09.02.2020 - 12:45 | Son Güncellenme:
AA
Kanal 7 yayınında Ankara Temsilcisi Mehmet Acet'in sorularını yanıtlayan Kurtulmuş, Akıncı'nın açıklamalarını "son derece talihsiz" olarak değerlendirdi.
"Bunlar, bırakın KKTC'nin Cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturan birisinin, Kuzey Kıbrıs'taki hiçbir vatandaşımızın, kardeşimizin söylememesi gereken sözlerdir. Tarih bilincinden yoksun, şuursuzca söylenmiş, son derece seviyesiz sözlerdir." diyen Kurtulmuş, Kıbrıs'ta yaşayan herkesin Kıbrıs'ın hem fiziki hem manevi olarak Türkiye'nin bir parçası olduğunu bildiğini söyledi.
Kurtulmuş, şöyle devam etti:
"Gönlümüzün bir tarafı Türkiye Cumhuriyeti'dir, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin bölünmez parçası olarak da Kıbrıs vardır. Hele o yaşta birisinin, tecrübesiz biri olsa bunu söylemesine 'terbiyesizlik, şerefsizlik etti' dersin iki cümleyle kapatırsın ama böyle bir tecrübeden sonra bunun söylenmiş olması gerçekten tamamıyla tarih şuurundan yoksunluktur. Eğer Kıbrıs'ta birisi siyaset yapıyorsa, bunları bilmiyorsa tamamıyla cahildir. Bu tür sözler maalesef ihanet anlamına gelen, doğrudan doğruya karşı tarafın sözlerini cesaretlendiren sözlerdir. Herhangi bir Yunanlı, Güney Kıbrıslı siyasetçinin zihninde 'Büyük Yunanistan' hayalinin olduğu ve Kıbrıs'ta bir tek Kıbrıs Türkü bırakmak istemediklerini bilmeyen birisinin Kıbrıs'ta siyaset yapmaması lazım. 'Avrupa'daki bazı siyasetçilerin hoşuna giderim, birileri benim sırtımı sıvazlar.' falan diye rüşvet-i kelam kabilinden bunları söylüyorsa, tam bir faciadır. Hiçbir şekilde kabul edilemez, şuursuz ve maalesef son derece dengesiz bir açıklamadır. Bir an evvel yapması gereken, makamının gerektirdiği şey, derhal bu sözlerinin yanlış anlaşıldığını söyleyip Kıbrıs Türklerinden, Türkiye'den özür dilemesidir. Türkiye'nin oradaki manevi varlığı, Kıbrıs Türkünün geleceğine sahip çıkması olmasaydı zaten bugün ortada Kıbrıs diye bir şey olmazdı. Bütün bunları tekrar düşünerek sözlerinden tamamıyla vazgeçtiğini ortaya koyan bir çıkış yapmasını bekliyoruz."
İLKER BAŞBUĞ'UN AÇIKLAMALARI
Kurtulmuş, eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'un açıklamalarına ilişkin soru üzerine de çok partili siyasi hayatında darbeler ve darbe teşebbüsleri olan bir ülkenin mutlaka sivil-asker ilişkilerini demokratik kurallar çerçevesinde düzenlemesi gerektiğini dile getirdi.
AK Parti hükümetlerinin vesayetle mücadelede önemli mesafe katettiğini belirten Kurtulmuş, şunları söyledi:
"Bunlardan bir tanesi de Sayın Başbuğ'un eleştirdiği asker şahısların işledikleri suçlar dolayısıyla askeri mahkemede yargılanmasıydı. Bu, reformlar sürecinin en önemli reformlarından birisidir. Sivil memurun işlediği suçu, memurlar mahkemesine mi götürüyoruz? Niye asker şahısların işlediği suçu askeri mahkemeye götürelim? Bu, yıllarca konuşulmuş olan vesayetin önemli unsurlarından birisiydi, o zaman mecliste partilerin tamamına yakınının iradesiyle bir şekilde kaldırıldı. 15 Temmuz'dan sonra yapılan önemli bir reform da kuvvet komutanlıklarının Milli Savunma Bakanlığına, Jandarma Genel Komutanlığı, Sahil Güvenlik Unsurları İçişleri Bakanlığına bağlanmasıdır. İktidar sorumluluğunu siviller yükleniyorsa, hesabı da sivillerden soruyorsak sandıklarda, dolayısıyla sistemin bütünü sivil iradenin, tabii ki ihtisas gerektiren alanlarda TSK'nın, ordumuzun gerektirdiği bütün ihtisasını kullanarak, bundan istifade ederek, kararların sivillerin ağırlıklı olduğu ortamlarda verilmesi lazım. Bunlar önemli demokratikleşme adımlarıdır. Burada mesele askerle didişmek, onu ötelemek, kenara koymak değil, tam tersine TSK'nin yerini ve konumunu güçlendirmektir. Siyasetin mevzusu olan konularla ilgili askerimizi, TSK'yı meşgul etmek TSK'ya yapılacak en büyük haksızlıktır."
Kurtulmuş, "Bu durumda İlker Başbuğ, tekrar vesayet düzeninin savunuculuğunu mu yapıyor?" sorusuna, "Birilerinin zihninde hala öyle bir şey olabilir. Ben Sayın Başbuğ'un şahsıyla ilgili bir şey söylemem ama söyledikleri bir yerde siyasi iradeyi baypas eden sözlerdir. Meclis böyle bir karar almış, asker şahısların da işledikleri suçlar dolayısıyla sivil mahkemelerde yargılanmasının önünü açan adım atılmış. Artık burada söyleyecek bir şey yok. FETÖ meselesini buna bulaştırmak, esas FETÖ işini sulandırmak burasıdır." karşılığını verdi.
Türkiye'de artık darbe yapılamayacağına inandığını ifade eden Kurtulmuş, "Geçmiş dönemlerde asker-sivil arasında ve oradan darbeye kadar yol açan bu ilişkinin bozulmasındaki temel suçun da askerden daha ziyade askere zemin hazırlayan sivillerde olduğuna inanıyorum." dedi.
TSK'NIN ASLİ GÖREVİ
AK Parti Genel Başkanvekili Kurtulmuş, son dönemlerde bazı çevrelerce dile getirilen "ordunun zayıflatıldığı" yönündeki söylemlere ilişkin soru üzerine, bu söylemlerin son derece yanlış olduğunu ifade etti.
Özellikle 15 Temmuz'dan sonra ordu içindeki hainlerin de büyük oranda temizlenmesi, sivil siyaset ile asker arasındaki ilişkinin yerli yerine oturtulmaya başlanmasıyla birlikte, TSK'nin daha fazla güçlendiğini belirten Kurtulmuş, TSK'nin, Barış Pınarı Harekatı'nı planladığından daha kısa süre içinde başarılı bir şekilde yerine getirmesinin bunun bir göstergesi olduğunu söyledi.
Kurtulmuş, TSK'nin, Türkiye içinde kendisine verilen terörü bitirme görevininin tamamını başarıyla yerine getirdiğini aktararak, "TSK'nin asli görevi olan Türkiye'yi korumak, sınırlarımızı korumak, vatandaşımızın emniyetini kendine görev verildiğinde teminat almak bakımından üzerine düşen sorumluluğu fevkalade güçlü bir şekilde yerine getiriyor. Ama şu kast ediliyorsa; 'TSK, yeri geldiği zaman siyasete ayar verecek bir kurum olarak kalsın' deniyorsa, TSK'ye yapılacak en büyük kötülük budur. TSK'nin vazifesi milletin güvenliğini, esenliğini, sınırların selametini korumaktır. Bunu da fevkalade başarılı bir şekilde yapıyor." ifadelerini kullandı.
"İsrail-Filistin barış anlaşması, Yüzyılın Anlaşması gibi bir plan üzerinden sağlanması mümkün mü?" şeklindeki soruya Kurtulmuş, "Bu bir kere barış planı falan değil, bir işgal planıdır. İsraillilerin 1947'den beri adım adım gerçekleştirdiği, giderek yayılan yayılmacı politikalarının, Birleşmiş Milletlere tescil ettirilme çabasıdır. Burada İsrail, ABD'yi maşa olarak kullanmaya çalışıyor. Bugünün işi değildir, yıllar boyunca hazırlanmış olan bir plandır." yanıtını verdi.
"BÜYÜK RESMİ GÖRMEMİZ LAZIM"
"Türkiye'nin yaşadığı badireleri, İsrail'in çıkarlarıyla ilişkilendiren yorumlar da var. Gezi, FETÖ, darbe girişimi, hepsinin arkasında İsrail faktörü var mı?" sorusuna karşılık Kurtulmuş, "Bütün faktör odur dersek biraz abartılı olur. Ama Orta Doğu'da oynanan oyunu önce çok iyi anlamamız lazım. Büyük resmi görmemiz lazım. Büyük resmin arkasında Siyonizmin rolünün ne olduğunu da çok iyi kavramamız lazım. Siyonizmin, Orta Doğu'daki geleceğinin, Orta Doğu halklarının bölünmesinden, çatışmaların artmasından, buradaki siyasi ve fikri ayrılıkların derinleşmesinden geçtiğini biliyoruz." değerlendirmesini yaptı.
Kurtulmuş, bu zihniyetin bu coğrafyanın daha fazla bölünmesinden yana olduğunu ifade ederek, "Niçin? Çünkü tarih boyunca 'Bereketli Hilal' dediğimiz yer, dünya egemenliğinin kurulduğu ana merkezdir. Anadolu kıtası, Filistin toprakları, Mezopotamya, Doğu Akdeniz ve Sina Çölleri'ne kadar olan bölge Bereketli Hilal'dir. Kim burada etkin olursa, kim burada düzeni sağlarsa, dünyada da çok etkili oluyor. Aynen Osmanlı'nın dünya hakimiyetini bu bölge üzerinden sağladığı gibi. Bunu bilenler de bu bölgedeki iradeyi dağıtmak istiyor. Bu Bereketli Hilal'in kilit taşı neresi? Türkiye. Türkiye'nin de dağılması lazım. FETÖ işte budur. 7 Şubat operasyonu budur. 17-25 Aralık operasyonu budur. Gezi Parkı eylemlerinin arkasındaki irade budur. 15 Temmuz darbe teşebbüsü budur. PKK'nın silahlandırılması budur. DEAŞ'ın Türkiye'nin başına bela edilmesi budur. Bu bölgenin ayağa kalkmasını önlemek için Türkiye'nin ayağının tökezletilmesi lazım. Biz de bu oyunu biliyoruz" diye konuştu.
"CUMHURBAŞKANIMIZIN ÖNCÜLÜĞÜNDE BU MÜCADELEYİ VERİYORUZ"
Kurtulmuş, farklılıkları oturarak, konuşarak müzakere ederek halledeceklerini anlatarak, "Görüşlerimiz farklı olabilir bunları yakınlaştırmaya çalışacağız ama milli meseleleri asla ve asla gündelik politikaların aracı haline getirmeyeceğiz. Bu anlamda Türkiye'nin bekası meselesi herkesin ortak meselesidir. Bu bir oy ya da parti meselesi değildir." dedi.
Bunun için içeride siyasi fikri bütünlüğün olmasının önemine işaret eden Kurtulmuş, "İçeride gerçekten güçlü bir şekilde birliğimizi, dirliğimizi sağlamamız lazım. Türkiye'nin güçlü olması için mücadele etmemiz lazım ki bugün Cumhurbaşkanımızın öncülüğünde bu mücadeleyi veriyoruz. " diye konuştu.
Kurtulmuş, Barış Pınarı Operasyonu'nda Türkiye'nin yüzde 70-75 yerli mühimmat kullanmasının çok sevindirici bir durum olduğunu aktararak, bunu daha da ilerleteceklerini ifade etti.
Türkiye'nin kendi İHA ve SİHA'larını yaptığını anlatan Kurtulmuş, şunları kaydetti:
"İnşallah savaş uçaklarını yapabilecek noktadadır. Türkiye helikopterlerini yaptı, daha gelişkin araçlarını yapabilecek noktadadır. Özellikle yüksek teknoloji noktasındaki gelişmeleri temin etmek durumundayız. içeride devlet-millet kaynaşmasını sağlamlaştırmak, demokrasiyi tam manasıyla çok güçlü bir şekilde tesis etmek zorundayız. 'Güçlü Türkiye' dediğimiz şey bu. Bu bölgede görüyoruz ki artık zayıf, yavaş, dışarıdan gelecek birtakım telkin ve tavsiyelerle yön değiştiren bir Türkiye ayakta duramaz."
Numan Kurtulmuş, AK Parti'nin 18 yıllık iktidarının en önemli özelliğinin Türkiye'de demokratikleşme adımlarının atılmasını temin etme ve bir çok alanda reformların gerçekleştirmek olduğunu belirterek, "Tam manasıyla bir sessiz devrim yaşandı" dedi.
Adalet Bakanlığının ceza infaz düzenlemesiyle ilgili birtakım reformların yapılması için çalışmaların sürdüğünü anlatan Kurtulmuş, çalışmalara son şeklinin verildiğini ve herkesten görüş alındığını söyledi.
SİYASETİ BELİRLEYECEK OLAN AK PARTİ'NİN NASIL HAREKET EDECEĞİDİR
Cumhur İttifakı'nın genişletilmesi arayışının olup olmadığı ve yeni kurulan partilerle ilgili görüşü sorulan Kurtulmuş, "Benim kanaatim şudur, yeni birtakım partiler kurulabilir. Muhalefet partileri başka stratejiler izleyebilir. Burada başka partilerin ne yapacağı değil. Önümüzdeki dönem siyaseti belirleyecek olan AK Parti'nin nasıl hareket edeceğidir. Burada da biz iki noktada odaklanıyoruz. Bunlardan birisi çok kuvvetli bir söylemle toplumun geniş kesimleriyle yeniden çok güçlü bir irtibata geçmek. AK Parti, demokratik, reformcu, milli ve yerli bir parti. Türkiye'nin her yerinde var olan bir parti." diye konuştu.
Bütün bunları taşıyabilecek şekilde kadroların yenilenmesi ve güçlendirilmesinin önemine vurgu yapan Kurtulmuş, bunun için de kongre süreçlerinin büyük bir avantaj olduğunu söyledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bir dünya lideri olduğunu ifade eden Kurtulmuş, sözlerini şöyle tamamladı:
"Son dönemdeki çıkışlarıyla mücadelesiyle haksızın karşısına çıkması ve haklının yanında durmasıyla Türkiye'nin karşısında bütün tehditleri savuşturabilecek siyasi ve sağlam iradesiyle tabiri caizse Cumhurbaşkanımız vitesi yükseltti. AK Parti'nin bütün kadrolarının da vitesi yükseltmesi ve Cumhurbaşkanının üstüne yük olmadan onun yükünü alacak bir şekilde donanımlı bir hale getirilmesi mecburiyeti vardır. Artık sadece Tayyip Erdoğan'ın siyasi karizmasına işi havale ederek onun arkasına gizlenme, saklanma devri bitmiştir. Tam tersine herkes Cumhurbaşkanın yükünü almalı, onu yukarıya doğru taşımalı, bu mücadelede daha güçlü hale getirmesi gerekir. Söylem ve eylemde güçlü bir AK Parti ile inşallah önümüzdeki dönemde yolumuza devam edeceğiz."