Şura’nın kelime manası “konsey, danışma meclisi ve divan” anlamlarına gelmektedir. Bu ifade surenin 38. ayeti içerinde yer almaktadır. Şura Suresi’nin bazı ayetlerinin Medine’de bazılarınınsa Mekke İndirildiğine inanılmaktadır. Bu bağlamda 23 ve 26 numaralı ayetlerin Medine’de geri kalanların ise Mekke indiği rivayet edilmektedir. İniş sırasına göre Şura’dan önce Fussilet Suresi, sonra ise Zuhruf Suresi yer almaktadır. İniş sırasına göre 62. sure olarak nitelendirilmektedir.
Şura Suresi ayetlerinde genel olarak Allah’ın affedici olduğuna değinilmektedir. Kur’an-ı Kerim’in Arapça dilde indirildiği, peygamberlerin doğru yolu göstermekle görevlendirildiği ve kıyamet günü konuları da bu surede yer almaktadır. Şura Suresi toplamda 53 ayetten oluşmaktadır. Bu ayetlerin bir kısmında insanlara bağışlayıcı ve affedici olmaları öğütlenmektedir. Herkesin bir gün Allah’a geri döneceği vurgusu yapılmaktadır. Şura Suresi’ni Arapça ya da Türkçe okuyanlar aynı zamanda bu surenin anlamını da merak etmektedir. Bu bağlamda sure ile ilgili tüm içerikler, aşağıda paylaşılmıştır.
Şura Suresi Türkçe Okunuşu
1.Ha mım
2.Ayn sın kaf
3.Kezalike yuhıy ileyke ve ilellezıne min kablikellahül azızül hakım
4.Lehu ma fis semavati ve ma fil ard ve hüvel aliyyül azıym
5.Tekadüs semavatü yetefettarne min fevkıhinne vel melaiketü yüsebbihüne bi hamdi rabbihim ve yestağfirune li men fil ard e la innellahe hüvel ğafurur rahıym
6.Vellezınettehazu min dunihı evliyaellahü hafızun aleyhim ve ma ente aleyhim bi vekıl
7.Ve kezalike evhayna ileyke kur'anen arabiyyel li tünzira ümmel kura ve men havleha ve tünzira yevmel cem'ı la raybe fıl ferıkun fil cenneti ve ferıkun fis seıyr
8.Ve lev şaellahü le cealehüm ümmetev vahıdetev ve lakiy yüdhılü mey yeşaü fı rahmetih vezzalimune ma lehüm miv veliyyiv ve la nesıyr
9.Emittehazu min dunihı evliya' fellahü hüvel veliyyü ve hüve yuhyil mevta ve hüve ala külli şey'in kadır
10.Ve mahteleftüm fıhi min şey'in fe hukmühu ilellah zalikümüllahü rabbı aleyhi tevekkeltü ve ileyhi ünıb
11.Fatırus semavati vel ard ceale leküm min enfüsiküm ezvacev ve minel en'ami ezvaca yezraüküm fıh leyse ke mislihı şey' ve hüves semıul besıyr
12.Lehu mekalıdüs semavati vel ard yebsütur riska li mey yeşaü ve yakdir innehu bikülli şey'in alım
13.Şeraa leküm mined dıni ma vessa bihı nuhav vellezı evhayna ileyke ve ma vessayna bihı ibrahıme ve musa ve ıysa en ekıymüd dıne ve la teteferraku fıh kebüra alel müşrikıne ma ted'uhüm ileyh allahü yectebı ileyhi mey yeşaü ve yehdı ileyhi mey yünıb
14.Ve ma teferraku illa mim ba'di ma caehümül ılmü bağyem beynehüm ve lev la kelimetün sebkat mir rabbike ila ecelim müsemmel le kudiye beynehüm ve lev la kelimetün sebekat mir rabbike ila ecelim müsemmel le kudıye beynehüm ve innellezıne urisül kitabe mim ba'dihim lefı şekkim minhü mürıb
15.Fe li zalike fed'u vestekım kema ümirt ve la tettebı' ehvaehüm ve kul amentü bima enzelellahü min kitab ve ümirtü li a'dile beyneküm allahü rabbüna ve rabbüküm lena a'malüna ve leküm a'malüküm la huccete beynena ve beyneküm allahü yecmeu beynena ve ileyhil mesıyr
16.Vellezıne yühaccune fillahi mim ba'di mestücıbe lehu huccetühüm dahıdatün ınde rabbihim ve aleyhim ğadabüv ve lehüm azabün şedıd
17.Allahüllezı enzelel kitabe bil hakkı vel mızan ve ma yüdrıke lealles saate karıb
18.Yesta'cilü bihellezıne la yü'minune biha vellezıne amenu müşfikune minha ve ya'lemune ennehel hakk e la innellezıne yümarune fis saati lefı dalalim beıyd
19.Allahü latıyfüm bi ıbadihı yerzüku mey yeşa' ve hüvel kaviyyül azız
20.Men kane yürıdü harsel ahırati nezid lehü fı harsih ve men kane yürıdü harsed dünya nü'tihı minha ve ma lehu fil ahırati min nesıyb
21.Em lehüm şürakaü şerau lehüm mined dıni ma lem ye'zem bihillah ve lev la kelimetül fasli le kudıye beynehüm ve innez zalimıne lehüm azabün elım
22.Teraz zalimıne müşfikıyne mimma kesebu ve hüve vakıum bihim vellezıne amenu ve amilus salihati fı ravdatil cennat lehüm ma yeşaune ınde rabbihim zalike hüvel fadlüll kebır
23.Zalikellezı yübbeşşirullahü ıbadehullezıne amenu ve amilus salihat kul la es'elüküm aleyhi ecran illel mevededdete fil kurba ve mey yakterif haseneten nezid lehu fıha husna innellahe ğafurun şekur
24.Em yekuluneftera alellahi keziba fe iy yeşeillahü yahtim ala kalbik ve yemhullahül batıle ve yühıkkul hakka bi kelimatih innehu alımüm bizatis sudur
25.Ve hüvellezı yakbelüt tevbete an ıbadihı ve ya'fu anis seyyiati ve ya'lemü ma tefalun
26.Ve yestecıbüllezıne amenu ve amilu salihati ve yezıdühüm min fadlih vel kafirune lehüm azabün şedıd
27.Ve lev besetallahür rizka li ıbadihı le beğav fil erdı ve lakiy yünezzilü bi kaderim ma yeşa' innehu bi ıbadihı habırum besıyr
28.Ve hüvellezı yünezzilül ğayse mim ba'di ma kanetu ve yenşuru rahmeteh ve hüvel veliyyül hamıd
29.Ve min ayatihı halkus semavati vel erdı ve ma besse fıhima min dabbeh ve hüve ala cem'ıhim iza yeşaü kadır
30.Ve ma esabeküm mim müsıybetin fe bima kesebet eydıküm ve ya'fu an kesır
31.Ve ma entüm bi mu'cizıne fil ard ve ma leküm min dunillahi miv veliyyiv ve la nasıyr
32.Ve min ayatihil cevari fil bahri kel a'lam
33.İy yeşe'yüskinir rıha fe yazlelne ravakide ala zahril inne fı zalike le ayatil li külli sabbarin şekur
34.Ev yubıkhünne bima kesebu ve ya'fü an kesır
35.Ve ya'lemellezıne yücadilune fı ayatina ma lehüm mim mehıys
36.Fe ma utıtüm min şey'in fe metaul hayatid odünya ve ma ındellahi hayruv ve ebka lillezıe amenu ve ala rabbihim yetevekkelun
37.Vellezıne yectenibune kebairal ismi vel fevahışe ve iza ma ğadıbu hüm yağfirun
38.Vellezınestecabu li rabbihim ve ekamus salate ve emruhüm şura beynehüm ve mimma razaknahüm yünfikun
39.Vellezine iza esabehümül bağyü hüm yentesırun
40.Ve cezaü seyyietin seyyietüm mislüha fe men afa ve asleha fe ecruhu alellah innehu la yühıbbüz zalimın
41.Ve lemenintesara ba'de zulmihı fe ülaike ma aleyhim min sebıl
42.İnnemes sebılü alellezıne yazlimunen nase ve yebğune fil erdı bi ğayril hakk ülaike lehüm azabıün elım
43.Ve le men sabera ve ğafera inne zalike le min azmil ümur
44.Ve mey yudlililahü fe ma lehu miv veliyyim mim ba'dih ve teraz zalimıne lemma raevül azabe yekulune hel ila meraddim min sebıl
45.Ve terahüm yu'radune aleyha haşiıyne minez zülli yenzurune min tarfin hafiyy ve kalellezıne amenu innel hasirınellezıne hasiru enfüsehüm ve ehlıhim yevmel kıyameh e la innez zalimıne fı azabim mükıym
46.Ve ma kane lehüm min evliyae yensurunehüm min dunillah ve mey yudlilillahü fe ma lehu min sebıl
47.İstecıbu li rabbiküm min kabli ey ye'tiye yevmül la meradde lehu minellah ma leküm mim melceiy yevmeiziv ve ma leküm min nekır
48.Fe in a'radu fema erselnake aleyhim hafıza in aleyke illel belağ ve inna iza ezaknel insane minna rahmetenk feriha biha ve in tüsıbhüm seyyietüm bima kaddemet eydıhim fe innel insane kefur
49.Lillahi mülküs semavati vel ard yahlüku ma yeşa' yehebü li mey yeşaü inasev ve yehebü li mey yeşaüz zükur
50.Ev yüzevvicühüm zükranev ve inasa ve yec'alü mey yeşaü akıyma innehu alımün kadır
51.Ve ma kane li beşerin ey yükellimehüllahü illa vahyen ev miv verai hıcabin ev yurile rasulen fe yuhıye bi iznihı ma yeşa' innehu aliyyün hakım
52.Ve kezalike evhayna ileyke ruham min emrina ma künte tedrı mel kitabü ve lel ımanü ve lakin cealnahü nuran nehdı bihı men neşaü min ıbadina ve inneke le tehdı ila sıratım müstekıym
53.Sıratıllahıllezı lehu ma fis semavati ve ma fil ard e la ilellahi tesıyrul ümur
Şura Suresi Türkçe Anlamı
1.Hâ Mîm.
2.Ayn Sîn Kâf
3.(Ey Muhammed!) Mutlak güç sahibi, hüküm ve hikmet sahibi olan Allah, sana ve senden öncekilere işte böyle vahyeder.
4.Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O'nundur. O, yücedir, büyüktür.
5.Neredeyse gökler (onun azametinden) üstlerinden çatlayacaklar. Melekler ise, Rablerini hamd ile tespih ederler ve yeryüzündekiler için bağışlanma dilerler. İyi bilin ki Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.
6.Allah'tan başka dostlar edinenlere gelince, Allah onları daima gözetlemektedir. Sen onlara vekil değilsin.
7.Böylece biz sana Arapça bir Kur'an vahyettik ki, şehirlerin anası olan Mekke'de ve çevresinde bulunanları uyarasın. Hakkında asla şüphe olmayan toplanma günüyle onları uyarasın. Bir grup cennette, bir grup ise cehennemdedir.
8.Allah dileseydi onları (aynı dine mensup) bir tek ümmet yapardı. Fakat O, dilediğini rahmetine sokar. Zalimlerin ise bir dost ve yardımcısı yoktur.
9.Yoksa onlar Allah'tan başka dostlar mı edindiler? Halbuki gerçek dost Allah'tır. O, ölüleri diriltir. O, her şeye hakkıyla gücü yetendir.
10.Hakkında ayrılığa düştüğünüz herhangi bir şeyin hükmü Allah'a aittir. İşte bu, Rabbim Allah'tır. Yalnız O'na tevekkül ettim ve ancak O'na yöneliyorum.
11.O, gökleri ve yeri yaratandır. Size kendinizden eşler, hayvanlardan da (kendilerine) eşler yaratmıştır. Bu sûretle sizi üretiyor. Onun benzeri hiçbir şey yoktur. O, hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir.
12.Göklerin ve yerin anahtarları O'nundur. Dilediğine rızkı bol verir ve (dilediğine) kısar. Şüphesiz O, her şeyi hakkıyla bilendir.
13."Dini dosdoğru tutun ve onda ayrılığa düşmeyin!" diye Nûh'a emrettiğini, sana vahyettiğini, İbrâhim'e, Mûsâ'ya ve İsâ'ya emrettiğini size de din kıldı. Fakat senin kendilerini çağırdığın şey (İslam dini), Allah'a ortak koşanlara ağır geldi. Allah ona dilediğini seçer. İçtenlikle kendine yönelenleri de ona ulaştırır.
14.Onlar, kendilerine bilgi geldikten sonra, aralarındaki kıskançlık yüzünden ayrılığa düştüler. Eğer (azabın) belli bir süreye kadar (ertelenmesi ile ilgili olarak) Rabbinden bir söz geçmiş olmasaydı, aralarında hemen hüküm verilirdi. Onlardan sonra Kitab'a mirasçı kılınanlar da, onun hakkında derin bir şüphe içindedirler.
15.(Ey Muhammed!) Bundan dolayı sen çağrıya devam et ve emrolunduğun gibi dosdoğru ol. Onların heva ve heveslerine uyma ve şöyle de: "Ben Allah'ın indirdiği her kitaba inandım ve aranızda adaleti gerçekleştirmekle emrolundum. Allah bizim de Rabbimiz, sizin de Rabbinizdir. Bizim işlediklerimiz bize, sizin işledikleriniz sizedir. Bizimle sizin aranızda tartışılacak bir şey yoktur. Allah hepimizi bir araya toplayacaktır. Dönüş de ancak O'nadır."
16.Allah'ın çağrısına uyulduktan sonra O'nun hakkında tartışmaya girenlerin delilleri Rableri katında bâtıldır. Onlara bir gazap vardır. Onlar için çetin bir azap vardır.
17.Allah, hak olarak Kitab'ı ve mizanı3 indirendir. Sen nereden bileceksin belki de o saat (kıyamet) yakındır.
18.Kıyamete inanmayanlar, onun çabuk kopmasını isterler. İnananlar ise, ondan korkarlar ve onun gerçek olduğunu bilirler. İyi bilin ki, Kıyamet günü hakkında tartışanlar derin bir sapıklık içindedirler.
19.Allah kullarına çok lütufkârdır, dilediğini rızıklandırır. O, kuvvetlidir, mutlak güç sahibidir.
20.Kim âhiret kazancını isterse, onun kazancını artırırız. Kim de dünya kazancını isterse, ona da istediğinden veririz, fakat onun ahirette hiçbir payı yoktur.
21.Yoksa, Allah'ın izin vermediği bir dini kendilerine tutulacak yol kılan ortakları mı var? Eğer (cezaların ertelenmesine dair) kesin hükmü olmasaydı, derhal aralarında hüküm verilirdi. Şüphesiz, zâlimler için elem dolu bir azap vardır.
22.Sen zalimlerin yaptıkları şeyler tepelerine inerken bu yüzden korku ile titrediklerini göreceksin. İnanıp yararlı işler yapanlar da cennet bahçelerindedirler. Onlar için Rableri katında diledikleri her şey vardır. İşte bu büyük lütuftur.
23.İşte bu Allah'ın, inanıp salih ameller işleyen kullarına müjdelediği şeydir. De ki: "Ben buna (yaptığım tebliğ görevine) karşılık sizden, akrabalıktan doğan sevgiden başka bir ücret istemiyorum." Kim güzel bir iş yaparsa, onun iyiliğini artırırız. Şüphesiz Allah, çok bağışlayandır, şükrün karşılığını verendir.
24.Yoksa "Yalan uydurup Allah'a iftira etti" mi diyorlar. Eğer Allah dilerse senin kalbini mühürler. Allah bâtılı yok eder, hakkı sözleriyle gerçekleştirir. Şüphesiz O, göğüslerin özünü (kalplerde olanları) hakkıyla bilendir.
25.O, kullarından tövbeyi kabul eden, kötülükleri bağışlayan ve yaptıklarınızı bilendir.
26.Allah, iman edip salih ameller işleyenlerin dualarına karşılık verir; lütfundan onlara fazlasını da verir. Kafirler için ise çetin bir azap vardır.
27.Allah kullarına (tümüne birden) rızkı bol bol verseydi, yeryüzünde mutlaka azgınlık ederlerdi. Fakat O, rızkı dilediği ölçüde indirir. Şüphesiz O, kullarından hakkıyla haberdardır ve onları hakkıyla görendir.
28.O, insanlar umutlarını kestikten sonra yağmuru indiren, rahmetini her tarafa yayandır. O, dost olandır, övülmeye lâyık olandır.
29.Gökleri, yeri ve bu ikisi içinde yaydığı canlıları yaratması, O'nun varlığının delillerindendir. O, dilediği zaman, onları bir araya getirmeye de gücü yetendir.
30.Başınıza her ne musibet gelirse kendi yaptıklarınız yüzündendir. O, yine de çoğunu affeder.
31.Yeryüzünde O'nu âciz bırakamazsınız. Sizin için Allah'tan başka hiçbir dost ve yardımcı yoktur.
32.Denizde dağlar gibi yüzen gemiler, O'nun varlığının delillerindendir.
33.O, dilerse rüzgârı durdurur da onlar denizin üstünde durakalırlar. Elbette bunda çok sabreden, çok şükreden herkes için ibretler vardır.
34.Yahut (içlerindekilerin) yaptıklarından dolayı onları helak eder, birçoğunu da affeder.
35.Allah böyle yapar ki, âyetlerimiz hakkında tartışanlar, kendileri için kaçacak bir yer olmadığını bilsinler.
36, 37, 38, 39.(Dünyalık olarak) size her ne verilmişse, bu dünya hayatının geçimliğidir. Allah'ın yanında bulunanlar ise daha hayırlı ve kalıcıdır. Bu mükafat, inananlar ve Rablerine tevekkül edenler, büyük günahlardan ve çirkin işlerden kaçınanlar, öfkelendikleri zaman bağışlayanlar, Rablerinin çağrısına cevap verenler ve namazı dosdoğru kılanlar; işleri, aralarında şûrâ (danışma) ile olanlar, kendilerine verdiğimiz rızıktan Allah yolunda harcayanlar, bir saldırıya uğradıkları zaman, aralarında yardımlaşanlar içindir.
40.Bir kötülüğün karşılığı, onun gibi bir kötülüktür (ona denk bir cezadır). Ama kim affeder ve arayı düzeltirse onun mükafatı Allah'a aittir. Şüphesiz O, zâlimleri sevmez.
41.Zulme uğradıktan sonra, kendini savunup hakkını alan kimseye (ceza vermek için) bir yol yoktur.
42.Ceza yolu ancak insanlara zulmedenler ve yeryüzünde haksız yere taşkınlık edenler içindir. İşte onlar için elem dolu bir azap vardır.
43.Her kim de sabreder ve bağışlarsa, işte bu elbette azmedilecek işlerdendir.
44.Allah kimi saptırırsa, artık bundan sonra onun hiçbir dostu yoktur. Azabı gördüklerinde zâlimlerin, "Dünyaya dönmek için bir yol var mı?" dediklerini görürsün.
45.Ateşe sunulurken onların zilletten başlarını öne eğmiş, göz ucuyla gizli gizli baktıklarını görürsün. İnananlar da, "İşte asıl ziyana uğrayanlar, kıyamet günü kendilerini ve ailelerini ziyana sokanlardır" diyecekler. İyi bilin ki zâlimler, sürekli bir azâp içindedirler.
46.Onların Allah'tan başka kendilerine yardım edecek dostları da yoktur. Allah kimi saptırırsa artık onun için hiçbir çıkar yol yoktur.
47.Allah'tan, geri çevrilmesi imkansız olan bir gün gelmeden önce, Rabbinizin çağrısına uyun. O gün sizin için ne sığınacak bir yer vardır ne de (günahlarınızı), inkar edebilirsiniz!
48.Eğer yüz çevirirlerse (bilesin ki), biz seni onlara bekçi göndermedik. Sana düşen, sadece tebliğdir. Gerçekten biz insana katımızdan bir rahmet tattırdığımızda ona sevinir; ama elleriyle yaptıkları işler yüzünden onlara bir kötülük dokunursa o zaman da insan pek nankördür.
49.Göklerin ve yerin mülkü (hükümranlığı) Allah'ındır. O, dilediğini yaratır. Dilediğine kız çocukları, dilediğine erkek çocukları verir.
50.Yahut o çocukları erkekler, dişiler olmak üzere çift verir, dilediği kimseyi de kısır yapar. Şüphesiz O, her şeyi hakkıyla bilendir, hakkıyla gücü yetendir.
51.Allah bir insanla ancak vahiy yoluyla, yahut perde arkasından konuşur. Yahut bir elçi gönderip, izniyle ona dilediğini vahyeder. Şüphesiz O yücedir, hüküm ve hikmet sahibidir.
52, 53.İşte sana da, emrimizle, bir ruh (kalpleri dirilten bir kitap) vahyettik. Sen kitap nedir, iman nedir bilmezdin. Fakat biz onu, kullarımızdan dilediğimizi, kendisiyle doğru yola eriştireceğimiz bir nur yaptık. Şüphesiz ki sen doğru bir yola iletiyorsun; göklerdeki ve yerdeki her şeyin sahibi olan Allah'ın yoluna. İyi bilin ki, bütün işler sonunda Allah'a döner.
Şura Suresi Konusu
Sûreye hâkim olan ana fikir, Hz. Muhammed’e bildirilenlerin Allah tarafından vahyedilmekte olduğu, önceki peygamberlere bildirilenlerle ona vahyedilenlerin aynı kaynaktan geldiği, bu sebeple aralarında temel hüküm ve ilkeler açısından birlik bulunduğudur. Yer yer yüce Allah’ın yaratma gücüne ve evrende yürürlükte olan yasalarına değinilen sûrede Allah’a şirk koşanların âhirette karşılaşacakları kötü âkıbete ilişkin uyarılar yapılmakta, iman edip erdemli davranışlarda bulunanlara âhiretle ilgili müjdeler verilmekte, tebliğ görevinin ağırlığı ve müşriklerin inkârcılıkta direnmeleri karşısında bunalan ve herkesin doğru yola girmesi için çırpınan Resûlullah’a –bu dünyada kendi gayret ve seçimlerine göre Allah Teâlâ’nın kimilerine hidayet nasip ederken kimilerini de sapkınlıklarıyla baş başa bırakacağı bildirilerek– teselli verilmekte, bulunduğu doğru çizgiyi azimle sürdürmesi istenmekte, Allah’ın hoşnut olduğu müminlerin bireysel ve toplumsal davranış biçimlerinden bazılarına övgü üslûbu içinde işaret edilerek müslümanlar güzel ahlâk sahibi ve örnek insan olmaya özendirilmektedir. Sûre, vahyin insan için taşıdığı hayatî öneme yapılan bir vurgu ile sona ermektedir.
Şura Suresi Fazileti
Şûrâ sûresinin de içinde yer aldığı otuz kadar sûrenin (mesânî) Hz. Peygamber’e İncil yerine verildiğini ifade eden hadisin sahih olduğu kabul edilmiştir (Müsned, IV, 107; İbrâhim Ali es-Seyyid Ali Îsâ, s. 224-227, 301). Bazı tefsir kitaplarında yer alan (Zemahşerî, IV, 235; Beyzâvî, IV, 98), “Hâ-mîm-ayn-sîn-kāf sûresini okuyan kimse meleklerin, üzerine rahmet okuyup bağışlanmasını ve kendisine merhamet edilmesini talep ettiği gruba dahil olur” meâlindeki hadisin mevzû olduğu kaydedilmiştir (Muhammed et-Trablusî, II, 721). Şevket Muhammed el-Ömerî, Şûrâ sûresinin çeşitli istidlâl şekillerini kullanarak inanca ulaşma yöntemleri üzerine bir makale yazmıştır (“Esâlîbü’l-Ḳurʾâni’l-Kerîm fî tenmiyeti’t-tefkîr-Nemûẕecü sûreti’ş-Şûrâ”, Mecelletü’ş-şerîʿa ve’d-dirâsâti’l-İslâmiyye, XVIII/52 [Küveyt 1423/2003], s. 133-180).
Şura Suresi Tefsiri
Bazı sûrelerin başında yer alan bu harfler, ayrı ayrı okunduğundan dolayı “hurûf-ı mukattaa” diye anılır (bilgi için bk. Bakara 2/1).
Allah Teâlâ’nın gerek Hz. Muhammed’e gerekse daha önceki peygamberlere vahyediş tarzının bu sûrede açıklandığı şekilde olduğu belirtilmektedir ki, bu açıklama 51. âyette gelecektir (Elmalılı, VI, 4220). Âyeti şöyle anlamak da mümkündür: Yüce Allah bu sûrenin içeriğinin benzerini hem başka sûrelerde sana hem de senden önceki peygamberlere vahyetmiştir. Bir başka ifadeyle, O bu anlamları Kur’an’da ve diğer ilâhî kitaplarda tekrar tekrar vurgulamıştır (Zemahşerî, III, 396). Bu yorumlarda âyetin Resûl-i Ekrem’e gelen vahyin biçim ve / veya içerik olarak önceki vahiylerle benzerliğine dikkat çekmesi esas alınmıştır. “Vahyediyor” şeklinde şimdiki zaman fiili kullanılmasının da bu mânalara göre izahları yapılmıştır. Fakat fiilin şimdiki zaman olmasından hareketle, asıl konunun Resûlullah’a verilmekte olan vahiy olduğu ve bunun o sağ olduğu sürece devam edeceği bildirilerek müşriklerin vahyin kesileceği yönündeki beklentilerini kırmanın amaçlandığı, diğer peygamberlere verilenden ise dolaylı olarak bahsedildiği de söylenebilir (İbn Âşûr, XXV, 23).
“Böyle” anlamına gelen işaret isminin değinmek istediği şey, sözün akışı içinde daha önce geçmediğinden buna, “işte şu anda vahyedildiği şekilde” mânası verilmektedir. Bu ögenin cümlenin başına konmasındaki amaç, işaret edilen hususun önemine dikkat çekmek ve zihinleri bu konu üzerinde düşünmeye hazırlamaktır. İbn Âşûr başka bazı âyetlerde de örnekleri görülen bu üslûba Arap dilinde daha önce rastlanmadığını ve bunun Kur’an’ın orijinal özelliklerinden olduğunu belirtir (XXV, 27).