Ancak bilincimizde yaşanan bir sıçrama ile gelişiriz
Sevgili okurlar, astroloji söz konusu olduğunda ışık, bilinç ve geometri birbiri ile yakından ilişkilidir. Astroloji görme kavramı üzerine inşa edilmiştir. Nitekim “horoskop” kelimesi “zamanın gözlemi” anlamına gelir. Hora Yunanca zamana, skopos ise gözlemciye karşılık gelir. Gözlem ise doğrudan ışık ile alakalıdır. Astroloji, astronomi Sanskritçede, Hint dilinde Jyotisha ışığın bilimidir. Görmek ise farkına varmaktır. Ancak farkına vardığımız şeylerin bilincinde oluruz. Horoskop (horoskopos) aynı zamanda Helenistik astrolojide yükselen burca karşılık gelir ki bu belirli bir anda, doğu ufkunda görülen, yükselen sembol anlamındadır. Bir başka deyişle bizim bilincimize doğan şeye işaret eder.
Astroloji aynı zamanda sayılara, geometrik ilişkilere başka bir deyişle şeyler arasındaki ilişkilere dayalıdır ve bu kavram astrolojinin temelini oluşturur. Zira sayılar aynı zamanda açıları, burçlar ve gezegenler arasındaki ilişkileri açıklar. Örneğin 2 sayısı karşıtlığın, düalitenin, 3 sayısı mükemmelliğin, uyumun işaretidir. 360 dereceyi ikiye böldüğümüzde karşıt (180 derece) açıyı, üçe böldüğümüzde üçgen (120 derece) açıyı buluruz. Doğal olarak 12 burcun hepsi belirli ilişkiler içinde düzenlenmişlerdir, rastgele bir sıralama içinde değildirler. Bu noktada bize önemli bir farkındalık sağlayabilecek bir durum ile karşılaşırız.
Bilinç sıçraması
Yan yana olan burçlara bakarsanız, bu burçların aslında birbirleri ile son derece tezat ama birbirini tamamlayan unsurlar içerdiğini fark ederiz. Burçlar evrendeki tüm varoluşu, bu varoluşun nasıl kademe kademe birbirini takip ettiğini ve dolayısı ile insan bilincinin farklı aşamalarını anlatır. Yan yana olan burçların arasındaki ilişkiye daha yakından bakmanızı öneririm. Balık-Koç, Koç-Boğa ya da Boğa-İkizler, burçlar arasındaki bu ilişkide 30 derece söz konusudur ki, 30 derece farkındalık yaratan, bilincimizde büyük bir sıçrama yaratan gelişmeyi gösterir. Aslına bakarsanız, yan yana olan burçlar birbiri ile hiçbir şey paylaşmıyor gibi gözükür. Hatta karşıt burçla ilişkiden dahi daha zor bir ilişkiyi temsil eder. Nitekim Helenistik astrolojide yan yana olan burçlar birbirlerini göremezler yani temel bir açı oluşturamazlar. Yukarı da değindiğimiz gibi açılar görme ilişkisidir. Örneğin Balık-Koç arasındaki ilişkiyi ele alalım. Birisi su diğeri ateş elementindedir, birisi değişken, diğeri öncüdür, birisi dişi, diğeri erildir. Kısaca aralarında hiçbir bağ, ortak bir yön yoktur. Halbuki karşıt durumda olan Balık ve Başak arasında, pek çok ortak bağ yani zemin söz konusudur, bu nedenle karşıt burçlar aslında birbiri ile taban tabana zıt durumları göstermez, tam tersine belirli bir anlam eksenini anlatırlar.
Peki yan yana burçlar arasındaki ilişkiyi nasıl anlayabiliriz ? İşte tam da aradığımız şey budur: bilinç sıçraması. Farkındalığımızdaki sıçrama hemen kendiliğinden meydana gelmez. Bilincimizde belirli bir yoğunluğa ulaştığımızda, belirli şeyleri iyice kanıksadığımızda, farklı nedenlerle, bu kimi zaman ani bir uyanış, kimi zaman hafif bir hatırlatma ya da ani bir olay, hatta travma ile de gerçekleşebilir. Yan yana olan burçlar arasında böyle bir geçiş söz konusudur. Balık’ta fedakarlık, sınırları kaldırma, vazgeçme ve kabullenme vardır ancak hayatımızda bu yönde bir doyum ya da yoğunlaşma söz konusu olduğunda ve kendimizi bu bilinç içinde artık tükettiğimizde bir sonraki bilince atlama farkındalığına, yani bir bilinç sıçramasına geçeriz. Bu durum uzun yıllar, nerede ise bir hayat alabilecek bir farkındalıktır, örneğin Balık’ta iradesini teslim eden ve sürekli bir kabullenme yaşayan bilinç, Koç’a sıçrayarak kendini yeniden tanımlamak, iradesini ortaya koymak ve sınırlarını yeniden belirlemek durumunda kalır. Yan yana olan tüm burç bu şekilde birbirine bağlıdır ve bu geçişler arasında çok önemli hayat dersleri vardır.