İçsel bir dönüşüm ve simya yaratmak durumundayız
Kısıtlamalar karşısında ümitsiz kaldığımızda, önümüzü göremediğimizde olumsuz duygulara çok daha kolay sürüklenebilir ve kendimizi çaresizlik içinde hissedebiliriz. Bir yılı aşkın bir süredir bir virüsün hayatımızı işgal ettiği, bizi hapsettiği, manen ve madden çok zor zamanlar geçiriyoruz. Adeta bir dünya savaşı içerisindeyiz. Gelecek yönünde bize ışık tutacak, moral verecek şeylere, özgürlüğe özlem duyuyoruz. Bu salgın hepimizi usandırmakla birlikte belirli kişilik tiplerini daha fazla zorluyor. İçe dönmek, izole olabilmek kimileri için daha alışılmış bir durum olsa da, pek çok yeteneğimizi köreltirken, bizi ruhsal anlamda zayıf düşürüyor. Ruh ve beden bütünlüğünü bir arada düşününce, tahammülsüzlük, öfke, kurban durumuna düşme ve umutsuz olmak bedenimizde de önemli izler bırakmakta.
Astrolojik açıdan bu ikisini bir arada gösteren en başta gösterge doğum haritamızda Ay’ın konumudur. Ay hem duygusal süreçlerimizi, hem de bedensel ritimlerimizi açıklar. Ay ruhu içine alan bir kap gibidir, kısaca bedendir. Zihinsel sağlığımız, akli dengemiz Ay ile ilişkilidir. Dolayısı ile, baskı ve ümitsizlik altında tahammülümüz gittikçe zorlanırken, öfkemiz hızla birikiyor olabilir. Öfke ve tepki ise Mars’ın ifadesidir. Kendi haritamızda Ay ve Mars arasındaki ilişkiyi anlamak öfkeyi yönetmek ve boşaltmak konusunda bize farkındalık sağlayabilir. Eğer haritamızda bu iki gezegen arasında açılar var ise, özellikle birleşme ya da sert açılar (kare ve karşıt) söz konusu ise daha tepkisel, hatta manik davranışlar geliştirebiliriz. Haritada Ay-Mars zor ilişkisi güvensizlik, duygusal dengesizlik ve kızgınlık konusunda kendimizi dengelememizin, aşırılıklara dikkat etmememizin çok önemli olduğunu gösterir. Öfke birikimi ve doğal yollardan boşalamayan bir öfke sonuçta bizi depresyona ve bedensel hastalıklara götürebilir.
Ay’ın Satürn ile olan açıları ise karamsarlık, duygusal bastırma, kasvet ve depresyonla ilişkilidir. Ay ve Satürn birleşme ya da zor açılar içinde olduğunda aşırı içe dönme, yalnızlık, duygusal reddedilme ve mutsuzluk öne çıkabilir. Eğer Ay haritamızda rahat bir evde değil ise, örneğin 6., 8. ya da 12. evde ise, bu koşullar daha belirgin olurlar. Satürn’ün yük getiren, ağırlaştıran, karanlığa yönelten bir yöne vardır. Ay gibi en hassas yönümüzü açıklayan ışığın Satürn’ün bakışı altında kalması, aynı Mars da olduğu gibi, duygusal kaynaklı hastalıklara yol açabilir.
Ne yapabiliriz?
Bu salgın sürecinde dengemizi korumak ve daha az zarar görmek için, bu iki gezegeni, Mars ve Satürn’ün dengeleyici yeni davranış kalıpları ve alışkanlıklar kazanmaya bakmalıyız. Öncelikle bu sürecin sürekli böyle kalacağı olumsuz düşüncesine kendimizi kaptırmamalıyız. Doğal süreçler her şeyin bir başlangıcı ve sonu olacağını bizi anlatmakta, bu nedenle ümidimizi tazeleyecek bir çaba içine girmeliyiz. Bedensel hareketlilik ve enerjimizi canlı tutabilmek büyük bir önem taşımakta. Böylece biriken öfkemizi ve engellenmiş duygumuzu dengeleyebiliriz. Ay beslenme ile doğrudan ilişkili olduğu için, beslenme düzenimizi gözden geçirmek ve doğal besinlere her zamankinden daha çok yer vermemiz gerekiyor.
Kendi içimize daha fazla dönmemiz bize kendi yeteneklerimizi keşfetmemiz konusunda da fayda sağlayabilir. Tıpkı bir gezegenin geri gitmesi gibi, bu izolasyon süreçlerinde kendimizle ilişkimizde daha samimi ve gerçekçi olabiliriz. Satürn’ün olumlu yüzü gerçekçi olabilme kapasitemizdedir. Bu süreçte motivasyonumuzu, kişisel isteklerimizi çok daha dürüst şekilde inceleyebilir ve içsel bir dönüşüme açık hale gelebiliriz. Jüpiter’in Balık burcuna ilerleyeceği 14 Haziran ile birlikte, kendimizi geliştirme ve hayata daha derin bir anlam ile bakabilme, şifalanma sürecimizi daha iyi hale getirebileceğiz.