Astroloji öğrenenlere yeni bakış açıları
Doğum haritamız, hayat yolculuğumuz ve kapasitemiz hakkında çok şey söyler. Ancak insanın kendi önündeki görememesi, kendini anlayamaması çok doğaldır. Özellikle de belirli bir yaş grubunda, 35’in altında olanlar, henüz kendi hayat hikayelerini anlamlı bir yere oturtamayabilirler. Zira kişisel planda keşfedilecek daha çok boyutumuz vardır. Genellikle bu yaştan sonra alacakaranlık başlar ve 40’lara doğru kendimizi, hayat hikayemizde bizi meşgul eden kalıpları daha iyi fark etmeye başlarız.
Astrolojik haritamız durağan bir şeymiş gibi gelebilir ancak o aslında, sadece doğum anındaki gökyüzünün bir görünümüdür. Bir başlangıç noktasıdır ancak o başlangıcın gerisinde de pek çok bilgi vardır. Hayat eksiklerimizi fark ederek kendimizi yeniden keşfetmeye, kendimizi yeniden öğrenmeye yöneltir. Sürekli bir varoluş ve kendimizi gerçekleştirme sürecindeyiz. Bu süreç bilincimizdeki boşlukları, zayıf yönlerimizi açığa çıkarır ve her durumda gölgelerimizle karşılaşırız. Doğum haritamızdaki dinamikler, örneğin bir gezegenimizin zor bir evde olması, bir elementimizin eksikliği, bir gezegenin yaptığı sert açılar, haritamızda belirli alanların boş kalması, yükselen burç yöneticimizin yükseleni görmeyen (6., 8. ve 12. evlerde olması) bir yerde olması, gezegenlerin sahip oldukları asaletler bize farklı mücadeleler ve dolayısı ile kişisel gelişim yolları çizerler. Her zaman eksik olduğumuz alanlarda mücadeleye davet ediliriz. Kiminin özgüven eksikliği (Güneş) kimisinde ailesel, duygusal yaralar (Ay), kimilerinde kendini ifade etme, iletişim (Merkür), özdeğer ve ilişkiler (Venüs), cesaret ve karar alabilme (Mars), hayata bakış açımız, inançlarımız, fikirlerimiz (Jüpiter), kimi zaman da sorumluluklar, ödevler (Satürn) alanında, çoğu zaman bunların bir kombinasyonu olacak şekilde, bir müfredatımız vardır.
Doğum öncesi tutulmanın önemi
Hayat temalarımızı ve bizi sürekli meşgul eden temaları anlamak için doğum öncesinin önemi büyüktür. Ruhun Yolculuğu kitabımda detaylı şekilde anlattığım gibi, bu hayata boş değil, belirli kalıplarla, hatta belirli bir hikaye ile doğarız. Bu hikayeler biz doğmadan önce, daha annemizin karnında iken gerçekleşen Güneş tutulmasının burcu ve doğal olarak, tutulma haritası ile doğrudan ilişkilidir. Zira hepimiz belirli döngüler içine doğarız. Bu yönde bakıldığında, Işıkların (Güneş ve Ay) ilişkisi çok önemlidir. Bz doğmadan önce gerçekleşen Güneş tutulmasının burcuna özellikle dikkat ediniz. Bu burcun anlattığı temalar tüm hayatımız boyunca bir şekilde karşımıza çıkarak, kendilerini tekrar ederler. Karşılaştığımız önemli sorunlar, olaylar ya da neden diye sorduğumuz konularda bu burcun çok önemli bir izlek yarattığını söyleyebiliriz.
Örneğin tutulmanın Yengeç ise bu temalar aile, duygusal paylaşım, hassasiyetler üzerine iken, Terazi tutulması evlilik, ilişkiler ve denge arayışının hayat hikayemizde ağırlıklı bir yeri olduğunu gösterecektir. Doğum haritamızı daha iyi okumak ve anlamak için, doğmadan önceki Güneş tutulmasının burcu ve yöneticisinin nerede olduğuna özellikle dikkat etmeliyiz. Yine örnek vereceksek, bu tutulma Oğlak burcunda olmuş ve Oğlak haritamızda 4. Evde yer alıyor ise, hayat hikayemizde sorumluluk almak, somut konular, ödevler ve sınırlamalarla karşılaşmak teması özellikle ailevi alanda, toprak ya da ülke ile ilgili alanlarda daha belirgin hale gelecektir. Buna ek olarak, haritamızda Satürn hangi burçta ve evde yer alıyor ise, sözünü ettiğimiz sorumluluklar ve yüksek hedefler, ilgili burç/ev üzerinden kendini daha fazla gösterecektir.
Astrolojiye yeni başlamış kişiler sınırsız sayıda bilgi ile karşılaşırlar ve bu nedenle de kolayca yollarını kaybederler. Astrolojik haritamızı bizi kısıtlayıcı özellikler, çerçeveler ya da sıfatlar olarak değil, bir süreç, doğumdan ölüme kadar devam eden bir gelişim çizgisi olarak görmek, anlamak daha faydalı olacaktır. Kendimizi belirli sıfatların içine sıkıştırmaktan çok hayat yolculuğumuzda bize yol gösteren bu işaretleri daha yaratıcı şekilde okuyabilir ve belki de gölgelerimizi daha yakından tanıyabiliriz.