Yaratıcı hayalgücünün bir ürünü olarak Astroloji
İnsan merakının ve yaratıcı hayal gücünün bir ürünü olan Astroloji aynı zamanda kültürel bir fenomendir. Uygarlıklar geliştirmiş oldukları evren anlayışını insanı merkeze alarak gökyüzüne taşıdılar. İnsanın her durumunu, kahramanlığını ve alçaklığını, fedakarlığını ve yıkıcılığını değişik hikayelerle gökyüzünde hikayeleştirdiler. Günümüzde hakim paradigma olan ve kökleri 17. yüzyılda René Descartes’ın madde ile ruhu birbirinden ayırması ile gelişen materyalist bilimsel anlayış karşısında bir hurafeye dönüştürülmeye çalışılan Astroloji’nin bu engizisyonvari infaz karşısında daha tarafsız ve çok yönlü bir bakış açısına ihtiyacı var. Öncelikle Astroloji’ye karşı bu düşmanca tutumun arkasındaki nedenlere bakmak gerek.
Bir yanda, Astroloji karşıtlarının, daha Astroloji’nin içeriğini ve hatta tarihini bile kavrayamamış olduklarını görmekteyiz. Kuşkusuz bu olumsuz tutum içerisinde, çuvaldızı başkalarına batırmadan önce iğneyi de kendimize batırmalıyız. Örnek olarak, günümüzde bırakın Astroloji eğitimlerini, düzgün bir temel eğitimleri bile olmayan pek çok kişinin kendisini astrolog olarak lanse ederek ortaya çıktıkları bir ortamda yaşıyoruz. Bu köşede detaylarını giremeyeceğim ama pek çok alt başlık sıralayabilirim.
Diğer yanda ise, Astroloji düşmanlığını son derece çarpıtıcı, yeterli araştırmayı yapmamış ve önyargılı tutumunu bile gör(e)memekte ısrarla devam ettiren bir tutumla karşı karşıyayız. Bunun en son örneği Tevfik Uyar’ın Astroloji’nin Bilimle İmtihanı kitabı. Kitabın başlığının “bilimle” ifadesini içermesine karşın, maalesef hiç de bilimsel olmayan, son derece eksik hatta gayri ciddi bir tutum içinde olduğunu görmek hiç zor değil. Öncelikle kitap o kadar önyargılı ve seçici bir formatta yazılmış ki adının hakketiği derinliği ve kapsamı taşıyamıyor. Tahmin edebileceğiniz gibi, herhangi bir konuda anlamlı bir eleştiri yapabilmek için, öncelikle o konu hakkında çok yönlü ve kapsayıcı bir kaynak araştırması yapmanız, konunun mümkün tüm cephelerine nüfuz edebilmeniz gerekir. Halbuki daha en başta kitabın kaynakçasına baktığınızda, son derece seçici, gelişigüzel, Astroloji alanında yapılagelmiş çalışmalara yer vermediğini görüyorsunuz. Tevfik arkadaşımız kitabının sonuna doğru sanki günah çıkartırcasına bir takım kabullenmelerde olduğunu görsek de bunun son derece kozmetik olduğu gözlerden kaçmıyor.
Söz konusu kitap sadece yetersiz bir kaynak taraması ile kalmıyor aynı zamanda tarihsel örneklerinde de sayısız çarpıtmalara giderek bilim tarihini de keyfi ve yüzeysel yorumlarla süslüyor. Örneğin Prof. Dr. Aydın Sayılı’nın Observatory in Islam kitabında açık bir şekilde yazmasına rağmen, Semerkant Gözlemevi’nin kurucusu Uluğ Bey’in öldürülmesini eksik ve seçici biçimde yorumluyor. Kitapta Astroloji üzerine yapılan değerlendirmelerde yine seçici bir tutum görülürken, Astroloji sadece gazetelerde popüler kültür içinde yer alan yazarların alaycı eleştirisi üzerinden genelleştirilmelerle yıpratılmaya çalışılmış. Bu seçici tutum o kadar bariz ki klişeleşmiş astroloji karşıtı argümanların, (ekinoksların kayması, 13. Burç gibi) bu konuda astrologların gerçekte neler dediğine bakmaksızın ele alındığını görüyoruz.
İşin en kritik noktası ise, Astroloji’nin bir toplum düşmanı ve yok edilmesi gereken bir zihniyet olarak bizzat dile getirilmesi. Bu tek tipleştirici, totaliter ve her şeyi sadece kendisinin bildiğini iddia eden katı materyalist tutumun (ki günümüzde esasında akademik alanda eleştirilmekle birlikte) ne kadar tehlikeli olduğunun açıklamaya bile gerek yok. Zira, herşeyi sadece materyalist bir planda, madde ile ruhu birbirinden tamamen ayrırarak açıklamanın yetersiz olduğunun neyse ki fazlasıyla farkındayız.