BİRİNİ SEÇME NEDENİNİZ GÜN GELİR ONDAN VAZGEÇME NEDENİNİZ OLABİLİR”…
EVLİLİK VE İLİŞKİ TERAPİSTİ YAZAR SERHAT YABANCI…
Günümüz modern Türkiye’sinde evlilikler hızlı başlıyor, hızlı bitiyor. Son yıllarda yapılan araştırma verilerine göre ülkemizde evli çiftlerin boşanma oranında artış gözlemleniyor. Önce Vatan Gazetesinde Bu haftaki röportaj konuğum; Düşündüğün gibi değil ve Unutmak mı? Affetmek mi? Kitaplarının yazarı TBMM Araştırma komisyonunda çalıştaya uzman olarak davet edilmiş; evlilik programları, medyanın ve tv dizilerinin Türk aile yapısına etkileri konularında görüşleri alınmış ,kariyer yolunda hızla ilerleyerek adından sıkça söz ettirecek, ezber bozan TERAPİST , bakış açısı ve anlatım diliyle ile fark yaratan, dikkat çeken bir yazar ve bir profesyonel…SERHAT YABANCI..
B. Franklin’e ait sevdiğim bir söz vardır;
’’ Eğer unutulmak istemiyorsan, ya okunacak şeyler yaz,
yada yazılmaya değer şeyler yap’’…
Serhat Yabancı mesleğine olan sevgisi, donanımı ve bilgisiyle bana öyle geliyor ki;’’ uzun yıllar okunacak şeyler yazıp, yazılmaya değer işler yapacak… ‘’
Serhat Bey,
Ülkemizde TÜİK verilerine göre verilen ve resmi rakamlar aracılığı ile de açıklanan sonuçlarda gördüğümüz üzere boşanma oranı geçmiş yıllara göre hızla artıyor. Geçtiğimiz haftalarda ‘’Boşanıyoruz Türkiye ‘’adlı bir yazı dizisi hazırlamış, araştırma sonuçlarını incelerken gördüğüm rakamlar karşısında hakikatten çok şaşırmıştım. Size şu soruyu sorarak başlamak istiyorum;
sizce son yıllarda boşanmalar neden bu derece arttı? Evlilikte seçimlerimizi ne belirliyor? Başlangıçta yanlış seçimler mi yapıyoruz ? Bir uzman olarak değerlendirir ve bizleri aydınlatır mısınız?
Balık baştan kokuyor aslında insan kendisini nasıl algılıyorsa, onu sürdüreni seçiyor. Mesela kendini değersiz hisseden onu değersizleştireni çekici buluyor. Yine kendini üstün gören ise boyun egen fedakâr birini seçiyor ve bu durumunu koruyor. Sorun medyatik olan “elektrik alma” dan başlıyor. İnsan, kendi şemasını fark etmediği sürece, anne veya babasına benzeyenle evlenmekten kaçamıyor.
Boşanmaların nedeni “evlilik” diye espritüel bir duvar yazısı var. Aslında çok doğru. Birini seçme nedeniniz gün gelir ondan vazgeçme nedeniniz olabilir. Unutmak mı affetmek mi kitabın arka kapak sözü ; “Eğer çocuk sahibi olmak için evleniyorsanız, ilerde o çocuğun psikolojisini korumak için boşanırsınız. Eğer para için evlendiyseniz, doyum sağladığınız ya da doyum alamadığınız için boşanırsınız. Kısaca, hangi amaç sizi ilişkide evlenmeye sürüklüyorsa, o amaç sizin ilişkinizin geleceğini belirler. O halde amaç yanlış ise, ileri ki süreçte kısmi de olsa evliliğin ya da ilişkinin geleceği hakkında bilgi sahibi olabiliriz...
Mesela ?
Onun sessiz sakin ve uyumlu olması gün gelir size sıkıcı ve yük algılamanıza neden olabilir. Ayakları yere basan güçlü birini istersiniz. Ya da: Onun zor memnun olması sizi sürekli motive ederken ondan onay aldığınızda ise iyi hissediyor olabilirsiniz. Lakin zamanla yorulup geri çekildiğinizde ilişkiniz bitebilir. Aslında kimse öylesine hayatımıza girmiyor. Ya yaramıza hitap ediyor ya da içimizdeki olumlu veya olumsuz alanı aktive ediyor.
İlişkilerimiz de tahammülsüz müyüz? Sadakatsiz mi? Bencil mi?
Bencil birey yapılarının git gide artışını söyleyebilirim. İnsanlar artık kimse için fedakârlık yapmak istemiyor. Ayrıca insanlar artık kimseye güvenmek istemiyor. Kendine odaklı kadın ve erkek, istedikleri olmadığında agresifleşen, terk etmeye tehdit eden davranışlar gösteriyor. Bunun altında ise, bir önceki neslin hastalıklı ilişkileri yatıyor. Sürekli boyun eğen anne kızını asla boyun eğme diye büyütüyor. O da uyum sağlamakla boyun eğmeyi karıştırıyor. Baba sadece eve para getirmekle görevini yaptığını düşündüğü için, oğlu da bu bayrağı devralıyor. Durum böyle olunca eğitimli, kariyerli yeni nesil bireyler, ilişki özürlüsü haline dönüşüyor. Başarısızlıklarını örtmek için ise işkolik oluyorlar. Duygusal sorunları çözme yetenekleri, uzlaşma yönleri minimum. Eş seçerken de tüm aradıklarını taşıyan birini istiyorlar yorulduklarında ise sıra dışı bir seçim ile hatalar yapıyorlar.
Türkiye’de Aile ve Evlilik kavramına dair bir erezyon yaşıyoruz da farkında mı değiliz?
Toplum olarak evrim geçiriyoruz. Bu nedenle bazı kavramaların yanlış anlaşıldığını düşünüyorum.
Birey olmayı bencille karıştırmak
Kendini ezdirmemeyi tahammülsüz olmakla karıştırmak
Uyum sağlamayı, boyun eğmek sanmak
Arada hoş görmeyi, taviz vermek sanmak.
Hatasını kabul etmeyi, zayıflık sanmak gibi.
Geçtiğimiz günlerde röportaj yaptığım meslektaşlarınızdan biri olan Psikolog ve psikoterapistin ‘’Seni mutsuz edenle mutlu olmaya çalışmak kadar mutsuzluk verici bir şey yoktur’’. Sözünü hatırlıyorum. Bir evliliğin onarılamayacak derecede bittiği an duyguların bittiği son anı hissettiğimiz son sürece nasıl gelebiliyoruz?
Yargıtay, eşini sevmemeyi boşanma nedeni olarak kabul ediyor. Ve sevmeyen birini hukuki olarak evliliğe zorlanmamalı diyor. Çok doğru. Sevgi bitiyorsa, mecburiyet ve ihtiyaçlar devre giriyor. Yani “rağmen evlilik” süreci başlıyor. “Yaşamımızı memnuniyetsiz birini memnun etmeye, mutsuz birini sırtlamaya ve bizi değersiz ve mutsuz kılan birine emek vermeyle harcayamayız.
SÜRDÜRÜLEBİLİR EVLİLİĞİN FORMÜLÜ 5 S + 1 İ FORMÜLÜ
Sevgi aslında öylesine oluşmaz öylesine de bitmez. Bu nedenle sevginin sürdürülmesi için bazı kaynakların olması lazım. Bu anlamda 5S +1 İ yöntemini öneriyorum. Saygı +sorumluluk+sex+sohbet+sosyallik+İlgi. Bu 6 unsurun yürüdüğü bir sistemde sevgi asla bitmez. Bu 6 unsur da zaten insanı zorlayan ve potansiyelinde olmayan şeyler değil.
BEN NE YAPARSAM YAPAYIM O BENİ YİNE SEVSİN 0-3 YAŞ ÇOCUK-ANNE İÇİN GEÇERLİ SİSTEMDİR…
Oysa eş; ben ne yaparsam yapayım o beni yine de sevsin. Beni bırakmasın diye ister. Bu sistem 0-3 yaş çocuk –anne için geçerli bir sistemdir. Toplumda bunu oturtmalıyız. Her şeye rağmen sevginin olmadığını ve olmaması gerektiğini. Sevgi bittiğinde, eşinizin öksürüğü bile batar. Artık her şeyi sizi rahatsız eder. O halde iki taraf birbirinin sınırlarına saygı duymalı ve sevgiyi ortak bir fidan gibi korumalıdır. Evlilik aşkı da sevgiyi de öldürmüyor aslında. Öldüren eşlerdir.
Duygunun arkadaşlığın paylaşımın bittiği aseksüel nice evlilik var. Kağıt üstünde kalmış bir evlilikte başrol olmuş aynı evde yaşayan iki yabancı kadınlık kocalıkve eş ilişkisi sürdüren çiftler..
Bu kadar vahim bir tabloyu bir evlilik terapisti kurtarabilir mi?
Eşler istedikten sonra her evlilik kazanılabilir. Sevgi bitmiş midir yoksa yaşanmıyor ve yaşatılmıyor mudur? Önce bunu görmek lazım. Bazen o kadar çok kırılmışsınızdır ki, sevgiyi yansıtmanız için önündeki kırgınlık, değersizlik, öfke, özür gibi duvarları aşmanız gerekir. Bunu da ancak partnerinizle beraber yıkabilirsiniz. Bitmiş bir evlilik, ancak ekonomik, sosyal ya da dini nedenlerden dolayı sürdürülür. Bu ise evlilik değil, mecburi ev arkadaşlığıdır. Zaten tünelin sonunda parayı bulan ya da yeni bir destek bulan yolunu çizmek isteyecektir.
Serhat bey zaman zaman her insanın hayatı, sıkıntıları, sorunları ve ilişkisi ile ilgili açmazları sorunları oluyor. Kitap ve gazete Okuma alışkanlığımız son derece düşük dolayısıyla siz ve diğer uzmanların yazılarını makalelerini okumayan böyle bir kültürü bilgisi olmadığından terapiste evlilik danışmanına gidemeyen nice kadınlarımız var. Bazen de eş ikna olmuyor ve terapiste gitmiyor. Evlilik danışmanına gitmek sorunları konuşmak , çözmek kültürüne eşlerini nasıl ikna edecek Türk kadınları? Bu konuda algıyı nasıl açmak lazım? Hakikatten bazı erkeklerin bu konuda çok keskin kırmızı çizgileri var. Ayakkabısını bile lostrada boyatan bakım yaptıran adam evliliğinde bu özeni neden göstermez?
Terapiye sıcak bakmayan erkek, evlilik terapistine gitmeyi güçsüz ve acizlik olarak algılıyor. “ben çözemiyorsam o ne yapabilir ki?” diye düşünüyor.
Terapiye sıcak bakmayan erkek, evlilik terapistine gitmeyi güçsüz ve acizlik olarak algılıyor. “ben çözemiyorsam o ne yapabilir ki?” diye düşünüyor. Ya da sorun olmadığını, eşinin büyüttüğünü düşünüp yanaşmıyor. Ta ki kadın terk etme veya boşanma adımı atana kadar. İşte o zaman da iş işten geçmiş oluyor. Çünkü kadın bitirene kadar taziyesini tutuyor. Acısını yaşıyor. Erkek ise bittikten sonra …
EVLİLİĞİNE ÖZEN GÖSTERMEYEN ERKEK ,EŞİNİ ANNELEŞTİRMEYE ÇALIŞIR…
Evliliğine özen göstermeyen erkek, eşini anneleştirmeye çalışır. Kendine geniş bir alan yaratıp, kendi odaklı yaşamak ister. Biraz narsistçe. Eşi “beni de gör” dediğinde ise bunu sorun çıkarmak olarak algılar. Terapiye bir erkeği ikna etmek, eskisi kadar zor değil. Çünkü erkek de biliyor ki evlilikte sorun varsa bu onu da etkiliyor. Şimdi biraz daha yumuşamalar var. Yine de ısrar etmek yerine “ bir kez gidelim memnun kalmazsan ısrar etmeyeceğim” denilebilir.
Beni son derece rahatsız eden bir şey var bazen tematik, bazense alternatif kanallarda yayınlanan bir gurup genç adam ve genç hanımefendilerin bir program stüdyosuna yada ev mi desem? Bilemediğim mekanlara toplandığı işim gereği kenarından kıyısından takip ettiğim kısmet arama formatlı programlar, bazen de ulusal kanallarda yayınlanan stüdyoda talibini arayan bir gurup insanın ekrana çıkarıldığı evlilik programları. Siz, Meclis Araştırma Komisyonu tarafından ‘’Medyanın dili, evlilik programları ve dizilerin ailelere etkileri konularında ‘’uzman’ ‘olarak çalıştaya davet edilmiş ve yine bir uzman olarak konuyla ilgili çalışmalar yapmış bir isimsiniz .
Nedir bu evlilik programı gerçeği? Hakikatten samimi bir evlilik yolculuğu çıkar mı buralardan sizce? İnsanların bu programlara katılma ve izleme dinamiği nedir?
NEREDE TANIŞTIĞIN DEĞİL ,KİMİNLE TANIŞTIĞIN ÖNEMLİ…
İlk kitabım “unutmak mı affetmek mi” de evlilik programlarını bir bölüm olarak ele aldım. Hatta anket çalıştım.
Ben evlilik programları konusunda iki yüzlülük olduğunu düşünüyorum. İzlemeyenlerin zaten umurunda değil. Bari izleyenler ise bu kadar ateşli eleştirmesin. Zaten izlenmezse doğal olarak kalkar. sonuçlarımı da ekledim. Sonuç: zararlı ve kaldırılmalı diyenlerin %99 u günde en az bir kez izliyor. Esasen, nerede tanıştığından çok, kiminle tanıştığın önemlidir. Evlilik programında tanışmak, çok absürt değil. Sorun kişiyi yeterince tanımadan ve yapımcının zorlaması ile bir an evvel evlenmeye sürüklenmesidir. Çoğu yapımcı sırf skor ( biz daha çok evlendiriyoruz) için adaylara baskı yapıyor. Oysa 1 çay içmeyle 3 dakikalık sohbetle koca bulunmaz. Evlilik programları ve kısmetini tanıma programları aslında belli normlara göre sürdürülse “fırsat ve imkanı olmayanlar “ için faydalı olacaktır.
EVLİLİK PROGRAMLARI BU ÜLKENİN BOŞANMASINIDA AHLAKINIDA ÇOK DEĞİŞTİRMEDİ. PROGRAMLAR BİZİM GENETİĞİMİZE KÜLTÜRÜMÜZE ŞEKLEN UYMADIĞI İÇİN ELEŞTİRİYORUZ…
Lakin programlar, katılanların egolarını yarıştırdığı, birbirini küçümsediği, aynı anda bir kişinin bir çok kişiyle flörtleştiği bir karmaşık yapıya dönüştü. TBMM araştırma komisyonunda bu konuda daha çok denetim yerine formal bir yapı önerdim. Adayların ekranda kalma süresi, aday tanıtım şekli, paravanın hiç olmaması gibi. Evlilik programları, bu ülkenin boşanmasını da ahlakını da çok değiştirmedi. Sanki bu programlardan önce çok mu değişikti her şey. Sanki “kurban “ gibi.. lakin programlar bizim kültürel genetiğimize şeklen uymadığı için çok eleştiriyoruz. Yoksa izleyenlerin büyük çoğunluğu sadece dedikodu yönünü ve mahrem merakını gideriyor.
Yazmış olduğunuz iki kitabınız var ‘’Düşündüğün gibi değil’’ ve 2. Kitabınız Unutmak mı Affetmek mi? Kitaplarınızdan bahsedebilir misiniz bize? Okuyucu bu kitaplarda neler bulur? gözlemler? İçerikten söz eder misiniz?
• Kitabım unutmak mı affetmek mi ,ilişkiler üzerine. Bir ilişki veya evlilikte yaşanan veya yaşanması muhtemel her sorun için, kültürümüze ve sosyal yapımıza uygun, uygulanabilir çözümler ve analizler ile dolu bir kitap. Aldatma, kıskançlık, güç savaşı, ayrılma vb.. tüm konularda kendi terapistiniz olacaksınız. Yeni baskısı sürekli devam ediyor. Dünyanın her yerinden ciddi derece dönüşler alıyorum. Sanırım ilk defa bu kadar net çözümlü bir kitap piyasaya çıktı.
‘’OKURLARIMIZ ARTIK UMUT SATAN,TEORİK VE KENDİSİNE UYMAYAN KİTAPLARDAN SIKILMIŞ …DAHA ÖZGÜN KISA –NET ARAYIŞLAR İÇİNDELER’’…
2.kitabım “düşündüğün gibi değil” de ise bireysel sorunlarımıza çözüm için yol haritası sunan bir kitap. Değersizlik, mükemmeliyetçilik, aşırı fedakarlık, hayır diyememe “ vb gibi bir çok sorunun nedenleri ve çözümleri için uygulanabilir çözümler içeriyor.
Okurlarımız artık umut satan, teorik ve kendisine uymayan kitaplardan ve çözümlerden sıkılmış.. daha özgün ve kısa-net arayışlar içindeler ben de iki kitabımı bu yönde yazdım.
Ezber bozan ve hakikatten samimi bir üslubunuz var. Bu açıdan farkınız çok net gözlemlenebiliyor. Bu sebeple okurlarınızla aranızda çok sağlam bir köprü var bence …
Kitaplarınız dışında okurlarla, kitlelerle buluştuğunuz noktalar var. Yazdığınız makaleleri takip ediyorum ve çok kişide takip ediyor benim gibi . Serhat Yabancı’ nın faydalı ve uzman gözünden değerlendirilmiş ustalıklı yazılarına kitapları dışında okurları nereden ulaşabilir?
Sosyal medya hesaplarımdan mümkün olduğunca geniş takipçi kitleme ulaştırmak istiyorum. İnanın her sabah, “hocam 4 gözle bekliyoruz paylaşımlarınızı” diye mesajlar alıyorum. Hatta şehir dışında olduğumda merak edip mail atan ve arayanlar oluyor. Neden bugün yazmadınız diye. Facebook.com/serhatyabanci, www.serhatyabanci.com ve instagram.com/serhatyabanci hesaplarımı takip edenler, tüm ve günlük yazılarımı okuyabilirler.
Sadakatsizlik evlilik tarihi kadar eski bir şey hatta belki de evlilikten bile eski. İnsanlık tarihi boyunca karşılaşılmış çetrefil konu erkek yada kadın bilinen vakalar genellikle erkekler üzerinden konuşulur özellikle toplumumuzda; bu sebeple sormak isterim: evli bir erkek kendisini seven ailesini bir arada tutmaya çalışan eşini neden aldatır?
Aldatmanın haklı veya makul nedeni olmaz. Ya iyileştirirsin ya da bitirirsin. Aldatma bir seçenek değildir. B u nedenle aldatma aldatanın kişisel bir eylemidir. Lakin bu böyleyken herkes iyileştirme veya bitirme cesaretini gösteremiyor. Bazı nedenler, ya bencil ya bağımlı insanlar için aldatma nedeni olabiliyor. Erkeğin aldatması, çoğunlukla cinsel olarak gerçekleşiyor. Eğer cinsellik aynı kişiyle sık sık yaşanıyorsa zamanla duygusallık da oluşuyor ve kopuş başlıyor. Diğer yandan erkek, hükmettiği egosunu okşayan kadın ile ulaşamadığı kadına ulaşmak için aldatmaya yöneliyor. Bu tamamen erkeğin bir seçimi. Evliliği sorunsuz giden bu tip erkekler, hormonlarıyla aldatmaya sapabilir. Burada belki bir eleştiri olacak ama , Türk kadını evlendiğinde ev anne rolünü çok fazla ön plana çıkarıyor. Bu rolü ise en çok cinselliği vuruyor. Diğer yandan erkek, kendisiyle güç savaşına giren kadını, aşırı boyun eğen kadını ve kendini üstün gören kadını aldatıyor.
Peki kadın aldatmaları da var. Bir kadının ancak duygusal ihtiyaçlarından dolayı sadakatsiz olabileceğini düşünüyorum. Büyük bir yalnızlık yada ihmal edilmişlik olabilir. Magazin camiasında çok sık rastlanan bir öyküdür. Zengin varlıklı eğitimli ünlü biridir hatta çok saygın bir isimde olabilir. İnsanları bu noktaya getirecek içlerinde oluşan fırtına ve büyük bir gitme isteği mi ?
Evli kadın neden aldatır?
‘’KADIN ALDATMALARINDAKİ ESAS PARAMETRE DUYGUSAL VE İLETİŞİMSELDİR’’…
Kadının ihmal edilmesi, değersiz hissetmesi asla aldatmayı haklı kılmaz.. Aldatmaya sürüklemiş diyebiliriz. Lakin kadın aldatmalarındaki esas parametre duygusal ve iletişimseldir. İyi anlaştığı, değer gördüğü, sohbet edebildiği, beğenildiği kişiye doğru ilgisi kayabilir. Diğer yandan kocasını yetersiz, güçsüz gördüğü için de güçlü, koruyucu veya patronsu özellikleri olana yönelir. Kadının ihmal edilmesi, değersiz hissetmesi asla aldatmayı haklı kılmaz. Her iki cinsiyetin de aldatma nedeni farklı olsa da sonuç aynıdır. Nedenlerin farklı olması, aldatmayı haklı veya geçerli kılmaz.
Serhat Bey, sizin de bildiğiniz gibi biz kozmopolit bir toplumuz kentlerimizde bir bölgede oturan evli bir kadınla atıyorum bir Sultan beyli yada ne bileyim Bağcılar ile Nişantaşı Cihangir kültürü bakış açısı farklıdır. Homojen bir yapımız yok kent kültüründe . Örneği kendimden vereyim Balkan göçmeni bir baba ile ( dedem ,babam İstanbul doğumlu). Annem ise Elazığlı bir Ailenin ataerkil ve geleneksel çizgideki boşanmaların çok rastlanmadığı bir eşrafının kızı. Eşim ise Yurt dışında doğup büyümüş ve o ülkenin vatandaşlığını tercih etmiş Avrupai bir insan hiç birimiz diğerimize uymuyoruz.
Doğal olarak birimiz için tercih olan bir ayrılık durumu diğerimiz için töre ölüm ve ceza olabiliyor. Değerler katılaştıkça danışanınızın sorunlarının çözümü daha da zorlaşıyor mu sizler için?
Türkiye de evlilik çekirdek değil geniş aile. Böyle olunca da bireysel bir seçmiş gibi görünen boşanma da ciddi sorunlar yaratmakta. İki tarafın evlilik veya boşanmaya karşı farklı bakış açısı, sorunların çözümünü tıkayabilir. Bir taraf boşanmayı özgürleşme olarak görürken , diğer taraf terk edilme veya kusurluluk olarak algılayıp direnç gösterir Ülkemizde evlilikler üzerinde anne-babaların ciddi beklentileri var. Kendi yaşlılıklarını çocuklarının evlilikleri veya torunları üzerine kurmak gibi amaçları var. Böyle olunca da “ her şeye rağmen” evlilikler artıyor.. Benzerlik ilkesi, evliliğin kalitesini de ömrünü de uzatır. lakin Farklılıkların olması çözümü her zaman engellemez. Çözümün kilidi, doğru iletişim ve uzlaşmaya açık olmaktır. İki taraf birbirini olduğu gibi kabullendiğinde ve o güce sahip ise farklılık renk ve zenginliktir.
Muhafazakar bir çerçevede yetişmiş ve üstelik ataerkil eşini bir psikoloğa, evlilik danışanına gelebilmeyi ikna edebilmiş görece varlıklı bir kadınımız meselesini daha mı ciddiye alır? Evliliği kurtarır?
Muhafazakarlık aslında terapi ile çelişen bir durum değildir. İnsanın her şeyi çözmesi, her şeyi tek bir yöntem veya bakış açısı ile çözmesi de mümkün değildir. Muhafazakar kadın terapi desteğinde ısrar ediyorsa evliliğini kurtarmak için olabileceği gibi canı çok yanıyor olduğu için de gelmek istiyordur. uzman desteği almak , evlilik, eş ve çocuklar için yapılan bir fedakarlık ve verilmiş bir çabadır. Ben her zaman boşanmadan önce bir uzman desteği alınmasını öneririm. Kesin karar verilmiş olunsa bile. Lakin artık muhafazakar kadınlar da evliliklerini kaliteli yaşamak, eşiyle güzel zaman geçirmek ve daha fazla paylaşımda bulunmak istiyor. Eski dönemlerdeki gibi sadece evde aktif olan bir kadın profili çok az.
Siz bir uzman gözüyle daha iyi değerlendireceksinizdir eminim evliliklerdeki’’ kültürel mozaik ‘’diyelim, çeşitlendikçe sorunlar ve yaşananlarda aynı çeşitlilikte fazlalaşıyor mu? Farklılaşıyor mu?
Kültürel ve ekonomik düzey arttıkça çiftin problemlerini çözmek kolaylaşır mı uzman açısından ? Eğer çiftlerin sorun çözme becerileri düşükse, her farklılık bir soruna dönüşür. Ne kadar farklılık ve sorumluluk varsa o kadar çatışma olur. Lakin iki taraf sorun çözme becerilerini iletişim yoluyla oturturlarsa farklılıklar asla soruna dönüşmez. Sorunun kaynağı ,tarafların kendi doğrularını dayatmaları, birbirinin sınırlarına ve özgünlüğüne saygı göstermemeleridir. Bu bakış açısı olduğu sürece, benzerlik de işe yaramaz. sürece, benzerlik de işe yaramaz.
KADININ GÜÇLÜ OLMASI BOŞANMAYI HIZLANDIRIYORSA KADININ EVLİLİĞİNİN YAPISINA BAKMAK LAZIM…
Kaldı ki aynı kültürden hatta akraba eşlerde bile boşanma yüksek iken, benzerliğin sorunu kesin çözeceğine inanmak güç olur. Eğitim, ekonomik güç, sosyalleşme ile evlilikte sorunlar daha çabuk çözülür. Oysa toplum, okuyan para kazanan kadının daha çabuk boşandığını düşünüyor. Meslek veya eğitim iyi bir şeydir. İyi bir şey ise kötü bir şey yaratmaz. Kadının güçlü olması boşanmayı hızlandırıyorsa, kadının evliliğinin yapısına da bakmak lazım. Olayı sadece paraya veya eğitime bağlamak, gerçekçi bir analiz değildir…
Bu gün sizinle yaptığımız röportajı okuyacak olan çiftler açısından çok faydalı olacağına inandığım bir çalışma gerçekleştireceğimizi düşünüyorum. Zaman ayırdığınız için teşekkürler…
EVLİLİK VE İLİŞKİ TERAPİSTİ YAZAR SERHAT YABANCI…
Günümüz modern Türkiye’sinde evlilikler hızlı başlıyor, hızlı bitiyor. Son yıllarda yapılan araştırma verilerine göre ülkemizde evli çiftlerin boşanma oranında artış gözlemleniyor. Önce Vatan Gazetesinde Bu haftaki röportaj konuğum; Düşündüğün gibi değil ve Unutmak mı? Affetmek mi? Kitaplarının yazarı TBMM Araştırma komisyonunda çalıştaya uzman olarak davet edilmiş; evlilik programları, medyanın ve tv dizilerinin Türk aile yapısına etkileri konularında görüşleri alınmış ,kariyer yolunda hızla ilerleyerek adından sıkça söz ettirecek, ezber bozan TERAPİST , bakış açısı ve anlatım diliyle ile fark yaratan, dikkat çeken bir yazar ve bir profesyonel…SERHAT YABANCI..
B. Franklin’e ait sevdiğim bir söz vardır;
’’ Eğer unutulmak istemiyorsan, ya okunacak şeyler yaz,
yada yazılmaya değer şeyler yap’’…
Serhat Yabancı mesleğine olan sevgisi, donanımı ve bilgisiyle bana öyle geliyor ki;’’ uzun yıllar okunacak şeyler yazıp, yazılmaya değer işler yapacak… ‘’
Serhat Bey,
Ülkemizde TÜİK verilerine göre verilen ve resmi rakamlar aracılığı ile de açıklanan sonuçlarda gördüğümüz üzere boşanma oranı geçmiş yıllara göre hızla artıyor. Geçtiğimiz haftalarda ‘’Boşanıyoruz Türkiye ‘’adlı bir yazı dizisi hazırlamış, araştırma sonuçlarını incelerken gördüğüm rakamlar karşısında hakikatten çok şaşırmıştım. Size şu soruyu sorarak başlamak istiyorum;
sizce son yıllarda boşanmalar neden bu derece arttı? Evlilikte seçimlerimizi ne belirliyor? Başlangıçta yanlış seçimler mi yapıyoruz ? Bir uzman olarak değerlendirir ve bizleri aydınlatır mısınız?
Balık baştan kokuyor aslında insan kendisini nasıl algılıyorsa, onu sürdüreni seçiyor. Mesela kendini değersiz hisseden onu değersizleştireni çekici buluyor. Yine kendini üstün gören ise boyun egen fedakâr birini seçiyor ve bu durumunu koruyor. Sorun medyatik olan “elektrik alma” dan başlıyor. İnsan, kendi şemasını fark etmediği sürece, anne veya babasına benzeyenle evlenmekten kaçamıyor.
Boşanmaların nedeni “evlilik” diye espritüel bir duvar yazısı var. Aslında çok doğru. Birini seçme nedeniniz gün gelir ondan vazgeçme nedeniniz olabilir. Unutmak mı affetmek mi kitabın arka kapak sözü ; “Eğer çocuk sahibi olmak için evleniyorsanız, ilerde o çocuğun psikolojisini korumak için boşanırsınız. Eğer para için evlendiyseniz, doyum sağladığınız ya da doyum alamadığınız için boşanırsınız. Kısaca, hangi amaç sizi ilişkide evlenmeye sürüklüyorsa, o amaç sizin ilişkinizin geleceğini belirler. O halde amaç yanlış ise, ileri ki süreçte kısmi de olsa evliliğin ya da ilişkinin geleceği hakkında bilgi sahibi olabiliriz...
Mesela ?
Onun sessiz sakin ve uyumlu olması gün gelir size sıkıcı ve yük algılamanıza neden olabilir. Ayakları yere basan güçlü birini istersiniz. Ya da: Onun zor memnun olması sizi sürekli motive ederken ondan onay aldığınızda ise iyi hissediyor olabilirsiniz. Lakin zamanla yorulup geri çekildiğinizde ilişkiniz bitebilir. Aslında kimse öylesine hayatımıza girmiyor. Ya yaramıza hitap ediyor ya da içimizdeki olumlu veya olumsuz alanı aktive ediyor.
İlişkilerimiz de tahammülsüz müyüz? Sadakatsiz mi? Bencil mi?
Bencil birey yapılarının git gide artışını söyleyebilirim. İnsanlar artık kimse için fedakârlık yapmak istemiyor. Ayrıca insanlar artık kimseye güvenmek istemiyor. Kendine odaklı kadın ve erkek, istedikleri olmadığında agresifleşen, terk etmeye tehdit eden davranışlar gösteriyor. Bunun altında ise, bir önceki neslin hastalıklı ilişkileri yatıyor. Sürekli boyun eğen anne kızını asla boyun eğme diye büyütüyor. O da uyum sağlamakla boyun eğmeyi karıştırıyor. Baba sadece eve para getirmekle görevini yaptığını düşündüğü için, oğlu da bu bayrağı devralıyor. Durum böyle olunca eğitimli, kariyerli yeni nesil bireyler, ilişki özürlüsü haline dönüşüyor. Başarısızlıklarını örtmek için ise işkolik oluyorlar. Duygusal sorunları çözme yetenekleri, uzlaşma yönleri minimum. Eş seçerken de tüm aradıklarını taşıyan birini istiyorlar yorulduklarında ise sıra dışı bir seçim ile hatalar yapıyorlar.
Türkiye’de Aile ve Evlilik kavramına dair bir erezyon yaşıyoruz da farkında mı değiliz?
Toplum olarak evrim geçiriyoruz. Bu nedenle bazı kavramaların yanlış anlaşıldığını düşünüyorum.
Birey olmayı bencille karıştırmak
Kendini ezdirmemeyi tahammülsüz olmakla karıştırmak
Uyum sağlamayı, boyun eğmek sanmak
Arada hoş görmeyi, taviz vermek sanmak.
Hatasını kabul etmeyi, zayıflık sanmak gibi.
Geçtiğimiz günlerde röportaj yaptığım meslektaşlarınızdan biri olan Psikolog ve psikoterapistin ‘’Seni mutsuz edenle mutlu olmaya çalışmak kadar mutsuzluk verici bir şey yoktur’’. Sözünü hatırlıyorum. Bir evliliğin onarılamayacak derecede bittiği an duyguların bittiği son anı hissettiğimiz son sürece nasıl gelebiliyoruz?
Yargıtay, eşini sevmemeyi boşanma nedeni olarak kabul ediyor. Ve sevmeyen birini hukuki olarak evliliğe zorlanmamalı diyor. Çok doğru. Sevgi bitiyorsa, mecburiyet ve ihtiyaçlar devre giriyor. Yani “rağmen evlilik” süreci başlıyor. “Yaşamımızı memnuniyetsiz birini memnun etmeye, mutsuz birini sırtlamaya ve bizi değersiz ve mutsuz kılan birine emek vermeyle harcayamayız.
SÜRDÜRÜLEBİLİR EVLİLİĞİN FORMÜLÜ 5 S + 1 İ FORMÜLÜ
Sevgi aslında öylesine oluşmaz öylesine de bitmez. Bu nedenle sevginin sürdürülmesi için bazı kaynakların olması lazım. Bu anlamda 5S +1 İ yöntemini öneriyorum. Saygı +sorumluluk+sex+sohbet+sosyallik+İlgi. Bu 6 unsurun yürüdüğü bir sistemde sevgi asla bitmez. Bu 6 unsur da zaten insanı zorlayan ve potansiyelinde olmayan şeyler değil.
BEN NE YAPARSAM YAPAYIM O BENİ YİNE SEVSİN 0-3 YAŞ ÇOCUK-ANNE İÇİN GEÇERLİ SİSTEMDİR…
Oysa eş; ben ne yaparsam yapayım o beni yine de sevsin. Beni bırakmasın diye ister. Bu sistem 0-3 yaş çocuk –anne için geçerli bir sistemdir. Toplumda bunu oturtmalıyız. Her şeye rağmen sevginin olmadığını ve olmaması gerektiğini. Sevgi bittiğinde, eşinizin öksürüğü bile batar. Artık her şeyi sizi rahatsız eder. O halde iki taraf birbirinin sınırlarına saygı duymalı ve sevgiyi ortak bir fidan gibi korumalıdır. Evlilik aşkı da sevgiyi de öldürmüyor aslında. Öldüren eşlerdir.
Duygunun arkadaşlığın paylaşımın bittiği aseksüel nice evlilik var. Kağıt üstünde kalmış bir evlilikte başrol olmuş aynı evde yaşayan iki yabancı kadınlık kocalıkve eş ilişkisi sürdüren çiftler..
Bu kadar vahim bir tabloyu bir evlilik terapisti kurtarabilir mi?
Eşler istedikten sonra her evlilik kazanılabilir. Sevgi bitmiş midir yoksa yaşanmıyor ve yaşatılmıyor mudur? Önce bunu görmek lazım. Bazen o kadar çok kırılmışsınızdır ki, sevgiyi yansıtmanız için önündeki kırgınlık, değersizlik, öfke, özür gibi duvarları aşmanız gerekir. Bunu da ancak partnerinizle beraber yıkabilirsiniz. Bitmiş bir evlilik, ancak ekonomik, sosyal ya da dini nedenlerden dolayı sürdürülür. Bu ise evlilik değil, mecburi ev arkadaşlığıdır. Zaten tünelin sonunda parayı bulan ya da yeni bir destek bulan yolunu çizmek isteyecektir.
Serhat bey zaman zaman her insanın hayatı, sıkıntıları, sorunları ve ilişkisi ile ilgili açmazları sorunları oluyor. Kitap ve gazete Okuma alışkanlığımız son derece düşük dolayısıyla siz ve diğer uzmanların yazılarını makalelerini okumayan böyle bir kültürü bilgisi olmadığından terapiste evlilik danışmanına gidemeyen nice kadınlarımız var. Bazen de eş ikna olmuyor ve terapiste gitmiyor. Evlilik danışmanına gitmek sorunları konuşmak , çözmek kültürüne eşlerini nasıl ikna edecek Türk kadınları? Bu konuda algıyı nasıl açmak lazım? Hakikatten bazı erkeklerin bu konuda çok keskin kırmızı çizgileri var. Ayakkabısını bile lostrada boyatan bakım yaptıran adam evliliğinde bu özeni neden göstermez?
Terapiye sıcak bakmayan erkek, evlilik terapistine gitmeyi güçsüz ve acizlik olarak algılıyor. “ben çözemiyorsam o ne yapabilir ki?” diye düşünüyor.
Terapiye sıcak bakmayan erkek, evlilik terapistine gitmeyi güçsüz ve acizlik olarak algılıyor. “ben çözemiyorsam o ne yapabilir ki?” diye düşünüyor. Ya da sorun olmadığını, eşinin büyüttüğünü düşünüp yanaşmıyor. Ta ki kadın terk etme veya boşanma adımı atana kadar. İşte o zaman da iş işten geçmiş oluyor. Çünkü kadın bitirene kadar taziyesini tutuyor. Acısını yaşıyor. Erkek ise bittikten sonra …
EVLİLİĞİNE ÖZEN GÖSTERMEYEN ERKEK ,EŞİNİ ANNELEŞTİRMEYE ÇALIŞIR…
Evliliğine özen göstermeyen erkek, eşini anneleştirmeye çalışır. Kendine geniş bir alan yaratıp, kendi odaklı yaşamak ister. Biraz narsistçe. Eşi “beni de gör” dediğinde ise bunu sorun çıkarmak olarak algılar. Terapiye bir erkeği ikna etmek, eskisi kadar zor değil. Çünkü erkek de biliyor ki evlilikte sorun varsa bu onu da etkiliyor. Şimdi biraz daha yumuşamalar var. Yine de ısrar etmek yerine “ bir kez gidelim memnun kalmazsan ısrar etmeyeceğim” denilebilir.
Beni son derece rahatsız eden bir şey var bazen tematik, bazense alternatif kanallarda yayınlanan bir gurup genç adam ve genç hanımefendilerin bir program stüdyosuna yada ev mi desem? Bilemediğim mekanlara toplandığı işim gereği kenarından kıyısından takip ettiğim kısmet arama formatlı programlar, bazen de ulusal kanallarda yayınlanan stüdyoda talibini arayan bir gurup insanın ekrana çıkarıldığı evlilik programları. Siz, Meclis Araştırma Komisyonu tarafından ‘’Medyanın dili, evlilik programları ve dizilerin ailelere etkileri konularında ‘’uzman’ ‘olarak çalıştaya davet edilmiş ve yine bir uzman olarak konuyla ilgili çalışmalar yapmış bir isimsiniz .
Nedir bu evlilik programı gerçeği? Hakikatten samimi bir evlilik yolculuğu çıkar mı buralardan sizce? İnsanların bu programlara katılma ve izleme dinamiği nedir?
NEREDE TANIŞTIĞIN DEĞİL ,KİMİNLE TANIŞTIĞIN ÖNEMLİ…
İlk kitabım “unutmak mı affetmek mi” de evlilik programlarını bir bölüm olarak ele aldım. Hatta anket çalıştım.
Ben evlilik programları konusunda iki yüzlülük olduğunu düşünüyorum. İzlemeyenlerin zaten umurunda değil. Bari izleyenler ise bu kadar ateşli eleştirmesin. Zaten izlenmezse doğal olarak kalkar. sonuçlarımı da ekledim. Sonuç: zararlı ve kaldırılmalı diyenlerin %99 u günde en az bir kez izliyor. Esasen, nerede tanıştığından çok, kiminle tanıştığın önemlidir. Evlilik programında tanışmak, çok absürt değil. Sorun kişiyi yeterince tanımadan ve yapımcının zorlaması ile bir an evvel evlenmeye sürüklenmesidir. Çoğu yapımcı sırf skor ( biz daha çok evlendiriyoruz) için adaylara baskı yapıyor. Oysa 1 çay içmeyle 3 dakikalık sohbetle koca bulunmaz. Evlilik programları ve kısmetini tanıma programları aslında belli normlara göre sürdürülse “fırsat ve imkanı olmayanlar “ için faydalı olacaktır.
EVLİLİK PROGRAMLARI BU ÜLKENİN BOŞANMASINIDA AHLAKINIDA ÇOK DEĞİŞTİRMEDİ. PROGRAMLAR BİZİM GENETİĞİMİZE KÜLTÜRÜMÜZE ŞEKLEN UYMADIĞI İÇİN ELEŞTİRİYORUZ…
Lakin programlar, katılanların egolarını yarıştırdığı, birbirini küçümsediği, aynı anda bir kişinin bir çok kişiyle flörtleştiği bir karmaşık yapıya dönüştü. TBMM araştırma komisyonunda bu konuda daha çok denetim yerine formal bir yapı önerdim. Adayların ekranda kalma süresi, aday tanıtım şekli, paravanın hiç olmaması gibi. Evlilik programları, bu ülkenin boşanmasını da ahlakını da çok değiştirmedi. Sanki bu programlardan önce çok mu değişikti her şey. Sanki “kurban “ gibi.. lakin programlar bizim kültürel genetiğimize şeklen uymadığı için çok eleştiriyoruz. Yoksa izleyenlerin büyük çoğunluğu sadece dedikodu yönünü ve mahrem merakını gideriyor.
Yazmış olduğunuz iki kitabınız var ‘’Düşündüğün gibi değil’’ ve 2. Kitabınız Unutmak mı Affetmek mi? Kitaplarınızdan bahsedebilir misiniz bize? Okuyucu bu kitaplarda neler bulur? gözlemler? İçerikten söz eder misiniz?
• Kitabım unutmak mı affetmek mi ,ilişkiler üzerine. Bir ilişki veya evlilikte yaşanan veya yaşanması muhtemel her sorun için, kültürümüze ve sosyal yapımıza uygun, uygulanabilir çözümler ve analizler ile dolu bir kitap. Aldatma, kıskançlık, güç savaşı, ayrılma vb.. tüm konularda kendi terapistiniz olacaksınız. Yeni baskısı sürekli devam ediyor. Dünyanın her yerinden ciddi derece dönüşler alıyorum. Sanırım ilk defa bu kadar net çözümlü bir kitap piyasaya çıktı.
‘’OKURLARIMIZ ARTIK UMUT SATAN,TEORİK VE KENDİSİNE UYMAYAN KİTAPLARDAN SIKILMIŞ …DAHA ÖZGÜN KISA –NET ARAYIŞLAR İÇİNDELER’’…
2.kitabım “düşündüğün gibi değil” de ise bireysel sorunlarımıza çözüm için yol haritası sunan bir kitap. Değersizlik, mükemmeliyetçilik, aşırı fedakarlık, hayır diyememe “ vb gibi bir çok sorunun nedenleri ve çözümleri için uygulanabilir çözümler içeriyor.
Okurlarımız artık umut satan, teorik ve kendisine uymayan kitaplardan ve çözümlerden sıkılmış.. daha özgün ve kısa-net arayışlar içindeler ben de iki kitabımı bu yönde yazdım.
Ezber bozan ve hakikatten samimi bir üslubunuz var. Bu açıdan farkınız çok net gözlemlenebiliyor. Bu sebeple okurlarınızla aranızda çok sağlam bir köprü var bence …
Kitaplarınız dışında okurlarla, kitlelerle buluştuğunuz noktalar var. Yazdığınız makaleleri takip ediyorum ve çok kişide takip ediyor benim gibi . Serhat Yabancı’ nın faydalı ve uzman gözünden değerlendirilmiş ustalıklı yazılarına kitapları dışında okurları nereden ulaşabilir?
Sosyal medya hesaplarımdan mümkün olduğunca geniş takipçi kitleme ulaştırmak istiyorum. İnanın her sabah, “hocam 4 gözle bekliyoruz paylaşımlarınızı” diye mesajlar alıyorum. Hatta şehir dışında olduğumda merak edip mail atan ve arayanlar oluyor. Neden bugün yazmadınız diye. Facebook.com/serhatyabanci, www.serhatyabanci.com ve instagram.com/serhatyabanci hesaplarımı takip edenler, tüm ve günlük yazılarımı okuyabilirler.
Sadakatsizlik evlilik tarihi kadar eski bir şey hatta belki de evlilikten bile eski. İnsanlık tarihi boyunca karşılaşılmış çetrefil konu erkek yada kadın bilinen vakalar genellikle erkekler üzerinden konuşulur özellikle toplumumuzda; bu sebeple sormak isterim: evli bir erkek kendisini seven ailesini bir arada tutmaya çalışan eşini neden aldatır?
Aldatmanın haklı veya makul nedeni olmaz. Ya iyileştirirsin ya da bitirirsin. Aldatma bir seçenek değildir. B u nedenle aldatma aldatanın kişisel bir eylemidir. Lakin bu böyleyken herkes iyileştirme veya bitirme cesaretini gösteremiyor. Bazı nedenler, ya bencil ya bağımlı insanlar için aldatma nedeni olabiliyor. Erkeğin aldatması, çoğunlukla cinsel olarak gerçekleşiyor. Eğer cinsellik aynı kişiyle sık sık yaşanıyorsa zamanla duygusallık da oluşuyor ve kopuş başlıyor. Diğer yandan erkek, hükmettiği egosunu okşayan kadın ile ulaşamadığı kadına ulaşmak için aldatmaya yöneliyor. Bu tamamen erkeğin bir seçimi. Evliliği sorunsuz giden bu tip erkekler, hormonlarıyla aldatmaya sapabilir. Burada belki bir eleştiri olacak ama , Türk kadını evlendiğinde ev anne rolünü çok fazla ön plana çıkarıyor. Bu rolü ise en çok cinselliği vuruyor. Diğer yandan erkek, kendisiyle güç savaşına giren kadını, aşırı boyun eğen kadını ve kendini üstün gören kadını aldatıyor.
Peki kadın aldatmaları da var. Bir kadının ancak duygusal ihtiyaçlarından dolayı sadakatsiz olabileceğini düşünüyorum. Büyük bir yalnızlık yada ihmal edilmişlik olabilir. Magazin camiasında çok sık rastlanan bir öyküdür. Zengin varlıklı eğitimli ünlü biridir hatta çok saygın bir isimde olabilir. İnsanları bu noktaya getirecek içlerinde oluşan fırtına ve büyük bir gitme isteği mi ?
Evli kadın neden aldatır?
‘’KADIN ALDATMALARINDAKİ ESAS PARAMETRE DUYGUSAL VE İLETİŞİMSELDİR’’…
Kadının ihmal edilmesi, değersiz hissetmesi asla aldatmayı haklı kılmaz.. Aldatmaya sürüklemiş diyebiliriz. Lakin kadın aldatmalarındaki esas parametre duygusal ve iletişimseldir. İyi anlaştığı, değer gördüğü, sohbet edebildiği, beğenildiği kişiye doğru ilgisi kayabilir. Diğer yandan kocasını yetersiz, güçsüz gördüğü için de güçlü, koruyucu veya patronsu özellikleri olana yönelir. Kadının ihmal edilmesi, değersiz hissetmesi asla aldatmayı haklı kılmaz. Her iki cinsiyetin de aldatma nedeni farklı olsa da sonuç aynıdır. Nedenlerin farklı olması, aldatmayı haklı veya geçerli kılmaz.
Serhat Bey, sizin de bildiğiniz gibi biz kozmopolit bir toplumuz kentlerimizde bir bölgede oturan evli bir kadınla atıyorum bir Sultan beyli yada ne bileyim Bağcılar ile Nişantaşı Cihangir kültürü bakış açısı farklıdır. Homojen bir yapımız yok kent kültüründe . Örneği kendimden vereyim Balkan göçmeni bir baba ile ( dedem ,babam İstanbul doğumlu). Annem ise Elazığlı bir Ailenin ataerkil ve geleneksel çizgideki boşanmaların çok rastlanmadığı bir eşrafının kızı. Eşim ise Yurt dışında doğup büyümüş ve o ülkenin vatandaşlığını tercih etmiş Avrupai bir insan hiç birimiz diğerimize uymuyoruz.
Doğal olarak birimiz için tercih olan bir ayrılık durumu diğerimiz için töre ölüm ve ceza olabiliyor. Değerler katılaştıkça danışanınızın sorunlarının çözümü daha da zorlaşıyor mu sizler için?
Türkiye de evlilik çekirdek değil geniş aile. Böyle olunca da bireysel bir seçmiş gibi görünen boşanma da ciddi sorunlar yaratmakta. İki tarafın evlilik veya boşanmaya karşı farklı bakış açısı, sorunların çözümünü tıkayabilir. Bir taraf boşanmayı özgürleşme olarak görürken , diğer taraf terk edilme veya kusurluluk olarak algılayıp direnç gösterir Ülkemizde evlilikler üzerinde anne-babaların ciddi beklentileri var. Kendi yaşlılıklarını çocuklarının evlilikleri veya torunları üzerine kurmak gibi amaçları var. Böyle olunca da “ her şeye rağmen” evlilikler artıyor.. Benzerlik ilkesi, evliliğin kalitesini de ömrünü de uzatır. lakin Farklılıkların olması çözümü her zaman engellemez. Çözümün kilidi, doğru iletişim ve uzlaşmaya açık olmaktır. İki taraf birbirini olduğu gibi kabullendiğinde ve o güce sahip ise farklılık renk ve zenginliktir.
Muhafazakar bir çerçevede yetişmiş ve üstelik ataerkil eşini bir psikoloğa, evlilik danışanına gelebilmeyi ikna edebilmiş görece varlıklı bir kadınımız meselesini daha mı ciddiye alır? Evliliği kurtarır?
Muhafazakarlık aslında terapi ile çelişen bir durum değildir. İnsanın her şeyi çözmesi, her şeyi tek bir yöntem veya bakış açısı ile çözmesi de mümkün değildir. Muhafazakar kadın terapi desteğinde ısrar ediyorsa evliliğini kurtarmak için olabileceği gibi canı çok yanıyor olduğu için de gelmek istiyordur. uzman desteği almak , evlilik, eş ve çocuklar için yapılan bir fedakarlık ve verilmiş bir çabadır. Ben her zaman boşanmadan önce bir uzman desteği alınmasını öneririm. Kesin karar verilmiş olunsa bile. Lakin artık muhafazakar kadınlar da evliliklerini kaliteli yaşamak, eşiyle güzel zaman geçirmek ve daha fazla paylaşımda bulunmak istiyor. Eski dönemlerdeki gibi sadece evde aktif olan bir kadın profili çok az.
Siz bir uzman gözüyle daha iyi değerlendireceksinizdir eminim evliliklerdeki’’ kültürel mozaik ‘’diyelim, çeşitlendikçe sorunlar ve yaşananlarda aynı çeşitlilikte fazlalaşıyor mu? Farklılaşıyor mu?
Kültürel ve ekonomik düzey arttıkça çiftin problemlerini çözmek kolaylaşır mı uzman açısından ? Eğer çiftlerin sorun çözme becerileri düşükse, her farklılık bir soruna dönüşür. Ne kadar farklılık ve sorumluluk varsa o kadar çatışma olur. Lakin iki taraf sorun çözme becerilerini iletişim yoluyla oturturlarsa farklılıklar asla soruna dönüşmez. Sorunun kaynağı ,tarafların kendi doğrularını dayatmaları, birbirinin sınırlarına ve özgünlüğüne saygı göstermemeleridir. Bu bakış açısı olduğu sürece, benzerlik de işe yaramaz. sürece, benzerlik de işe yaramaz.
KADININ GÜÇLÜ OLMASI BOŞANMAYI HIZLANDIRIYORSA KADININ EVLİLİĞİNİN YAPISINA BAKMAK LAZIM…
Kaldı ki aynı kültürden hatta akraba eşlerde bile boşanma yüksek iken, benzerliğin sorunu kesin çözeceğine inanmak güç olur. Eğitim, ekonomik güç, sosyalleşme ile evlilikte sorunlar daha çabuk çözülür. Oysa toplum, okuyan para kazanan kadının daha çabuk boşandığını düşünüyor. Meslek veya eğitim iyi bir şeydir. İyi bir şey ise kötü bir şey yaratmaz. Kadının güçlü olması boşanmayı hızlandırıyorsa, kadının evliliğinin yapısına da bakmak lazım. Olayı sadece paraya veya eğitime bağlamak, gerçekçi bir analiz değildir…
Bu gün sizinle yaptığımız röportajı okuyacak olan çiftler açısından çok faydalı olacağına inandığım bir çalışma gerçekleştireceğimizi düşünüyorum. Zaman ayırdığınız için teşekkürler…