Yüzyıllardır var olan pirinci muhteşem tasarımlarla buluşturan Shine&Fly markasının tek amacı, kuşaktan kuşağa geçecek, bir ömür saklanacak, üzerinde onca anı biriktirecek, mekan mücevherleri yaratmak!
"Nesnelere çok fazla anlam yüklenmemeli belki, ama ben yüklüyorum!" diyen markanın tasarımcısı ve yaratıcısı Çiğdem Demirhan, geçmiş dönemlerde yaşamış kadınların, onu etkileyen hikayelerinden yola çıkarak oluşturduğu çok özel koleksiyonunu, onun gibi el işçiliğine önem veren, farklı tasarımlar arayan ve bu ruhu yaşatmak isteyenlerle buluşturdu. Projenin çıkış noktasını, amacını ve gelecek planlarını keyifli bir sohbet eşliğinde konuştuk.
- Shine&Fly markasının yaratıcısı Çiğdem Demirhan kimdir? Projenizden biraz bahseder misiniz?
Çanakkaleliyim ben. Küçük şehir insanıyım aslında. O yüzden de yaptığım işlerde daha çok samimiyet arıyorum. Bu projenin çıkış noktası da tam olarak bu. Ama aynı zamanda tam zamanlı mimarım. O yüzden daha büyük işler, daha çok insanın görüştüğü işler, isteğim dışındaki işleri de yapıyorum. Shine&Fly markası, bu samimiyeti aradığım, kendimi çok tatmin ettiğim bir proje. Siz bir sehpa beğeniyorsunuz, sipariş ediyorsunuz. Sonra ben bu siparişi alıyorum, atölyeye iletiyorum ve atölyede günlerce emek harcanan bir iş çıkıyor ortaya. İşte o sırada siz artık benim hayatımda, o insanın hayatında ve o insanın hayatındaki insanın hayatında oluyorsunuz. Bu böyle zincir gibi, birbirimize dokuna dokuna gidiyor. Sonra siz bu sehpayı alıp gidiyorsunuz. Kendi evinize koyuyorsunuz. Sehpa sizinle 50 yıl yaşasa en az, size o 50 yılda neler ifade edecek, kaç kişi ona bakacak, onu görecek? İşte bana heyecan veren tüm bu duygular, projeyi hayata geçirmeme sebep oldu.
- Shine&Fly markası ne zaman ve nasıl doğdu?
Benim bu projeyi ilk çalışmaya başladığım tarih, geçen senenin haziran ayıydı. Neredeyse 1,5 yıl oldu. Ama o sırada ben başka bir yerde mimar olarak çalışıyordum. Bir yerde çalışırken, bu işe çok vakit ayıramıyordum. Üzerinden 1 yıl geçti. Geçtiğimiz temmuz ayında işten ayrıldım. Hazır işim yokken, bu projeye yoğunlaşmak istedim ve bu şekilde projem gerçeğe dönüşmüş oldu.
"İSTANBUL'DA 20 MİLYON EV VARSA, 20 MİLYONUN DA KAPISINDA AYNI TOKMAK VAR!"
"ÇÜNKÜ İNSANLARIN İNCE DETAYLARA AYIRACAK ZAMANLARI OLMUYOR!"
- Amacım mekan mücevherleri yaratmak diyorsunuz, size göre nelerdir bu mücevherler?
Shine&Fly markasının mottosu "mekan mücevherleri yaratmak". Tasarımlar hem mücevher değerinde olsunlar hem de yüzyıl yaşasınlar istiyorum. Tasarımlara sehpayla başladım ve 11 parçalık küçük bir koleksiyon hazırladım. Ama şimdi, şu sehpanın şöyle bir masası da, avizesi de olsa diyorum. Farklı olarak pirinçten tabak, dış kapı kulpları, zil yapmak istiyorum. Örneğin, 1 milyon dolara ev alıyorsunuz, sonra evin kapısına kapı kolunu Çağlayan'dan 25 TL'ye taktırıyorsunuz. Yani o evin hakkı, o kapı kolu mu? Hayır, bence değil. İstanbul'da 20 milyon ev varsa, 20 milyonun da kapısında aynı tokmak var. Böyle olmasın istiyorum. Bunlar para ile satın alınabilen şeyler nihayetinde. Ama parası olan da almıyor. Çünkü insanların ince detaylara ayıracak zamanları hiçbir zaman olmuyor. Bunlar gibi pek çok mücevher var aklımda ama projeye sehpalarla başladım. Sehpalar bana çok özel geliyorlar. Mesela sehpa aldığınızda, onu salonun en güzel yerine koyuyorsunuz. Koltuğun yanına ya da komidin gibi yatağın başına koyuyorsunuz. Her sabah kalktığınızda baş ucunuzda görüyorsunuz. Bu duygu da bana çok iyi geliyor.
- Markanın tasarım ve üretim sürecinden bahseder misiniz?
Sehpa koleksiyonunu dinlediğim, okuduğum, gördüğüm hikayelerden esinlenerek tasarladım. Üretim kısmında ise, bir sipariş geliyor ve ben bu siparişi atölyelere iletiyorum. Her parça teker teker kıvrılıyor, eğriliyor. Üretim süreci tamamen insan gücüne dayalı. Tasarımlar İstanbul'da, hayatı boyunca bu işi yapmış, çok kıymetli ustalar tarafından üretiliyorlar. Ama işin en acı tarafı, bu ustaların ve atölyelerinin her geçen gün tükeniyor olması. Bu işleri devam ettirecek yeni nesilden gençler yetişmiyor. İtalya'ya, Fransa'ya gittiğinizde, küçücük atölyelerin nesilden nesile çalışmaya devam ettiğini görüyorsunuz. Çünkü devlet ve halk bunları destekliyor. Sanata yatırım yapılmasına insanları teşvik ediyorlar. Bizim kültürümüzde bunlar önemsenmeyen, aşağı görülen işler. O yüzden de bir çok atölye kapanıyor. Üzücü olan, bizim bu kültürü kaybediyor olmamız. Bunlar bir kuşak sonra çocuklarımıza anlatacağımız hikayeler olarak kalacaklar, geri gelmeyecekler. İşte bu yüzden, bu ciddi bir kültür projesi olmalı. Bunu pazarlayabilmeliyiz, bundan para kazanabilmeliyiz.
-
Koleksiyondaki her parça ayrı bir hikayeye sahip. Nasıl çıkıyor bu hikayeler, modellerle nasıl birleşiyorlar?
Koleksiyondaki sehpalar isimlerini ve hikayelerini tarihteki, mitolojideki, yakın geçmişteki ya da popüler kültürde yer alan kadınlardan alıyorlar. Mesela "Frida" yaptığı işlerle, söylediği sözlerle, beni inanılmaz etkileyen bir insan. Bir şeyler karalarken onun kaşları gibi olsun diyorum ve şekiller ortaya çıkıveriyor. Bir diğeri "Mercedes Sosa". Bir konserinde "hayat sana teşekkür ederim" dedi mesela. Düşünüyorum insan ne olursa, ne kadar mutlu olursa böyle bir şey der? Aslında hiç çekici olmayan bir kadın, o an ne kadar çekici! Onun sahnedeki büyüsü ne kadar başka diye düşünürken o yuvarlaklar, yuvarlaklar çağırıyorlar birbirlerini. Böyle her sehpanın ayrı bir hikayesi var.
"BİRBİRLERİNE ARKADAŞLIK EDEBİLECEK TASARIMLARIM OLSUN İSTİYORUM!"
- Shine&Fly markasının ürün çeşidi ne zaman artacak?
Shine&Fly, şimdilik 11 parçalık, çok bebek bir koleksiyon ama genişleyecek. Bunun içinde en az 1 sene daha var. Aslında ben de sabırsızlanıyorum. Aklımda çok fazla ürün çeşidi var ama bu işin seri üretim olması imkansız. Shine&Fly her zaman butik bir iş olarak kalacak. Ama en azından birbirlerine arkadaşlık edebilecek tasarımlarım olsun istiyorum. Bir sehpa varsa ona uygun bir ayna, bir masa olsun diyorum. Detaylar birbirlerini tamamlasın istiyorum.
"PİRİNÇ RENGİYLE, DOKUSUYLA, SAĞLAMLIĞIYLA AYNI MÜCEVHER GİBİ!"
- Tasarımlarda kullanılan pirinç size ne ifade ediyor? Başka bir malzeme üretimde var olacak mı?
Pirinç bakırdan elde edilen bir madde. Anadolu'da medeniyetler bunu kullanmaya çok eskiden başlamışlar. Bu geçmiş beni çok etkiliyor. Bu maddenin ölmezliği bana iyi geliyor. Pirinç rengiyle, dokusuyla, sağlamlığıyla aynı mücevher gibi. Ürünlerimde hep onu tercih edeceğim. Sehpaların üzerlerinde ise, boyalı ve düz camlar kullanılıyor. Normal camın içine varaklar, boyalar atılıyor. Ebru sanatında olduğu gibi, hiç bir ürün birbirinin aynısı çıkmıyor.
- Evlerine ve ofislerine hikayesi olan bu çok özel parçaları katmak isteyen kişiler Shine&Fly'a nasıl ulaşabilirler?
shineandfly.com 'dan ve "Shineandflytr" instagram hesabından koleksiyonun detaylarına ulaşabilirler. Ayrıca ürünler Haaz Design Nişantaşı'nda ve Akmerkez Mutlu Mikrop'ta satıştalar. İnternette ise ürünleri, bonvagon.com ve dekorazon.com 'da bulabilirler.
-
Shine&Fly markasıyla ilgili gelecek planlarınız nelerdir? Markanızı nerede görmek istiyorsunuz?
Mimarlık benim tam zamanlı işim, bu proje ise hep kalbimin attığı bir iş olarak kalacak. Bundan sonrası için, her iki işimi de birlikte yürütebildiğim bir ofis hatta bir atölye hayal ediyorum. Ofisin bir kısmında çizimler, maketler, projeler yapılsın. Diğer kısmını da atölye gibi kullanalım. Malzemeler orada dursun, yeni bir iş geldiğinde orada üretilsin. Hatta bir kaç disiplin bir arada, kolektif şekilde çalışsın. Kolektif House gibi yapılanmalar da bana çok heyecan veriyor. Böyle bir atölyede, farklı bir sinerji içinde olmak isterim. Sehpalarımı ise en çok yurtdışındaki büyük müzelerin hediye dükkanlarında görmeyi arzu ediyorum. Madrid'deki müzelerin hediyelik eşya satan dükkanlarında olma fikri, beni çok heyecanlandırıyor.
Bu eşsiz sohbet için Çiğdem Demirhan'a çok teşekkürler...
Trendler ve stil önerileri ile ilgili yazılarıma blogum "PIMOOD"dan ulaşabilirsiniz.