Görünen o ki tüm dünyada ve Türkiye’de Tüp Bebek Merkezi sayısı hızla artıyor. Acaba günümüzde gebe kalmak geçmişe göre zorlaştı mı? Hatta gelecekte toplumu ciddi bir kısırlık tehlikesi mi bekliyor?
1990’lı yıllardan bugüne üreme sorunlarının iki katına yakın bir oranda arttığı bildiriliyor. Şu anda biliyoruz ki üreme çağındaki 6-7 çiftten birisi çocuk sahibi olmada sorun yaşıyor. Avrupa Bilim Kurumu (European Science Foundation) tarafından yapılan bir açıklamada son 50 yılda erkek sperm sayı ve hareketlerinin belirgin olarak azaldığı ortaya konuldu. Dünya Sağlık Örgütü de yakın bir geçmişte normal erkek sperm sayı ve hareket değerlerini aşağıya çekmişti.
Bu olumsuzluklara karşın sperm ve yumurtayı deney tüpünde birleştirerek yaşamı laboratuvarda başlatabilen ve milyonlarca insanın derdine çare olan Tüp Bebek gibi mucizevi bir tedavinin varlığına elbette şükrediyoruz.
Günümüzde normal yollarla bebek sahibi olamayan çiftlerin en çok tercih ettikleri yöntemlerin başında TÜP BEBEK tedavisi geliyor. Bu yöntemi denemek isteyen çiftlerin en çok merak ettikleri konu ise doğal olarak bu tedavi yönteminin sonucu. Acaba tüm bu uğraşların sonunda ne olacak? Bebeğimizi kucağımıza alabilecek miyiz?
Diğer bir deyişle tüp bebekte başarı oranı nedir? Başarıyı etkileyen faktörler nelerdir?
İlk söylenmesi gereken; size ait başarıyı temelde sizin özellikleriniz belirler. Bir çiftin Tüp Bebekteki başarı şansı o çifte ait kısırlık sebebi, yaş ve yaşam tarzı gibi bir dizi faktöre bağlıdır. Genel olarak, 35 yaşın altında tedavi başına gebelik oranı yüzde 50 civarında denilebilir. Bu şans 40 yaş üzerinde belirgin olarak azalır ve 45 yaşında bir bayan için ise istisnai durumlar dışında % 5'in altındadır.
Merkezlere sorulduğunda ise başarı oranlarını standart bir deneme başına % 40 ile 65 arasında belirtirler. Bu aslında eve bebek götürme oranı değil genellikle gebelik oranıdır. Verilen rakamların % 10-15 kadarı da düşük riski nedeniyle azalabileceğini unutmamak gerekir. Çünkü her gebe kadın için olduğu gibi Tüp Bebek tedavisiyle gebe kalan kadınların da belli bir oranda düşük yapma riskleri vardır.
Tüp bebek tedavilerinde başarıyı etkileyen elbette çok fazla faktör vardır. Bu faktörler temelde çiftin kendisine ve merkeze bağlı olarak iki grupta değerlendirilebilir.
Çifte bağlı faktörler:
Faktörler arasında en belirleyici olanları şunlardır:
Kadın yaşı
Kadının Yumurtalık rezervi ve hormon düzeyleri
Sorunun kaynağı ( erkeğe ve kadına bağlı bir veya birden fazla sorun varlığı )
Genetik ciddi bir sorun olup olmadığı
Hastanın tedavi sürecine uyumluluğu (dikkatli ilaç kullanımı, düzenli kontrollere gelmesi vs.)
Bir kadının doğurganlığı 35 yaşından itibaren önemli ölçüde düşmeye başlar. Yaşla birlikte azalan yumurta sayıları tüp bebek tedavisindeki başarıyı düşüren önemli bir faktördür. Yine, yumurta kalitesi ve döllenme oranları da 35 yaşından itibaren azalır. Bu konuda bireyler hakkında yorum yapmaya yardımcı birçok test vardır. Örneğin AMH testi özellikle elde edilecek yumurta sayısıyla ilgili bilgi verebilmektedir.
Her kadın 20 ve 30 yaşları arasında en doğurgan dönemini yaşar. Ancak doğa bazı kişilere daha cömert davranmış ve zengin bir yumurtalık kapasitesi vermiş, kimilerine ise daha adaletsiz davranmış ve hatta erken yaşlarda menopoz adayı yapmış da olabilir. Aynı durum erkekler için de söz konusudur. Bazı erkeklerin yüz milyonlarca spermi varken bazılarında neden çok az sperm sayısının olduğunun hatta hiç olmadığının açıklaması her zaman yapılamaz. Temelde genetik özelliklere dayanan bu adaletsizlik için günümüzde ne yazık ki yapılabilecek özel bir tedavi yoktur. Unutmamalısınız ki, günümüzde uygulanan tüp bebek tedavisi yeni yumurta ve sperm üretemez, ancak var olanları kullanır.
Anketlere ve araştırmalara göre kadınlar “nasıl olsa tüp bebek tedavisi var” diye değil ama “doğru adamı” bulmadıklarını düşündükleri için evliliği ve anne olmayı ertelemektedirler. Ancak bilimsel veriler ışığında kadınlara bu konuda tavsiyemiz mümkünse anne olmayı 40 lı yaşlara ertelememeleridir. 40 yaşından sonra her yıl işler çok daha zorlaşmaktadır.
Çiftlerin merkeze başvurmalarında gecikmelere ve bu konuda çekingen davrandıklarına da sıkça tanık olmaktayız. Bazen erkek kaynaklı olan bu çekingenlik bazen de kadınların jinekolog korkusundan kaynaklanabilir. Ama kendinizi rahat hissedeceğiniz ve size gerçekten yardımcı olabilecek bir hekime veya merkeze biraz detaylı bir araştırmayla mutlaka ulaşabilirsiniz. Yeter ki isteyin…
Özetle söylemek gerekirse; 1 yıla yakın bir süre korunmasız ilişkiye rağmen gebelik oluşmuyorsa mutlaka gecikmeden hekime başvurmalısınız. Eğer yaşınız 35 veya daha yukarı ise doğal gebelik için beklemeniz gereken süre en fazla 6 aydır. Sonrasında eşinizi yanınıza alın ve bu konuda uzman bir hekimi / merkezi ziyaret edin. Çünkü İlk değerlendirme öncelikle erkek üzerinden başlayacaktır. Çünkü sorunların en az yarısı erkeğe ait görünmektedir.
Erkek faktörü;
Kadın yaşından sonra, erkek sperm problemleri gebelik oluşumunu etkileyen en önemli faktördür. Problemler sperm içindeki DNA hasarına, bozulmuş sperm şekillerine azalmış miktara ve harekete bağlıdır. Bu sorunlar 50 yaşın üzerindeki erkeklerde daha sık görülür. Kadınlar annelerinden belli bir yumurta sayısı ile doğar ve bunu belli bir hızda tüketirler. Erkekler ise sürekli yeni sperm üretir. Ancak, erkek yaşı ilerledikçe sperm kalitesi bozulma olduğu, genlerinin bozulduğu da bilinmektedir. Dolayısıyla erkeklere de tavsiyemiz kadınlar kadar olmasa da baba olmayı çok geç yaşlara ertelememeleridir. Sonuçta yumurtayı dölleyecek sperm olduğuna göre spermle ilgili sorunun ne olduğuna bağlı olarak sonuçlar çok değişmektedir.
Merkeze bağlı faktörler
Tüp bebek merkezinin uyguladığı tekniğin ve seçtiği protokolün doğruluğu, deneyimli personelin ve konusunda uzman doktorların varlığı elbette çok önemlidir. Ama belki de en önemli faktör bebeklerin oluşturulduğu laboratuvar koşullarının kalitesi ve bu ideal koşulların sürekli denetimidir.
IVF uygulamalarının kalbi olarak nitelendirilebilecek tüp bebek laboratuvarı gerek çalışanlar, gerek kullanılan malzeme ve teknikler açısından sistemin başarısında en önemli faktörlerden birisini oluşturmaktadır. Önemsiz gibi düşünülebilecek küçük ayrıntılar dahi gebelik sonuçlarını belirgin düzeyde etkileyebilmektedir.
Sizin dışarıdan bakarak hangi laboratuvarın daha iyi olduğunu anlamanız elbette mümkün değildir ancak tecrübeli, uzun yıllardır hizmet veren ve çok sayıda hasta ile çalışan laboratuvarların bu konuda daha önde olduklarını düşünebilirsiniz.
Tedavi tüm beklentilere karşın başarısız olursa ne olacak ?
Tüp bebek tedavisi, çok değişik sorunların varlığında dahi gebeliği sağlayan oldukça etkili bir teknolojidir. İstatistiklere göre 3 deneme sonrasında toplamda % 85 civarında gebelik oranına ulaşılabilmektedir. Ancak elbette hiçbir merkez size bu konuda bir söz veya garanti veremez. Günümüzde bütün teknolojik gelişmelere karşın biyolojik olguların tüm detaylarının ve gebeliğin halen nasıl oluştuğunun tam olarak bilinmediğini unutmamalısınız.
Tedaviniz başarısız olduysa hekiminizle birlikte detayları tekrar en baştan gözden geçirip üzerlerinde konuşmalısınız. Belki bu aşamada ilk planda yapılmayan daha ileri testler ve detaylı araştırmalar yapılması gerekebilir.
Eğer aynı merkezde iki ya da üç deneme sonrasında halen sonuç alamadıysanız başka merkezlerle de mutlaka görüşmelisiniz. Bu o merkezin başarısızlığından olmasa da en azından sizin artık bir değişime ihtiyacınız olduğundandır.
Ve son olarak unutmayın, şans her zaman önemli bir rol oynamaktadır. Merkez olarak 10 yıldan fazla bir sürede edindiğimiz tecrübe göstermektedir ki inat eden, direnen ve umudunu yitirmeden denemelerine devam edenlerin çok büyük çoğunluğu sonunda bebeklerine kavuşmaktadır.
Merkezinizi, hekiminizi iyi seçin ve onlara güvenin.
Bol Bebekli günler dileğiyle…
http://www.tupbebek-istanbul.com
Doç. Dr. Selman Laçin
Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı
Medicana International Istanbul Hastanesi
Tüp Bebek ve Yardımcı Üreme Teknikleri Merkezi