Dışarı çıkın ve kendinize bir rota belirleyin. Maskenizi taktığınızdan ve burnunuzdan nefes alıp verdiğinizden emin olun lütfen.
Duyduğunuz seslere odaklanın. Arabaların sesi hoşunuza gitmeyebilir, yine de birkaç dakika arabaların sesine odaklanın.
Daha sonra farklı bir sese yönelin. İnsanların ayak sesleri ya da rüzgârın sesi olabilir. Birkaç dakika tüm dikkatinizle bu sese odaklanın.
Sıra geldi tüm sesleri birlikte duymaya. Az önce seslere teker teker odaklandınız, onları teker teker hissettiniz, bedeninizde ve iç dünyanızda neler yarattıklarını gözlemlediniz. Şimdi dikkatinizi bir defada tüm seslere verin. Önünüzden, arkanızdan, sağınız ve solunuzdan gelen tüm sesleri dinleyin.
Ve şimdi görmeye çalışın.
Çevrenizdeki renklere, şekillere ya da eylemlere dikkat edin. Gördüklerinizi anlamlandırmaya, etiketlendirmeye çalışmayın. Sadece görün. Düşünmeyin. Olanı olduğu gibi görün sadece. Bir çiçekse gördüğünüz o çiçeğin güzel olup olmadığından, size anımsattıklarından ziyade rengine, dokusuna, şeklini çevirin odağınızı. Sadece tarif edin. Yorumlamayın.
Çalışmayı yaparken aklınız bir yerlere uçup gidebilir, dağılabilir, bir anda kendinizi dün kırıldığınız arkadaşınızın size söylediklerini düşünürken bulabilirsiniz. Normal… Hemen kendinizi dövmeyin. Hemen pes etmeyin. Sadece rotanıza geri dönün.
Bu konuda ne kadar çok pratik yaparsanız, o kadar farkındalık kazanırsınız.
Neden farkındalık çalışmalıyız?
Bir sonraki yazıda….
Özlem Çetinkaya
Yazar / Editör / Yazar Koçu