26.01.2013 - 13:26 | Son Güncellenme:
Mutlu YUCA- Koray YILMAZDEMİR/ BOLU (DHA)
Devlet Personel Başkanlığı’nın Bolu Abant Tabiat Parkı’nda bulunan Abant Palace Otel’de düzenlediği ’Kamu Personel Sisteminin Sorunları, Çözüm Önerileri ve 2023 Vizyonu’ çalıştayına Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, Devlet Personel Başkanı Mehmet Ali Kumbuzoğlu, Bolu Valisi İbrahim Özçimen, Sayıştay Başkanı Recai Akyel, Danıştay Başkanı Hüseyin Karakullukçu, KESK Genel Başkanı Lami Özgen, Kamu-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk, Memur-Sen Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu ve bürokratlar katıldı.
Toplantının açılış konuşmasını yapan Devlet Personel Başkanı Mehmet Ali Kumbuzoğlu, vatandaşa kaliteli hizmet vermeyi planladıklarını söyleyerek, "İdeal kamu yönetimi oluşturmanın yanında, üretken ve verimli kamu çalışanı kimliğini oluşturmak en önemli görevimizdir" dedi.
KAMU HİZMETİ, İŞ AHLAKI YIKILMAK İSTENMEKTEDİR
KESK Genel Başkanı Lami Özgen, kamu emekçilerinin ekonomik, sosyal ve özlük haklarında ciddi gerilemeler yaşandığını belirterek, "Vatandaş yerine müşteri, kamu binası yerine ticarethane mantığının egemen kılınmasıyla kamu hizmeti, iş ahlakı yıkılmak istenmektedir. Kamuda esnek çalışma ve bireysel performansa dayalı istihdam biçimlerinin uygulanmak istendiği, bununla doğrudan bağlantılı olarak kamu emekçilerin iş güvencesinin kaldırılması için hazırlıklar yapıldığı artık sır olmaktan ortadan çıkmıştır" diye konuştu.
İŞ GÜVENLİĞİ TEHDİT ALTINDA
Lami Özgen, yeni anayasa hazırlığı konusunda kamu emekçilerinin yok sayıldığını açıklayarak, şöyle konuştu:
"Kamu emekçilerin istihdam biçimlerinde her geçen gün güvencesizliği dayatan, çalıştırma statülerinde istihdam edilenlerin sayısı katlanarak artmaktadır. Kamu emekçileri için de kazanılmış en önemli hakların başında iş güvenliğinin tehdit altında olduğunu görüyoruz. Memurun işine son vermek için idareye oldukça geniş yetkiler verilirken, gerçek bir iş güvencesinden bahsetmek mümkün değildir."
İŞ GÜVENCESİNİ KALDIRMA GREV SEBEBİDİR
Hükümetin düzenlediği kanunların sorumluluğunu kamu emekçilerine attığını söyleyen Lami Özgen, "Oluşturulmak istenen kamu personel rejiminin kamu istihdamına kuralsızlık ve güvencesizliği artırmaktan başka bir şeye yaramayacaktır. Kamu emekçilerinin sınırlı iş güvencesini bile ortadan kaldırmayı hedefleyen girişimler bizim için grev sebebidir" dedi.
KAMU-SEN GENEL BAŞKANI: KAMUDA ÜCRET SİSTEME KARMAŞIK BİR HAL ALMIŞ
Kamu-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk, kamu hizmeti sunan ve faydalananların hoşnut olmadığını söyleyerek, "Kamuda ücret sistemi karmaşık bir hal almış, kamu görevlileri mali haklarını dahi bilemez hale gelmiştir. Atama, sicil, yer değiştirme, terfi gibi bir çok konuda ise ciddi sorunlar baş göstermiştir" diye konuştu.
ATAMALAR KEYFİ YAPILIYOR
İsmail Koncuk, kamudaki terfi ve atamaların idarecinin keyfine göre yapıldığını dile getirerek, şöyle konuştu.
"Kamuya 400 bine yakın sözleşmeli eleman alınmıştır. Kamudaki taşeron şirketlerde çalışan eleman sayısı 20 binden 500 bine dayanmıştır. Çağrı usulüne göre kısmi zamanlı, geçici, esnek istihdam modelleri dayatılmakta, kayıt dışı istihdam hızla artmaktadır."
Hükümetin kamuda fazla macera aramaması gerektiğini belirten İsmail Koncuk, sözleşmeli istihdamına son verilmesini istedi.
NE GİYİYORSANIZ ÇALIŞANLARA DA GİYDİRİN
Konuşmasını bakan Faruk Çelik’e dönerek sürdüren İsmail Koncuk, "Her zaman söylüyorum çalışanlara yediklerinizden yediriniz, içtiklerinizden içiriniz, giydiklerinizden giydiriniz. Yani bu ülkeyi yönetenler, bakanlar, bürokratlar, valiler, müsteşarlar, ne yiyorsa, ne giyiyorsa ne içiyorsa çalışanlara da aynı şeyi veriniz. İş güvencesi konusu da çok önemli. İş güvencesini almak gibi bir keyfiyet yüzde kaç oy alırsanız alın hakkınız değildir. Bunun hesabını kamu çalışanları sizden sorar ve burnunuzdan fitil fitil getirir. Bunu böyle söylüyorum" diye konuştu.
MEMUR-SEN: KIYAFETİ YASAKLAYAN AYIP ORTADAN KALDIRILMALI
Memur-Sen Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu, memurlara dayatılan kılık kıyafet yasağının ortadan kaldırılması gerektiğini ifade ederek, şunları söyledi:
"Son yıllarda vesayetin sona ermesine yönelik ciddi adımlar atılmasına, 12 Eylül ürünü Anayasa’nın en az 3’te 1’nin değişmesine rağmen, 12 Eylül darbesi ürünü olan memurlara kılık kıyafet yasağı dayatan yönetmelik halen durmaktadır. Darbenin anayasasını değiştiren millete, ’bu yönetmeliği değiştirmek kolay değil’ demek gerçekçi olmaktan uzaktır. Maalesef varlığını sürdüren bu yasaklar manzumesi yönetmelik, kamu görevlilerinin ayakkabısının boyasından saçının taranış şekline kadar her şeyine karışmaktadır. Kamu görevlilerinin kılık-kıyafetlerini özgürce tercih etmesine karşı çıkmaktadır. Başta çocuklarımızı emanet ettiğimiz öğretmenler olmak üzere tüm kamu görevlilerine kendi kıyafetlerini seçme özgürlüğü tanımıyoruz, bu memurlara yapılabilecek en büyük hakarettir. Memur-Sen olarak, kılık- kıyafet yasaklayan bu ayıbının sona erdirilmesi için özgürlük için 10 milyon imza kampanyası başlattık, toplanan imzaları Başbakanlığa yakında teslim edeceğiz. Buna rağmen yasak kalkmazsa kamu işyerlerinde sivil itaatsizlik göstererek serbest kıyafetle işe gelip gitmeye başlayacağız. Fiili durum oluşturacağız."
FARUK ÇELİK: DEĞİŞİM ZORUNLULUK HALİNE GELDİ
Bakan Faruk Çelik dünyada her alanda ciddi değişimler yaşandığını açıklayarak, "Değişim artık kendisini dayatmaktadır. Değişim tercih olmaktan çıkmış zorunluluk haline gelmiştir" dedi.
Faruk Çelik, Türkiye’nin 1923’ten 2012’ye kadar yorulduğunu belirterek, "Türkiye son 10 yılda yakaladığı istikrar sayesinde her alanda yenilenme ve onarım sürecini yaşadı. 1923’ten 2012’ye kadar yıpranan ve yorulan Türkiye’nin her organını adeta servis bakımına aldık. 2002 öncesinde çığ altında kalan Türkiye, yaptığımız reformlarla çağ atladı. Ekonomik kalkınmanın yanında demokratik kalkınmayı da gerçekleştirdik. Bürokrasiyi azaltan, devletin vatandaşa doğrudan temasını sağlayan e-devlet ve e-reçete gibi pek çok uygulamayı hayata geçirdik. İstediğimiz seviyede değiliz. Ulaştığımız her aşamada eksikliklerimiz görüyoruz" diye konuştu.
657 SAYILI KANUN İHTİYAÇLARA CEVAP VERMİYOR
657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun her yerinden su almaya başladığını açıklayan Faruk Çelik, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Son 1,5 yılda sosyal güvenliğe ve çalışma hayatına yönelik vatandaşları rahatlatan düzenlemeler yaptık. Önümüzde önemli bir viraj kaldı. Her yerinden su almaya başlayan 657 sayılı kanun, günümüz Türkiye’sinin ihtiyaçlarına cevap vermiyor. Bu yasa artık yama kaldırmayacak kadar yıprandı. Her kurumun mevzuatında yavru 657’ciklerin başladığı bir süreçle karşı karşıyayız. Kamuda memur, sözleşmeli personel, geçici personel, işçi, geçici işçi gibi değişik ad ve statülerde personellerin istihdam edildiğini biliyoruz. Ücret unsurları bile sayılamayacak unsura ulaştı. Dağınık ve savruk bir mevzuat var. Devlet bütçesinin yaklaşık 3’de 1’inin personel giderine ayrılıyor. Böyle bir kaynağın verimli kullanılmasını sağlamak, vatandaşa kaliteli hizmet sunmak için gerekli mevzuat düzenlemesini yapacağız. Çalışanın emeğinin tam karşılığını veren, kamu hizmetinde verimliliği esas alan, Türkiye’nin dinamizmine ayak uyandıran sistemi hayata geçirmemiz lazım. Koltuğundan güç alan değil, koltuğuna güç katan personeli hayata geçirmemiz lazım. Kendini yenileyen, nitelikli insanları kamu hizmetine katmak istiyoruz. Çok personel iyi ve kaliteli hizmet anlamına gelmez. Niceliği değil, niteliği esas almalıyız. Türkiye’nin gelecek 50 yılına damga vuracak personel sistemini sosyal taraflarla diyalog çerçevesinde hayata geçireceğiz."
İŞ GÜVENCESİ ÖNEMLİ
İş güvencesinin verimlilikle birlikte ele alınması gerektiğini belirten Faruk Çelik, "İş güvencesi tabi ki kamu çalışanları için önemli. Verimlilik içeriyorsa, iş güvencesinin anlamı vardır. Verimliliği göremiyorsanız buna karşı önlem alınmalıdır. İş güvenliğini verimlilikle birlikte ele alınmalı, masada tartışılmalıdır. Bu çalıştayda herkes kendi gerçeklerini söylüyor. Biz de söyleyeceğiz. Bu sistem yürümüyor. İhtiyaçlara cevap vermiyor. Sosyal diyalogu çok önemsiyoruz. Taraflar var bu işin içinde. Hükümeti taraf görmemek, hükümeti işin kanadı görmemek, milli iradeyi işin kanadı görmemek doğru olmaz. Bu süreçlerde maksimum uzlaşı düzeyi var. Bunu sağlamaya çalışıyoruz. Bunda da başarılıyız. Diyalog kapısını kapatmadık. Samimi olduk. Samimi olarak çalışmamızı sürdürüyoruz. Sosyal güvenlik reformunun getirilerini görmemizden gelebilir miyiz? Bu toplantıyı kimse başka bir yere çekmesin. Bu başlangıç seri olarak devam edecek. En güzeli ve en doğruyu elde etme adına bunu başlangıç olarak değerlendiriyorum" dedi.
SÖZLEŞMELİ PERSONELİN KADROYA ALINMASI
Toplantıya verilen arada gazetecilerin sorularını yanıtlayan Faruk Çelik, yerel yönetimlerdeki sözleşmeli personelin kadroya alınmasında sorun yaşanmadığını açıklayarak, "Sözleşmeli personel sayısı 164 bin. Pazartesi günü Bakanlar Kurulu’nda sözleşmeli personelin mevcut durumuyla ilgili ve tarihçesiyle ilgili bilgi sunacağız. Başbakanımızın verdiği talimat ki, yerel yönetimlerdeki sözleşmeli personelin kadroya alınması konusu zaten sorun teşkil etmiyor. O düzenleme olacak. Sözleşmeli çalışan konusunda Bakanlar Kuruluna detaylı bilgi vereceğiz. Süre sınırlaması düşünüyoruz. 4 Haziran 2011 itibariyle 21 bin civarında yerel yönetimlerde sözleşmeli personel var" dedi.
BAŞÖRTÜSÜ İSTİKBALE ENGEL OLMAMALI
Başı açık olmadığı için diploması işlevsiz hale gelen bir kişinin haksızlığı uğradığını söyleyen Faruk Çelik, şöyle konuştu:
"Türkiye demokratikleşme konusunda önemli adımlar atıyor. Milletle devlet her gün daha da barışık hale geliyor. Bir gencimiz üniversiteyi bitiriyor. Ama başı açık olmadığı için bu diploması işlevsiz hale geliyorsa tabi ki bu ciddi bir haksızlığı da beraberinde getiriyor. Türkiye bu konuları tartıştı. Bu sorunların aşılması gerekiyor. Bu mesele insan merkezli ele alınmalı temel hak çerçevesinde ve diyalogla ele alınmalıdır. Hoşgörü ortamında çözülmelidir. Ak Parti’nin genel bakışı bu. Üniversitelerde kızlarımızı okutamadık. Gittiler Amerika’ya, dünyanın dört bir yanında okudular. Bunlar bizim Ayşelerimizdi, Fatmalarımızdı. Bizim insanımızdı. Bunu getirip başörtülü, başı açık hale dönüştürmenin anlamı yok. Her ailede başı açık insanımız var. Biz dostça ve kardeşçe yaşarken bu insanımızın bu tercihlerini istikballerine engel teşkil edecek şekle dönüştürmek doğru değil. Bunları aşmamız lazım. Bu sorunun ortadan kalkacağını düşünüyorum. Bunu meydan okuma tartışma ortamına dönüştürülmesi doğru değil. Haklar çerçevesinde ele alınabilir."