddialarıyla ilgili gerekli hazırlıkları yaptıklarını ve bugün öğleden sonra Cumhuriyet savcılığına suç duyurusunda bulunacaklarını bildirdi.
Elitaş, AK Parti Genel Merkezi'nden çıkışında gazetecilere açıklamalarda bulundu.
Kanun tasarısına verdikleri değişiklik önergesinde imzası bulunan milletvekilleri ve avukatlarla bir toplantı gerçekleştirdiklerini belirten Elitaş, "Bir taraftan eski Genelkurmay Başkanı'nın bizi 'FETÖ'nün siyasi ayağı' diye işaret etmesi öte yandan eski milletvekili Dursun Çiçek'in hakkımızda 'FETÖ'nün siyasi ayağı bunlardır' diye yargı yoluna başvuracağını açıklaması ve yargıyı göreve davet etmesiyle ilgili dilekçemizi hazırladık. Arkadaşlarımız bugün öğleden sonra Cumhuriyet savcılığına suç duyurusunda bulunacaklar." dedi.
Soru üzerine her iki isim hakkında da suç duyurusunda bulunulacağını aktaran Elitaş, Çiçek'in medyada yer alan ifadesine göre "FETÖ'nün siyasi ayağı tespit edilmiştir, yargıyı göreve davet ediyorum." dediği için onunla ilgili de suç duyurusunda bulunacaklarını söyledi.
Elitaş, hangi maddeden suç duyurusunda bulunulacağı sorusu üzerine, "Teknik bir konu. Ben iktisatçıyım biliyorsunuz, hukukçu değilim. Herhalde biri iftira birisi de hakaret suçundan olacak diye tahmin ediyorum." diye konuştu.
Mustafa Elitaş, bir başka soruya karşılık, önergede kendisiyle birlikte Bekir Bozdağ, Ahmet Aydın, Yahya Doğan, Mehmet Ceylan ve Abdurrahman Müfit Yetkin'nin imzasının bulunduğunu ve başvurunun bu isimler adına avukatlar tarafından yapılacağını aktardı.
"AK Parti Grup'tan da toplu bir şekilde bir hareket etme söz konusu olacak mı?" sorusuna Elitaş, şu yanıtı verdi:
"Sayın Cumhurbaşkanımızın altını çizdiği aslında bu meselede en önemli dikkat edilmesi gereken konu, parlamentonun iradesine vesayet koyma heveslilerinin yeniden bu konuyu gündeme getirmeleri. Yapılan bir parlamenter faaliyettir. Buradan Cumhuriyet Halk Partisi 'Ben destekledim, desteklemedim' diye çeşitli meseleler ortaya koyuyor ama bir kanunla ilgili verilmiş bir önerge parlamentoda konuşulur, izahatlar yapılır, itirazlar yapılır, komisyona sorulur, hükümete sorulur, en sonunda Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna sorulur. Genel Kuruldaki milletvekilleri buna 'evet' oyu verdikten sonra zaten o iş, o düzenleme, o önerge TBMM'nin olmuştur. Önerge sahibiyle anılmaz. Tasarının numarasıyla, maddesiyle anılır. 'Türkiye Büyük Millet Meclisi kabul etti' denilir. Yani şunun önergesi, bunun önergesi diye değil."
Parlamentoda yapılan icraatlara karşı bir tehdit unsuru bulunduğunu ifade eden Elitaş, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bunun altını çizerek ifade etmeye çalışıyoruz. Açıkçası şu anda parlamenter olan milletvekili arkadaşlarımızın bu işi çok iyi düşünmeleri gerekir. Çünkü Türkiye parlamentoların kapatıldığı, askıya alındığı, feshedildiği ve bombalandığı dönemi yaşayan nadir ülkelerden birisidir. Bu tecrübeyi daha 15 Temmuz 2016'da yeni yaşadık. Parlementoyu bombalayan bir terör örgütünün Türk Silahlı Kuvvetlerini kullanarak parlementoyu yok etme faaliyetini yeni gördük. Şimdi parlamentoyu susturmak için, parlamentoyu itibarsızlaştırmak için, etkisizleştirmek için yapılan bir icraat olduğunu değerli milletvekili arkadaşlarımızın, siyasetçilerin bunu görmesi gerekir. 1960'tan bu tarafa yaşanılan bütün hadiseler budur, AK Parti kapatma davası budur, 28 Şubat budur, Refah-Yol iktidarını deviren hareket budur, 12 Mart budur, 9 Mart bundan kaynaklanmıştır, 12 Eylül bu şekilde gelmiştir. 15 Temmuz da bunun silahlı darbe girişimi haline dönüşmüş, ete kemiğe bürünmüş halidir."
Bunun milletvekilleri, özellikle anamuhalefet partisi tarafından görülmesi gerektiğini ifade eden Elitaş, şunları kaydetti:
"Aksi halde bundan önceki tanımlamalar onların üzerinde çok yakışır ve yapışır hale gelir. Yani darbe ile Cumhuriyet Halk Partisinin iktidarının eşdeğer olarak anıldığı günleri tekrar hatırlatma noktasına doğru gitmiş olur. Onun için bakın o gün söylediğimiz bu önergede ittifak yaptığımız dediğimiz arkadaş eski bir baro başkanıdır, eczacı değildir. Yani eski bir baro başkanının o gün saat 20.30'da önergeye 'Evet' deyip saat 01.00 civarında Kanun görüşülürken o zamanki genel başkanın haberdar olmaması da mümkün değildir.
Ne diyor Özgür Özel, 'Bundan Tayyip Bey'in haberinin olmaması mümkün değildir' diyor. Yani o önergeden Sayın Baykal'ın haberdar olmaması mümkün mü? Sayın Baykal cuma günü konuşmamış, cumartesi günü konuşmamış, pazar günü konuşmamış, pazartesi günü konuşmuş. Sayın Baykal'ı kim uyarmış acaba? Çünkü medyaya bakarsanız 26 Haziran'dan itibaren bütün medya unsurlarını tarayın, araştırmacı gazetecilik esasında bunu gerektirir herhalde, arkadaşlar tarasınlar 3 gün süreyle tüm siyasi partilerin Türkiye Büyük Millet Meclisinin askeri suçların sivil yargıda yargılanmasıyla ilgili ittifak yaptıklarını söylemiştir, hiç kimse sesini çıkarmamıştır. Demek ki bir gün Sayın Baykal'a telefon gitmiş, Sayın Baykal şiddetli bir şekilde buna itiraz etmiştir. Şimdi de bu konu ile ilgili mesele gündemde, anlaşılan o ki geçmişte Cumhuriyet Halk Partisi Genel Merkezi'ni telefonla uyaranlar, herhalde şimdi Cumhuriyet Halk Partisindeki birilerini de hızlı bir şekilde uyarmıştır. O gün Danışma Kurulu'nda imza atan bugünkü Genel Başkan Sayın Kılıçdaroğlu'dur."
Mustafa Elitaş, düzenlemeye ilişkin işlemin Deniz Baykal'ın 23 Haziran tarihli Grup konuşmasında yaptığı çağrı sonucu başlatıldığını sözlerine ekledi.