İkilik ilkesi hayattaki tatminimiz konusunda önemli ipuçları veriyor
Hayata belirli donanımlar, kapasiteler ve aynı zamanda farklı çevresel koşullarla geliyoruz. İçine doğduğumuz aile, ülke kaderimizin kaçınılmaz bir parçası gibi gözükse de, geçen yıllar içinde, kendimizi ve içinde yer aldığımız dünyayı daha iyi anladıkça, hayatımızda yer alan şeylerin rastgele olmadığının farkında varıyoruz. Hayat bir oyun planı sunuyor ve elimizde bazı imkanlar ve aynı zamanda aşmayı istediğimiz durumlar, mücadeleler duruyor. Bununla birlikte, hayattan ne istediğimiz konusunda bazılarımız daha net olabilirken, bazılarımızda karar vermekte bocalıyorlar ya da karar verseler de, kendilerinden tam emin olamayabiliyorlar.
Astroloji’nin, özellikle eski kaynakların bu konuda dikkat çekici ve oldukça pratik bir yaklaşımı var. Neredeyse herşey zıtlık ya da dualite ilkesinde gizli. Dualite hayatımızın her alanına gizlenmiş bir anahtar olarak duruyor. Hayatımız hakkında karar vermek ve belirli seçimlerde bulunmak bile bu karşıtlık ya da dualite ilkesinden geçiyor. Bu zıtlık ilkesi ile daha ilk anda karşılaşıyoruz. Örnek olarak, gece ya da gündüz doğmuş olmak. Astrolojik bilgilere göre, gece ya da gündüz doğmak arasında belirli farklılıklar ve imkanlar söz konusu. Gece, dişil ve daha sübjektif değerlendirildiği için, gece doğanların hayatında öncelikle Ay’ın nasıl bir konumda olduğuna bakmak gerekiyor. Bunun yanı sıra, diğer geceye ait gezegenler olan Venüs ve Mars’ın durumunu da ele almak önem kazanıyor. Ay doğrudan yuva kurmak, aile ve aidiyetle yakından ilişkili bir güç, bu nedenle gece doğanların hayatında, onları temellendiren güçler özellikle yaşadıkları deneyimleri daha yakın, daha subjektif atmosfer içinde, bunun başında aile ve yakınlar geliyor, değerlendirmek, kendi özel hayatlarını, kendi bireysel tatminlerini gerçekleştirmek önem kazanıyor.
Gündüz doğanların haritasında ise baş aktör Güneş. Güneş bilinçli farkındalığı, eril gücü ve dış dünyada bir şeyler yapma ve kendini gerçekleştirme, adını yazmakla, dikkat çekmekle ilişkilidir. Dolayısıyla gündüz doğanların hayatında aileden çok kariyer, dış dünyadaki hedefler önem sırasında öne geçiyorlar. Bunun yanı sıra diğer kariyer gezegenleri olan Jüpiter ve Satürn’ün durumunu da göz atmak gerekiyor. Bu noktaya kadar problem yok ancak astrolojik haritamızda sözünü ettiğimiz gece ve gündüz gezegenlerinin konumu her zaman bu kadar net ve kolaylaştırıcı olmuyor. Örnek olarak, gece doğmuş bir kişinin haritasında Ay’ın 12. evde ya da zor sayılan 6. ya da 8. evde yer alıyor olması ve özellikle de eril bir burçta durması, bu kişinin ev ve aile hayatında, sevdikleri ile daha tatminkar bir hayat kurmasını zorlaştırabiliyor. Benzer biçimde, gündüz doğan bir kişinin Güneş’inin yine bu evlerde, dişil bir burçta yer alıyor olması, aradıkları tanınma, güç ve dış dünyada bir yer edinebilme arzusunun önüne belirli engeller koyuyor olabilir.
Astrolojik haritamızı incelerken, bu gece/gündüz ayırımına özellikle dikkat etmeliyiz. Zira bu ayırım hayatta bize tatmin, kendini gerçekleştirme ve mutluluk kaynaklarımızı bulmamız açısından önemli bilgiler vermekte. Yine dikkat çekici bir biçimde, gece haritasında gündüz gezegenlerinin, gündüz haritasında ise gece gezegenlerinin köşe evlere gelmesi karmaşık durumlar ve huzursuzluklara yol açıyor. Bu bir bakıma, sanki yapmak istediğimiz yemekle ilgili gerekli malzemeler yerine, bize başka malzemeler verildiğini ve dolayısıyla un olmadan ekmek yapmaya çalıştığımızı anlatıyor gibi. Kuşkusuz farklı malzemelerle de ilginç şeyler yapabiliriz. İşte bu durumda, hayatta ne yapmak istediğimiz konusunda daha farkında, daha bilinçli olmanın önemi ortaya çıkıyor.