Siyaset1 Mart tartışması

1 Mart tartışması

08.02.2016 - 02:30 | Son Güncellenme:

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “1 Mart tezkeresi kabul edilip Türkiye, Irak’ta olsaydı, Irak’ın durum böyle olmazdı. Irak’ta düşülen bu hataya Suriye’de düşmek istemiyorum” sözleri 2003’teki tarihi tezkereyi yeniden gündeme getirdi

1 Mart tartışması

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, 2003’te ABD’nin Irak operasyonu için Türk hava sahası ve askeri üslerini kullanmasına yönelik 1 Mart tezkeresinin TBMM tarafından reddedilmesi konusundaki açıklamaları, tartışmaları yeniden alevlendirdi.

Haberin Devamı

Erdoğan, Güney Amerika gezisinden dönerken, uçakta gazetecilere, “Irak’ta düşülen hataya Suriye’de düşmek istemiyoruz. Ben 1 Mart tezkeresinin yanındaydım, karşı olanlar bunu açıkça söylemediler. Birileri de gizli kulisler attılar. O insanların kimler olduğunu araştırır bulursunuz. 1 Mart tezkeresi ilk anda kabul edilip Türkiye, Irak’ta olsaydı, Irak’ın durum böyle olmazdı. 1 Mart tezkeresi ilk anda geçseydi, Türkiye masada olacaktı... Ufku görmek çok önemli. Şimdi Suriye’de bu iş ancak bir yere kadar böyle gider. Bir yerden sonra böyle gitmez. Hassasiyetlerimizi Türkiye olarak korumak zorundayız” dedi.

Erdoğan’ın bu sözleri, 1 Mart tezkeresine yönelik tartışmaları, tezkereye Ak Parti içinde kimlerin karşı olduğu yönündeki iddiaları yeniden gündeme getirdi.

Haberin Devamı

Tezkerenin hazırlandığı dönem Başbakanlık koltuğunda oturan eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, 2010 yılındaki bir sohbette, tezkere için, “Zor günlerdi. 4 ay uyuyamadım, en çok 3 saat uykum vardı. Çocuklar kadınlar gözümün önüne geliyordu. Saçlarım o dönemde ağardı. Askerlerin başbakanlığa o kadar çok geldiği dönem olmamıştır. Genelkurmay Başkanı’na soruyordum; ‘Sabahtan öğlene kadar bardağın dolu, öğleden akşama kadar boş tarafını görüyorum’ yanıtını veriyordu” ifadelerini kullandı.

Gül, Başbakanlığı döneminde ise tezkereyi savunur nitelikte açıklamalar yapmıştı. Gül’ün 12 yıl boyunca danışmanlığını yapan Ahmet Sever ise kaleme aldığı kitapta, tezkerenin tartışıldığı dönem için şu ifadeleri kullandı:

“Özellikle, Beşir Atalay, Mehmet Aydın, Ertuğrul Yalçınbayır, Bülent Arınç, Zeki Ergezen, Azmi Ateş ve Kemalettin Göktaş gibi önemli isimler tezkereye karşıydı ve parti içinde açıkça bunun kulisini yapıyordu. Recep Tayyip Erdoğan ise tezkerenin mutlaka Meclis’ten geçmesi gerektiğini vurguluyordu. Cüneyt Zapsu, Ömer Çelik ve Egemen Bağış tezkerenin kabulü için çırpınıyorlardı. Özellikle Zapsu ABD Savunma Bakan Yardımcısı Paul Wolfowitz ile telefonda sürekli temas halindeydi.”

Sever, kitabının bir başka bölümünde ise tezkere geçerse ABD askerlerinin gidiş ve dönüş güzergâhı olan illerde olağanüstü hal ilan edilecek olmasının Gül’ü rahatsız ettiğini, bunun AB sürecinin bitmesine yol açacağını düşündüğünü kaydetti. Sever, Gül’ün geceleri kabuslar gördüğünü belirterek, “Bir sabah danışmanlarına şöyle dedi: ‘Dün gece bir kâbus gördüm. Rüyamda Türkiye’den kalkan savaş uçakları Irak’ı bombalıyordu. Her tarafta parçalanmış çocuk cesetleri vardı. Kan ter içinde uyandım. Bir daha da uyuyamadım.’” ifadelerine kitabında yer verdi.

Haberin Devamı

Erdoğan destekledi

Tezkerenin oylandığı dönemde henüz vekil seçilmediği için Ak Parti Genel Başkanı olan Cumhurbaşkanı Erdoğan ise tezkerenin Meclis’ten geçmesini istediğini her fırsatta söyledi. Erdoğan, tezkere oylanmadan önce de bu tutumunu açıkça belli etti. Erdoğan, 2007’de de bu konuda, “Denklemin dışında kaldık. Keşke 1 Mart tezkeresi geçseymiş. Tezkerenin bu şekilde neticelenmesini doğru bulmadım. Bunlardan ibret alıp gelecekte aynı hataya düşmemek gerekir” demişti.

Arınç faktörü

O dönemde en çok tartışılan isimlerin başında TBMM Başkanı Bülent Arınç geliyordu. Arınç’ın özellikle tezkerenin oylandığı oturumdaki tutumu sonradan çok tartışıldı. Arınç, o dönemdeki düşüncesi için, ABD’nin Türkiye’nin, “müttefiki olduğunu” belirterek, ABD ile ilişkilerin Kerem ile Aslı veya Tahir Zümre ile ilişkisi olmadığını, aklı ve karşılıklı menfaatlerin ilişkiyi tanımladığını söyledi. Türkiye’nin saygınlığını kazanması anlamında 1 Mart Tezkeresi’nin reddini, “milat” olarak nitelendiren Arınç, “Hükümet tezkere için TBMM adına söz vermedi. Türkiye’nin kaderi 1 Mart Tezkeresi’nde değişti. Ben TBMM Başkanı olduğum için oy kullanmadım. Kullanabilseydim hayır oyu olurdu. Pişmanlık duymadım. Türkiye’de devlet olduğunu, TBMM olduğunu anlattık. ABD’de kara listeye alındığımız tezi saçmadır. ABD ziyaretimde Cheyn’i Temsilciler Meclisinde de aynı olayları yaşadıklarını anlattı. İslam ülkelerinde kahraman gibi karşılandık. Şahsiyetli olursanız güçlü olursunuz. Tezkerenin geçmesini de isteyenler samimiydi. Evet diyenleri kınamıyorum. Hayır diyenleri göklere çıkarmıyorum. 1 Martta herkesin gözleri açıldı” ifadelerini kullanmıştı.

Haberin Devamı

Davutoğlu’nun tutumu

Haberin Devamı

Ak Parti’nin kurucularından Ertuğrul Yalçınbayır ise o döneme ilişkin şunları söylemişti:

“Tezkere öncesi son gecelerden biriydi. Az sonra Abdullah Gül Bey ile MGK’ya katılan bir iki bakanla görüşme yapacağız. Davutoğlu geldi, elime sıkı sıkı sarıldı. ‘Ne olur, Abdullah Bey’e Tezkere’ye karşı olduğumuzu lütfen söyleyin’ diye ısrarlı tutumunu hiç unutmam. Tezkerenin ya ertelenmesini veya reddedilmesini istiyordu. Ertesi gün de Ak Parti Grubunda Tezkere görüşülecekti. ‘Ne olur, görüşlerinizde ısrar edin. Tezkerenin gelmesini erteleyin’ diyordu. Davutoğlu’nun o günkü tezkereye karşı oluşunu kamuoyunun bilmesini isterim. 1 Mart’ta, Rahmetli Erbakan’ın da etkisi altında kalan birçok Ak Parti milletvekili hayır dedi.”

Özkök: ABD, hükümete baskı yapmamı istedi


Dönemin Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök ise tanıklık yaptığı duruşmada, “Basında, tezkerenin geçmesi için hükümete baskı yapmanızın istendiği yönünde haberler yer aldı” yönündeki soruya, “Evet, Paul Wolfowitz (Dönemin ABD Savunma Bakan Yardımcısı) benim baskı yapmamı istedi. Ancak ben yapmadım. Görüşmelerde tezkerenin geçip geçmemesine ilişkin güvenlikle alakalı görüşlerimi söyledim. Baskı yaparak siyasi kararı etkileme yoluna gitmedim. Sadece güvenlik boyutu konusunda Cumhurbaşkanı ve Başbakan’a bilgi verildi” yanıtını verdi.
Özkök, 2007’deki bir başka açıklamasında, Irak’taki gelişmeler ve Türkiye’nin tezkerenin reddinden sonraki konumu için, “Halkın kararlılığı, direniş bakımından Vietnam’a benziyor. Coğrafi ve askeri koşullar bakımından ise benzemiyor. Bir yere girerken çıkış stratejisi de yapılır. Ama her zaman uygulanamayabilir veya düşünüldüğü gibi uygulama olanağı bulunmayabilir. ABD’nin çıkış stratejisini bilmiyoruz. Bu koşullara göre değişebilir, tedrici de olabilir. Bu koşullarda olabilecek en iyi durumdayız. PKK konusunu ayırarak söylüyorum, memnunuz. PKK konusu bizim için ayrı nitelik taşıyor” dedi.