Medya, bugün hayatımızın merkezindeyken kıyafetlerimizden tutun da nasıl davranacağımızdan düşünce biçimimize kadar her alanı etkiliyor olması şaşılmayacak bir durumdur. İnternetin tüm dünyada kullanılır hale gelmesinin ardından, iletişim oldukça kolay hale gelmiştir. Her alanda bilgiye internet sayesinde ulaşır durumdayız. Ticaret, alışveriş, eğitim, tanışma siteleri, sosyal medyalar, cinsellik gibi her alanda sınırsız imkân sunuyor. Teknolojinin gelişmesiyle akıllı telefonlar herkesin elinde. Bağımlılık düzeyinde ilerliyoruz. Telefona sınır koymayı ne yazık ki bilmiyoruz. Telefon bedenimizin ayrılmaz bir uzuvu gibi. Geceleri telefonda mesajlaşırken uyuya kalmak, sabahları ona uyanmak. Tüm işimiz telefonla. Mailler, alarm, mesaj, oyun, sosyal medya… Hal böyle olunca elimizden telefon düşmez tabi. Çünkü bilinçsizce kullanım dört yanımızı çevrelemiş durumda.
İnternette fazla vakit geçirmek, çiftler ve ilişkilerin dinamiğini oldukça olumsuz etkilemekte. Çiftlerde iletişimsizlik, aldatmalar, sanal alemdeki yaşantılara özenme sonucu ortaya çıkan mutsuzluk,tatminsizlik, depresyon. Bunun sonucunda ortaya nur topu gibi bir sürü ihmal edilen kadınlar ve erkekler çıkıveriyor.
Sanal iletişim güçlenirken, gerçek iletişim git gide kopuyor. Mutlu bir ilişki için çiftlerin yüz yüze iletişim kurmayı öğrenebilmesi gerekiyor. Bir partner bir şey anlatırken, diğerinin elinde telefon “dinliyor muş gibi” yapıyor. Dinlediğini sanıyor ama etkili dinlemiyor. O esnada göz kontağı yok, dinlediğine dair mimik yok, empati yok. İş böyle olunca anlaşılmayan partner öfkeleniyor. Sen beni dinlemiyorsun, sen beni anlamıyorsun. Haliyle iletişimsizlik, ardından şiddetli geçimsizlik boy gösteriyor. İletişimsizlik ve anlaşılmama yüzünden boşanma oranları gittikçe artıyor.
Cinsellik medyadan en çok etkilenen alan oluyor evliliklerde. Sevişirken ,“sosyal medya hesabıma bir bildirim geldi. Bakıp kaldığımız yerden devam edebiliriz hayatım” moduna girdi çiftler. Sanal ilişkilerden dolayı eşinden uzaklaşma, arzulamama o kadar arttı ki. Pornoya erişimin kolaylaşması, bağımlılığı arttırmakta, kadını da erkeği de gerçeklikten uzaklaştırıyor. Abartılı beklentiler performans kaygısına yol açıyor. Sarılmak, sevmek ,saygı duymak, şefkat göstermek gibi kavramlar yerini beklentiler, haz alma, sonuca odaklanma, gördüğünü taklit etmeye bırakıyor.
Gerçek dünyadaki duygulara izole olmaya başlayan çiftlerde, bir süre sonra ne evliliğin, ne cinselliğin, ne sohbetinin tadı tuzu kalmıyor. Peki ne yapabiliriz ?
1.İlişkinizi sağlamlaştırın. Telefonları bir kenera bırakıp, doyasıya sarılın, öpüşün, aşkınızı hissedin. Bunu her gün yapın. Göreceksiniz ki bir süre sonra bağlarınız güçlenmeye başlıyor. Sarıldığınızda, oksitosin, dopamin, serotonin hormonu salgılayacak ve kısa süre içinde kendinizi iyi hissedeceksiniz. Oksitosin hormonu kendinizi güvende hissetmenize yardımcı olacaktır.
2. İletişim kurarken, sadece parterinize odaklanın. Empati yapın, suçlayıcı konuşmayın, “ben dili” kullanmaya özen gösterin.
3. Gece belirli bir saat aralığında telefonları kapı girişinde bir yere bırakın. Yalnızca telefonu değil, zihninizde meşgul olan düşünceleride. Bunu yapmak, bu kadar zor olmasa gerek.
4. Hatalarınızı telafi etmeye çalışın. Özür dilemek sizden bir şeyler götürmeyeceği gibi, huzura ve rahatlığa kavuşturacaktır.
5. Birlikte gülecek etkinlikler bulun kendinize. Komedi filmi izleyebilrsiniz. Gülmek, gerginliği alır.
6. Birbirinize vakit ayırmayı ihmal etmeyin. Güzel haftasonu etkinlikleri planlayın. Birbirinizden ayrışmayın. Sevdiğiniz etkinlikleri yapın. Sabah yürüyüşleri, birlikte hazırlanan sabah kahvaltıları, ardından planlanan etkinlikler..
Bunları yaparken yalnızca “Şu an’a odaklanın. Zihninizi başka şeylerle meşgul etmek yerine şimdi ve burada olmanın keyfini çıkarın.
Sevgilerimle…
Uzm.Klinik Psikolog Özlem ŞEN BAYSAL