SurelerNuh Suresi Okunuşu Ve Anlamı: Türkçe Tefsiri, Arapça Yazılışı, Fazileti, Diyanet Meali

Nuh Suresi Okunuşu Ve Anlamı: Türkçe Tefsiri, Arapça Yazılışı, Fazileti, Diyanet Meali

Hz. Nuh, Kur’an-ı Kerim’de adı geçen insanlar arasında yer almaktadır. Bu bağlamda Kur’an-ı Kerim’in 71. Suresi’nin adı bu peygamberin ismi ile anılmaktadır. Nuh Suresi, Mekke döneminde indirilen ve Müslümanlar açısından oldukça önemli konulara değinen bir suredir. Bu kapsamda sure içerinde Nuh peygamberin gelişinden, onun kavminden ve peygamberlik vazifelerinden bahsedilmektedir. Sure içerinde Hz. Nuh’u dinlemeyip, Allah’a karşı gelenlerin nasıl cezalandırıldığına da vurgular yapılmaktadır. Müslümanlar için oldukça önemli bir konu olan Nuh Tufanı da bu sure içerisinde ele alınan konulardan biridir.

Nuh Suresi Okunuşu Ve Anlamı: Türkçe Tefsiri, Arapça Yazılışı, Fazileti, Diyanet Meali

Nuh Suresi, indirilme sırasına bakılınca Nahl Suresi ve İbrahim Suresi ortasında kalmaktadır. Toplamda 28 ayetten oluşan bu sure Nuh Tufanı gibi büyük bir yıkımı anlattığı için Müminler için oldukça değerli sayılmaktadır. Nuh Suresi, Müslümanların en sık dinlediği ve okuduğu surelerdendir. Bu sureyi ezbere bilen çok sayıda insanla da karşılaşılmaktadır. Bu bağlamda Nuh Suresi’nin hem Arapça hem de Türkçe okunuşları sık sık araştırılmaktadır. Bu sureye ilişkin tüm okunuşlar, Diyanet meali, tefsiri ve sıkça aranan diğer bilgiler aşağıdaki içeriklerde yer almaktadır.

Nuh Suresi Türkçe okunuşu


1.İnnâ erselnâ nûhan ilâ kavmihî en enzir kavmeke min kabli en ye’tiyehum azâbun elîm(elîmun).
2.Kâle yâ kavmi innî lekum nezîrun mubîn(mubînun).
3.Eni’budûllâhe vettekûhu ve etîûni.
4.Yagfir lekum min zunûbikum ve yuahhırkum ilâ ecelin musemmâ(musemmen), inne ecelallâhi izâ câe lâ yuahharu, lev kuntum ta’lemûn(ta’lemûne).
5.Kâle rabbi innî deavtu kavmî leylen ve nehârâ(nehâran).
6.Fe lem yezidhum duâî illâ firârâ(firâran).
7.Ve innî kullemâ deavtuhum li tagfira lehum cealû esâbiahum fî âzânihim vestagşev siyâbehum ve esarrû vestekberûstikbârâ(vestekberûstikbâran).
8.Summe innî deavtuhum cihârâ(cihâran).
9.Summe innî a’lentu lehum ve esrartu lehum isrârâ(isrâran).
10.Fe kul tustagfırû rabbekum innehu kâne gaffârâ(gaffâran).
11.Yursilis semâe aleykum midrârâ(midrâren).
12.Ve yumdidkum bi emvâlin ve benîne ve yec’al lekum cennâtin ve yec’al lekum enhârâ(enhâren).
13.Mâ lekum lâ tercûne lillâhi vakârâ(vakâran).
14.Ve kad halakakum etvârâ(etvâran).
15.E lem terav keyfe halakallâhu seb’a semâvâtin tıbâkâ(tıbâkan).
16.Ve cealel kamera fîhinne nûran ve cealeş şemse sirâcâ(sirâcen).
17.Vallâhu enbetekum minel ardı nebâtâ(nebâten).
18.Summe yuîdukum fîhâ ve yuhricukum ihrâcâ(ihrâcen).
19.Vallâhu ceale lekumul arda bisâtâ(bisâtan).
20.Li teslukû minhâ subulen ficâcâ(ficâcen).
21.Kâle nûhun rabbi innehum asavnî vettebeû men lem yezidhu mâluhu ve veleduhû illâ hasârâ(hasâran).
22.Ve mekerû mekran kubbârâ(kubbâran).
23.Ve kâlû lâ tezerunne âlihetekum ve lâ tezerrunne vedden ve lâ suvâan ve lâ yagûse ve yaûka ve nesrâ(nesran).
24.Ve kad edallû kesîrâ(kesîran), ve lâ tezidiz zâlimîne illâ dalâlâ(dalâlen).
25.Mimmâ hatîâtihim ugrikû fe udhılû nâran fe lem yecıdû lehum min dûnillâhi ensârâ(ensâran).
26.Ve kâle nûhun rabbi lâ tezer alâl ardı minel kâfirîne deyyârâ(deyyâran).
27.İnneke in tezerhum yudıllû ıbâdeke ve lâ yelidû illâ fâciran keffârâ(keffâran).
28.Rabbigfirlî ve li vâlideyye ve li men dehale beytiye mu’minen ve lil mu’minîne vel mu’minât(mu’minâti) ve lâ tezidiz zâlimîne illâ tebârâ(tebâran).

Nuh Suresi Arapça okunuşu

Nuh Suresi Okunuşu Ve Anlamı: Türkçe Tefsiri, Arapça Yazılışı, Fazileti, Diyanet Meali


Nuh Suresi Okunuşu Ve Anlamı: Türkçe Tefsiri, Arapça Yazılışı, Fazileti, Diyanet Meali




Nuh Suresi dinle



Nuh Suresi Türkçe Anlamı (Diyanet Meali)

1. Kendilerine yakıcı bir azap gelmeden önce kavmini uyar, diye Nuh'u kendi kavmine gönderdik.

2."Ey kavmim dedi,ben sizin için açık bir uyarıcıyım"

3. "Allah'a kulluk edin; O'na karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin."

4. "Ki Allah bir kısım günahlarınızı bağışlasın ve sizi belli bir vâdeye kadar tehir etsin (muahaze etmeden yaşatsın)" Bilinmeli ki Allah'ın tayin ettiği vâde gelince, artık o ertelenmez. Keşke bilseydiniz!"

5. (Sonra Nuh:) Rabbim! dedi, doğrusu ben kavmimi gece gündüz (imana) davet ettim;

6. Fakat benim davetim, ancak kaçmalarını arttırdı.

7. Gerçekten de, (imana gelmeleri ve böylece) günahlarını bağışlaman için onları ne zaman davet ettiysem, parmaklarını kulaklarına tıkadılar, (beni görmemek için) elbiselerine büründüler, ayak dirediler, kibirlendikçe kibirlendiler.

8. Sonra, ben kendilerine haykırarak davette bulundum.

9. Sonra, onlarla hem açıktan açığa hem de gizli gizli konuştum.

10. Dedim ki : Rabbinizden mağfiret dileyin; çünkü O çok bağışlayıcıdır.

11. (Mağfiret dileyin ki,) üzerinize gökten bol bol yağmur indirsin,

12. Mallarınızı ve oğullarınızı çoğaltsın, size bahçeler ihsan etsin, sizin için ırmaklar akıtsın.

13. Size ne oluyor ki, Allah'a büyüklüğü yakıştıramıyorsunuz?

14. Oysa, sizi türlü merhalelerden geçirerek O yaratmıştır.

15. Görmediniz mi, Allah yedi göğü birbiriyle ahenktar olarak nasıl yaratmış!

16. Onların içinde ayı bir nûr kılmış, güneşi de bir çerağ yapmıştır.

17. Allah, sizi de yerden ot (bitirir) gibi bitirmiştir.

18. Sonra sizi yine oraya döndürecek ve sizi yeniden çıkaracaktır.

19. "Allah,yeryüzünü sizin için bir sergi yapmıştır."

20. "Ki, onda geniş yollar edinip dolaşabilesiniz.(diye).

21. (Öğütlerinin fayda vermemesi üzerine) Nuh: Rabbim! dedi, doğrusu bunlar bana karşı geldiler de, malı ve çocuğu kendi ziyanını arttırmaktan başka işe yaramayan kimseye uydular.

22. Bunlar da, büyük hileler, büyük desiseler kurdular!

23. Ve dediler ki: Sakın ilâhlarınızı bırakmayın; hele Ved'den, Suvâ'dan, Yeğûs'tan, Ye'ûk'tan ve Nesr'den asla vazgeçmeyin!

24. (Böylece) onlar gerçekten birçoklarını saptırdılar. (Rabbim!) Sen de bu zalimlerin ancak şaşkınlıklarını arttır!

25. Bunlar, günahları yüzünden suda boğuldular, ardından da ateşe sokuldular ve o zaman Allah'a karşı yardımcılar da bulamadılar.

26. Nuh: "Rabbim! dedi, yeryüzünde kâfirlerden hiç kimseyi bırakma!"

27. "Çünkü sen onları bırakırsan kullarını saptırırlar; yalnız ahlâksız, nankör (insanlar) doğururlar (yetiştirirler)."

28. "Rabbim! Beni, ana-babamı, iman etmiş olarak evime girenleri, iman eden erkekleri ve iman eden kadınları bağışla, zalimlerin de ancak helâkini arttır."

Nuh Suresi konusu

Mekkî sûrelerin özelliklerini taşıyan Nûh sûresinde iman esaslarıyla birlikte Hz. Nûh’un peygamberliği, inkârcılara karşı verdiği mücadele ve tûfan konuları ele alınmakta, Nûh’un kendisi ve müminler için yapmış olduğu dua ile sûre sona ermektedir.

Nuh Suresi Tefsiri

Nûh aleyhisselâm, Kur’an’da adı çokça geçen ve dini tebliğ konusunda kavmiyle mücadelesine yer verilen peygamberlerin ilkidir. Kur’an’da Nûh’tan önceki bazı peygamberler de anılmakla birlikte onların inkârcılarla mücadelesi hakkında detaylı bilgi verilmemiştir. Nûh’un soyu, hayatı, peygamberliği, inkârcı toplumuna karşı sergilediği mücadele ve Nûh tûfanı hakkında Hûd sûresinin tefsirinde genişçe bilgi verilmiştir (bk. 11/25-49; ayrıca krş. A‘râf 7/59-64).

İlk âyette Nûh’un peygamber olarak gönderildiği ifade edildikten sonra gerçeği inkâr edenlerin bu dünyada başlarına gelmesi mukadder olan felâketlere işaret edilmiştir. Müfessirler bu felâketin Nûh tûfanı olduğu kanaatindedirler.

4. âyette Nûh’un, bir taraftan “... size belirli bir vadeye kadar süre tanısın” derken, diğer taraftan Allah’ın belirlediği vade geldiğinde artık ecelin ertelenmeyeceğini söylemesi müfessirlerce iki şekilde açıklanmıştır: a) Allah, topluluk olarak iman etmeleri şartıyla insanlar için bir ecel tayin etmiştir. Ancak inkârda ısrar ettikleri takdirde belirlenen ecel gelmeden yine topluluk olarak cezalandırılıp helâk edilmeleri de ilâhî takdirin gereğidir. İman etmeleri halinde ise belirlenen o vakte kadar toplumsal varlıklarını devam ettirirler. b) Maksat, ömrün zamansal anlamda uzayıp uzamaması değil, bereketli, hayırlı ve verimli geçip geçmemesidir. Şu halde burada Allah tarafından belirlenen ecelin değişebileceği bildirilmemiş; fakat insanların değişmeyecek ecelleri gelinceye kadar iman ederlerse mutlu ve huzurlu olarak yaşayıp ölecekleri, ama iman etmezlerse mutsuz ve huzursuz yaşayacakları, nihayet hayatlarının da felâketlerle son bulacağı anlatılmak istenmiştir (Zemahşerî, IV, 161; Şevkânî, V, 342).