İşlerin yolunda gittiği zamanlarda kendimizi pek sorgulama ihtiyacı hissetmeyiz.
İşlerin yolunda gittiği zamanlarda kendimizi pek sorgulama ihtiyacı hissetmeyiz. Kendimizden fazlasıyla emin olduğumuz durumlarda olayları kontrol ettiğimizi düşünürüz. Böyle zamanlarımızda kendimizle de uyum içindeyizdir. Kuşkusuz hayat bir yolculuk gibidir ve bizler de gemimiz kaptanı olarak ani fırtınalarla, zorlu koşullarla karşılaşmak durumundayız. Belki bu noktada astroloji bizim için bir pusula görevi görebilir. Çoğunlukla bu durum önemli bir karar anında, seçimlerle karşılaştığımızda önem kazanır. Eğer kendimizi çıplak biçimde tanıyabiliyorsak problem yok ancak hepimiz kendi içimizdeki çatışmaların, birbiri ile bağdaşmayan, hatta zıt düşen psikolojilerin de sahibiyiz.
Bir ayna gibi düşünüldüğünde astrolojik haritamız hayat temalarımız, eğilimlerimizle ilgili önemli bilgiler, bize rehberlik edebilecek imkanlar sağlayabilir. Kişisel açmazlarımız, kilitlendiğimiz yerler bizi uzun yıllar uğraştırıp alı koyabilir ve kuşkusuz her yaşın ve devrenin hayatımızda farklı bir yeri vardır. Hepimiz tıpkı bir ağaç gibi, zamanla büyür, meyve verir ve olgunlaşırız. Ancak bizi test eden koşulları anlayabildiğimiz ve bu yönde seçim yapabildiğimiz ölçüde kendimiz için anlam ve tatmin ifade eden sonuçlara varabiliriz. 30 yaşına kadar olan dönem hayatımızın henüz çok şekil almamış, ham halini anlatır. Aslında kendimizi tam olarak tanımamız ve anlamamız, 40’ından sonra, hatta 50’li yaşına kadar bir süreçte gerçekleşir.
Kendimizi anlamak aynı zamanda kendi çelişkilerimizi anlamayı ve bunları aşmayı gerektirir. Ancak astroloji buna tek başına pek yardımcı olamaz. Astroloji’yi bir çare olarak değil, bize yardımcı olabilecek bir rehber gibi değerlendirmeliyiz. Kendi içimizdeki açmazlardan, huzursuzluklardan söz etmiştim. Örnek olarak, haritasında hava elementinin ağırlıkta ama ilişkileri ve aşk hayatını anlatan Venüs’ü Akrep’te ve pek kolay olmayan, örneğin 12. evde olan bir kadını düşünelim. Haritasının genel tonunda hava elementinin baskın olması bu kişiyi hareketli, bağımsız ve canlı kılarken, hayata bakış açısında duygulara ve tutkulara pek yer vermeyen, daha hafif ve uçarı bir kişi ile karşı karşıyayız. Ancak konu yakın ilişkiler kurmaya, yakınlaşmaya geldiğinde devreye giren Akrep burcunda, 12. Evdeki Venüs, bu kişinin çözmesi ve anlaması gereken diğer, aslında pek farkında olmadığı, adeta kör noktasında kalan yönlerine işaret ediyor. Doğal olarak bu kişinin ilişkileri ile kendine pek fayda sağlamayacak eğilimler içinde olabileceğini görebiliriz. Kendi Venüs’ünü görememesi, rahat biçimde kullanamaması, aşkta ve arkadaşlıklarda kendi kendisine düşman olabilecek, yıpratacak tutumların, yanlış seçimlerin ve doğal olarak onu köşeye sıkıştıran deneyimlerin işareti olacaktır.
Kuşkusuz hepimiz, hayatımızın değişik alanlarında, ilişkilerimizde, kariyerde, ailevi konularda benzer sıkışıklıklar, ikilemler içinde olabiliriz. Belki buradaki amaç kişinin mutluluğunu engelleyen koşulları tanıması ile başlayabilir. Zira astroloji kendi başına problemlerimizi çözecek sihirli bir değnek değildir. Astroloji ile ilgilenen pek çok kişi kendini tanımadan, sanki sorunlarının hemen çözüleceği bir dönemin geleceğini düşünebilirler. Belki böyle bir dönem hiçbir zaman gelmeyebilir ancak bize aynalık edecek farkındalığa ulaşmak aynı hataları yapmamamıza yönelik en önemli adımdır. Eğer kendi kendimize kör isek, aynaların pek yararı olmaz, farkındalığımızı arttırdığımız zamanlarda astrolojinin bize sunduğu yararları daha kolay algılayabilir ve kendi kendimize yardımcı olabiliriz.