05.10.2018 - 01:30 | Son Güncellenme:
İSTANBUL AA
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “TRT World Forum”un “Parçalanmış Bir Dünyada Adaleti Aramak” başlıklı kapanış oturumuna katıldı.
Oturumda soruları yanıtlayan ve açıklamalarda bulunan Erdoğan, gayretler sarf edilmesine rağmen İkinci Dünya Savaşı’nın patlak verdiğini dile getirdi. BM’nin adalet arayışına hala bir cevap oluşturamadığını belirten Erdoğan, şöyle devam etti: “Dünyanın değişik yerlerinde şu anda BM’nin gayretleri var. BM Güvenlik Konseyi’nden çıkan bir çok kararlar var. Fakat gördüğümüz gibi bu çıkan kararlarda da alınan bir netice yok. Afganistan’ın hali ortada. Güneyimizde Suriye’nin, Yemen’in hali ortada. Arakan, Rohingya ortada. Kıbrıs ortada. Sene 1974, 2018. Kıbrıs çözülebildi mi, çözülemedi.”
Erdoğan, merhum Kofi Annan’la bu konuda çok yoğun çalışmaları olduğunu dile getirerek, ancak herhangi bir netice alınamadığı gibi orada varılan kararın tam aksi bir netice çıkmasına rağmen ne yazık ki Güney Kıbrıs’ın oranın kararlarının tam tersine referandum neticesi verdiğini, ‘almayacağız’ demelerine rağmen Güney Kıbrıs’ın Avrupa Biriliği’ne alındığını anımsattı. Bunların adalete aykırı girişimler, hamleler olduğunu kaydeden Erdoğan, bunun BM’nin de itibarının kaybına neden olduğunu vurguladı.
‘Nasihat veriyorlar’
Erdoğan, AB’nin sona yaklaştığı, misyonunu tamamladığı ve dağılma sürecine girdiğine ilişkin görüşleri, “Ben de o işaretleri görüyorum” diye değerlendirdi. Erdoğan, şöyle devam etti: “Sene 63, sene 2018, hala bizi oyalıyorlar. Böyle bir zulüm olmaz ya böyle bir zulüm olmaz. Hiçbir alanda bizimle mukayese edilemeyecek ülkeler AB’ye üye yapıldı. Kopenhag Kriterleri denildiği zaman biz bu kriterlerin neredeyse hepsini yerine getirdik ama bunlarla yakından uzaktan alakası olmayanlar şu anda üye. Diyoruz ki, ‘Bakın içinizde en kıdemli Başbakan, Cumhurbaşkanı benim. Bu sürecin içinde, AB üyelerinden birçoğu burada yoktu ve zirve toplantılarına katılırdım AB’de.’ Mesela o zaman Fransa’nın Başkanı Chirac, Almanya’nın Şansölyesi Schröder oturur konuşurduk. Sarkozy, Fransa’nın başına geldi, Şansölye Merkel de Almanya’nın başına geldi. Onlar geldikten sonra Liderler Zirvesini kaldırdılar. Bizim de o an itibariyle bir fasılda, aç kapa yapıldı, diğer fasıllara hiç girilmedi. Türkiye ile ilgili olarak, AB’de önünün açık olduğuna dair bir emare yok ve bize devamlı nasihat çekiyorlar. Son seyahatimde ABD’de birkaç AB başkanına onu söyledim, ‘Siz beni yoruyorsunuz, ben de sizi yoruyorum. Alacaksanız alın, almayacaksanız söyleyin biz yolumuza gidelim, siz de yolunuza gidin Sayın Merkel’e de onu söyledim. Almayacağız da demiyorlar.”
‘Hemen adım atarız’
Erdoğan, “Türkiye’nin AB’nin bütünlüğünü korumaya yönelik bir önerisi var mı?” sorusuna şöyle cevap verdi: “Niye olmasın, biz AB’yi parçalama için yaratılmadık. AB ne kadar güçlü olursa biz de o kadar güçlü oluruz. Bizim AB’ye katacağımız çok şey var onların da bize katacağı çok şey olabilir. Bu mantıkla giderse bize düşen de yarın gazetelere iyi bir başlık olur.... Bize düşen de herhalde 81 milyona gitmek 81 milyon ne karar veriyor ona bakmak.” Erdoğan, AB’deki İslamafobi ile ilgili olarak, şunları kaydetti: “Bu işin tarihi var, yok dersek kendimizi aldatırız. Yaşadığım çok şey var da bunları burada konuşmam doğru değil. Bize çok açık net söylenenler var ama burada bunu konuşamam. Öyle bir köşeye sıkıştırma gayreti içine giriyorlar ki söyledikleri çok enteresan. ‘Nüfusunuzun çok olması sebebiyle almıyoruz.’ Halbuki doğru konuşmuyorlar, yalan. Bu doğruyu bir Fransız Dışişleri Bakanı söyledi ama ben onu burada söyleyemeyeceğim. Vakti geldiği zaman onu açıklayacağım. Ne zaman? Referandumu yapalım ondan sonra. Parti Genel Başkanı olarak şöyle arkadaşlarımla da masaya yatıralım ondan sonra ‘tamam’ denildiği anda hemen adımımızı atarız. Bir de mart seçimleri var. Türkiye artık geçmişte olduğu gibi değil. Şimdi öyle Avrupa ülkeleri var ki bakıyorsunuz bir seneye 2-3 referandum sıkıştırıyor. Referandumlara da aslında alışmamız lazım. Yeni sistem bunları getirmiş olacak.”
‘İdlib için final zirvesi’
Suriye konusuna da değinen Erdoğan, “Gerek ilk Soçi Zirvesinde gerek ardından Ankara ve Tahran zirvelerinde çok güzel çalışmalar yapıldı. Ardından da rejimin Suriye’de İdlib’i bombalaması bizim çok seri adım atmamızı gerektirdi. Soçi’de Putin ile bir adeta bir final zirvesi yaptık diyebiliriz. Bu final İdlib içindi” dedi. Erdoğan, 10 maddelik bir muhtıra veya bir mutabakatın savunma bakanlarınca kendi önlerinde imzalandığını belirterek, bu mutabakatı o akşam atılan imzalarla devreye soktuklarını anlattı. Erdoğan, “Sayın Putin ‘Rejimin bu bölgeye girmesine mani olacağız ama radikal uçların da İdlib’in merkezinde bugüne kadar olanları yapmaması’ Bunu temin etmemiz istendi. Bunları beraber yapalım dedik” ifadelerini kullandı.
‘Dönüşler başladı’
Erdoğan, Türkiye’nin İdlib’in çevresinde 12 gözlem noktası olduğunu, onun arkasında 10 tane Rusya’nın, onun arkasında da 6 tane İran’ın gözlem noktaları bulunduğunu dile getirerek, 15 kilometre ile 20 kilometrelik bir koridorun çok büyük önem arz ettiğini söyledi. Bu koridorun güvence altına alınmasının İdlib’in güvence altına alınması anlamına geldiğini vurgulayan Erdoğan, şunları kaydetti: “Rusya ile yaptığımız görüşmelerde vardığımız bir adım daha var. O da şu; İdlib tabi harabe. Buralarda geri dönenler 70-80 bini buldu. El Bab ve Afrin, bütün o bölgelerde 250 bini bulan geri dönüş var. Bu geri dönüşler zaten verdiğimiz bu mücadelenin hasılasıdır. Her ne kadar rakam 3,5-4 milyon da olsa geri dönüşün başlaması olumlu gelişmeler.”