YaşamSakin adımlarla rotasında yürüyor

Sakin adımlarla rotasında yürüyor

31.03.2009 - 00:35 | Son Güncellenme:

Ezginin Günlüğü’nün solisti Hüsnü Arkan’ın romanları, sadık bir okur kitlesi yarattı. Sözleri yazılıp başuçlarına iliştiriliyor...Sesine internette “Dörde bölseniz gene dört iyi ses çıkar” yorumları yapılıyor. Ama o hiç oralı olmuyor, sakin adımlarla devam ediyor yoluna...

Sakin adımlarla rotasında yürüyor

Fiberglas tekne ağır ağır ilerliyordu başka bir ülkeye doğru. İçinde üç genç adam vardı. Çeşme’den kalkmıştı tekne, karşı ellere, Sakız Adası’na gidiyordu. Siyasetin birleştirdiği üç adam oradan üç istikamete dağıldılar. Bir tanesinin rotası Amsterdam’a döndü.. Müziğe, edebiyata, gerçekten yepyeni bir hayata... Adı Hüsnü Arkan’dı.
İzmir’in Kınık kasabasında, 20 Mart 1958’de dünyaya gelir Hüsnü Arkan. Bir memur ailesinde. Babası Ekrem Arkan aynı zamanda CHP ilçe başkanı, annesi Sevim Arkan ev hanımıdır. İki de ablası vardır, Suna ve Sunay.
İçe dönük, utangaç bir çocuktur, pek arkadaşı yoktur. Politika ve müzik, evdeki ana konulardır. Babası cümbüş çalar, teyzeleri, dayıları güzel şarkı söyler, önemli günlerde sekiz on kişilik fasıllar kurulur evde, Hüsnü Arkan da kulaklarını dört açıp dinler. Ablalarına alınan müzik aletleri dönüp dolaşıp onun eline geçer hep. Mandolin, saz, ne bulursa tıngırdatır.

Hayatının gizli odası yazı
70’lerin başında Bergama’ya göçer Arkan ailesi. Okulda hep küçük ablasıyla yarışıp iyi notlar alan Hüsnü Arkan, onun üniversiteyi kazanıp Ankara’ya gitmesiyle serer dersleri biraz. Yazı, hayatının gizli odasıdır hep. Hikayeler uydurmayı, rüyalarını, hayallerini kaleme almayı sever.
Lisede şarkılar yazmayı dener, birlikte müzik yapabileceği arkadaşlarla tanışır. Utangaç çocukta ufak ufak sosyalleşme emareleri belirmeye başlamıştır artık. Ama müzik asla bir meslek gibi görünmez gözüne. Nitekim 1975 yılında, çizgisinin de iyi olmasına güvenerek Ankara Devlet Mimarlık Mühendislik Yüksekokulu’na girer.
Ancak siyasi örgütlenme çalışmaları ağır basar, çok gerilimli bir dönemdir, zaten okul da işgal altındadır, üç senenin sonunda tek bir dersi verebilmiş olarak bırakır mimarlık bölümünü Hüsnü Arkan. Geçimini sağlamak için sınıftan iki arkadaşıyla bir çizim bürosu kurmuş, müzikten de iyiden iyiye kopmuştur artık. Evlerinin pencerelerine tuğladan duvar örerek yaşadıkları, Bahçelievler’deki bürolarının bombalandığı, kurşunlandığı yılların ardından yeniden sınava girer ve kalkar İzmir’e gider. Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ne. 

Cezaevinden hastaneye
Nispeten daha sakin bir hayat, tabii ki gene siyaset... Ve 1982’de yakalanır son sınıf öğrencisiyken. Altı ay Buca Cezaevi’nde, eski bir davadan ötürü sekiz ay da Bergama Cezaevi’nde yatıp çıkar ve tam normal hayatına dönecekken hiç beklemediği bir şekilde 5 yıl ceza yer 141. maddeden, örgüt üyesi olmaktan.
Artık kaçak hayat başlar onun için. Önce iki yıl İstanbul’da teknik ressamlık, grafikerlik yaparak yaşar, ardından da yurtdışına gitmeye karar verir. Üç arkadaş Çeşme’den açılırlar denize. Sakız Adası, Rodos ve Atina’daki mülteci kampı...
Ancak Hüsnü Arkan’ın Yunanistan günleri, hastanede bel fıtığından yatarak geçer. Sekiz ay sonra da gene artık siyasi mülteci olan küçük ablasının peşinden Hollanda’ya gider. Yeni bir sayfa açılmaktadır artık hayatında. Gecikmiş bir müzik sayfası...
Amsterdam’da şarkılar yazmaya başlar yeniden... Kendisi “Tabii amatörce şeyler” deyip geçse de, aralarında bugünlere kalacak “Sardunya”, “Beyrut” gibi parçalar vardır. Dernekten de politikadan da uzaklaşır zamanla. Başka sorulardır artık kafasını kurcalayan ve kendi yoludur aradığı.
Hezarfen diye bir müzik grubu kurup yedi yıl Brüksel’de, Berlin’de, Hamburg’da, Hollanda’da konserler vererek hayatını sürdürür. Ama hiç ‘oralı’ olmaz, hep bir gün dönmek vardır kafasında. Turgut Özal’ın 141. maddeyi kaldırdığı sene, o dönüş hazırlıklarına başlamışken, daha eskiden tanıdığı Ezginin Günlüğü’nden Nadir Göktürk gelir Amsterdam’a. Elemanlar dağılmış, bir tek Göktürk kalmıştır grupta. Birlikte devam etmeye karar verirler ve Hüsnü Arkan apar topar İstanbul’a dönüp Nadir Göktürk’ün evine yerleşir. Ezginin Günlüğü’nün de tam kalbine tabii.
Artık şiir bestelemekten ziyade kendi sözlerini söyledikleri, solistin de, enstrümanların da değiştiği yepyeni bir Ezginin Günlüğü vardır ortada. Kimine göre grubu bitiren, kimine göre de yeniden doğuran adamdır Hüsnü Arkan. 

Konserlerine zorla çıkan bir solist!
Askere gidip gelir ve grup 1993’te yeni dönemin ilk albümü “İstavrit”i çıkarır. Ama Ezginin Günlüğü asıl ‘patlamasını’ iki yıl sonraki “Oyun” ile yapar. Ortalık, sözü Hüsnü Arkan’a, müziği Nadir Göktürk’e ait “Düşler Sokağı” ile yıkılırken, grup ilk ve son kez 100 bin satış rakamını aşar. Tutucu dinleyiciler için bir ‘popülistleşme’ tehlikesidir bu ya, Ezginin Günlüğü duruşunda bir şey değiştirmeyerek savar bu endişeleri. Zaten ortada en belirgin özelliği utangaçlık olan, övüldüğünde başını öne eğen, kokteyller, açılışlar şöyle dursun, neredeyse kendi konserlerine bile zorla çıkan bir solist vardır.
Bundan sonrasını kendisi “gerisi tekdüze bir hayat...” diye özetlese de, aslında müthiş zengin yıllar birbirini izler. Her yıl bir albüm yapar Ezginin Günlüğü bir kere. “Ebruli”, “Hürriyete Doğru”, “Aşk Yüzünden”... Ve diğer taraftan Hüsnü Arkan’ın gizli dünyasından bir koridor daha ziyarete açılır: 1998’de ilk romanı “Ölü Kelebeklerin Dansı”nı çıkarıverir. Öylesine, çok sıradan bir şey yapıyormuş gibi gene. 

‘Çeyrek’ asır geride kaldı
Ardından iki roman daha: “Menekşeler Atlar ve Oburlar”, “Uzun Bir Yolculuğun Bittiği Yer”  ve bir de şiir kitabı: “Hiçe Doğru”. O kadar sessiz sedasız ki, çoğu Ezginin Günlüğü dinleyicisinin bile haberi olmaz solistlerinin aynı zamanda romancı olduğundan...
Grup, 25.yılını Sezen Aksu’dan Bülent Ortaçgil’e, Levent Yüksel’den Candan Erçetin’e birçok ünlü ismin onların şarkılarını söylediği “Çeyrek” albümüyle kutlarken, Hüsnü Arkan da yeni bir romanla veda etti 2008 senesine. “Uyku” adlı fantastik bir roman bu ve aslında Arkan’ın Amsterdam’dayken yazdığı ilk metin. Tabii ki çok oynamış üzerinde ve ancak karar vermiş yayımlamaya.
Hâlâ kuşkuları var, yaptığı her şeyle ilgili. Romanları sadık bir okur kitlesi yarattı, sözleri yazılıp başuçlarına iliştiriliyor, sesi internette “Dörde bölseniz gene dört iyi ses çıkar” gibi övgülere maruz kalıyor. Ama Hüsnü Arkan hâlâ ‘emin değil’.
Belki de mesele burada zaten. Kıt yetenekleriyle tez zamanda “Ben oldum” noktasına gelenler memleketinde her yaptığını beğenmeyerek ilerlersen, her sefer yeni bir taş koyabiliyorsun eskisinin üstüne. Ve ortalık senin sözlerinle, “Sigaramın dumanına sarsam, saklasam seni...” diye çınlarken mesela, sen oralı olmayıp gene aynı sakin adımlarla devam ediyorsun yoluna... Yeni şarkılara, yeni şiirlere, yeni romanlara doğru...

Vücut Kitle İndeksi Hesaplama

Sağlığınızı kontrol altında tutmak için Vücut Kitle İndeksi (VKİ) hesaplama aracını deneyin!

VKİ HESAPLA
KEŞFETYENİ
Pankartı görünce dayanamadı! Hemen sahneye çağırdı
Pankartı görünce dayanamadı! Hemen sahneye çağırdı

Cadde | 22.04.2025 - 19:58

Adı gibi her yaptığı olay olan Hadise, yurt dışı konserlerine devam ediyor. Konserde bir hayranının gösterdiği pankarta kayıtsız kalamayan Hadise, harekete geçti.

Yazarlar